26 Nisan 2012 Perşembe

Milliyet Ansiklopedisi


İLK PASTÖRİZASYON
19. yüzyılda, sirke ve şarabın mayalanması ve
süt ekşimesi, kimyasal birer olay olarak kabul
ediliyordu. 1860 yılında, Fransız bilim
adamı Louis Pasteur, bir kez kaynatıldıktan
sorna, ancak havayla temas ettirildiği takdirde
bozulabileceklerini kanıtladı. Böylece, bozulmaya
havadaki bazı mikroorganizmaların
yol açtığı da anlaşılmış oldu. 1862 yılında Pasteur,
70 santigrat dereceye kadar kaynatılan
sütün içindeki mikropların öldüğünü, ancak
sütün tadında bir değişiklik olmadığını ve aynı
tadla birkaç gün bozulmadan kalabileceğini
gösterdi. Pastörizasyon adı verilen bu ısıtma
işleminin, inek sütüyle bulaşan çok önemli iki
hastalık olan verem ve brusella hastalığına yol
açan mikropları da öldürdüğü zamanla anlaşıldı
ve pastörizasyon işleminin önemi böylece
artmış oldu.
İLK KURŞUNKALEM
1795 yılında, birbirlerinden habersiz olarak
Fransız Nicholas Jacques Conte ve Avusturyalı
Josef Hardtmuth tarafından yapıldı. Her
iki mucit de, kalemlerini grafiti balçıkla karıştırdıktan
sonra yumuşak bir tahtanın içine
yerleştirdiler. Tahtanın kolaylıkla yontulabilmesi,
grafite istenilen kıvamın verilmesiyle değişik
sertliklerde kurşunkalem yapılabilmesi
206
mümkün oldu. Bu kalemle rahatça yazı yazmak
ve resim yapmak, istendiğinde bunların
kolayca silinebilmesi, kurşunkalemi günümüzün
vazgeçilemez araçlarından biri haline
getirdi.
İLK PİYANO
Piyano, 1800 yılından itibaren, 150 yıl boyunca
klavyeli bir saz olarak varlığını sürdürdü.
Ancak, 1950'lerden itibaren elektrikli orgların
yapılmasıyla ilk değişime uğradı.
İlk piyano, 1709 yılında İtalya'da Bartolomeo
Christofori tarafından yapıldı. Atası
olan "harp"ile bu piyano arasındaki önemli
fark, tellerinin gerilmemesi, tersine tellerin üzerine
yumuşak çekiçlerle vurulması idi. Bu değişikliğin
getirdiği en önemli avantaj, değişik
volümlerde ses elde edebilme olanağıydı. Bu
nedenledir ki Christofori, yaptığı enstrümana
"gravicembalo col piano e forte"— yani "yumuşak
ve yüksek sesli harpsichord" adını
verdi.
1770 yılında Johann Andreas Stein, piyanoyu
daha da geliştirdi. Çekiçlerin tellere vurduktan
sonra geri çekilmesini sağladı. Böylece
ses, daha titreşimli çıkabiliyordu. Mozart,
1777 yılında çaldığı bir Stein piyanosundan
sonra adeta büyülenmişti,
John Broadwood and Sons adlı İngiliz firması,
piyanoya ilk pedalı taktı.
18. yüzyılda piyano tellerinin yatay yerine
dikey gerilmesi için de çalışmalar sürdürülmüştü.
Bu konuda ilk başarılı sonuç, 1811
yılında, Londra'da Robert Wornum adlı piyano
imalatçısı tarafından alındı.
1830'lu yıllardan sonra, piyanolar yalnızca
yapısal değişikliklere uğradılar.
İLK TOPLUİĞNE
Milattan 4 bin yıl önce Mısırlılar, giysilerini
tutturmak için bakırdan yapılmış topluiğneler
kullanıyorlardı. Mısır'da ayrıca, balık kılçıklarından
ve başka hayvan kemiklerinden de
topluiğneler yapılırdı.
Romalılar ve Yunanlılar döneminde daha
güzel görünümlü topluiğneler üretildi. O dönemin
varlıklı insanları, giysilerinde altın ve
gümüşten yapılmış topluiğneler kullandılar.
Demirden yapılan topluiğnelerin kullanımı,
16. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Bu topluiğneler
elde yapılıyorlardı. Amerikalı Lemnel
Wrihgt, 1820'li yıllarda otomatik bir topluiğne
üretim aygıtı geliştirdi.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK SABAN
Saban, yeryüzünde uygarlığın gelişmesine neden
olan en önemli araçlardan biridir. Tarih
boyunca, birçok bölgenin yerleşim alanı haline
gelmesi, ancak buraların sabanla fethinden
sonra mümkün oldu. Sabanın icadından önce
Ortadoğu'daki çiftçiler, toprağın yüzeyini
odun parçaları ile deşerek ekilebilir hale getiriyorlardı.
Bu yüzden ekim alanları, kısa süre
içinde besleyicilerden yoksun hale geliyor
ve verimliliklerini yitiriyorlardı.
M.Ö. 3500 yıllarında sabanın bulunmasıyla
bu durum değişti. Saban, toprağın karnını
daha derinden yarıyor ve böylece, bitki köklerinin
iyice derinlere inmesine ve kolayca beslenmesine
olanak sağlıyordu. Bunun sonucu,
olağanüstü bereketli bir hasattı. Ekim kolaylaşıp
ürün bollaşınca, insanlar tarımdan başka
işlere ve zanaatlara da yöneldiler. Ayrıca,
topraklan uzun süre verimli kalabildiği iyin
ekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece,
köyler ve kentler doğdu.
Ortadoğu'nun yumuşak topraklarında, sabanın
tahta bıçağı, rahatça derinlere inebiliyordu.
Ancak, Avrupa'da bu kolay değildi.
Bu nedenle, özellikle Kuzey Avrupa'da uygarlık
çok ağır bir gelişim gösterdi. Ancak, M.Ö.
500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıl
edebilen Avrupalı, bol ürüne kavuştu ve ondan
sonradır ki, uygarlık konusunda Ortadoğu'yla
yarışabilir hale geldi.
Ortadoğu 'da yaşayan insanlar, sabanı bulduktan sonra topraktan
bol miktarda ürün aldılar. Karınlarını rahatlıkla doyurunca,
başka zanaatlara yönelik uygarlıklarını geliştirdiler.
M.Ö. 1250 yılında çizilen fotoğraftaki duvar resmi, Mezopotamya'da
bir mağarada bulundu.
207
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK KONTRPLAK
M.Ö. 2800 yıllarında Mısırlılar, dekoratif
amaçlarla ince ahşap tabakaları, daha kalın
kütüklerin üzerine yapıştırmayı biliyorlardı.
Zamanla, ince tabakaların üst üste getirilmesiyle
elde edilen bir tahta perdenin, aynı kalınlıktaki
yekpare bir tahta perdeye oranla
daha dayanıklı olduğunu farkettiler.
Ne var ki, ahşabın bu özelliği, 19. yüzyıla
kadar ihmal edildi ve ince kesilmiş ağaç dilimleri
yalnızca dekoratif amaçlarla kaplama unsuru
olarak kullanıldı. 1830 yılında, Avusturyalı
marangoz Michael Thonet, çok ince
tahta dilimlerini buhar yardımıyla istediği biçimde
şekillendirdi. Sonra bunları birbirine
yapıştırdı ve değişik türde mobilyalar üretti.
Zamanla bu mobilyaların yekpare keresteden
yapılmış benzerlerine oranla çok daha dayanıklı
oldukları kanıtlandı. Zira, her ince tabakanın
genleşme gücünün birleşmesi, tek
parçalı kalın bir tabakanın genleşme gücünden
çok daha fazlaydı.
İLK PRES
Eski Yunanistan'da, zeytinden yağ, üzümden
şıra elde etmek için kullanıldı. M.Ö. 600 yıllarında,
Yunanlılar bir tahtanın ortasından geçirdikleri
sırığı, tavana dayıyorlar, sonra da
tahtanın altına üzümleri yerleştiriyorlardı. Daha
sonra tahtanın üzerine çıkarak ya da onu
kol gücüyle aşağıya doğru çekerek, üzümü eziyorlardı.
450 yıl sonra, tahtanın ortasındaki
sırığı, yivli yapmayı akıl ettiler. Böylece işleri
çok daha kolaylaştı. Tahta, kenarına çakılan
kolların yardımıyla çevriliyor, altındaki üzümleri
sıkıştırarak sularım çıkarıyordu.
Hidrolik pres ise, 1795 yılında İngiliz bilim
adamı Joseph Bramah tarafından yapıldı.
İLK DÜDÜKLÜ TENCERE
"En yaşlı ineğin en sert eti, bir kuzunun en
yumuşak eti gibi pişirilebilir". Bu satırlar,
Fransız fizikçisi Denis Papin'in 1681 yılında
icat ettiği düdüklü tencereyi tanıtmak için yazdığı
kitaptan alınmadır. Bu, tamamen demirden
yapılmış bir tencereydi ve kapağı hiç hava
sızdırmıyordu. Böylece, içindeki besin maddeleri,
normal zamanın dörtte biri kadar bir
süre içinde pişirilebiliyordu. Zira bu tencerenin
içindeki buharın ısısı 121 santigrat dereceye
kadar yükseliyordu.
208
Papin, düdüklü tenceresini Londra'da II.
Charles'ın himayesindeki "Royal Society" adlı
bilimsel kuruluşta çalışırken yaptı (1679). Bu
başarısı üzerine 1680 yılında kuruluşa üyeliği
kabul edildi. Daha sonra da düdüklü tence-
,reyi tanıtan kitabını yazdı. Ancak, Royal Society'nin
üyeleri, laflarla yetinmiyorlardı. Bu
nedenle, 1682 yılında Papin'e konuk oldular
ve Papin'le aşçısının düdüklü tencerede pişirdikleri
enfes yemekleri yedikten sonra ancak
tatmin olabildiler.
RADAR TAKILAN İLK GEMİ
Alman Donanması'ndaki 500 tonluk "Welle"
gemisidir. 1935 yılının Eylül ayında, Pelzerhaken'de
radar monte edildi. 600 megasaykıl
gücündeki yansıtıcısıyla, 12 mil uzaklıktaki kıyıları
tarama ve beş mil uzaklıktaki gemileri
algılama yeteneğine sahipti.
Öteki ekipmanları ile birlikte bir de radara
sahip olan ilk savaş gemisi ise, yine Almanlara
ait olan Graf Spee adlı hücumbottur. 355
megasaykıl gücündeki radarı, 1936 yılının yaz
mevsiminde hizmete girdi.
RADYO SİNYALLERİYLE
İLK HABERLEŞME
Bu tür bir sistem, ilk kez Washington'da Mahlon
Loomis tarafından 21 Temmuz 1866 tarihli
bir gazetede açıklandı. Aynı yılın Ekim
ayında Loomis, Catochin Ridge ile Bear's Den
arasındaki 14 mil uzaklıktan mesaj iletmeyi
başardı. Denemeyi izleyenler arasında, Kansas
Senatörü Samuel C. Pomeroy ile Temsilciler
Meclisi'nin Ohiolu üyesi John A.
Bingham da vardı. Mahlon Loomis, mesaj
iletmeyi nasıl başardığını şöyle anlattı:
"Virginia'da, Blue Ridge Dağları'nin 700
metre yükseklikteki iki tepesinden birer uçurtma
havalandırıldı. Uçurtmaların ikisi de tepelerin
en uç noktalarından havalandırılmıştı.
Altlarında, yaklaşık 40 santim uzunluğunda
bakır birer tel vardı. Bu tellerin uçlarından aşağıya
200 metre uzunluğunda bir kablo sarkıyordu.
Yerde, ıslak bir toprak üzerinde
galvanometre bağlantısı yapıldı. Her iki
uçurtmada da kesinlikle aynı bağlantılar yardı.
İki gruptaki zaman parçaları da birbirinin
aynı olarak ayarlanmıştı. Belirli bir saat ve dakikada,
istasyonlardan birindeki galvanometre,
toprak hattına ve uçurtmaya bağlanacaktı.
Öteki istasyonda, galvanometrenin toprak
hattı bağlantısı zaten yapılmıştı. Uçurtma ile
yarım dakikalık bağlantı yapılacaktı. Bu ilk
http://groups.google.com/group/merakediyorum
istasyondaki iğneyi, sanki aynı pile bağlanmış
gibi hareket ettirecekti."
