26 Nisan 2012 Perşembe

Milliyet İlkler Ansiklopedisi


İLK REKLAM ŞİRKETİ
Resmi kayıtlara göre, bilinen en eski reklam
şirketi, 1786 yılında, Londra'da kuruldu. Şirketin
sahibi William Tayler, özellikle yerel basında
sayısız ilan yayınlattı. İlk ilan metinleri,
genellikle "duyuru" biçimindeydi. 1809 yılından
itibaren reklam ajansları, metinlerde vurucu
sloganlara yöneldiler. Bu akımı ilk başlatan
metin yazarı ise James White'ın reklam
ajansında çalışan Charles Lamb oldu. Lamb'
in yazdığı ilk orijinal reklam metninde, bir eşya
piyangosunun tanıtımı yapılıyordu. 1880'
lerden itibaren gazete ilanlarında, biçim olarak
da yaratıcı zekânın ürünleri sergilenmeye
başlandı. 1889'da İngiltere'de Thomas Smith,
kurduğu reklam ajansını "yaratıcı metin ve
mizanpaj kuruluşu" olarak tanımlıyordu.
Amerika'da J. Ayer tarafından kurulan reklam
ajansı, ilk metin yazarını 1892, ilk grafikeri
ise 1898 yılında kadrosuna aldı.
İLK HAVADAN İLAÇLAMA
Tarım ürünlerini zararlılardan korumak
için ilk havadan ilaçlamayı 3 Ağustos 1921 günü
Teğmen John B. Macready ABD'de, Ohio'nun
Troy yöresinde gerçekleştirdi. Dünya
yükseklik rekorunun da sahibi olan Teğmen
Macready, Ohio Tarımsal Deneyler İstasyonu
adına, Curtiss JN6 tipi uçağıyla 24 dönümlük
bir katalpa ormanını ilaçladı. Yerden
yaklaşık 10 metre yüseklikte giden uçaktan boşaltılan
80 kilo toz kurşun arsenatla, 4 bin 815
ağaç ilaçlanmış oldu. Bu ilaçlama işlemi, bir
dakikadan bile daha az sürmüştü.
İki gün sonra, bu projenin fikir babası
olan Ziraat Mühendisi C.R. Nellie, ağaçlar
üzerinde bir inceleme yaptı ve katalpa ağaçlarına
büyük ölçüde zarar veren böceklerden
yalnızca yüzde birinin sağ kaldığını saptadı.
Ticari amaçlı ilk tarımsal ilaçlama şirketi
ise, ABD'nin Georgia eyaletinde C.E. Woolman
tarafından 1925 yılında kuruldu. Daland
Dustters İnc. adlı bu şirket, Petrel türü tek
uçağı ile boşalttığı kalsiyum arsenat sayesinde,
Georgia'daki pamuk tarlalarını büyük ölçüde
zararlılardan kurtardı.
HAVADAN İLK PROPAGANDA
Havadan yapılan ilk propaganda, 1806 yılı
Mayıs ayında gerçekleştirildi. İngiliz Donanması'nın
komutanları, 10. Dundonald Dükü
Amiral Thomas Cochrane'den, Fransız halkına
seslenen bazı bildirilerin dağıtılmasını istediler.
Donanma Komutanlığı, söz konusu
bildirilerin İngiliz kıyılarında avlanan Fransız
balıkçılarına verilmesini ve kendilerinden bu
bildirileri yurttaşlarına dağıtmalarının istenmesini
öneriyordu. İngiliz Cochrane ise, Fransız
balıkçılarının, düşmanları tarafından
ellerine zorla tutuşturulan kâğıtları, kendi
yurttaşlarına ileteceklerine hiç inanmıyordu.
Bu yüzden, teslim edilen emanetleri, Fransa'ya
ulaştırmak için başka bir yöntem aramaya
başladı. Daha önceki yıllarda, Kraliyet
Donanması'ndan "Pallas" adlı geminin güvertesinde
uçurduğu dev uçurtmalarla, teknenin
hızını artırabilmek için bazı deneyler
gerçekleştirmişti. Bu deneyler ona esin kaynağı
oldu ve küçük uçurtmalar yaptırttı. Bildiriler,
bu uçurtmaların kuyruklarına düğümlendi.
Gemi, Fransız sahillerinde dolaşmaya başladı.
Belirli aralıklarla, uçurtmaların ipleri bırakıldı
ve böylece İngilizlerin bildirileri, Fransız
sahillerine ulaşmış oldu.
Dünyanın ilk resimli ilam, 1887 yılında İngiltere'nin Manchester
kentinde The Parrot adlı gazetede yayınlandı.
İLK RESİMLİ İLAN
Basın tarihinde ilk resimli ilan, 11 Kasım 1887
günü İngiltere'nin Manchester kentinde yayınlanan
İngiliz "The Parrot" adlı yerel gazetede
çıktı. Bu ilanda "Harrison Patent" dikiş
makinelerinin tanıtımı yapılıyordu. Siyahbeyaz
yarım ton verilerek basılan fotoğraf,
Pratt and Co. adlı reklam şirketi tarafından
çekilmiş, ilan da aynı şirket tarafından hazırlanmıştı.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
KÜRTAJA İZİN VEREN İLK ÜLKE
Sovyetler Birliği, kürtaja izin veren ilk ülkedir.
Bu ülkede, !920 yılında, çocuk aldırmak
yasal olarak serbest bırakıldı. Ancak, tüm
kadın-doğum doktorlarına birer genelge gönderilerek,
hastalarını, özellikle ilk hamilelikleriyse,
ameliyattan vazgeçmeye ikna etmeye
çalışmaları istendi. Ancak, hamilelik iki buçuk
ayı geçmemişse, doktorun, hastanın arzusuna
karşı çıkması olanaksızdı. Yani, son
söz annedeydi. Kürtajın serbest bırakılması
üzerine, Sovyetler Birliği'nde çocuk aldıran
annelerin sayısı hızla arttı. 1934 yılında, yalnızca
Rusya Sosyalist Cumhuriyeti'nde 700
bin kürtaj olayı kayıtlara geçti. Bu gelişmeden
endişe duyar, yetkililer, 1936 yılında yasada
yaptıkları bazı değişikliklerle, kürtaj için
bazı koşullar getirdiler. Buna göre, bir annenin
çocuğunu aldırabilmesi için, hamilelik nedeniyle
yaşamının "ciddi bir tehlike" altında
olması ya da bebeğin hastalıklı doğacağına
ilişkin bazı belirtiler bulunması gerekiyordu.
Bu koşullar, 1955 yılına kadar geçerliliğini korudu.
O yıl, Kürtaj Yasası'nda bazı değişiklikler
yapıldı. Bugün Sovyetler Birliği'nde,
resmi kayıtlara geçen yıllık kürtaj sayısı. 6 milyon
civarındadır.
Mediko-sosyal nedenlerle, kürtajı yasal hale
getiren ilk ülke ise, İzlanda'dır. 28 Ocak
1935 günü kabul edilen 38 sayılı yasaya göre,
eğer doğum annenin bedensel ya da ruhsal
sağlığı açısından ciddi tehlikeler taşıyorsa ve
hamileliğin ilk 28. haftası geçilmemişse, çocuk
alınabiliyor. Batı Avrupa'da, yine medikososyal
nedenlerle kürtajı yasal hale getiren pek
çok ülke, kendilerine İzlanda'daki uygulamayı
örnek almıştır.
UÇAKLA PROPAGANDA
Havadan, uçakla ilk propaganda, 1911-1912
yıllarında, Türk-İtalyan savaşı şırasında gerçekleşti.
İtalyan havacılık teşkilatı olan"Italian
Servizi Aeroriautici", Libya üzerinde iken
uçakla Tripolili Araplara seslenen, "Tripoli,
15 Ocak 1912" tarihli ve "Cavena" imzalı bildiriler
attılar. Bu bildirilerde, teslim olan herkese
bir "Napolyon altını" ile bir çuval
buğday ya da arpa vaat ediliyordu.
HAVADAN İLK ASKERİ İNDİRME
Havadan ilk savaş operasyonları, italyan
Ordusu'ndaki havacılık gönüllüleri tarafından
yine 1911-1912 yılları arasında Türk-İtalyan
savaşı sırasında, Libya üzerinde gerçekleştirildi.
Tripoli'ye gönderilen İtalyan hava birliğinde
(19 Kasım 1911), 10 subay, 29 er ve 9 uçak
vardı (2 Bleriot, 2 Etrich, 2 Henri Farman ve
3 Nieuport). Bu birlik, daha sonra birkaç Deperdussin
ve hava gemisi ile takviye edildi.
İtalyanların Libya'daki hava kuvvetleri, kısa
zamanda bir savaş uçağı taburu, bir hava gemisi
taburu (4 Mart 1912'de faaliyete geçti),
bakım ve onarım için bir fabrika ve deneysel
çalışmalar için bir laboratuvardan oluştu. Havacı
gönüllülerin görevleri ise, beş ana noktada
odaklanıyordu. Havadan keşif,
fotogrametri, topçulara hedef tayin etme, havadan
propaganda ve hava saldırıları. Görüldüğü
gibi, bu birlik hava kuvvetlerinin
günümüzdeki işlevlerinden yalnızca ikisini yerine
getiremiyordu: Son derece hafif plan
uçaklarla, asker ve cephane nakli mümkün değildi
ve havada başka uçaklarla savaş olanaksızdı.
Eğer o dönemde Türklerin de savaş
uçakları olsaydı, belki bu ikinci olasılık da gerçekleşebilirdi.
SAVAŞTA GÖREV YAPAN İLK UÇAK
Türk-İtalyan savaşı sırasında, Tripoli'deki
İtalyan Hava Kuvvetleri'nin komutanı Binbaşı
Piazza, 23 Ekim 1911 günü "Bleriot XI" türü
uçağıyla, Aziziye'deki Türk birliklerinin
üzerinde bir keşif uçuşu yaptı. Bu, bir savaşta
uçak tarafından yerine getirilen ilk görev
oldu.
SAVAŞTA YARALANAN İLK HAVACI
31 Mart 1912 günü. Tobruk'taki Arap siperlerini
bombalayan bir uçağın ikinci pilotu
Yüzbaşı Montu, yerden açılan bir ateşle vuruldu.
Teğmen Rossi kumandasındaki uçak,
yerden 600 metre yükseklikteyken, dört kurşun
yarası aldı ve bunlardan biri Yüzbaşı
Montu'ya isabet etti.
İLK HAVA SALDIRISI
1 Kasım 1911 günü, Teğmen Giulio Gavotti,
"Etrich" türü uçağıyla, Tripoli'den havalandıktan
sonra, Ain Zara'daki Türk mevzilerinin
üzerine, yaklaşık iki kiloluk "Citelli" tipi
bir bomba attı. Mevzilerin üzerinde dolaşıp
yaptığı tahribatı gördükten sonra, Tagiura
üzerine yöneldi ve yanındaki üç bombayı da
buraya fırlattı.
8
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Üç gün sonra, Ain Zara'ya düzenlenen
ikinci bir hava saldırısı, Türklerin çok şiddetli
protestolarına neden oldu. İtalya, Cenevre
Konvansiyonu'na aykırı davranmakla suçlandı.
Havadan yapılan bombardımanın tahrip
gücü, yalnızca Türk ve İtalyan gazetelerinde
değil, tüm dünya basınında günün konusu
oldu.
İLK ESİR PİLOT
Libya'daki Türk-İtalyan savaşı sırasında, İtalyan
Hava Kuvvetleri'nden ölen olmadı. Ancak,
Teğmen Moizo, 11 Eylül 1912 günü
Nieuport türü uçağıyla Aziziye yakınlarında
zorunlu iniş yapınca, "savaş tarihinde esir
olan ilk pilot" unvanını kazandı. Tripoli'ye
ilk gelen pilotlardan biri olan Moizo, 11 aylık
görev süresi içinde 82 hava saldırısıyla birlikte
bir rekor kırmıştı.
SAVAŞTA ÖLEN İLK PİLOT
Savaş sırasında ölen ilk pilot, Bulgar M. Popoff
tur. Reuter's Ajansı'nın Sofya muhabiri,
Popoff'un, 3 Kasım 1912 günü Edirne
üzerinde bir keşif uçuşu yaparken, yerden
açılan ateş sonucu vurularak öldüğünü
bildirdi.
GEMİ ÜZERİNE İLK HAVA SALDIRISI
Bir gemi üzerine düzenlenen ilk hava saldırısı,
1913 yılında gerçekleşti. Ancak, aynı yıl
içinde meydana gelen iki olaydan, hangisinin
daha önce yaşandığına dair kesin kanıt yok.
Birinci Balkan Savaşı'nın sonlarına doğru,
Yunan Donanması'nda görevli "Farman" tipi
bir uçak, keşif uçuşu yaptığı sırada, Çanakkale
Boğazı'nda mevzilenmiş Türk gemilerinin
üzerine dört adet el bombası attı. Bu
olayın, Mayıs ayından önce meydana geldiği
sanılıyor. Aynı yıl içinde bir başka gemi bombalama
olayı da, Meksiko'da.General Carranza'nın,
General Huerta'ya karşı verdiği savaş
sırasında yaşandı. General Carranza'nın emrinde
Fransa doğumlu, ancak aslen Amerikalı
olan Lidier Masson adlı bir pilot vardı. "Tek
kişilik hava kuvveti" olarak bilinen Masson,
"Curtiss" tipi uçağıyla Guyamas Körfezi'nde,
Huerta'ya bağlı bir savaş gemisini bombaladı.
Masson, attığı patlayıcı maddelerin, tekneye
büyük ölçüde zarar verdiğini söyledi.
1914 yılında, Fransızlarla İspanyolların
Fas üzerinde gerçekleştirdikleri harekâtla,
1913 yılındaki İkinci Balkan Savaşı'nda da
uçakların kullanıldığım görüyoruz. İkinci Balkan
Savaşı'nın bir özelliği de, savaşan tarafların
hepsinin uçak kullanmış olmasıdır. 1914
Nisan'ında, Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasından
birkaç hafta önce, Meksiko üzerine
gerçekleştirdikleri küçük bir harekât
sırasında, Amerikalılar da uçaklardan yararlandılar.
Curtiss tipi bir deniz uçağı ile iki Curtiss
uçan-gemisi, Birmingham ve Mississippi
uçak gemileriyle Vera Cruz'a gelerek, gemiden
kıyıya keşif uçuşları yaptılar.
İLK TELSİZ TELGRAF
Irak Posta Direktörü Douglas Gumbley, ilk
telsiz telgraf gönderen kişi olarak tarihe geçti.
Gumbley, 1933 yılı Şubat ayında, buluşunu
Londra'da kendi adına tescil ettirdi. Daha
sonra telsiz telgraf, posta amacıyla 15 Temmuz
1933'ten itibaren Irak Postanesi'nde kullanılmaya
başlandı.
UÇAKLA İLK UÇUŞ
Belirli bir güçle çalışan bir uçakla ilk uçuş, Orville
Wright tarafından 17 Aralık 1903 günü
saat 10.35'te 12 beygir gücündeki "Flyer-I"
ile, Kittyhawk'ta, Kil! Devil tepelerinde gerçekleştirildi.
Uçak, 12 saniye süren uçuşu sırasında,
yerden 4 metre yükseklikte, saatte 35
millik bir hıza ulaştı. Olayın görgü tanıkları,
Orville Wrihgt'ın kardeşi ve uçağı birlikte yaptıkları
Wilbur Wright ile beş sahil koruma görevlisiydi.
Aynı gün, üç uçuş daha yapıldı.
Bunların en uzunu 59 saniye sürdü ve Wilbur,
284 metre yol almayı başardı. Ertesi gün basın,
insanoğlunun havayla giriştiği bu mücadeleyi
"bir hafiflik örneği" olarak nitelendirip
vermedi. Olayı tüm İngiltere'ye duyuran, yalnızca
Daily Mail gazetesi oldu.
UÇAĞA PARAYLA BİNEN
İLK YOLCU
İngiltere'de 1911 yazında, Keith Prowse and
Co. adlı bir şirket, eğlenmek amacıyla uçağa
binmek isteyenleri, 2 İngiliz altını karşılığında
gezdiriyordu.