Bu ilk gösteriden sonra, Loomis, deneysel
çalışmalarını sürdürdü. Bazı raporlara göre,
iki çelik radyo anteni dikmeyi başardı. 20
Temmuz 1872 günü, kendisine "telgraftaki gelişmelere
ilişkin" patent garantisi verildi. Ertesi
yılın Ocak ayında, Amerikan Kongresi,
karşılığında hizmet satın almak üzere Loomis'e
2 milyon dolar kredi açılmasına karar
verdi. Ancak, ekonomik darboğaz nedeniyle
bu destek Loomis'e ulaşamadı ve talihsiz mucit,
ölümüne kadar (1886) kendi olanaklarıyla
buluşunu gerçekleştirmek için uğraştı.
İngiltere'de ilk radyo iletişim sistemini David
Edward Hughes kurdu. Hughes, telefon
alıcısına bağlanacak bir mikrofonun içindeki
indüksiyon dengesi bozulduğunda, bir ses yayınladığım
keşfetti. Londra'daki evinde —yayın
merkezine bir dakikalık mesafededir— bu
konudaki çalışmalarım sürdürdü. Yaptığı deneyler
sonunda, herhangi bir devrede meydana
gelecek elektrik şeraresi, binanın herhangi
bir yerinde, bir telefon alıcısı-mikrofon bağlantısıyla
algılanabilecek bir başka devrenin oluşturduğunu
gördü. Evinde birbirinden en uzak
iki oda arasındaki mesafe, 20 metreydi. Daha
büyük bir menzilde deneme yapmak için
caddeye çıktı. Alıcı elinde, telefon ise kulağındaydı.
Sinaller, yansıtıcıdan 30 metre uzaklaştığında,
iyice güçlendi. Sonra gittikçe
yavaşladı ve 250 metre sonra duyulamaz hale
geldi.
Hughes, buluşunu 1879 yılının Aralık
ayında Sir W.H. Preece ile Sir William Crookes'a
tanıttı. 20 Şubat 1880 günü, Prof. Huxley
ile Sir George Stokes'a ikinci bir tanıtım
daha yaptı.
Hughes, konu ile ilgili çalışmalarını daha
sonra da sürdürdü. Ancak, elde ettiği bulguları
yayınlamadı. 1899 yılında, Sir William
Crookes, Hughes'un elde ettiği bu sonuçları
Fortnightly'de yayınlamak istedi. Ancak Hughes,
bu öneriyi kabul etmedi. Zira, uzun süre
sustuktan sonra ortaya çıkıp, bu konuda çalışma
yapan başka kişilere haksızlık etmek istemiyordu.
Bu nedenle radyo dalgalarının
varlığını kanıtlamanın onuru, Alman elektrik
bilimcisi Heinrich Hertz'e bırakılmış oldu.
Hertz, konuyla ilgili parlak çalışmaları
1887-1889 yılları arasında gerçekleştirerek radyo
iletişimi ve yayıncılığına giden yolun ilk taşlarını
döşemiş oldu.
İLK ÇOCUK PROGRAMI
Düzenli olarak yayınlanan ilk çocuk programı,
"Ay'daki Adamdan Öyküler" adıyla 1921
yılı sonbaharında, ABD'nin Newark kentinde
yayın yapan Westinghouse's istasyonunda,
haftada iki kez küçük dinleyicilere sunuldu.
Öyküleri, Bayan Josephine Lawrence okuyordu.
BBC'de ilk çocuk programı ise, 5 Aralık
1922 günü yayınlandı. "Çocukların Köşesi"
adlı bu programda, Ses Mühendisi A.E.
Thompson, "Tom Amca" rolünü oynadı. 23
Aralık günü de BBC Çocuk Saati'ni başlattı.
RADYODA İLK GÜLDÜRÜ PROGRAMİ
"Listening Inn" adlı yarım saatlik program,
29 Temmuz 1922 günü, Londra'da yayınlandı.
Programın yıldızı, ünlü komedyen Will
May, "Profesör Broadcaster" rolünü
oynadı.
Radyo için yazılan ilk skeç, aynı zamanda
ilk radyo programı metnidir. Helena Millais,
yazdığı "A Cockney Fragment From
Life" adlı oyunda, "Our Lizzie" rolünü de
üstlendi. Bu oyun, 20 Ekim 1922 günü ZLO
radyosunda yayınlandı.
RADYODA İLK SEÇİM
PROPAGANDASI
13 Ekim 1924 günü Glascow Radyosu'nda, İşçi
Partisi adına J. Ramsay MacDonald tarafından
yapıldı. The Illustrated London News
gazetesi, bu konuşmayla ilgili olarak şu yorumu
yaptı:
"Bay MacDonald'ın sözlerinin etkisi hakkında
bir şey söylememiz olanaksız. Çünkü,
sayın konuşmacı, radyodan dinleyicilerine seslendiğini
unuttu ve program sırasında kendini
bir seçim meydanındaki kürsüde sandı.
Sesini kâh alçaktı, kâh yükseltti. Bol bol sağa,
sola döndü, böylece de mikrofondan uzaklaşmış
oldu. Eh, bütün bunlardan sonra
doğaldır ki, konuşmasının pek az bir bölümü
dinleyicilere ulaşabildi. Bu kadarıyla bir yargıya
varmak, bizce mümkün değil."
RADYODA İLK AÇIKOTURUM
22 Şubat 1923 günü BBC'de yayınlandı. Sağcı
gazetecilerden Sir Ernest Benn'in, "Komünizm,
insanlığın çıkarlarına yönelik bir
tehdittir" konulu sözlerini, Komünist parlamenter
J.T. Walton Newbold yanıtladı. Bu
program, aynı zamanda BBC'nin siyasal partilerle
ilgili ilk programıdır. Ayrıca, bir parlamenterin
katıldığı ilk radyo yayını olma
özelliğini de taşır.
209
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK PRATİK RADYO İLETİŞİM ARACI
İtalya'nın Bologna kentinde Guglielmo Marconi
tarafından geliştirildi. Marconi, ilk deneylerini
1894 yılında Bologna'nın 11 mil
uzağında, babasının köyü Villa Grifone'
de yaptı. 1895 Eylül'üne doğru, deneylerini sokağa
yansıtmaya başladı. Kardeşi Alfonso,
alıcı setiyle uzaklaşırken, Guglielmo da vericinin
mors anahtarıyla oynuyordu. Sonuç başarılı
olursa, Alfonso beyaz bir bayrak
sallayarak mesajı aldığını belirtiyordu. Ancak,
bunların hepsi açık havada, arada engel olmadan
yapılan deneylerdi. Guglielmo da gerçek
başarıyı, ses dalgalarını, dağları ve tepeleri
aşırtarak daha uzak yerlere gönderebilirse göstereceğine
inanıyordu. Çok geçmeden Alfonso,
beyaz bayrağı bir yana attı, Alıcıyla
birlikte yanına bir de av tüfeği aldı ve Villa
Grifone'nin ardındaki tepeyi dolandı. Bir süre
sonra Guglielmo, evdeki odalardan birinden
sinyal göndermeye başladı. Birkaç dakika
geçmişti ki, bir tüfek sesi duyuldu. Bu ses, daha
sonra Sir William Preece'in söylediği gibi,
"O güne dek ulaşılamaz olarak görülen yerlere
telgraf haberleşmesinin ulaşabileceğinin"
müjdecisiydi.
Villa Grifone'deki başarılı denemeden sonra
Guglielmo Marconi, buluşunu İtalyan Posta
ve Telgraf Bakanlığı'na önerdi. Ret
cevabı alınca, yaptığı yeni aygıtla birlikte İngiltere'ye
göç etti. O dönemde İngiltere, dünyanın
en büyük denizcilik gücüne sahipti ve
radyo dalgalarıyla haberleşmenin getireceği
yararları en iyi değerlendirebilecek ülkeydi.
1896 yılının Şubat ayında geldiği İngiltere'de
ilk düş kırıklığına uğradı. Hoyrat bir gümrük
görevlisi, Guglielmo'nun vericisini bir casusluk
aygıtı sanarak parçaladı, sahibine de "Pis
İtalyan anarşisti" diyerek hakaret etti. Marconi,
yanında getirdiği annesi ile birlikte,
Londra'da bir oda tuttu ve oraya yerleşti. 2
Haziran 1896 günü de, bulduğu bir metodun
tescili ricasıyla Patent Bürosu'na başvurdu.
Metodunu tanıtırken şöyle yazmıştı dilekçesine:
"Bu yöntemle, elektriksel hareketler ya
da bildiriler, havada, karada ya da denizde,
yüksek frekanslı elektriksel devinimler aracılığıyla
iletilebilirler," Çok geçmeden kendisini
Londra Postanesi'nin Başmühendisi Sir
William Preece'nin karşısında buldu. Sir Preece,
21 yaşındaki bu İtalyan gencine ve onun
buluşuna büyük bir ilgi göstermekle kalmadı,
bilimsel çalışmalarını sürdürebilmesi için Marconi'ye
her türlü desteği sağladı. 12 Aralık
1896 günü, Londra'da Toynbee Hall'de telsiz
cihazının ilk tanıtımı yapıldı. Ertesi yılın Temmuz
ayında, Marconi tarafından kurulan Wireless
Telegraph and Signal Co. Ltd. adlı
şirket, telsiz ve telsiz istasyonu ile radyo malzemeleri
üretmek için faaliyete geçti.
İlk sürekli telsiz istasyonu, Isle of Wight'
da, Ahım Körfezi'ndeki Needles Hotel'da
1897 yılının Kasım ayında kuruldu.
210
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Ticari amaçlı ilk telsiz istasyonları da Marconi'nin
şirketi tarafından ünlü sigorta şirketi
Lloyd's yararına Rathlin Adası deniz feneri
ile Ballycatsle'daki kıyı istasyonu arasında kuruldu.
Deniz fenerinden gelen ilk mesaj, 26
Ağustos 1898 günü alındı ve 10 geminin limana
girmek üzere olduğu bildiriliyordu.
Guglielmo Marconi, telgrafla ilgili ilk büyük buluşunu gerçekleştirdikten
sonra, İtalyan Posta İdaresi'ne başvurdu. Ama,
ülkesinin yetkilileri, onun bu buluşunun önemim kavrayamamışlardı.
1896 yılında İngiltere'ye göç etti ve aradığı ilgiyi
orada buldu.
211
http://groups.google.com/group/merakediyorum
212
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK RADYO YAYINI
Kanada doğumlu Prof. Reginald Aubrey Fessenden
tarafından 24 Aralık 1906 günü Massachussets
eyaletinin Brat Rock kentinde
bulunan National Electric Signalling Co.'ya
ait 140 metre yüksekliğindeki radyo anteni
aracılığıyla yapıldı. Program, Fessenden'in
bizzat çaldığı Gounod'un "Oh, Kutsal Gece"
adlı bestesiyle başladı. Bu keman dinletisinden
sonra, yine Fessenden bu kez besteyi şarkı
şeklinde okudu. Daha sonra Hendel'in
"Largo" su bir gramofondan çalındı. Yayın,
Fessenden'in dinleyicilerinin Noellerini kutlaması
ile sona erdi. Bu yayın, istasyonun beş
millik çevresi içinde bulunan bazı gemilerin
telsiz operatörleri tarafından dinlendi. İkinci
yayın, yeni yılın arifesinde yapıldı. Bu kez çok
daha iyi koşullarla daha iyi bir program sunuldu.
Batı Hint Adaları'na kadar dinlenen
bu program, gerçekten çok beğenildi.
İngiltere'de ilk radyo yayını ise, Kraliyet
Donanması'ndan Teğmen Quentin Crauford
tarafından Sancak Gemisi Andromeda'nın
telsiz odasından yapıldı. Crauford, Catham'
daki donanmaya ait diğer gemiler için düzenlediği
bir programın yayınlanması amacıyla,
Amirallik'ten gerekli izni aldıktan sonra, Andromeda'nın
telsiz odasını, radyo yayını yapabilecek
biçimde bizzat düzenledi. Aradan 20
yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, ilk yayını
şöyle anlatacaktı:
"1907 yılıydı. Yayında bana yardımcı olmak
isteyen birçok telsiz operatörü vardı. İçlerinden
sesleri en güzel olanları seçerek, bir
koro kurdum. Önce 'God Save the King—
Tanrı Kral'ı Korusun' adlı parçayı söyledik.
Bu, İngiltere'de radyodan yayınlanan ilk şarkı
oldu. Onu, 'Rule Britannia' , 'Trafalgar
Dav', 'On the Mississippi Shore', 'There is a
Tavern in the Town', 'Three Blind Mice' ve
diğerleri izledi. Amirallik, yayının nereden ve
nasıl yapıldığını halkın bilmesini istemiyordu.
Bir tek kelime bile etmeme izin yoktu."