Belirli bir ücret karşılığında bir yerden bir
yere gitmek isteyen ilk yolcuyu ise, 17 Mayıs
1911 günü, J.V. Martin taşıdı. Martin, yolcusunu
G.W. Farman tipi uçağıyla, İngiltere'
nin Brooklands yöresinden Hendon'a götürdü.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Fırlatmalı pilot koltuklarının, İngiltere'de 1945yılı Ocak ayında
yapılan ilk deneylerine, Bernard Lynch adlı pilot, gönüllü
olarak katıldı.
İLK FIRLATMALI PİLOT
KOLTUĞU
Bu tür koltukların ilki, sıkıştırılmış hava ile
çalışıyordu ve 2 Nisan 1941 günü Rostock-
Marienehe seferini yapan Alman Heinkel He
280 jet savaş uçağına takıldı. İlk kullanımı ise
13 Ocak 1942 günü, Almanya'da Rechlin üzerinde
oldu. Şiddetli buzlanma nedeniyle uçağın
yere çakılacağını anlayan pilot Binbaşı
Schenk, 2 bin 625 metre yükseklikte koltuğunu
fırlatarak kurtulmayı başardı. "He 280"
tipinde tek olan bu uçağın yapımına, daha
sonra Messerschmitt tipi jet savaş uçakları tercih
edildiği için devam edilmedi.
Bir patlayıcı gücüyle havaya fırlayan ilk pilot
koltuğu ise, ilk kez 30 Temmuz 1943 günü
uçan İsveç yapımı Saab-21 türü uçağa takıldı.
Bu koltuk, daha sonraki benzerleri için de
ilham kaynağı oldu.
Fırlayan pilot koltuklarıyla üretilen ilk
uçak ise Heinkel He 162'dir. Bu uçak, ilk uçuşunu
6 Aralık 1944 günü yaptı ve 14 Nisan
1945 günü Alman Luftwaffe Birliği L/JGI'-
de hizmete girdi. Toz şarjlı balistik-katapult
tipi fırlayan koltuklar, toplam 116 uçağa monte
edildi. He 162'den önce geliştirilen Saab 21
ise, 1945 yılı Aralık ayına kadar İsveç Hava
Kuvvetleri'nde hizmete konmadı.
İLK HAVA SAVAŞI
Havada, iki uçak arasında gerçekleşen ilk savaşı,
15 Ağustos 1914 günü Reuter's Ajansı,
şu satırlarla dünyaya duyuruyordu:
"Dün bir Fransız uçağı, bir Alman uçağı
ile karşılaştı. Fransız pilot, Brovming'ini çekerek
ateş etmeye başladı ve Alman'ı kovaladı.
Alman havacı, karşı koymak yerine kaçmayı
tercih etti."
Taraflardan birinin ölümüyle sonuçlanan
ilk hava çatışması, 5 Ekim 1914'te yaşandı.
Fransız Hava Kuvvetleri'nin V 24 savaş birliğinde
görevli Joseph Frantz, Voisin tipi uçağıyla
düşman mevzileri üzerinde yaptığı keşif
uçuşundan dönerken, Almanlara ait bir Aviatik'le
karşılaştı. Frantz'ın teknisyeni Quenault,
derhal uçağın burnundaki Hatchkiss
marka makineli tüfeğin tetiğine sarıldı. Aviatik'teki
teknisyenin ise yalnızca tabancası vardı.
O, daha nişan alamadan Quenault, Hotchkiss'in
tüm mermilerini Aviatik'in üzerine boşalttı
ve Alman uçağı, havada parçalanarak
Fransız mevzilerinin gerisine düştü. Çatışmayı
yerden Fransızlar ve Almanlar da izliyordu.
Hepsi de daha iyi görebilmek için mevzilerinden
dışarı çıktılar. Havadaki bir çarpışma
sırasında ölen ilk havacılar olarak tarihe
geçen Almanların adları Wilhelm Sclienting ve
Fritz von Zangen'di. Ölü pilotun cebinden,
annesine hitaben yazılmış bir mektup çıktı. Bir
Fransız uçağı, bu mektubu en yakındaki Alman
havaalanına götürdü. Bu davranış, hava
savaşının ilk yıllarında bir "gelenek" haline
geldi. Zira o yıllarda, göklerde birbirleri ile düello
yapan "kahramanlar", insanca bazı erdemlerini
yitirmemişlerdi ve düşmanlarından
nefret etmiyorlardı.
KAÇIRILAN İLK UÇAK
Havacılık tarihinde kaçırılan ilk uçak, Cathay
Pasifik Havayolları Catalina'ya ait "Miss
Macao" adlı uçan-gemidir. 16 Haziran 1948
günü, Hong Kong'a gitmek üzere Macao'dan
havalanışından az sonra Wong-yu Man adlı
bir toprak işçisinin önderliğindeki bir grup
Çinli tarafından ele geçirildi. Korsanlar, yol-
10
http://groups.google.com/group/merakediyorum
cuları rehin almak istiyorlardı. Ancak, pilot
direndi. Korsanlar, silahlarını ateşlediler ve
uçak düştü. Kurtulan tek kişi ise, korsanların
lideri Wong-yu Man oldu. Önceleri kimse
onun korsanların başı olduğunu anlamadı.
Uçağın enkazındaki kurşun deliklerini bulan
polis, bir adamını Hong-Kong'daki hastanede
yatmakta olan \Vong-yu Man'ın yanındaki
yatağa yatırdı. Çok geçmeden, Wong-yu
Man'ın "çenesi düştü" ve tüm olup biteni yatak
komşusu "hasta"ya anlattı. Öyküyü tümüyle
barıda alan Hong-Kong polisi de,
gerekeni yaptı.
İLK UÇAK YOLCULUĞU
İçinde pilottan başka bir yolcuyla havalanan
ilk uçak, Wrihgt kardeşlerin "Wright Flyer
III" adlı uçakları oldu. 14 Mayıs 1909 günü,
Kittyhawk'ta, Wilbur Wright", Charles W.
Furnas'ı yanma alarak, 29 saniyede 656 metre
uçtu.
İLK KADIN UÇAK YOLCUSU
Uçağa binen ilk kadın, Fransız yontucusu Bayan
Therese Peltier'dir. Bayan Peltier, 8 Temmuz
1908 günü Fransa'da, Voisin yöresinde,
Leon Dalagrange tarafından uçağa alınarak
çok kısa bir süre gezdirildi.
İLK TURBO-JET
"Heinkei He-178" kot adıyla üretilen ve merkezkaç
akımlı motorla çalışan ilk turbo-jetin
planlan Dr. Hans von Ohain tarafından çizildi
ve ilk kez 24 Ağustos 1914 şafağında Erich
Warsitz kumandasında Almanya'da Rostock-
Marienehe arasında uçtu. Üç yıl sonra, daha
uzun bir mesafeyi katetti. Dr. Ohain, Heinkel'e,
1936'da katılmıştı. İlk turbo-jet motorunun
deneylerini de ertesi yıl yaptı. "He SI"
kot adlı bu motorun denemeleri, Alman Havacılık
Bakanlığı'ndan habersiz, gizli bir yörede
gerçekleştirildi. Alman resmi
makamlarının, He-178'den, 1939 Ekim'ine
kadar haberi olmadı.
İLK TURBO-JET İMALATI
Seri olarak üretilen ve savaş uçağı olarak kullanılan
ilk turbo-jet, "Messerschmitt Me
262A"dır. Bu uçak, ilk uçuşunu 18 Temmuz
1942 günü gerçekleştirdi. Üzerindeki Junkers
Jumo 004 motorlarıyla saatte 540 mil yapabiliyordu.
4 adet MK.10S 30 milimetrelik kısa
namlulu silahı vardı. İlk yapılan 13 adet A-I
savaş uçakları, Rechfeld ve Rechlin'deki deneme
merkezlerine gönderildi. 1944 yılı Mart
ve Nisan aylarına kadar gelişimleri sürdürüldü,
Mayıs ayında ise seri üretime geçildi. 1944
Haziran'ında, dünyanın "ilk jet savaş uçağı
filosu" Erprobungskommando EK 262, Lechfeld'de,
Werner Thierfelder'in komutasında
hazır bekliyordu.