Düzenli olarak ilk deneme yayını, 1907 yılının
Şubat ayında De Forest Radyo Telephone
Co. şirketi tarafından New York'ta bir
binanın en üst katında başlatıldı. Lee De Forest,
bu yayınla ilgili olarak anı defterine şunları
yazdı:
"İşim o denli mutluluk vericiydi ki, kentte
yaşayan insanlara ve uzak denizlerdeki sessiz
dalgalar arasında yol alan denizcilere
evlerini anımsatacak güzel müzik parçaları yayınladığımı
düşündükçe, yüreğim hazla dolup
taşıyordu."
Önceleri, programlarda Columbia şirketinin
çıkardığı plaklar dinletiliyordu. İlk canlı
yayını, İsveçli soprano Eugenia Farrar yaptı.
Eylül ayında, Brooklyn'deki donanma üssünde
bulunan USS Connecticut adlı gemiden yapılan
bu yayında Eugenia Farrar, "I Love You
Truly" ve "Just a Wearyin for You" adlı parçaları
söyledi.
Daha çok müzik ağırlıklı programlar yayınlamasına
karşın, 1909 yılında De Forest ünlü
kaynanası Harriet Stanton Black'i
stüdyoya soktu ve Bayan Stanton, dünyanın
ilk sözlü programını yaptı. Konu, "kadınların
oy verme hakları"ydı. Bu istasyon tarafından
gerçekleştirilen öteki önemli "ilk"ler
arasında, 1910 yılının Ocak ayında yapılan ilk
stüdyo dışı yayını sayabiliriz. Bu yayında dinleyiciler,
Caruso'nun Metropolitan Opera House'daki
konserini canlı olarak dinlediler.
Ertesi ay da, uluslararası bir sanatçının, primadonna
Mariette Mazarin'in bir konserini
stüdyodan yayınladı ve bu da başka bir "ilk"
olarak tarihe geçti. De Forest, artan maliyetler
karşısında yayınını 1911 yılında durdurmak
zorunda kaldı.
1909 yılında yayına başlayan radyo istasyonlarından
biri de, Charles D. Herrold'un
California'daki vericisidir. Herrold, plaklar ve
canlı solistlerle yaptığı programların yanı sıra,
haftada bir kez de haberler yayınladı. İki
yıl içinde Herrold'un istasyonu, dünyada ilk
kez düzenli bir program çerçevesinde yayın yapan
radyo kurumu oldu.
1916 yılında De Forest'in radyosu, yeniden
yayına başladı. Haftada beş kez konser
programlan dinleterek sürdürdüğü yayınını,
ABD'nin savaşa girmesiyle, tüm gereksiz radyo
istasyonlarının susturulması üzerine bir kez
daha durdurdu. 1919 yılında 2XG adı altında
yeniden açıldı. Bu kez radyo yayıncılığı tarihinin
ilk spikerleri Bili Gowen ve Bili Garity
ile ilk program yönetmeni Richard Klein de
yayan kadrosunda görev alıyordu.
1920 yılında 2XG kapasitesini genişlettiği
için kendisine küçük gelen stüdyolarından çıkarak
Broadway'deki World's Tower Building'e
taşındı. Ama böyle yapmakla, De
Forest çok önemli bir yasayı çiğnemişti. Onun
vericisi Bronx'da ruhsatlıydı. Manhattan'da
ise ruhsatı geçersizdi.
Bunun üzerine De Forest, 2XG'nin yayınını
durdurdu ve yeni bir girişimde bulunarak
Detroit'te İstasyon WWJ Detroit'i kurdu. Bu,
De Forest'in deyimiyle, Amerika'da günlük
programlar yayınlayan ilk ticari radyo istasyonuydu.
213
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Özellikle BBC'nin yayınlama
başlaması, İngiltere'de radyo
üretimini hızlandırdı. Bu radyoları
dinlemek isteyen kişilerin,
kulaklıktan takmaları gerekiyordu.
Zira bunlar, aşırı talebi karşılamak
için yapılmış "portatif radyolardı."
BBC'DE YAYINLANAN İLK PROGRAM
Bir haber bülteniydi. 14 Kasım 1922 günü sabah
saat 6'da okundu ve saat 9'da yinelendi.
Haberlerin hemen ardından hava durumu verildi.
BBC'de yayınlanan ilk eğlence programı
ise 16 Kasım günü sunuldu. Bir saat süren
bu programda çeşitli parçalar vardı. Şarkıcı
Leonard Hawke, "Drake Goes West" adlı
parçayla programın açılışını yaptı ve BBC'den
dinlenen ilk sanatçı oldu.
İLK REKLAM PROGRAMLARI
10 dakikalık bir konuşma biçiminde yayınlandı.
New York'ta, Jackson Hights semtindeki
"Hawthorne Hall" adlı kooperatif evlerinin
tanıtıldığı bu program, 28 Ağustos 1922 günü,
WEAF New York İstasyonu tarafından
dinleyicilere sunuldu. İlan metni, Queensboro
adlı kooperatifin yöneticilerinden Mr.
Black weli tarafından okundu. Firma, günde
beş anons karşılığında radyoya 500 dolar
ödedi. Daha sonra yapılan araştırmalara göre,
radyoda yayınlanan reklamın etkisiyle yalnızca
iki daire satılmıştı.
YÖNELİK RADYO YAYINI
Kısa dalga üzerinden 11 Mart 1927 günü Hollanda'dan,
bu ülkenin sömürgesi durumunda-
214
ki Batı Hint Adaları'na yönelik olarak
başlatıldı. PCJJ Stüdyoları'ndan yapılan yayınların
ilk programında yalnız plak çalındı.
1 Haziran 1927 günü, Kraliçe Wilhelmina,
Hollanda İmparatorluğu'nun tüm topraklarına
yönelik bir konuşma yaptı.
BBC ise ünlü dış yayınlarının ilkini 11 Kasım
1927 günü, Marconi Stüdyosu'ndan deneme
niteliğinde gerçekleştirdi. Gerisim
getirebilmek için hükümetle pazarlığa oturdu
ve maddi destek istedi. Ancak bunu sağlayamayınca,
devlet yardımı olmadan, kendi olanaklarıyla
sürdürme karan aldı. 19 Aralık 1932
günü, İmparatorluk sınırlarına yayın yapmak
üzere bir servis kurdu. Önceleri yeni servisin
program yapabilmesi için bir ödenek ayrılmadı.
Birkaç gün sonra, Kral'ın Noel mesajı
bu servis aracılığıyla tüm İmparatorluğa iletilince,
servisin haftalık ödeneği 100 sicilin olarak
saptandı.
BBC'nin yabancı bir dilden ilk dış yayını
ise Arapça olarak 3 Ocak 1938 günü başlatılhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
dı. Arapça Servisi'nin ilk günkü yayınında,
haberler arasında, Filistinli bir Arap'ın İngiliz
Askeri Mahkemesi'nce idama mahkûm
olup cezasının infaz edildiği duyuruldu.
RADYODA İLK HABER PROGRAMI
SMK Detroit İstasyonu tarafında 20 Ağustos
1920 günü yayınlandı. Haber bülteni, Detroit
News gazetesince sağlanan ajans metinlerinden
derlenmişti.
BBC'deki ilk haber bülteni ise, aynı zamanda
kurumun ilk yayını olarak 14 Kasım
1922 günü verildi. Daily News gazetesi, programla
ilgili olarak şunları yazdı:
"Telsiz telefon aracılığıyla dün sabah saat
6'da ve 9'da iki kez haberler duyuruldu.
Çok net bir ses, haberleri okumadan önce, istasyonun
adını duyurdu; 'Burası Londra yayın
istasyonu. Bay Bonar Law, seçimler
öncesindeki son konuşmasını, Glascow'da
yaptı. Gözlemciler, Bay Law'un sözlerini, aklı
başında ve kışkırtıcı olmayan bir konuşma
olarak nitelediler. Daha sonran telsiz telefon
Bay Churchill'in bir önceki gece düzenlenen
mitingindeki konuşmasının da en az o kadar
başarılı olduğunu ve hiç olay çıkmadığını haber
verdi.' Tren soyguna ile ilgili gelişmeler,
bir Shakespeare kitabının satışı ve Londra'daki
sis, duyurulan öteki haberler arasındaydı."
BBC'de ilk haber bültenini kimin okuduğu
açıklanmadı. Ancak, pek çok kişi, bu başarılı
spikerin program müdürü olarak atanan Arthur
Burrows olduğu kanısında.
RADYODAN
İLK OPERA
YAYINLANAN
13 Ocak 1930 günü, De Forest Radio Telephone
Co. tarafından, New York Metropolitan
Operası'ndan naklen sunuldu. Aynı
zamanda radyo yayıncılığı tarihinin stüdyo dışından
verilen ilk programı olan bu programda
dinletilen operalar,"CavalIeria Rusticana"
ve "Pagliacci" idi. Pagliacci operasında Canio
rolünü Caruso oynuyordu. Kadın şarkıcılar
ise Matmazel Destinn ile Bella Alten idi.
Akustik mikrofonlar, sahnenin alt ışıklarının
arasına yerleştirilmişti. Cavalleria Rusticana
operasında ise ilk şarkı olan "La Sicilliana",
Ricardo Martin tarafından perdenin
gerisinde söylendiği için oraya özel bir mikrofon
koymuştu. Alıcılar ise, operanın içine,
De Forest şirketinin Park Avenue'deki laboratuvarına,
New Jersey'deki fabrikasına,
Metropolitan Life binasına ve Times Meydanı'ndaki
Hotel Breslin'e yerleştirilmişti. Ayrıca
yayın, Brooklyn Donanma Üssü'nde ve
New York Limanı'nda bulunan gemiler tarafından
da dinlenebildi. Limandaki gemiler
arasında, İngiliz Donanması'ndan Avon da
vardı. Avon'un kaptanı, konser dinleyebilmeleri
için gemiye 260 konuk çağırmıştı.
RADYODA İLK ORKESTRA
KONSERİ
Herman Heller yönetimindeki California Theatre
Orkestrası'nın bir saat süren konseri, Lee
De Forest tarafından, Humbolt Bank Building
binasının üzerine yerleştirilen bir verici aracılığıyla
1920 yılının Nisan ayında yayınlandı.
Bir süre peşpeşe yayınlanan bu Heller konserleri,
müzikseverlerin radyoya ilgi duymasını
ve dinleyici sayısının artmasını sağladı. İlginin
büyüklüğünü anlamak için De Forest'in
özyaşam öyküsünden şu satırları okuyalım:
"Coast Orange'ın en ücra köşelerinden birinde,
çiftçilerden biri, bir alıcı ve bir hoparlör
bularak bahçesine kurmuş. Her pazar günü,
dört millik bir alan içinde yaşayan komşuları,
San Francisco'dan gelen sihirli sesleri
duyabilmek için bu çiftçinin bahçesinde toplanıyorlardı."
RADYODA YAYINLANAN İLK
TELEFON GÖRÜŞMELERİ
Bu konuda öncülüğü, Virginia eyaletinin
Richmond kentinden yayın yapan WRVA istasyonu
gerçekleştirdi. 1937 yılında sunulan
programlar sırasında Irv Abeloff çeşitli kişilerle
telefon görüşmeleri yapıyordu. Telephone
Intervie adlı program, Çarşamba ve Cuma
akşamlan, dinleyicilere ulaşıyordu. Gerçi Variety
dergisi, program sırasında, herhangi bir
kimsenin karşı taraftaymış gibi konuştuğunu
iddia ediyordu ama, o günün yasalarına göre,
bir telefon konuşmasının radyoda yayınlanabilmesi
için mutlaka banda alınması gerekiyordu.
İLK RADYO OYUNU
Eugene Waiter tarafından yazılan "The
Wolf" (Kurt) adlı melodram, 3 Ağustos 1922
günü New York'ta, WGY Schenectady istasyonundan
yayınlandı. 2.5 saat süren oyunda,
başrolleri H.Edward Smith ve Rosaline Green
paylaştılar. Ertesi aydan itibaren WGY
215
http://groups.google.com/group/merakediyorum
oyuncuları düzenli olarak her cuma akşamı bir
oyun sundular. Önceleri, oyuncular, salt seslerini
duyurabilmenin zevkini yaşamak için
, oyunlarda görev alıyorlardı. Ama 1924 yılından
itibaren o günlerin bir numaralı radyo
oyuncusu Rosaline Green'e oyun başına 5 dolar
ücret ödenmeye başlandı.
RADYO İÇİN YAZILAN
İLK OYUN
"Noel Baha'nın Gerçek Öyküsü" adlı oyun,
çocuklar için radyoda yayınlanmak üzere,
Phyllis M.Twigg tarafından kaleme alındı.