İLK UÇAK ÜRETİM ŞİRKETİ
Uçak üretmek üzere kurulan ilk şirket, Voisin
Freres firmasıdır. 1906 yılı Kasım ayında,
26 yaşındaki Gabriel Voisin ve 24 yaşındaki
kardeşi Charles Voisin tarafından Fransa'da
"La rue de la Ferme, Billancourt" adresinde
faaliyete geçti. Gabriel'in anılarında belirttiğine
göre, uçak endüstrisinin temellerini attıkları
zaman, bankada birkaç frankları ve ceplerinde
de biraz bozuklukları vardı. Yanlarında
eski bîr gemi yapımcısı Metayer ve Brost
adlı kabin yapımcısı işçi olarak çalışıyordu. İlk
siparişlerini 1906 yılı Aralık ayında Mösyö
Florencie'den aldılar. Ancak, planlarındaki
bazı hatalar nedeniyle uçak yerden kalkmadı.
İlk başarılı üretimi de aynı ay içinde gerçekleştirdiler.
50 beygir gücündeki sekiz silindirli
"Antoniette" motoruyla hareket eden bu
uçağı, Parisli yontucu Leon Delagrange sipariş
etmişti. Deneme uçuşunu 30 Mart i907'de
bizzat Charles Voisin yaptı. Uçak. aynı gün
müşteriye teslim edildi ve bu tarih, dünya havacılık
endüstrisinin "doğum günü" olarak
kitaplara geçti.
SAVAŞAN İLK JET
Bir düşman uçağı ile savaşa tutuşan ilk jet, bir
"Me 262" tipi uçak oldu. Lechfeid'deki EK
262 filosundan olan bu Me 262, 25 Temmuz
1944 günü Münih üzerinde, İngiliz 544 RDF
birliğine ait bir Mosquito ile kapıştı. İngiliz
uçağının pilotu Teğmen Wall, Me 262'nin beş
kez açtığı ateşten kurtulmayı başardı ve bulutların
arasında kayboldu,
JETLERARASI İLK HAVA SAVAŞI
İki jet savaş uçağı arasındaki ilk çatışma, 8
Kasım 1950 günü Kuzey Kore üzerinde meydana
geldi. Amerikan Hava Kuvvetleri'nden
Teğmen Russel John Brow, "Lockheed F-80"
tipi uçağıyla, bir Sovyet "MİG-15"ini vurarak
düşürdü.
11
http://groups.google.com/group/merakediyorum
TELSİZLİ İLK UÇAK
Telsiz taşıyan ilk uçak, 27 Ağustos 1910 günü
New York'ta, Sheepshead Bay üzerinden
uçtu. Kanadalı pilot J.A.D. McCurdy, H.M.
Horton kumandasındaki yer istasyonuna şu
mesajı gönderdi:
"Uçuş halindeki bir uçaktan gönderilen bu
ilk mesajla, havacılık çalışmalarıyla ilgili gelişmelerde
yepyeni"bir sayfa açılıyor."
SAVAŞ SIRASINDA İLK UÇAK MESAJI
Savaş sırasında uçaklardaki telsizin ilk kullanımı,
24 Eylül 1934 günü gerçekleşti. İngiliz
Hava Kuvvetleri'nden 4. RFC Birliği'ne bağlı
Teğmen D.S. Lewis ve Teğmen B.T. James",
" 1 . Aisne Savaşı" sırasında, bir topçu
harekâtını yönettiler. Öğleden sonra 04.02'de
uçaktan alınan ilk mesaj. "Biraz kısa düşüyor.
Ateş!.. Ateş!.." şeklinde idi. Saat
04.42'de alınan son mesajda ise pilotlar, "Artık
eve dönüyoruz" dediler. Her iki teğmen
de, birkaç gün sonra öldü.
UÇAĞA GÖNDERİLEN İLK MESAJ
1916 yılında, Mühendis Binbaşı C.E. Prince,
yerden uçağa ilk mesajı göndermeyi başardı.
Brooksland Havacılık Merkezi'nde yapılan
deneme sırasında, Teğmen J.M. Furnival, saatte
50 mil hızla merkezin üzerinde dolaşıyordu.
Birden, uçaktaki alıcıdan Binbaşı Prince'
ın sesini duydu: "Selam, Furnie... Şu anda beni
duyabiliyorsan, hareket halindeki bir uçağa
ilk mesajı iletebildim demektir." Furnival,
kanatları üzerinde yatarak mesajı aldığını belirtti.
UÇAKLA YAPILAN İLK KEŞİF
Uçakla yapılan ilk keşif uçuşu, 9 Haziran 1910
günü, Fransız Ordusu'ndan Yüzbaşı Marconnet
ve Teğmen Fequant tarafından, tek kişilik
"Henri Farman" tipi bir uçakla
gerçekleştirildi. Teğmen Fequant, uçağa kumanda
ederken, Yüzbaşı Marconnet de, pilot
koltuğu ile motor arasındaki daracık yere sıkışmış,
kara ve demiryollarının, kasabaların
ve köylerin fotoğrafını çekiyordu. İki korkusuz
havacı, o gün iki buçuk saat içinde Camp
de Chalons'tan Vincennes'e kadar 145 kilometre
uçarak ayrı bir rekor kırdılar.
12
TELSİZLİ İLK SİVİL UÇAK
1919 yılında, Aircraft Transport and Travel
şirketi tarafından Londra-Paris arasında çalıştırılan
"DH 42 G-EALU", telsiz takılan ilk
sivil uçak oldu. AD I/S tipi telsiz, Marconi
firması tarafından monte edilmişti.
SAVAŞTA İLK KEŞİF UÇUŞU
Bu tür bir uçuş, ilk kez 1911-1912 yılları arasında
Türk-İtalyan Savaşı sırasında, Tripoli'-
deki İtalyan Hava Üssü'nün komutam Yüzbaşı
Piazza tarafından gerçekleştirildi. Piazza,
23 Ekim 1911 günü "Bleriot XI" tipi uçağıyla
Tripoli'den havalanarak Aziziye'deki
Türk mevzilerinin üzerinde uçtu. Bu, aynı zamanda
bir uçağın savaş sırasında ilk kez kullanılışıydı.
Üç gün sonra, Yüzbaşı Piazza ve
Teğmen Gavotti, Türk hatları üzerinde bir
başka keşif uçuşu yaptılar ve Sciara-Sciat muharebeleri
sırasında savaş gemisi "Carlo
Alberto" ile dağlarda mevzilenmiş İtalyan
topçularının atışlarını yönettiler.
İLK FOTOĞRAFLI KEŞİF UÇUŞU
Fotoğraf makinesi kullanılarak yapılan ilk keşif
uçuşu, Tripoli Harekâtı sırasında "Italian
Servizi Aeronautici"den Yüzbaşı Piazza tarafından
24 Şubat 1912 günü "Bleriot XI" türü
bir uçakla gerçekleştirildi. Kısa bir süre
sonra Kumandan Sulsi, ilk sine-kamera ile P.
3. hava gemisine binerek havalandı ve düşman
mevzilerinin filmini çekti.
HAVAYOLUYLA İLK TURİZM
Turizm amaçlı ilk uçak seferleri, 1932 yılında,
Londra Politeknik Turing Derneği tarafından
düzenlendi. O yıl, İngiliz Hükümeti,
bir yıl önce yaşanan mali kriz nedeniyle, yurttaşlarını
dış ülkelerde para harcamamaya çağırmıştı.
Bu çağrı üzerine "bir uçak kiralayan
Politeknik Turing Derneği, tatil yapmak isteyenleri
bu uçakla İsviçre'ye götürerek Seeburg'daki
kendi tesislerinde ağırladı. Böylece,
geziye katılanların ödedikleri ücretin yüzde
95'i, yemden İngiltere'ye dönmüş oldu. Bu şekilde
tatile çıkan turistlerin 24 kişilik ilk grubu,
Imperial Havayolları'na ait "Heracles"
adlı uçakla, Mayıs ayında Croydon'dan Basle'e
beş saatte uçtular. İsviçre'de geçirilen bu
güzel tatilin ücreti, günlüğü 12 ile 14 İngiliz
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Seri üretimi yapılan ve savaşta ilk kullanılan turbo-jet türü 'uçak olan Messerschmitt Me 262A 'nın bir örneği.