BBC, bu oyunu 24 Aralık 1922 günü küçük
dinleyicilerine sundu.
İLK RADYO ALICILARI
Takım olarak Radio Telephone Co. adlı şirket
tarafından 1910 yılında New York'ta üretildi
ve Metropolitan Life Building binasının
bir katında açılan tanıtım salonlarında, amatör
radyo meraklılarına satılmaya başlandı.
Şirketin kurucusu Lee De Forest, bu konuyla
ilgili olarak özyaşam öyküsünde şunları yazdı:
"Burası, halka radyo satmak için dünyada
ilk açılan mağazaydı. Başka hiçbir amacımız
yoktu. Tek düşüncemiz radyo satmak, bu
yeni mucizeye daha çok sempatizan toplamaktı.
O günlerde Harvard'dan yeni mezun olan
Quincy R.Brackett'i,mzla gelişen satış servisimizin
başına getirdik.Böylece,Brackett de dünyanın
ilk radyo satıcısı oldu."
Şirket ayrıca Wireless Experimenter adlı
bir de dergi çıkarıyordu. Radyo alan müşteriler,
bu dergi aracılığıyla hangi istasyonların
nasıl bulunacağını ve hangi istasyondan, ne
zaman, neyin dinlenilebileceğini de öğrenmiş
oluyorlardı.
Yukarıda da belirtildiği gibi, De Forest firması
tarafından çıkarılan radyo alıcıları, takım
halinde satılıyordu. Alanların dinleyebilmek
için bu takımı kurması gerekliydi. Hazır
kurulmuş olarak satışa çıkarılan ilk tek parça
radyoları da, Amerika'da Westinghouse Co.
şirketi üretti. Ancak bu radyolar, yalnız Frank
Conrad'ın deneysel nitelikteki Pittsburgh 8XK
adlı istasyonunu alabiliyordu. Fiyatı 10 dolardan
başlayan bu radyolar, Joseph Horne Mağazaları'nda
satışa çıkarıldığında, Pittsburgh
Sun gazetesinde 29 Eylül 1920 günü bir ilanda
yayınlandı ve "harika alıcıların" tanıtımı
yapıldı.
İngiltere'de ise ev tipi tek parça radyo alıcıları,
1922 yazında Chelmsford'da Marconi
216
Co. tarafından üretildi. O yılın sonbaharında
BBC'nin yayına geçeceğini düşünen Marconi
şirketi, üretimini hızlandırdı. Radyoseverlerin
beğenisine üç ayrı model sunulmuştu.
Bunlar, Marconiphone Crystal Junior,
Marconiphone V.I ve Marconiphone V.2 idi.
RADYODA YAYINLANAN İLK
İSTEK PROGRAMI
Berlin'de, Deutschlandsender Radyosu'nda
Heinz Goedecke tarafından hazırlanan "İstemek
sizden, çalmak bizden" adlı program, 25
Ekim 1936'da ilk kez yayınlandı. Daha sonra
da düzensiz aralıklarla 26 Mart 1939'a kadar
sürdürüldü.
Bu fikir bir önceki Noel'de doğmuştu. O
gün Weimar'daki dinleyicilerden biri Deutschlandsender'a
telefon etti. Barnabas von
Geczy, bir konser veriyordu. Dinleyici, kendisinden
bir parça dinlemek istediğini söyledi
ve istediği parçanın numarasını belirtti. Radyoevi
yetkilileri, programın yapımcısı Goedecke'yi
telefona çağırdılar. Dinleyici, isteğini ona
da yineledi ve "Her kaç kuruşsa" gereken ücreti
de verebileceğini söyledi. Elbette, Goedecke,
böyle bir para almasının söz konusu olamayacağını
belirtti. Bunun üzerine müziksever
dinleyici, Nazi Partisi'nin kampanyasına
20 mark gönderebileceğini vurguladı. Bu, radyo
idaresince de uygun görüldü ve "Weinende
Geige" adlı parça, Geczy'nin orkestrası tarafından
çalındı. Böylece, radyodan ilk kez bir
istek şarkısı yayınlanmış oldu. Goedecke'nin
istek programı bütün Almanya'da büyük bir
ilgiyle karşılandı ve kampanyaya hatırı sayılır
bir destek sağlandı.
RADYODA İLK MAÇ NAKLİ
KDKA Pittsburgh Radyosu tarafından 11 Nisan
1921 günü gerçekleştirildi.O gün Pittsburgh'da
Johnny Ray ile Johnny Dundee
arasında bir boks maçı vardı. Radyo, bu heyecanlı
karşılaşmayı Pittsburgh Star gazetesinin
yazarlarından Florent Gibson'a anlattırarak
dinleyicilerine sundu.
İlk profesyonel radyo spor spikeri ise, Avustralyalı
Mick Ferry'dir. Ferry, profesyonel spikerlik
yaşantısını, 11 Nisan 1925 günü, Randwick
Hipodromu'ndaki atyarışlarını aktararak
2 FC Sidney Radyosu'nda başlattı.
RADYODA İLK SAAT AYARI
İlk düzenli saat ayarı, Paris'te Eyfel Kulesi
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Radyo İstasyonu tarafından 1913 yılında verilmeye
başlandı. The Illustrated London News
gazetesi, bunun nasıl gerçekleştiğini şöyle anlattı:
"Bahçenize dikebileceğiniz bir anten, bir
dedektör ve bir telefondan oluşan basit ve ucuz
bir aygıtın yardımıyla, odanızda, koltuğunuzda
rahat rahat otururken, her gün belirli aralıklarla
Paris'ten gelen sinyallere kulak vererek
saati öğrenebilirsiniz."
Bazı okurlarımızın bunun yerine saate
bakmayı yeğleyeceğinden hiç kuşkumuz yok.
RADYODA İLK CANLI
RÖPORTAJ
27 Haziran 1932 günü, CBS Radyosu'ndanTed
Husing, Chicago'daki Cogress Oteli'nde, Demokrat
Partili delegelerle görüştü. Mikrofonu
ile otelin lobisinde dolaşan Ted Husing, delegelerden,
Franklin D.Roosevelt'in adaylığına
ilişkin görüşlerini sordu.
İLK ULUSLARARASI TELSİZ
HABERLEŞMESİ
Gugliefmo Marconi tarafından 27 Mart 1899
günü, Manş Denizi kıyılarında gerçekleştirildi.
Ertesi günü, The Times gazetesi, Boulogne
muhabirinden aldığı bir haberi yayınladı. Yabancı
bir ülkeden, telsiz aracılığıyla gönderilen
ilk haber olan bu haberde, şöyle deniliyordu:
"İngiltere ile Avrupa arasındaki iletişim,
Marconi'nin telsiz telgraf sistemiyle dün başlatıldı.
Deneme, İngiltere kıyılarındaki South
Foreland ile Fransa'da, Boulogne'un iki mil
kuzeyindeki sahil kasabası Wimereux arasında
yapıldı. Her iki noktada da 50 metre yüksekliğinde
birer anten dikilmişti. İki anten arasındaki
mesafe ise 32 mildi. Haberleşme, Mors
alfabesi aracılığıyla yapıldı. Okuduğunuz bu
haber de Marconi sistemiyle Wimereux'dan Foreland'a
gönderildi."
TELSİZLE İLK ACİL
YARDIM ÇAĞRISI
17 Mart 1899 günü, Elbe adlı geminin Goodwin
Sands yöresinde karaya oturması üzerine.
Doğu Goodwin fener gemisi tarafından
gönderildi. Onun aktardığı mesaj, South Foreland
Feneri'ndeki telsiz görevlisine ulaştı ve
gerekli yardım sağlandı.
Doğu Goodwin fener gemisi, 28 Nisan
1899 günü SSR.F.Matthewsadlı gemi ile çarpıştı
ve kendisi için yardım çağrısı yapan ilk
gemi oldu.
S.O.S. çağrısının geliştirilmesinden önce,
gemiler ilkyardım şifresi olarak CQD sinyalini
kullanıyorlardı. Marconi tarafından 1 Şubat
1904 günü geliştirilen bu sinyalin anlamı
aslında "Bütün istasyonlar! Acil durum" demekti.
Ama gemiciler arasında yanlışlıkla
"Çabuk gel... Tehlike var" anlamına geldiği
söylenirdi. İngiliz Marconi firması ile, Almanların
Telefunk örgütü arasında 3 Ekim 1906
günü Berlin'de düzenlenen toplantıda, ilkyardım
çağrısı olarak S.O.S. sinyali kabul edildi
ve bu sinyal, uluslararası ortak dil haline geldi.
İlk S.O.S. çağrısı da 10 Haziran 1909 günü
Azor Adaları yöresinde kayalara bindiren
SS Slavonia tarafından verildi. SS Slavonia'-
nın çağrısını alan iki buharlı gemi, derhal olay
yerine giderek kurtarma çalışmalarına başladı.
1899 yılından itibaren, telsizden askeri amaçlarla yararlanmaya
başlandı. İlk sırt çantası biçimindeki telsizler ise, Marconi
Co. şirketi tarafından 1911 yılında üretildi.
İLK ASKERİ TELSİZ
1899-1902 yılları arasındaki Güney Afrika Savaşı
sırasında İngiliz ordusu tarafından kullanıldı.
Yüzbaşı J.N.C. Kennedy komutasında
özel bir muhabere bölüğü, 24 Kasım 1899
günü Cape Town'a geldi. Bu özel birlik içinde
Marconi şirketi tarafından orduya yardımcı
olmak üzere görevlendirilmiş mühendisler de
vardı. Atlı arabalarda kullanılmak üzere beş
adet sahra tipi telsiz istasyonu kuruldu ve bunlar
çeşitli yörelerde görevlendirildi.
217
http://groups.google.com/group/merakediyorum
RADYOTELEFONUN İLK
ASKERİ KULLANIMI
ABD ordusundaki muhabere birlikleri tarafından
1908 yılında yapılan denemelerde gerçekleşti.
ABD muhaberecileri, Connectıcut eyaletinde,
Sandy Hook ile Bedloes Island arasındaki
18 millik mesafede radyotelefon kullandılar.
Alman malı Telefunken marka aygıt,
550 voltluk doğru akımla çalışıyordu.
Radyotelefonun savaş sırasında ilk kullanımı
da, Alman askeri birlikleri tarafından
1917 yılında Batı Cephesi'nde gerçekleştirildi.
Walkie-Talkie diye bilinen el telsizleri ise
1933 yılında, New Jersey eyaletinde US Signal
Corps Engineering Laboratoires diye bilinen
askeri tesislerde üretildi.
İLK TELEFON
Konuşmaları açıkça aktaran ilk telefon aleti,
Charles Sumner Tainter ve Alexander Graham
Bell tarafından geliştirilen Radyofon adlı aygıttır.
İki bilim adamı, bu aygıtla ilk başarılı
denemeyi 15 Şubat 1880 günü gerçekleştirdiler.
Verici, Washington'da, 13. Cadde'deki
Franklin School'un tepesine konmuştu. Tainter,
ahizeyi eline alarak konuşmaya başladı:
"Bay Bell... Bay Bell... Beni duyabiliyorsanız,
lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızı
sallayın." Az sonra Bell, 14. Cadde'de bulunan
laboratuvarının penceresine geldi. Elinde
şapkası vardı. Bir an durdu, sonra sallamaya
başladı.
ATLANTİK AŞIRI İLK RADYOTELEFON
KONUŞMASI
Doğrudan ilk konuşma, ABD'nin Virginia
eyaleti, Arlington kentinde bulunan American
Telephone and Telegraph ile Paris arasında
gerçekleştirildi. 21 Ekim 1915 günü yapılan bu
görüşmede, Bay B.B. Webb, Fransız hükümetini
temsil eden Yarbay Ferrie ile görüştü.
RADYO-TELEFON TAKILAN
İLK DENİZ ARAÇLARI
ABD Donanması'ndan Virginia ve Connecticut
gemileridir. Aygıtların gemilere montajı De
Forest Radio Telephone Co. tarafından 1907
yılının Eylül ayında yapıldı. Aynı ay içinde iki
gemi birbirinden 21 mil uzaklaştırıldı ve ilk de-
218
http://groups.google.com/group/merakediyorum
dır) Samuel Homfray ve Richard Crawshay
adlı demir ustaları ile hükümeti temsil eden
Anthony Hill'dir. 20 Şubat 1804 günü, bu üç
yolcu Pennydarren ile Abercynon arasında 10
mil yol aldılar. Bindikleri araç, lokomotifin
dingil genişliğiyle aynı dingil genişliğine sahip
bir arabaydı. İki gün sonra, Homfray, Anthony
Hill ile bir iddiaya girdi. Konu, Trevithick'ir
lokomotifinin, 5 vagona yüklenecek 10
ton demiri taşıyıp taşıyamayacağı idi. Trevithick'in
lokomotifi bu işi başardı ve Homfray
500 şilin kazandı.