İLK JET BOMBARDIMAN
UÇAĞI
İlk jet bombardıman uçağı, Me 262 A-2
Strumvogel (Fırtınakuşu) adı altında geliştirilmek
üzere 1944 Haziran'ında, Rheine'daki
Kommando Schenk'e gönderildi. İlk jet bombardıman
filosu da, 3. Staffel of L/KG 51 adı
altında Ağustos ayı içinde Rheims yakınlarındaki
Juvincourt'ta kuruldu. Filoda beş tane
"Fırtınakuşu" vardı. Bu bombardıman uçakları,
planlan gereği böyle bir görev için uygun
olmamakla birlikte, Hitler'in kişisel baskısı sonucu
üretilmişti.
lirası arasında değişiyordu. Yaptığı organizasyonlarla
tatilcilerin güvenini kazanan ve onları
uçak yolculuğunun güvenli olduğuna
inandıran Turing Derneği yöneticileri, aynı yıl
yedi Avrupa başkentini içeren "büyük bir
tur" düzenlediler. Heracles uçağı ile yola çıkan
turistler, 14 gün içinde 2 bin 829 mil uçtular
ve Amsterdam, Berlin, Viyana, Budapeşte,
Roma ve Paris'i ziyaret ettikten sonra
Londra'ya döndüler. 1932 yılında da Londra
Politeknik Turing Derneği, 900'ü aşkın turiste
Avrupa kıtasını gezdirmişti.
UÇAK TAŞIYAN İLK GEMİ
Üzerine kurulan uçuş güvertesi ile uçak taşıyan
ilk gemi, Amerikan hafif kruvazörü "Birmingham"
dır. Pilot Eugene Ely, 14 Kasım
1910 günü,gemi, Chesapeake Körfezi'ne demir
atmış durumdayken, 50 beygir gücündeki
"Curtiss" tipi uçağıyla Birmingham'dan
havalandı ve 2.5 mil uçtuktan sonra, Norfolk
yakınlarındaki Willoughby Spit'e indi.
Bir geminin güvertesine uçakla ilk inen pilot
da, Eugene Ely'dir. Bu pilot, 18 Ocak 1911
günü saat 11.0l'de San Francisco Körfezi'nde
bulunan Pennsylvania kruvazörünün 40 metrelik
uçuş pistine inmeyi başardı.
UÇAKLARDA İLK ÇİFT YÖNLÜ
HABERLEŞME
Çift yönlü haberleşme sistemine sahip olarak
kurulan ilk filo, 141 no'lu Londra'yı Savunma
Birliği'dir (RFC). Bu birliğin eğitimini
yaptıran telsiz subayı F.S. Mockford,
"Mayday" olarak da bilinen acil yardım çağrısını
bularak, savaştan sonra dünyanın en ünlü
kişileri arasına katıldı.
SAVAŞAN İLK UÇAK GEMİLERİ
Uçak gemilerinin bir savaşta ilk kez aktif görev
üstlenmeleri, 1914 yılı Nisan ayında oldu.
O tarihte, ABD savaş gemisi "Mississippi" ile
"Birmingham" kruvazörüne, beş Amerikan
deniz uçağı ile birlikte Vera Cruz'a gitme emri
verildi. Söz konusu uçaklar, gemilerin yan
tarafından suya indirildikten sonra, Meksika
hatları üzerinde keşif uçuşu yapmak üzere havalandılar.
13
http://groups.google.com/group/merakediyorum
DÜNDEN BUGÜNE ZIRHLAR
A— Romalılar'da: Deri giysiler üzerine yatay olarak sıralanan
demir bandajlar, bronz menteşelerle birbirine bağlanırdı.
Demir ya da bronzdan yapılan başlıkların her iki yanında,
yanakları da koruyan muhafazalar uzanırdı.
B— Normandiyalılar'da: Küçük demir halkalardan örülen bir
giysi, yüz hariç vücudun tümünü kaplardı. Başa sıkıca oturan
başlığın, burun üzerinden ağıta kadar sarkan bir uzantısı
vardı. Ayrıca bir de kalkan kullanılırdı.
İLK ZIRH
Bilinen en eski zırhlar, İ.Ö. 2000 yılında, Mezopotamya'da
bronz pullardan yapıldı. Zırh,
oradan Doğu'ya yayıldı ve en yaygın örnekleriyle
Japon Samuray savaşçılarının üzerlerinde
görüldü. Yunanlılar, bronzdan bacak ve
göğsü koruyan plakaları geliştirdiler. Romalı
generaller de bu tür zırhlar kullanıyorlardı.
Romalı lejyon askerlerinin zırhları ise, giysilerinin
üzerine takılan demir bantlardan oluşuyordu.
İngiliz Kralı William'm süvarileri ise, 1066
14
http://groups.google.com/group/merakediyorum
C— Ortaçağ zırhı: Çelik plakalardan oluşan bu zırh, 14. yüzyılda
gelişimim tamamladı. Vücudun tüm bölümleri, bu çelik
yığını ile gizleniyor, giysiler de bu zırhın altında kalıyordu.
Ağırlıkları 30 kiloya kadar çıkanı vardı.
D— Günümüzde zırh: Güvenlik güçlerinin giydiği emniyet yelekleri,
naylon gibi yüksek dirençli liflerin sayısız tabakalar
halinde üst üste konması esasıyla yapılır. Hafif başlıklar ve
kırılmaz camdan yapılan yüz koruyucuları, bu yelekleri bütünler.
yılında metal halkalar takılmış gömlekler giyiyorlardı.
13. yüzyılda zırhlara, vücudun
önemli yerlerini koruyan parçalar eklendi. 15.
yüzyılda ise zırhlar, tüm vücudu koruyacak biçimdeydi
ve ağırlıkları 30 kiloya yaklaşıyordu.
Tüm vücudu koruyacak kurşun geçirmez zırhların,
taşınamayacak kadar ağır oldukları ortaya
çıkınca, 1650 yılından itibaren, yalnızca
göğsü ve sırtı korumaya yarayan tabakalar yapıldı.
Günümüzde zırhların yapımında, çok
hafif olan naylon, plastik ya da fiberglas gibi
kurşun geçirmez maddeler kullanılıyor.
15
http://groups.google.com/group/merakediyorum
SEYİRDEKİ GEMİDEN UÇAKLA İLK
KALKIŞ
Böyle bir kalkışı,dünyada ilk kez Teğmen
Samson, "Short S.JB" türü uçağıyla Weymouth'ta
8 Mayıs 1912 günü gerçekleştirdi. O
gün, İngiltere Kralı V. George, donanmayı teftiş
ediyordu. Teğmen Samson, 10.5 knot hızla
seyreden HMS Hermes gemisinden uçağıyla
birlikte havalandı.
İLK UÇAK GEMİSİ
Dünyada, uçak gemisi olarak inşa edilen ilk
savaş gemisi, ilk planları bu amaca uygun olmasa
da, İngiliz Donanması'ndan "HMS Ark
Royal"dir. 122 metre uzunluğundaki bu gemi,
1914 yılı Eylül ayında Blyth'ta kızağa kondu.
Ertesi yıl 9 Aralık'ta denize indirildi.
Yapımı sırasında amiralliğin emriyle planlarında
bazı değişiklikler yapıldı ve alt güvertesinde
10 deniz uçağı taşıyacak şekilde
geliştirildi. Ark Royal, yapımının hemen ardından
Çanakkale Boğazı'na gitti ve savunma
amaçlı ilk görevini de 17 Şubat 1917 günü
Bozcaada'da yaptı, O gün Ark Royal'den havalanan
bir uçak, Türk mevzileri üzerinde keşif
uçuşu yaparak bilgi topladı.
"Tekerlekli uçak" taşımak amacıyla inşa
edilen ilk savaş gemisi ise, İngiliz Donanması'ndan
"HMS Furious"tur. 1917 yılı Haziran
ayında donanmaya katılan bu gemi, hem
kruvazör, hem de uçak gemisi özelliklerine sahipti.
İlk yapıldığında, üzerinde yalnızca kalkış
güvertesi vardı. Taşıdığı altı uçağın havada
görevini tamamladıktan sonra karaya inmesi
planlanıyordu. Ancak, bunun yeterli olmadığı
görüldü ve 1917 Kasım'ında yeniden kızağa
çekilerek bir iniş güvertesi monte edildi.
Furious'un en önemli özelliklerinden biri, uçağı
hangardan uçuş güvertesine çıkaran hidrolik
kaldırma sistemiydi.
Uçak gemisi olarak planlanan ve o amaçla
yapılan ilk gemi, Japonlar tarafından 9 Aralık
1919'da denize indirilen "Hosho"dur.