Buharlı lokomotiflerle ilk düzenli yolcu taşımacılığı
6 Mayıs 1830 günü, bir gün önce yapımı
tamamlanan Canterburry-Whitstable
hattında başladı. 4 millik mesafede karşılıklı
10 sefer yapılıyordu ve her sefer 35 ile 40 dakika
arasında tamamlanıyordu.
219
http://groups.google.com/group/merakediyorum
neme yapıldı. Sonucun başarılı olması üzerine
De Forest firmasına, Amiral Evans'ın filosunda
bulunan 24 geminin hepsine radyotelefon
takma görevi verildi. Bu gemiler, yeni
haberleşme araçlarıyla dünyanın her tarafını
dolaşmaya başladılar.
İLK TREN
Fairfield adlı, altı tekerlekli, dikey kazanlı buharlı
aracın yapımı 1848 yılında, Bridges
Adams tarafından Fairfields'deki atölyesinde
tamamlandı, 1848 yılını 1849 yılına bağlayan
kış mevsiminde Bristol and Exeter Demiryolu
Şirketi'nin Tiverton hattında hizmete girdi.
Saatte 40 mil hız yapabilen Fairfield, birinci
mevkide 16, ikinci mevkide ise 32 yolcu
taşıyabiliyordu. Birinci mevki kompartımanlarda
bulunan büyük panoramik pencereler,
bu konuda bir öncülük yarattı.
Sekiz tekerlekli ilk dizel-elektrik treni 1913
yılında, İsviçre'de, Mallersta-Sodermanlands
hattında hizmete girdi.
DEMİRYOLUNDA İLK ÖLÜM
19 Mart 1828 günü, Stockton-Darlington demiryolu
şirketinin Simpasture hattında meydana
geldi. Makinist John Gillespie, kazan
patlaması sonucu hayatını kaybetti. Aynı türden
bir başka kaza da, 1 Temmuz günü Aycliffe
sulama istasyonunda yaşandı. Bu kazada
da makinist John Cree öldü. Her iki kazaya
da olayda yaşamlarını yitiren makinistlerin
hataları yol açmıştı. Buhar kazanlarının
kapağını açmayı unutmuşlardı.
Hareket halindeki bir trende meydana gelen
ilk kaza ise, 15 Eylül 1830 günü, Liverpool
- Manchester hattının açılışı sırasında meydana
geldi ve yolcular arasında bulunan parlamenter
William Huskisson, trenden düştü.
KORİDORLU İLK VAGON
1853 yılında, New York'ta Eaton and Gilbert
firması tarafından Hudson River Railroad adlı
demiryolu şirketi için yapıldı. 15 metre uzunluğundaki
vagon, beş kompartıman ve bir tuvalete
bölünmüştü ve bunların hepsi de 45 santim
genişliğinde bir koridora açılıyordu.
İLK YATAKLI TREN
Cumberland Valley adlı demiryolu şirketi,
1836 yılında Pennsylvania'da Harrisburg-
220
Chambersburg hattında çalışan Chambersburg
adlı trene ilk yataklı vagonu koydu. Vagon
dört kompartımana ayrılmıştı ve her kompartımanda
üç kişi yatabiliyordu. Yolculara
.yastık, battaniye vs. verilmediğinden, herkes
kendi giysilerine sarılarak ve ayakkabılarını
çıkarmadan kıvrılıveriyordu.
İLK DİZEL LOKOMOTİF
Prusya - Hessen Devlet Demiryolları için 1912
yılında üretildi. Lokomotifin şasisi ve konstrüksüyonu,
Berlin'deki Borsig AG firması tarafından
üretildi. 4 silindirli, V tipi 2 zamanlı
motoru ise İsviçre'nin Winterthur kentinde
Gebr. Sulzer tesislerinde yapıldı. İlk denemesinde
başarılı sonuç vermedi ve servise konmadı.
Düzenli olarak seferlere başlayan ilk dizel
lokomotif ise, İsviçre'de yapıldı ve 1921 yılında
Tunus Demiryolları tarafından işletmeye
alındı.
İLK ELEKTRİKLİ LOKOMOTİF
Elektrikle çalışacak ilk lokomotifin planlan,
Washington'da Prof. Charles Page tarafından
çizildi. Baltimore-Ohio Demiryolları Şirketi,
bu lokomotifin ilk denemesini 1939 yılında
Washington ile Bladensburg arasında yaptı.
İLK GEZİNTİ TRENİ
Garnhirk and Glasgow Demiryolu Şirketi tarafından
1834 yılında hizmete sunuldu. Düzenlenen
gezinti seferleri ile ilgili olarak şu ilan
yayınlandı:
"Buharlı vagonlar günde dört kez Townhead'den
yola çıkarak Gartsherrie'ye gidiyor.
Yolculardan, kapalı yerler için adam başına
9 peni, açık sahanlıklar içinse 6 peni alınıyor.
16 mil boyunca, ucuz, sağlıklı ve son derece
neşeli bir 2 saat yaşanıyor."
Belirli bir olay için tek seferlik tren gezisi
ise 7-8 Ağustos 1839 günü yapıldı. Whitby-
Pickering Demiryolu Şirketi, bir kilise yaptırma
derneğinin yararına, Whitby halkını Gromont
pazarına götürdü.
1841 yılında ise ilk pazar gezisi düzenlendi.
Ne\vcastle and Carlisle Demiryolu Şirketi,
ilk pazar gezisini o yılın 29 Ağustos günü
yapacağını duyurdu. Gezinin yapılacağı haftanın
başında Rahip W.C.Burns, Newcastle
caddelerine şu pankartları astı:
"PAZAR AYİNİNDEN KAÇANLARA
ÖDÜL
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Trenlerde yemek servisine, 1863 yılında ABD 'de başlandı. 1867
yılında, günümüzdeki vagon restoranların ilk örneği, yine
ABD'de hizmete girdi. Bu vagonlar, Avrupa'da (ilk kez İngiltere'de
1932 yılında) kullanılmaya başlandıklarında, hayli
gelişme kaydedilmişti
İLK VAGON-RESTORAN
Self-servis olarak 1863 yılında, Philadelphia'-
daWilmington Baltimore Demiryolu'nda hizmete
kondu. İkiye bölünen vagonun bir yanı,
sigara salonu, diğer yanı ise büfe olarak
kullanılıyordu. Hazır yiyecekler, buhar kutuları
içinde sıcak tutuluyordu. Büfe bölümünde
oturma yeri olmadığından yolcular yemeklerini
ya burada ayakta yiyorlar, ya da sigara
salonuna geçerek karınlarını orada doyuruyorlardı.
Yolcuların yemeklerini oturarak yedikleri
ve trende görevli aşçı tarafından taze olarak
hazırlanan yemeklerin servis yapıldığı ilk modern
vagon-restoran ise, 1867 yılında Kanada'-
nın Great Western Demiryolları'nca hizmete
girdi. Ayın zamanda yataklı bölümü de olan
"President" adlı trenin restoranı, yolcuların
büyük ilgisini görüyordu. Şirketin kurucusu
George Pullman da, hiçbir şeyin aksamaması
için son derece titiz davranıyordu. President'le
yolculuk eden Westward by Rail adlı kitabın
yazarı W.F.Rae, 1869 yılının Eylül ayında tanıdığı
bu vagon-restoranı şöyle anlatıyordu:
"Bir kere, çok geniş bir seçme şansınız vardı.
Beş çeşit ekmek, dört çeşit soğuk et, altı
tür sıcak yemek, yedi ayrı türde pişirilebilen
taze yumurta, bütün mevsim meyveleri ve sebzeleri...
Yemeğinizi, bir ucu vagonun kenarına
sabitleştirilmiş masanıza getiriyorlar. Saatte
30 mil hızla giden bir trende böylesine bir
konforla sabah kahvaltısını yapabilmek, öğle
ve akşam yemekleri yiyebilmek gerçekten
mucize!'
221
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Charlisle Demiryolu Şirketi, Tanrı'nın kutsal
gününde isteyen herkesi 7 şilin 6 peni karşılığında
büyük bir rahatlık ve güven içinde cehenneme
götürüyor. Ve bunun adına da 'zevk
gezisi' diyor!"
İLK YAĞMURLUK
Fransız Ginesi'nde, Cayenne'deki başmühendis
François Fresnau tarafından yapıldı. Fresnau,
1747 yılında, Aprouage'de, kauçuk ağaçlarını
gördü. Eski bir pardösünün dış yüzeyini,
bu ağaçların salgısıyla tamamen sıvayarak
su geçirmez hale getirdi.
Satış için üretilen ilk yağmurluk ise 1821
yılında Covent Garden'da G.Fox tarafından
pazarlandı. Bu yağmurlukla birlikte, "doğru
giyildiği takdirde, içindekini asla ıslatmayacağına
dair" bir de garanti belgesi verildi. Fox'-
un yağmurluğu, aslında moherden üretilmişti.
Nasıl bir yöntem uygulanarak, su geçirmez
hale getirildiği, bugün de bilinmiyor.
Aynı günlerde, Charles Macintosh adlı bir
İskoçyalı, Glascow'da kumaşları kauçuknafta
eriyiğine batırarak su geçirmez hale getirmeyi
başardı. Gerçi bu kumaşın su geçirmesi
mümkün değildi ama, terziler tarafından
kullanılması da o denli zordu. Bir süre sonra,
Edinburgh Üniversitesi'nden genç bir kimya
öğrencisi, James Syme, katrandan elde edilen
bir maddenin yardımıyla kauçuğu daha iyi eritebilmeyi
başardı. Charles Macintosh, derhal
bu yöntemin haklarını satın aldı ve 1823 yılında
patentini tescil ettirdi. Hemen arkasından
da su geçirmez kumaş üretimini başlatarak,
dünya çapında bir isim oldu. Uzun bir
süre, yalnızca bu tür kumaşları satmakla yetindi.
1830 yılında kauçuk eşya üreticisi Thomas
Hancock ile karşılaştı ve ikisi bir arada
seri olarak yağmurluk üretimine geçtiler. O
güne dek, isteyen su geçirmez kumaş alarak
terzisine bir yağmurluk diktiriyordu.
Macintosh-Hancock işbirliğiyle hazır yağmurluklar
piyasaya sürüldü. Ancak bunlar zamanla
koku yaptığı için başarılı olamadı. 1850 yılında
Lancashire'den Joseph Mandelberg ilk
kez kokusuz yağmurluk yapmayı başardı.
İLK PLAK ''KİTAPLIĞI"
İsteyen herkesin kullanımına açık olarak, 1914
yılında, yerel bir kadın kulübünün Minnesota'daki
St. Paul kent kitaplığına 25 adet plak
bağışlamasıyla kuruldu. 1919 yılının sonlarında,
kitaplıktaki plak sayısı, 600'ü buldu. O yıl
içinde 3 bin 505 kişi plaklardan yararlanmış-
222
tı. Kitaplık yetkililerinden Bayan Edah Flower
Burnett, koleksiyonla ilgili olarak şunları söylüyordu;
"Amacımız, eğitime katkıda bulunmaktı.
Bu nedenle genellikle klasik müzik örneklerini
kilise müziğinden parçaları ve folk
şarkılarını seçiyorduk. Plak alma önceliği ise
okullarda ve sosyal derneklerdeydi. Ancak,
kim olursa olsun, altı adetten fazla plak vermiyorduk."
İLK SOĞUTMA YÖNTEMİ
1540'lı yıllarda Roma'da kullanılan bu yöntemin
esası, bolca tuzun su içinde eritilmesine
dayanıyordu. Yöntemin nasıl işlediğini gösteren
bir kitap, Blasius Villafranca adlı bir Romalı
tarafından "Methodus Refrigerandi"
adıyla 1550 yılında yayınlandı.Yazarın iddiasına
göre, sarayda tüketilen şarap ve suların
hepsi, bu yöntemle soğutuluyordu ve bu sistemi
kendisi bulmuştu. 1559 yılında Villafranca'nın
yazdıklarını doğrulayan Levinus Lemnius
onun yöntemiyle soğutulan şarapların
dişleri sızlattığını yazdı.
İLK SOĞUTMA TESİSLERİ
1850 yılında, ABD'de ve Avustralya'da açıldı.