Hosho, ilk görevini 30 Kasım 1922 günü Tateyama
açıklarında yerine getirdi. En çok 25 deniz
mili yapabilen bu gemi, 21 uçak taşıyordu.
UÇAK GEMİSİNDEN KALKAN VE
İNEN İLK JET
21 Temmuz 1946 günü Cape Henry açıklarında
bulunan ABD Donanması' na ait "USS
16
Franklin D. Roosevelt" uçak gemisinden,
Teğmen James J. Davidson'un pilotluğunda
havalanan XFD-l Phantom, bir uçak gemisinden
havalanarak tekrar inen ilk jet uçağı oldu.
Geminin pist uzunluğu 153 metreydi.
UÇAK GEMİSİNDE İLK JET FİLOSU
Dünyada ilk kez bir uçak gemisi üzerine üslenen
jet filosu, ABD Hava Kuvvetleri'nden
"17-A" adlı birliktir. 16 Phantom uçağından
oluşan bu birlik, 5-7 Mayıs 1948 günlerinde,
ABD uçak gemisi USS Saipan üzerinde görev
yaptı.
İLK NÜKLEER UÇAK GEMİSİ
Nükleer enerjiyle çalışan ilk uçak gemisi, 72
bin 500 tonluk "USS Enterprise"dır. ABD
Donanması'nın bu dev gemisi, 24 Eylül 1960'
ta Newport News'ta kızağa kondu. 25 Kasım
1961'de denize indirildi. Sekiz adet su soğutmalı
nükleer motoruyla, bugüne dek yapılan
tüm savaş gemilerinin en güçlüsü (Yaklaşık
300 bin beygir gücünde), en büyüğü (367 metre)
ve en pahalısıdır (445 milyon dolar). Geminin
tüm mürettebatı, 440 subay ve 4 bin 160
erden oluşuyordu. 100 uçak taşıyabilen USS
Enterprise'ın uçuş güvertesi ise, dört futbol sahası
büyüklüğündeydi.
İLK YEMEKLİ UÇUŞ
Bu yolda ilk girişim, 11 Ekim 1919'da,
Londra-Paris arasında çalışan Handley Page
Transport tarafından yapıldı. Şirket, önceden
hazırlanan kumanyaları, uçuş sırasında yolculara
dağıtarak, ekstra bir ücret aldı.
İlk sıcak yemek servisi konusunda, değişik
havayolu şirketlerinin öncülük iddiaları
vardır. Ancak, bunlar içinde en inandırıcı olanı
"Air Union" adlı havacılık şirketidir. Bu
şirket, beş kap sıcak yemeğin yanı sıra, yolcularına
1925 üretimi şarap servisi de yapıyordu.
İLK ERKEK KABİN MEMURU
Sivil havacılık tarihinin ilk erkek kabin memuru,
İngiliz Jack Sanderson'dur. Bay Sanderson,
"Daimler Airways" tarafından
Londra-Paris arasında işletilen Havilland 34
tipi uçakta, 2 Nisan 1922'de göreve başladı.
Ancak, çok sevdiği mesleğini yalnızca bir yıl
sürdürebildi ve 1923'te çalıştığı uçağın düşmesi
sonucu hayatını kaybetti.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ÖKÜZ GÜCÜYLE Öküz gücüyle çalıştırılan su dolapları, yüzyıllarca insanlığa
büyük katkılarda bulundu. Bu "ilk mekanik araçlar",
SU ELDE ETME değirmenlerden tarım alanlarının sulanmasına, maden ocaklarına
kadar pek çok yerde uygarlığın gelişmesine yardıma
oldu.
İLK BASİT MAKİNELER
İnsan ya da hayvan gücüyle çalışan ilk basit
makineler, İ.Ö. 300 yıllarında Atina yöresinde
kullanıldı. Üzerinde yürüyerek çalıştırılan
ilk ayak değirmenlerinde, Romalılar, köleleri
kullanıyorlardı. Portekiz'de, San Domingo
yöresinde bulunan bir bakır madeninde, içeriye
su aktarmak için kutlanılan aygıtın da İ.S.
3. yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır. Akdeniz
ülkelerinde rastlanılan su dolaplarının tarihleri
de çok eskilerde yatar.
17
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK ULUSLARARASI HAVAYOLU
SERVİSİ
İlk uluslararası havayolu servisi, 22 Mart 1919
günü, Lignes Aeriennes Farman tarafından
Paris-Brüksel arasında başlatıldı. Farman, F.
60 Goliath tipi uçağın pilotu Bay Bossoutrot'-
tu. 2 saat 50 dakika süren yolculuk için bilet
ücreti olarak 365 frank ödemek gerekiyordu.
Dünyanın ilk hava kuvveti, 1909 yılında, ABD'de kuruldu. Fotoğrafta, bu dirlik, elindeki tek uçakla birlikte görülüyor:
İLK HAVA BİRLİĞİ
Hava kuvveti olarak görev yapan ilk birlik,
1 Temmuz 1907 günü, ABD Donanması Aeronatik
Bölümü bünyesinde, Yüzbaşı Charles
de Forest Chandler komutasında kuruldu. Bu
birliğin ilk insan gücü, bir subay, bir teknisyen
ve bir erden oluşuyordu. Wright kardeşlerle
en az saatte 36 mil hız yapabilecek bir
uçağın yapımı için anlaşma imzalandı. Uçaktan
istenen bir başka özellik de, en az bir saat
sürekli olarak havada kalabilmesiydi. Uçak,
ilk uçuş denemeleri için 1908 yılı Ağustos ayında
Fort Myer'e getirildi. Ancak, bir ay sonra
yere çakıldı. Wright kardeşler, ikinci bir uçak
daha yaptılar. Denemelerin başarıyla sonuçlanması
üzerine uçak, silahlı kuvvetlere teslim
edildi (2 Ağustos 1909)- Sonra, dünyanın ilk
askeri uçağı olarak College Park'a getirildi.
Bu uçakla havalanan ilk subay, Pilot Asteğmen
Frederic E. Humpreys'tir. Humpreys, 26
Ekim 1909 günü, College Park üzerinde 3 dakikada
iki tur attı. ABD, askeri uçak alanında
ilk adımını atmış olmasına karşın, bu işin
üzerine fazla eğilmedi. Öyle ki, 1914'te Avrupa'da
savaş patladığında, Amerikan Ordusu'nun
elinde yalnızca altı uçak vardı.
Etkin bir hava gücü oluşturan ilk ulus,
Fransızlardır. 1910 yılının sonlarında, Fransa'da
çok iyi eğitilmiş 34 askeri pilot ve 32
uçak vardı. 20 pilotun eğitimi de sürmekteydi.
1911 yazında, Fransız Hava Kuvvetleri'n
deki uçak sayısı 100'ü buldu. 1912 başlarında
ise uçak sayısı 234, pilot sayısı da 300'dü.
18
http://groups.google.com/group/merakediyorum
KITALARARASI İLK HAVA YOLU
SERVİSİ
Kıtalararası ilk havayolu servisini, "Lignes
Aeriennes Latecoere" adlı kuruluş başlattı.
Yolcuları, "Breguet 14" tipi uçaklarla taşıyan
şirket, ilk seferini 1 Eylül 1919 günü Toulouse-
Barcelona-Tanca arasında yaptı. 1920 yılı Nisan
ayından itibaren, Tanca-Kazablanka bağlantısı
kuruldu.
Amerika kıtasında, 1. Dünya Savaşı'ndan
sonra hizmete giren ilk havayolu şirketi, Fransız
Guyanası şirketi olan S. des T.A. Guyanais'dir.
İlk seferini 1919 Kasım'ında yapan
şirket, bu girişimiyle demiryolu ulaşımı yetersiz
olan azgelişmiş ülkelerin havayoluna yönelmeleri
için "öncü" görevi üstlenmiş oldu.
Bundan sonra, bu ülkeler, sivil havacılıktaki
gelişmelerde ön saflarda yer aldılar. Kara ulaşımı
açısından çok büyük gelişmeler sağlayan
ABD'de ise, düzenli bir havayolu servisinin
kurulması, ancak 1926 yılında mümkün oldu.
Uçağın doğum yeri olan Amerika, uçakla yolcu
taşımacılığı alanına en son giren ülkelerden
biri olma unvanını kazandı. Ne var ki, "uçan
otobüsler"le yolcu taşımanın ne denli önemli
olduğunu, çok kısa sürede kavradı ve aradaki
mesafeyi hızla kapatarak öne geçti. Avrupa'da,
İkinci Dünya Savaşı'ndan önce,
yalnızca zamanı çok kıymetli olan varlıklı kişiler
uçağa rağbet ederlerken, ABD Havayolları,
demiryolu ulaşımından daha ucuz bir
taşımacılık politikasını uyguladılar.
İLK HAVAYOLU
Tarifeli seferlerle yolcu taşıyan ilk havayolu
bağlantısı, St. Petersburg ile Tampa arasında,
"St. Petersburg-Tampa Airboat Line" adı altında
1 Ocak 1914'te kuruldu. Yolcular, 20 mil
genişliğindeki Tampa Körfezi üzerinde teker
teker taşınıyorlardı. Benosit tipi uçan-geminin
pilotu Tony Jannııs idi. Uçağa binmek için 5
dolar ödeyen yolcular, böylece karayolundan
36 mil dolaşmaktan kurtuluyorlardı. Servis,
günde iki kez olmak üzere dört ay sürdü.
Avrupa'da kurulan ilk havayolu, aynı zamanda
ilk sürekli servisi de olan Almanya'-
nın "DLR" (Deutsche Luft-Reederei)
şirketidir. Berlin ile Weimar arasında günlük
düzenli uçuşları 6 Şubat 1919'da başlattılar.
İlk seferlerde, yalnızca mektuplar ve gazeteler
taşındı. 28 Şubat'ta ise taşınan yolcu sayısı
19'u bulmuştu. Yolculuk, pilot kabini açık
"LVG CIV" tipi uçaklarla yapılıyordu. Bu
uçaklarda yolcular da özel uçuş giysileri,başlık
ve botları giyiyorlardı. Çok geçmeden şirket,
beş yolcu kapasiteli, pilot kabini kapalı,
AEG JII tipi uçakları hizmete soktu. Aynı yıl,
başka iç hat seferleri de açıldı. Bunlar arasında,
Berlin-Hamburg (1 Mart), Berlin-Hannover-
Rotthausen (15 Nisan), Berlin-Warnemünde
(15 Nisan) büyük ilgi gördü. 1919 yılı sonlarında,
DLR şirketi, tüm uçakların üzerine
kendi amblemini koymayı kararlaştırdı. Bu
amblem, bugün de tüm Lufthansa uçakları
üzerinde görülebilir.
19
Penisilinin, mikroplar üzerinde öldürücü bir etkisi vardır. Bu
fotoğrafta, penisilinin etki alanından uzakta bulunan bakteriler
koyu kırmızı ve büyük olarak görülüyor. Penisilinin ulaştığı
yerde ise bakteriler küçülmüş ve beyazlaşmıştır. Bunlar,
ölü mikroplardır.
İLK ANTİBİYOTİK
1928 yılında, Londra'nın St. Mary's Hastanesi'nde
çalışmalarını sürdüren Prof, AIexander
Fleming, tıp tarihinde devrim yaratan ilk antibiyotiği,
yani "penisilin"i bir rastlantı sonucu
buldu. Ancak Fleming, bu büyük keşfiyle
elde ettiği maddenin uzun süre kalıcı olmasını
başaramadı. Penisilinin mikrop öldürücü
özellikleri, birkaç gün içinde ortadan kayboluyordu.
1940 yılında Oxford Üniversitesi'nde
çalışmalarını sürdüren iki bilim adamı, Avusturya
asıllı Howard Florey ve Alman asıllı
Ernst Chain, penisilinin özelliklerinin kalıcı olmasını
sağladılar. 1945 yılında, Fleming, Florey
ve Chain, Nobel Tıp Ödülü'nü paylaştılar.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK BAĞIMSIZ HAVA KUVVETİ
Kara ya hava hava kuvvetlerinin bünyesinde
olmayıp, ayrı bir bağımsız güç olarak kurulan
ilk hava kuvveti, İngiltere Kraliyet Hava
Kuvvetleri'dir. Kraliyet Uçuş Gönüllüleri ile
Kraliyet Donanması Havacılık Servisi'nin katkılarıyla
1 Nisan 1918 günü hizmete girdi.
İLK SINIFLI SERVİS
Birinci ve ikinci sınıf gibi servis ayrımı yaparak
yolcularına farklı bilet ücretleri öneren
ilk havayolu şirketi, Imperial Airways'tir.
Londra -Paris arasında çalışan şirket, 1927 yılı
Ekim ayında bu uygulamayı başlattı. Birinci
sınıfı tercih eden yolcular, "gümüş kanatlı"
Argosie'lerle taşınıyorlardı. Hosteslerin hizmet
ettiği bu uçaklarda bilet ücreti 9 pound,
20
uçuş süresi ise 2 saat 30 dakika idi. 7 pound
ödemeyi tercih eden "ikinci sınıf" yolcular ise,
Handley Page tipi uçaklarla 2 saat 50 dakika
uçuyorlardı. Hosteslerin görev almadığı bu seferler
sırasında, yiyecek ve içecek ikramı da
yoktu.
ATLANTİKÖTESİ İLK HAVA YOLU
SERVİSİ
Atlantik Okyanusu'nu aşan ilk havayolu servisini,
"Pan American Airways" başlattı.
"Yankee" adlı Boeing-314 uçan-gemi, 27-28
Haziran 1939'da Newfouland'deki Botwood
Havaalanı ile İngiltere'nin Southampton Havaalanı
arasındaki mesafeyi 18 saat 42 dakikada
katetti. Uçaktaki 19 yolcunun rahat
ettirilmesi için her çareye başvurulmuştu. Yolcular
için ayrı kabinler, bir yeke salonu, hanımlar
için giyinme ve makyaj odaları ve bir
balayı odası vardı. Ücret ise 140 pounddu.
ANESTEZİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ
19. yüzyılda hasta, kloroformla bayıItılırdı. O dönemde gerek
hasta, gerekse hekim, günlük giysileriyle ameliyat salotamda
ham bulunurlardı. Günümüzde be anestezi işlemi
uzman doktorlarca yapılmaktadır. Bu doktorlar, ameliyathaneye
girerken mikroplardan arındırılmış özel giysiler giyerler.
AMELİYATTA İLK ANESTEZİ
Bu tür bir uygulama, ilk kez 16 Ekim 1846'da,
ABD'nin Massachusetts kentinde "General
Hospital" adlı hastanede yapıldı. Dr. John
Collins Waren, Gilbert Abbott adlı 20 yaşındaki
matbaa işçisinin çenesindeki bir tümörü
alırken anestezi kullandı. Dr. Warren'ı bu
ameliyat sırasında anestezi yapması için ikna
eden kişi, Bostonlu dişçi William Morton'dur.
Morton'un ısrarla eteri tavsiye etmesi üzerine,
Dr. Warren, hastasını ameliyat öncesinde
uyuttu ve sonuç, son derece başarılı oldu.
Operasyonun yapıldığı ameliyathanenin duvarına
şu plaket asıldı: "Hasta, ameliyat sırasında
hiç acı duymadığını söyledi ve 7 Aralık
günü tamamen iyileşmiş olarak taburcu edildi.
Bu buluş, bu odadan tüm uygar dünyaya
yayıldı ve cerrahide yeni bir çığır açıldı."
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK HOSTES
Dünyanın ilk hostesi, asıl mesleği hemşirelik
olan Bayan Elen Church'tür. Bayan Church,
15 Mayıs 1930 günü, California'nın Oakland
Havaalanı'nda United Airlines'a ait üç motorlu
Boeing 80A uçağına gelen 11 yolcuyu,
"Hoşgeldiniz" diyerek karşıladı. Özel bir pilot
olan hemşire Curch, birkaç ay önce havayolu
şirketine bir mektup yazarak, "Kendisi
gibi belirli nitelikleri olan genç hanımların,
uçak içinde ev sahibeliği yapmasının" çok yararlı
olacağı önerisinde bulunmuştu. Bunun
üzerine havayolu şirketi, yalnızca Bayan
Church'ü işe almakla kalmadı, aynı zamanda
onu "başhostes" olarak görevlendirdi ve
seçeceği yedi genç kızı da eğitmesini istedi. Bayan
Church'ün öteki hostes adaylarında aradığı
koşullar da şunlardı: "Diplomalı bir
hemşire olmak, 25 yaşını geçmemek, 52 kilodan
ağır, 1 metre 55 santimden kısa olmamak."