Birleşik Amerika'da, kimyasal soğutma çalışmalarının
öncülüğünü Alexander Catlin
Twining yapıyordu. Twining, 1848 yılında eter
buharının ani yoğunlaştırılmasıyla soğutma
yapılıp yapılamayacağını anlamak üzere çalışmalarına
başladı. İki yıl sonra, Ohio'da, Cleveland
kentinde bir soğutma tesisi kuracak başarıyı
gösterdi. Tesiste 10 demir sarnıç vardı.
Etil eter aracılığıyla bu sarnıçlarda günde bir
ton buz elde ediliyordu.
Avustralya'da ise, Melbourne Age gazetesinin
eski yazı müdürü James Harrison, Victoria'daki
Barwon Nehri üzerinde ilk buz üretim
tesisini kurdu. Bin sterline mal olan bu tesis,
amonyağın buharlaştırılması esasına göre
çalışıyordu.
İLK NÜFUS KAYITLARI
Doğum, ölüm ve evlenmelerin düzenli olarak
nüfus kayıtlarına işlenmesi, sistematik biçimde
ilk olarak Kanada'da 1621 yılında başladı.
Dünyada, 300 yıl geriye doğru bütün doğum
kayıtlarının çıkarılabileceği tek ülke, Kanada'-
dır. Avrupa'da bu yolda ilk çalışma, 1686 yılında
İsveç'te başladı. İngiltere'de ise resmi
nüfus kayıtlarının tutulmasına ilişkin yasa, 1
Temmuz 1837'de yürürlüğe girdi.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK BUZDOLABI
Evde kullanılmak amacıyla 1913 yılında Chi- Ev tipi ilk buzdolabı, 1913 yılında, ABD'nin Chicago kencago'da
yapıldı. Domelre marka bu buzdola- tinde üretildi. Gövdesi ahşaptan yapılan bu buzdolabının sobı,
elektrikle çalışıyordu. Ahşap gövdesinin ğutucu aygıtı, dolabın tavanına konmuştu ve neredeyse yarısı
üzerinde kompresör tipi bir soğutucu vardı. kadardı.
223
http://groups.google.com/group/merakediyorum
• • t • •
BİRİNCİ CİLDİN SONU
http://groups.google.com/group/merakediyorum
http://groups.google.com/group/merakediyorum
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK LOKANTA
"Champ d'Oiseau" adıyla Mösyö Boulanger
tarafından 1765 yılında Paris'te açıldı. Dükkanın
girişine Latince bir özdeyiş yazılmıştı:
"Venite ad me, omnes qui stomacho laboratis
et ego restaurabo vos." Bu sözlerin anlamı
şuydu: 'Siz ey midesi guruldayanlar... Bana
gelin, iyileştireyim." Bu özdeyişteki
"Restaurabo-iyileştirmek" sözcüğü, zamanla
lokanta anlamında "restoran" olarak kullanıldı.
Mösyö Boulanger'nin lokantasınin iç kısmı,
üstü mermer masalarla süslenmişti. Özel
yemeği ise bir tür tavuk yemeği olan "Volaille
au Gros Sel'di. Boulanger'nin bu girişiminin
öncesinde, tavernalarda, hanlarda, aşçı
dükkanlarında ve bazı kahvehanelerde yemek
yenilebiliyordu. Ancak bunlar, bugünkü modern
anlamıyla restoranların atası olarak sayılabilecek
niteliklere sahip delillerdi.
Mösyö Boulanger'nin lokantası başarılı
olunca, kısa zaman içinde başka örnekleri de
açıldı.1789 Devrimi sırasında, Paris'te 100 restoran
vardı. 15 yıl sonra ilk lokanta rehberi
"Almanach des Gourmands" (Damak Tadına
Düşkünler Almanağı) adıyla yayınlandı.
İKİ TEKERLEKLİ İLK ÇEKÇEK
1869 yılında, Amerikalı rahip Jonathan Scobie
tarafından yapıldı. Rahip Scobie'nin eşi sakattı
ve çok uzun bir süredir hiç sokağa çıkmamıştı.
Oysa yaşadıkları Yokohoma kentini
çok merak ediyordu. Bunun üzerine kocası
ilk çekçeği yaptı ve onu kentin sokaklarında
gezdirdi.
İLK PATEN
Belçika'nın Liege kentinde müzik aletleri yapımcılığıyla
uğraşan Joseph Merlin, 1760 yılında
Soho Alanı'ndaki Carlisle House'da düzenlenen
bir maskeli baloya patenlerinin üstünde
keman çalarak girdi. Ancak ne hızını
azaltmayı, ne de yönünü değiştirmeyi beceremeyince,
dosdoğru karşı duvardaki dev aynaya
çarptı ve 500 sterlin değerindeki ayna tuzla
buz oldu. Ayrıca Merlin'in elindeki keman
da parçalandığı gibi, kendisinin de kırılmadık
çok az kemiği kaldı.
Bu çok ürkütücü ilk denemeden sonra
1823 yılına gelinceye değin, patenlerden söz
eden olmadı. O yıl Londra'nın Piccadilly semtinde
manavlık yapan Robert John Tyers, Volitos
adını verdiği patenleriyle Windmill Caddesi'ndeki
tenis kortunda bir gösteri yaptı. Bu
patenlerin altında, bir çizgi üzerine yerleştirilmiş
beş küçük tekerlek vardı. 22 Nisan günü
"Ayakkabıların altına takılarak zevk ya da
ulaşım amacıyla kullanılabilecek yararlı bir
aygıt" olarak patenti alındı. Bu patenin bir
benzeri, buza uyarlanmış şekliyle 16 Nisan
1849 günü, Paris'te sergilenen Meyebeer'in
"Le Prophete" operasının buz dansı sahnesinde
kullanıldı.
Dört tekerlekli patenlerin ilk örneği, 1863
yılında New York'ta James L.Plimpton tarafından
geliştirildi. Bu patenlerle çok iyi denge
sağlamak mümkün olduğu gibi, birçok ilginç
figürler yapmak da olasıydı. Bunun üzerine
Birleşik Amerika'yı bir paten çılgınlığı
sardı ve bu çılgınlık 1870'li yılların başlarında
Avrupa'ya geçti.
RADYODA KONUŞAN İLK
SOYLU
İngiltere tahtının varisi ve Galler Prensi, 7
Ekim 1922 akşamı, Marconi Co. şirketinin
2LO istasyonu aracılığıyla, York House'daki
izcilere seslenen bir konuşma yaptı.
RADYODA KONUŞAN İLK KRAL
İngiltere Kralı V. George, 23 Nisan 1924 günü,
Wembley'de açılan İmparatorluk Sergisi
nedeniyle bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı
yaklaşık 10 milyon kişi dinledi. Daily Mail gazetesi,
bütün büyük kentlerdeki alanlara ses
yükselticiler kurdurarak, konuşmanın büyük
kitlelere ulaşmasını sağladı. Bu konuşma,
BBC tarafından banda alınamamıştı. 1955 yılında
kuruma başvuran Dorothy Jones, kral
konuşurken eşinin bu konuşmayı banda aldığını
söyledi ve bandı yetkililere teslim etti. Bu
band, aynı zamanda BBC arşivlerinde bulunan
en eski ses kaydıdır.
SARAYDA SEYREDİLEN İLK
FİLM
21 Temmuz 1896 günü, İngiltere sarayının 40
konuğu önünde gösterildi. Konuklar, Prenses
Maud'un ertesi gün yapılacak olan düğünü
için Marlborough Şatosu'nda toplanmışlardı.
Bu arada sinemacı Birt Acres kendilerine bir
film gösterisi için izin istedi.. Göstermeyi düşündüğü
ve bir ay önce çektiği filmde, Galler
Prensi ile Prensesi'nin Cardiff Panayırı'na
227
http://groups.google.com/group/merakediyorum
yaptıkları ziyaret sergileniyordu. Gerekli izni
vermeden önce Galler Prensi, Acres'ten filmi
incelemek üzere istedi. Sonra da bir sakınca
görmediğini belirterek Acres'e gerekli izni verdi.
Özel olarak hazırlanan perdede bu filmle
birlikte 20 kısa film daha izleyen konukların
istekleri üzerine, Galler Prensi ile eşini konu
alan film, bir kez daha oynatıldı.
SARAYDA SEYREDİLEN İLK
KONULU FİLM
Bir Cecil Hepworth yapımı olan "Comin
Through the Rye" 4 Ağustos 1916 günü,
Marlborough Şatosu'nun yemek salonunda
Kraliçe Alexandra tarafından seyredildi. Filmin
başrolünü Alma Taylor oynuyordu. Filmin
yapımcısı Hepworth, sarayda oynatılan
ilk film sırasında Birt Acres'in yardımcılığını
yaptığı için, Kraliçe Alexandra'mn önünde
yaptığı gösteride yabancılık çekmemişti.
24 Şubat 1917 günü de Kral V. George ve
Kraliçe Mary, Buckingham Sarayı'nda "Tom
Brown'in Okul Günleri" adlı filmi seyrettiler.
SİNEMAYA GİDEN İLK
KRAL VE KRALİÇE
1 Kasım 1946 günü, İngiltere Kralı VI. George
ile eşi Kraliçe Elizabeth, yanlarında Prenses
Elizabeth ve Prenses Margareth olduğu
halde, Leicester Alanı'ndaki Empire Sineması'na
giderek David Niven ile Marius Goring'-
in oynadığı "Ölüm Kalım Meselesi" adlı filmi
seyrettiler. Film, İkinci Dünya Savaşı'na katılan
bir pilotun öyküsünü anlatıyordu. Kral'-
ın sinemaya geleceğinin duyulması üzerine, filmin
başlamasına 10 saat kala, gişelerin önünde
yüzlerce kişiden oluşan bir kuyruk meydana
geldi.
KENDİNİ BİR OYUNDA
İZLEYEN İLK KRALİÇE
Ana Kraliçe Elizabeth, 19 Ekim 1972 günü,
Londra.'daki Haymarket Tiyatrosu'nda, Royce
Ryton'un "Crown Matrimonial" adlı oyununu
izledi. İngiliz sarayını konu alan oyunda,
AnaKraliçe'yi Amanda Reiss oynuyordu.
TV'YE ÇIKAN İLK SARAYLI
Televizyonda görünen saraya mensup ilk kişi
Kent Düşesi oldu. Düşes, 1935 yılında Lond-
228
ra'da bir mağazadan şapka alırken, görüntülenmişti
ve bu görüntüler, o dönemde deneme
yayınları yapan Baird TV'si tarafından yayınlandı.
Kral VI. George'un taç giyme töreni ise 12
Mayıs 1937 günü BBC tarafından naklen yayınlandı
ve böylece Kral VI. George, TV'de
canlı yayında görülen ilk kral oldu.
TV'de ilk konuşmayı yapan saraylı da,
Kraliçe II. Elizabeth'tir. 25 Aralık 1957 günü,
İngiliz Uluslar Topluluğu'na bağlı ülkelerde
yaşayanlara seslenerek Noellerini kutladı.
Prens Philip ise, TV'de röportaja çıkan ilk
saraylı oldu. 29 Mayıs 1961 günü, BBC'den
Richard Dimbleby, Prens Philip'le Panorama
adlı programda İngiliz Milletler Topluluğu
Eğitim Haftası'na ilişkin bir sohbet yaptı.
OTOMOBİL SAHİBİ İLK SARAYLI
Osmanlı Prenslerinden Sultan Osman'dır.
1888 yılında, Leipsic Zeitung gazetesinde,
Magnus Volk's firmasının deneme niteliğinde
çıkardığı elektrikli otomobillerle ilgili bir
haber okuyan Sultan Osman, bu arabadan bir
tane almaya karar verdi. Aynı yılın 4 Temmuz
günü İstanbul'dan İngiltere'ye şu telgraf gönderildi:
"Brighton Electric Railway Şirketi Müdürlüğü'ne
Brighton, İngiltere,
Leipsic gazetesinde, elektrikli arabanızın bir
resmini gördük. Bu arabadan nereden ve nasıl
temin edebileceğimizi ve fiyatını bildirmenizi
rica ederim.
Sultan Osman Hazretleri'nin başmabeyincisi."
İlk telgrafın alınmasından iki gün sonra da
Volk şirketine şu yıldırım telgraf geldi:
"En kısa zamanda ve en ivedi yoldan adresime
bir elektrikli araba göndermenizi rica
ederim. Ücreti, Osmanlı Bankası'ndaki hesabımdan
ödenecektir. Osman."
Sultan Osman, herhangi bir gecikmeden
endişelenmiş olmalı ki, kısa bir süre sonra bir
telgraf daha çektirdi:
"Fiyatının hiç önemi yok. Arabayı en kısa
zamanda gönderin."
İngiltere'de dışsatımı yapılmak üzere üretilen
ilk otomobil olan bu arabaya ilişkin olarak
satışından 20 yıl sonra Brighton Herald
gazetesinde şu satırlar çıktı:
"Arabanın gövdesi, Brighton'da Bay Peck'
in işliğinde yapıldı. Bay Volk da motorunu tamamlayarak
bizzat kendisi yerleştirdi. Dört tekerlekli
olan aracın öndeki iki tekerleği,
http://groups.google.com/group/merakediyorum
dönüşü kolaylaştırmak amacıyla birbirine daha
yakın olarak yapılmıştı. Arabanın karoseri
tamamen ceviz kaplamaydı ve alın kısmında
Osmanlı İmparatorluğu'nun tuğrası vardı. İçine
dört kişinin rahatça oturabildiği bu otomobil,
aküsünün bir şarjıyla altı saat yol
alabiliyor ve saatte 10 mil hız yapabiliyordu.
Toplam ağırlığı ise 500 kiloyu biraz aşıyordu.
"Akümülatörler, iki koltuğun altına yerleştirilmişti.
Motor, küçük bir düğmeye basarak
çalıştırılabiliyordu. Sürücünün ayağının
hemen altında da güçlü bir fren pedalı vardı."
Benzinle çalışan bir araba kullanan ilk saraylı
ise, Fas Sultanı'dır,
ÎLK SARAYLI PİLOT
İspanya Kralı Don Alfonso'nun kuzeni Don
Alfonso, İspanyol Ordusu'nda teğmen rütbesiyle
görev yaparken, Fransa'ya geldi ve Mourmelon
kentinde, Antoinette marka uçakların
kullanımını öğrendi. Kendisine brövesi, 23
Ekim 1910 günü verildi. Prens Alfonso, İspanya'nın
ikinci pilot ve ilk askeri havacısıdır.
1913 yılında İspanya-Fas Savaşı sırasında
Lohner tipi uçaklara kumanda ederek, ilk aktif
görevini yaptı. 1921 yılında, İspanya Hava
Kuvvetleri Komutanlığına getirildi. 1980'li
yılların başında, Prens Alfonso, kendi uçağıyla
hâlâ uçuyordu.
KAUÇUĞA İLİŞKİN İLK NOT
İspanyol yazarı Pietro Martyre d'Anhiera'nın
1530 yılında kaleme aldığı "De Orbo Novo"
adlı kitapta bulundu. Yazar, Azteklerin oynadığı
bir oyunu tanımlarken, kitabında şu satırlara
yer veriyordu: "Oyun sırasında
kullandıktan topu, bir ağacın özsuyundan yapıyorlar.
Bu top, yere çarptığı zaman sıçrıyor
ve havaya fırlıyor."
İLK KAUÇUK BALON
1824 yılında Profesör Michael Faraday tarafından
üretildi. Faraday, bu balonlardan
Londra'da, Royal Intitution'da yaptığı hidrojenle
ilgili deneylerde yararlanıyordu. O yıl,
"Quarterly Journal of Science" dergisinde yayınlanan
bir makalesinde, "Kauçuk son derece
esnek bir madde. Ondan elde edilen
balonlar, içlerine hava üflendiğinde, iyice şeffaflaşincaya
kadar genişleyip şişiyorlar ve içlerine
hidrojen doldurulunca hafifleyip havaya
uçuyorlar" diye yazıyordu.
Faraday, balonlarını yapmak için iki kauçuk
tabakasını üst üste koyuyor,sonra da kenarlarını
yapıştırıyordu.
Oyuncak balonlar ise, kauçuk maddeler
üreticisi Thomas Hancock tarafından 1825 yılında
piyasaya sunuldu. Hancock, balon yapmak
için çocuklara bir set satıyordu. Bu setin
içinde, kauçuk eriyiği ile dolu bir şişe ve bir
de şırınga vardı. Çocuklar, şırıngaya çektikleri
kauçuğu, hava ile iğnenin ucundan püskürterek
küçük baloncuklar uçuruyorlardı.
Modern balonların ilk örnekleri olan volkanize
kauçuk balonlar ise, Londralı oyuncakçı
J.G. Ingram tarafından 1847 yılında
yapıldı.
İLK KAUÇUK KÖPÜĞÜ
Kaçuk köpüğünden üretilen ilk aygıt, 1929'da
Birmingham'da, Dunlop tesislerinde üretilen
bir elektrikli mikserin alt haznesidir. Kauçuktan
köpük elde edilmesi ve bunun değerlendirilmesi
düşüncesi, E.A. Murphy'ye aittir. Bu
düşünceyi geliştiren Dunlop'un bilim adamlarından
W.H. Chapman, elektrikli mikserler
için kauçuk köpüğünden hazne yapmayı
başardı.
Satışa çıkarılan kauçuk köpüğünden yapılmış
ilk ürün ise, yine Dunlop tarafından yapılan
motosiklet oturma yerleridir. Bu oturma
yerleri, 1931' yılında sınırlı bir miktarda üretilmişti.
Ertesi yıl, Dunlop firması, Londra'-
da çalışan 300 otobüsün oturma yerleri ile
Avon'daki Shakespeare Memorial Tiyatrosu'
nun koltuklarını kauçuk köpüğü ile kapladı.
İLK JİLET
King Camp Gillette tarafından 2 Aralık 1901
günü patenti alındı. Aslında Gillette'e bu fikri,
patronu William Painter vermişti. Bir gün
ona gelerek, "Neden şöyle bir kere kullanıldıktan
sonra atılabilecek bir şey yapmıyorsun?
Öyle bir şey bul ki, müşteri tekrar almak zorunda
kalsın!" dedi. Gillette, bu öneriyi 1895
yılma kadar hiç önemsemedi. O yıl, bir gün
aynanın önünde durup yüzüne bakarken, usturanın
yerini alabilecek bir şey yapmak fikri
geldi.
Derhal çelik üreticileriyle temaslara başladi.
Ama, konuştuğu bütün ustalar, ona yeterince
ince, yeterince düzgün, yeterince keskin
ve yeterince ucuz bir kesici çelik yapmanın olanaksız
olduğunu söylediler. Bir gün (28 Eylül
1901) Boston'da William Nickerson adlı bir
229
http://groups.google.com/group/merakediyorum
teknisyene rastladı ve öteki bütün ustaların sıraladıkları
güçlüklerin üstesinden birlikte geldiler.
1903 yılında, jilet üretimi başladı.
İLK OKUL GAZETESİ
Tek sayfa ve elle yazılmış olarak 27 Temmuz
1774 günü ABD'nin Philadelphia kentindeki
Philadelphia Latin School adlı okulun öğrencileri
George Foster ve Caspar Wistar tarafında
yayınlandı. Hangi adla yayınlandığı
bilinmeyen bu ilk "okul gazetesi"nin hiçbir
kopyası bugüne ulaşamadı. Foster ve Wistar
tarafından çıkarılan bu gazete, daha sonra Robinson
adlı bir öğrencinin gayretleriyle, her on
günde bir yarım sayfa olarak üç sayı yayınlandı.
İLK KULLANILMIŞ ARABA
SATICISI
1897 yılının Eylül ayında, Londra'da Motor
Car Co. adlı şirket, kullanılmış araba alışverişi
yapmak üzere faaliyete geçti.
"Autocar" dergisinde yayınlanan habere göre,
şirketin elinde, çoğu Fransız malı, 17 araba
vardı. Bunların içinde en pahalısı,
etiketinde 335 sterling yazan bir Peugeot idi.
Ayrıca, isteyenler bu arabaları, haftalığı 5 sterlingden
kiralayabiliyorlardı.
İLK ÖZEL MUHAFIZLAR
1935 yılında, Willingdon Markisi ve Banker
Henry F. Fiarks, "Night Watch Service" adlı
bir firma kurdu. 15 üniformalı muhafız,
Park Lane yöresinde bisikletleriyle dolaşarak,
firmaya belirli bir aylık ödeyen zenginlerin evlerinin
çevresinde devriye geziyorlardı. Muhafızlar,
kelepçe, polis düdüğü ve silahla
donatılmışlardı. Dönemin İşçi Partisi lideri
George Lansbury, özel muhafızlar kiralayan
firmanın kuruluşunu, "Faşizme doğru atılmış
ilk adım" olarak niteledi.
İLK OTOMOBİL TAMİRHANESİ
A. Borol tarafından 1895 yılının Aralık ayında,
Fransa'nın Bordeaux kentinde açıldı.
Fransız motor dergisi "La Locomotion Automobile"
de yazıldığına göre, bu tamirhane-
250
İLK BENZİN İSTASYONU
Automobile Gasoline Co. adlı şirket tarafından
1905 yılında ABD'nin St. Louis kentinde
açıldı. Şirketin kurucuları Harry Grenner ve
Clem Laessing idi. Petrol, bir tankın içinden
bahçe tulumbası aracılığıyla boşaltılıyordu.
İlk modern benzin istasyonu ise Standart
Oil tarafından, 1907 yılında Seaatle kentinde
hizmete girdi. Ne var ki, bu "modern" istasyon
da bugün çağdaş gereksinimlerin karşılanmasından
hayli uzaktı. Yolcuların da "zorunlu"
ihtiyaçlarına yanıt verebilecek ilk istasyon
(tuvaletli ve büfeli) 1912 yılında Tennessee'de
açıldı. Hatta burada bir bayan görevli,
araç sahiplerine soğuk su ikram ediyordu.
İngiltere 'de ilk benzin istasyonu, 1920 yılının Mart ayında Aldermaston'da
açıldı. O dönemin benzincilerinde, hiçbir sosyal
hizmet yoktu ve yalnızca akaryakıt satışı yapılıyordu.
nin bir bölümü de geceleri arabalarını bırakmak
isteyenler için garaj olarak kullanılıyordu. Aynı
zamanda, Peugeot arabalarının Bordeaux
bayii olan Borol, garaj-tamirhanesinde, her
türlü bakım, onarım ve yıkama-yağlama hizmetlerini
yerine getirdiği gibi, yolda kalan sürücülerin
yardımına da koşuyordu.
İLK CİNSEL EĞİTİM
Ders programlan içinde yer alarak öğrencilere
okutulan ilk dinsel eğitim dersleri, İngiltere'de
Abbotsholm School'da, okulun başöğretmeni
Cecil Reddie tarafından 1 Ekim 1889
günü başlayan öğretim yılında verildi. Reddie,
söz konusu dersi verme kararını iki nedenle
almıştı: "Öğrencilerin kafalarında yanlış değer
yargılarının oluşmasını engellemek ve genç
çocuklara cinsel konularda hatalı şeyler öğretilmesinin
önüne geçebilmek." 30 Aralık 1888
günü, Abbotsholme'da daha sonra yapılacak
cinsel eğitime ışık tutmak üzere bir program
http://groups.google.com/group/merakediyorum
hazırladı. Bu programda, erkek öğrencileri üç
gruba ayırıyordu: "Buluğ öncesi dönem" olarak
nitelendirdiği 10-13 yaş grubundaki çocuklara
"Nasıl oluştuklarım, kendilerini bekleyen
gelişimleri ve çevrelerindeki tehlikeleri" öğretmeyi
amaçlıyordu. "Buluğ dönemindeki" çocuklara
(33-16 yaş grubu), "Hissettikleri bazı
gelişmelerin nedenleri ve içlerinde doğan arzular
tanıtılıyor ve bu arzuları olabildiğince az
taşımaları gerektiği" öğretiliyordu, "Buluğ
sonrası dönem" olarak adlandırılan 16-20 yaş
grubundaki gençlere de "daha sonraki hayatlarıyla
ilgili kurallar" anlatılarak karşılaşacakları
olaylara iyice donatılmış olarak girmeleri
sağlanıyordu. O dönemde, İngiltere'nin genel
yapısı nedeniyle, Reddie giriştiği bu denemede
tamamen yapayalnızdı. Zira az sayıda da
olsa, onu izlemeye kalkışanlar, aşırı tutucuların
tepkileri nedeniyle pes ederek dirençlerini
yitirdiler.
"Devlet kararı" ile ilk cinsel eğitim, 1900 yılında
Prusya'da Breslav kentinde başladı.
Eğitim yetkilileri, Dr. Martin Chotzen'den, bir
kurs düzenleyerek 150 öğretmene cinsel yaşam
konusunda bilgi vermesini istediler. Söz konusu
kursta, cinsel organların anatomik yapıları,
cinsel içgüdünün gelişimi, cinsel uzuv
hastalıkları ve cinsel istekleri denetleyebilmenin
önemi anlatıldı.
ÇELİKTEN YAPILAN İLK
DENİZ ARACI
"Ma Robert" adlı gemi, tümüyle çelikten olarak
John Laird'in tersanesinde (Birkenheid,
İngiltere) David Livingstone'un Zambezi'de
düzenlediği sergi için yapıldı ve 6 Mart 1858
günü müşteriye gönderildi. Geminin parçaları,
Afrika'ya kadar "Pearl" adlı teknede götürüldü
ve aynı yılın Mayıs ayında Kongo'da
bir tersanede parçaların montajı yapılarak denize
indirildi. Serginin başladığı günlerde Ma
Robert gemisinin adı "Astımlı gemi"ye çıkmış
ve herkes asıl adını unutmuştu. Bunun nedeni
saatte en fazla 7-8 mil hız yapabilirken
231
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK DİKİŞ MAKİNESİ
Patenti 17 Temmuz 1790 günü, Londra'da
Thomas Saint tarafından alındı. Aslında
ayakkabıcı olan Saint'in patentini aldığı makinede
daha sonra Isaac Singer tarafından üretimi
yapılan ilk makinede de bulunan, dikey
hareket, tek gözlü iğne, kumaşı tutan baskı
kolu gibi modern makinelerin en önemli parçaları
da vardı. Ancak, bu makinenin gerçekleştirildiği
hakkında bir belirti yoktur.
Satışı yapılmak üzere üretilen dikiş makinelerinin
ilk prototipi, Fransa'da, Rhone yakınlarındaki
"Amplepius" köyünün yoksul
terzisi Barthelemy Thimmonier tarafından
1829 yılında gerçekleştirildi. İki yıl sonra,
Thimmonier, Paris'te askeri üniformalar diken
bir fabrikadan 80 makinelik sipariş aldı.
Daha sonra da, bu fabrikaya "müdür" olarak
atandı. Thimmonier'in yaptığı makineler
o denli başarılıydı ki, mesleklerinin tehlikeye
düştüğünü sezen terziler, onları ortadan kaldırmaya
karar verdiler. Sadece bir tek makine
kurtarılabildi. Thimmonier bu makineyi
alarak köyüne döndü. Dönüş yolculuğunu yürüyerek
yapmış, bu arada sırtında taşıdığı aygıtın
ne olduğunu anlamak isteyen meraklılara
hünerini göstererek, küçük bir gelir sağlamıştı.
Sonraki birkaç yıl içinde, Thimmonier, el
yapısı ahşap dikiş makinelerini 2 sterlin karşılığında
satarak geçimini sürdürdü. 1845 yılında
Thimmonier, bir kez daha pençelerini
uzattı. M.Magnin adında bir varlıklı, Thimmonier'e
geliştirdiği son modeli "seri olarak"
üretmeyi önerdi. Aynca M.Magnin'in bu iş
için yeterli bir imalathanesi vardı. Tümüyle
metal olarak bu imalathanede üretilen dikiş
makineleri, dakikada 200 ilmek atabilecek yetenekteydi.
Rahatça pazarlanabilen bu makineler,
Fransız terzilerinin tutuculuğunu yen-
Dikiş makinelerinin evlere girişi, 1851 yılında İsauc Singer'-
in ev tipi dikiş makinelerini üretmesiyle başladı. Amerika ve
Avrupa'da orta halli ailelerin hemen tümü, birer makine edinerek
giyim gereksinimlerini karşıladı.
meyi de başardı. Ancak bu başarı da uzun
ömürlü olmadı. 1845 yılında başlayan başarı
dolu günler, 1848 yılında Fransız Devrimi'ne
kadar sürdü. Devrim sırasında birçok makine
parçalandı. Ve bu yeni işkolu ancak uzun
süre sonra yeniden dirilmek üzere öldü.
bile "oflayıp puflaması" ve en ilkel yerli kanolar
tarafından rahatça geride bırakılabilmesiydi.
Yine de sürekli bakımlarla 20 Aralık
1860 tarihine kadar kullanıldı. O gün, Senna
yakınlarında sulara gömülerek serüvenini noktaladı.
VİTRİNLİ İLK DÜKKÂN
8 Nisan 1801 günü Londra'da açıldı. Aslında
bir matbaa olan dükkân, Francis Place tarafından
terzi malzemeleri satılan bir mağazaya
dönüştürüldü ve geniş camlı vitriniyle yeniden
hizmete girdi.
232
İLK STENO ALFABESİ
Dr. Timothy Bright tarafından "kısa, çabuk
ve gizli yazma sanatı" başlıklı bir kitapla 1588
yılında Londra'da tanıtıldı. Bright, geliştirdiği
bu sistemde, belirli sözcük gruplarını simgeleyen
çizgiler kullanıyordu. Herkesin bir ay
içinde bu yeni yazı dilini kolayca öğreneceğini,
ikinci ayın sonunda da tam bir uzman olacağını
söylüyordu ama, bu dili öğrenmeye çalışan
ve daha sonra stenoya yeni boyutlar kazandıran
James Lewis, "Bright'in alfabesini
öğrenmek, yeni bir yabancı dil edinmek kadar
zordu" diyor.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
EV TIPI DİKİŞ MAKİNESİ
Thimmonier'in ürettiği makineler ancak terzilerin
kullanabileceği biçimde yapılmıştı. Gerek
ağırlıkları, gerekse öteki özellikleri bu makinelerin
evde hanımlar tarafından kullanılmasını
olanaksız kılıyordu. Ev tipi ilk dikiş
makinesi, 1851 yılında Boston'da Isaac Merritt
Singer tarafından yapıldı. Bu aygıt, dikiş
sırasında insan emeğini asgariye indiriyordu.
Birkaç yıl içinde, Avrupa ve Amerika'da hemen
hemen her orta sınıf aile, bir dikiş makinesine
sahip oldu. 1889 yılında Singer Manifacturing
Co. "ilk elektrikli dikiş makinesi"
ni, New Jersey eyaletinin Elizabethport tesislerinde
üretti.
FONOGRAFİK STENO
Bu sistem, 1837 yılının Mayıs ayında, Gloucestershire'da
bir okulun başöğretmenliğini
yapan Isaac Pitman tarafından geliştirildi ve
15 Kasım günü Londra'da Samuel Bagster tarafından
yayınlandı. Bu kitabın 100 kopyası,
Isaac'ın kardeşi Jacop tarafından Güney Avstralya'nın
Adelaide kentine götürüldü. Böylece,
sistem uluslararası bir nitelik kazanmış
oldu. 1839 yılında, Bath kentindeki Mechanics
Institute'da Pitman'ın sistemini öğreten "ilk
steno kursu" açıldı. Ertesi yıl, Pitman, bizzat
steno öğretmenliğine başladı. Bright tarafından
1588 yılında bulunan steno sistemiyle
Pitman'ın 1837 yılında geliştirdiği sistem arasında
"200 ayrı steno türü" ortaya çıktı. Çok
karmaşık olan bu sistemlerden ancak birkaç
tanesi, geniş çapta kullanım alanı bulabildi.
Üstelik sistemleri tanıtan kitaplardan çok az
sayıda basılmıştı ve fiyatları da steno öğrenmek
isteyen biri için hayli pahalıydı. Bir steno
öğrencisi, 5 şiline satılan bir steno kitabını
bir şiline kiralamış ve başından sonuna kadar
eliyle yazarak bir kopyasını çıkarmıştı.
Herkesin rahatça alabileceği ilk steno kitabını,
İngiltere'de 1823 yılında William Harding
yayınladı. Orijinal metni Sabuel Taylor'a
ait olan bu kitap, daha önceden de uluslararası
kabul görmüş ve bunun etkisiyle de
1796 yılında İtalya'da, 1800 yılında İspanya'
233
http://groups.google.com/group/merakediyorum
da ve İsveç'te, 1802 yılında Macaristan ve Portekiz'de,
1819 yılında Amerika'da basılmıştı.
Taylor'ın 1783 yılında kaleme aldığı metin,
İ838 yılında da Polonya'da yayınlandı.
STENO BİLEN MUHABİR
KULLANAN İLK GAZETE
İngiltere'de yayınlanan Morning Chornicie gazetesinin
sahibi Mr. Perry, 1785 yılındaki parlamento
görüşmelerini izlemek üzere bir grup
stenocuyu işe aldı. Gerçi Morning Chronicle,
parlamentodan haberler aktarın ilk gazete değildi
ama, görüşmeleri ayrıntılı olarak aktaran
ve parlamenterlerin konuşmalarını virgülüne
kadar yayınlayan ilk gazete oldu. Daha
önceki parlamento muhabirleri, kendilerine
örnek aldıkları ilk parlamento muhabiri DR.
Johnson'un söylediği gibi, "Bugün yine bir yığın
işe yaramaz laf salatası dinledik" gibi yorumlar
yapmakla yetiniyordu.
İLK STENO ÖĞRETMENİ
Jeremiah Rich'tir. 1646 yılında, kendi geliştirdiği
bir steno sistemini,Southwork'ta öğrencilerine
öğretti. Rich'in steno sistemi, o güne
kadar geliştirilen teknikler içinde en çok ilgi
göreni ve kullanılanı oldu. Öyle ki, 1647 yılında
"Oxford University Herald" gazetesinin
bir muhabiri, bu sistemi kullanıyordu.
Rich'in öğretmenlik yaptığı dönemlerde, İngiltere'de
yaklaşık 1000 kişilik bir steno yazıcısı
vardı.
İLK PLAK
"Fonograf" adı verilen ilk ses kayıt aygıtı,
Thomas Alva Edison tarafından 1877 yılında
geliştirildi. Aygıt üzerindeki son teknik çalışmaları,
Edison'un teknisyeni John Kruesi, 6
Aralık günü New Jersey'deki West Orange'
m atölyesinde tamamladı. Aynı gün, "Mary"
nün küçük bir kuzusu vardı" adlı şarki plağa
alındı. Bilimin son mucizesine ilişkin olarak
Scientific American dergisinin 22 Aralık 1877
günlü sayısında şu satırlar çıktı:
"Geçenlerde Bay Thomas Â. Edison, büromuza
geldi. Masamızın üstüne küçük bir aygıt
koydu. Bir kolu çevirdi ve aygıttan çıkan
bir ses, bize sağlığımızın ne alemde olduğunu
sordu. Daha sonra da bu aygıtın adının fonograf
olduğunu söyledi ve 'umarım
beğenmişsinizdir' dedi. Aynı ses, en sonunda
bize iyi geceler diledi. Bu sözleri yalnızca biz
değil, masamızın etrafına toplanan bir düzineyi
aşkın insan da duydu."
Edison'un konuşan makinesinin seri üre-
234
timine 24 Nisan 1878 günü, New York'ta başlandı.
İlk birkaç aygıtı alan gezginci tanıtımcılar,
yanlarındaki plakları ücret karşılığında
gittikleri yerlerde dinlettiler ve kazançlarının
bir bölümünü, komisyon olarak Edison'un
şirketine ödediler. Bu komisyon, fonograflarla
birlikte verilen plakların kirası olarak alınıyordu.
Bu gösterilerde, ayrıca ses kaydı da yapılıyordu.
New York'ta yapılan gösterilerden birinde,
"Yankee Doodle" adlı parça, Jules
Levy tarafından kornetle çalındı ve bu ilk enstrümanlı
müzik kaydı oldu. Evde kullanılabilecek
pikapların ilki de, Edison şirketi tarafından
1878 yılında 10 dolardan piyasaya çıktı.
Aygıtın yarattığı ilk heyecandan sonra, kayıtların
kötülüğü, plakların dayanıksızlığı ve
pikabı çalıştırmanın güçlüğü daha belirginleşti
ve plağa olan ilgi azaldı. Edison da kendisini
ampulüne ilişkin çalışmalara vermişti. Bell ve
Tainter tarafından ilk geliştirilmiş gramofon
üretilinceye kadar da ses kayıt tekniğiyle ilgilenmedi.
İngiltere'de satış amacıyla doldurulan
plaklardan günümüze kadar kalabilenleri,
London Phonograph Co. tarafından 1892 yılında
yapılan kayıtlardır. Harry Bluff'un seslendirdiği
komik şarkılar ve baladlardan oluşan
bu plaklarda, sanatçıya piyanist Edward
Hesse eşlik ediyordu. Komedi dünyasının krallarından
Albert Chevalier, özyaşam öyküsünde,
1892 yılında ziyaret ettiği bir panayırda,bir
pikaptan kendi sesinin yükseldiğini duyunca
hayretler içinde kaldığını belirtir. Zira, o güne
dek hiç plak doldurmamıştır. Kuşkusuz, o
plağı dolduran, öteki birçok yeteneğinin yanı
sıra döneminin ünlü sanatçılarını da çok başarılı
bir biçimde taklit edebilen Harry Blufftür.

0 yorum:

Yorum Gönder