İlk elemeyi kazanan adaylar, gri ve
gürnüş düğmelerle kaplı yünlü üniformalarını
giyerek görevlerine başladılar. Kendilerine
ayda 125 dolar ücret ödeniyordu. Buna karşılık,
ısınması ve havalandırması olmayan
uçaklarda, ayda 100 saat uçmaları gerekiyordu.
Görevleri sırasında, yolcuların valizlerini
taşımak, uçağın iç temizliğini yapmak, uçak
hangara girip çıkarken iterek pilota ve teknisyenlere
yardımcı olmak, yakıt alımına nezaret
etmek gibi oldukça "zevkli" işler de vardı.
Her kalkıştan sonra biletleri toplarlar, uçak
havalanınca da meyve kokteyli, kızarmış piliç,
çay ya da kahve servisine başlarlardı. 950
millik tarifeli bir uçuşun süresi 18 saatti, ama
bu süre bir hostes için 24 saat demekti. Önceleri
Bayan Church ve öteki yedi hostes, pilotların
ve hatta pilot eşlerinin kaba davranışlarından
çok rahatsız oldular. Pilot eşleri, havayolu
şirketine yazdıkları mektuplarla, "Bu
kızların uçaktan kovulmalarını" istiyorlardı.
Ancak, yolculardan gelen büyük baskı üzerine,
United Airlines, hosteslerin görevine son
vermedi ve bu sekiz kadın, yeni bir mesleğin
öncüleri oldular.
ABD dışında ilk hostesler, 1931 yılında
Fransız Havayolları "Air France"da göreve
Eski bir hemşire olan Ellen Church, 15 Mayıs l930'da, dünyanın
ilk hostesi olarak Amerikan Havayolu Şirketi Airlines'ın
Boeing-80A tipi yolcu uçağında göreve başladığında, yalnızca
11 yolcuya hizmet verdi.
başladılar. Bunlar, aynı zamanda "ilk uluslararası
uçuşa çıkan hostesler" özelliğini de
kazandılar. 1934 yılında İsviçre Havayolları
"Swissair" 1935'te Hollanda Havayolları
"KLM", 1938'de de Almanya Havayolları
Şirketi Lufthansa, seferlerinde hosteslere de
görev vermeye başladı.
İLK JET HAVAYOLU SERVİSİ
Jet yolcu uçaklarını servise koyan ilk havayolu
şirketi BOAC'tır. BOAC'ın "Havilland
Comet" türü jet yolcu uçağı, 2-3 Mayıs
1952'de, Londra ile Johannesburg arasındaki
6 bin 724 millik mesafeyi 23 saat 34 dakikada
uçtu.
Atlantik'i aşan ilk jet yolcu uçakları ise,
Londra-New York seferini yapan BOAC Havayolları'na
ait Comet 4, G-APDC (pilotu
R.E. Millichap) ile New York-Londra seferi-
21
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ni yapan yine BOAC'a ait Comet 4, G-APDB'
dir (pilotu T.B. Stoney). Her iki sefer de, 4
Ekim 1958'de yapıldı, New York-Londra arası
6 saat İ î dakikada aşılarak yeni bir rekor
kırıldı.
İLK SEYAHAT ÇANTALARI
Yolculara ücretsiz seyahat çantası armağan etme
uygulamasını ilk kez KLM başlattı. Bu
Hollanda şirketi, Amsterdam ile Cakarta arasradaki
9 bin millik mesafeyi kendi uçaklarıyla
kaleden her yolcuya, bir seyahat çantası veriyordu.
İLK SÜPERSONİK YOLCU UÇAĞI
Tarifeli sefer yapan ilk süpersonik (sesten
hızlı) yolcu uçakları, İngiliz Havayolları "Briîish
Airways"in Heathrow-Bahreyn seferini
yapan "Concorde"u ile, Fransız Havayolları
Air France'ın Paris-Rio de Janeiro seferini yapan
"Concorde"udur. Her iki uçak da, 21
Ocak 1976 günü aynı anda (11.40) havalandı.
İngiltere'den havalanan pilotun adı Norman
Todd, Fransa'dan yola çıkanın ise Pierre
Chanoine'di,
İLK UÇAK KAZASI
Tarifeli bir yolcu uçağının başına gelen ilk felaket,
14 Aralık 1920 günü, Londra'nın kuzey
banliyölerinden Golders Green üzerinde
öğle saatlerinde yaşandı. "Handley Pages
Continental Services" adlı havayolu şirketine
ait uçak, Paris'e gitmek üzere Cricklewood
Havaalanı'ndan henüz havalanmıştı. İki
kişilik mürettebatı ve altı yolcusu vardı. Yeni
yapılmış bir binanın arka cephesine çarptı ve
alevler içinde bahçeye düştü. Yolculardan dördü,
uçak tam yere çakılmak üzereyken dışarı
atlamayı başardılar. İkisinin burnu bile kanamadı.
İkisinde ise hafif sıyrıklar vardı. Uçakta
kalan iki yolcu ile ' mürettebat ise
kurtulamadı.
HAVADA ÇARPIŞAN İLK UÇAKLAR
İki uçağın havada birbirleriyle çarpışmasına
ilk kez 7 Nisan 1922'de tanık olundu. Fransız
Havayolu Şirketi "Grands Express"e ait bir
Farman Goliath, Daimler Havayollarına ait
DH 18'in yoluna çıktı. Kuzey Fransa'da Po-
22
ix üzerinde meydana gelen kazada, kurtulan
olmadı.
İLK ULUSLARARASI UÇAK POSTASI
İlk uluslararası uçak posta hizmeti, 1917 yılının
Mayıs ve Haziran aylarında, bir İtalyan
askeri uçağıyla İtalya'nın Brindisi kenti ile Arnavutluk'un
Valona kenti arasında denendi.
İlk düzenli uluslararası posta servisi ise, eski
bir pilot olan A.R. von Manvil yönetimindeki
Avusturya Sivil Posta İdaresi tarafından 11
Mart 1918'de başlatıldı. Mektuplar, Hansa-
Brandenburg Cl tipi nakliye uçakları ile Viyana'dan
Krakovv üzerinden Lvov'a (sonraki
adı Lemberg) ve Proskurov'a taşınıyordu.
Proskurov'dan da, Odessa'ya iletiliyordu. 4
Haziran 1918'den itibaren Budapeşte bağlantısı
da hizmete girdi. Bu servis, Avusturya-
Macaristan İmparatorluğu'nun 1918 yılı Ekim
ayında yıkılmasıyla çalışmalarına son verdi.
ATLANTİK ÖTESİ İLK UÇAK POSTASI
Atlantik aşırı ilk başarılı posta servisi, 14 Haziran
1919'da Yüzbaşı John Alcock ve Teğmen
Whitten-Brown kumandasındaki bir
"Vickers Vimy" uçağıyla gerçekleştirildi.
Amerika'da, Newfouland'ın St. John's yöresinden
havalanan uçak, İrlanda'nın Clifden
Havaalanı'na indi. Aynı yıl, daha önce Harry
Havker tarafından girişilen bir başka deneme,
uçağın denize inmek zorunda kalması üzerine
başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Gerçi uçağın
mürettebatı kurtarıldı ama, mektuplar, Okyanus'un
üzerinde kaldı. Birkaç gün sonra, bir
yolcu gemisi, yavaş yavaş batmakta olan uçağın
gövdesinden mektupları aldı. Üzerlerinde,
"İlk Atlantik Ötesi Hava Postası" damgası
bulunan zarflar, biraz ıslanmış olmalarına
rağmen, yine de adreslerine gönderildiler.
İlk düzenli Atlantik aşırı hava postası hizmeti,
Alman Lufthansa Havayolları tarafından
başlatıldı. 3 Şubat 1934'te hizmete giren
bu servis, mektupları Berlin ile Buenos Aires
arasında taşıyordu. Önceleri her 14 günde bir
havalanan posta uçağı, 1935 yılı Mayıs ayından
itibaren haftada bir uçtu. Mektuplar, dört
gün içinde verilen adrese ulaşıyordu.
Kuzey Atlantik üzerinde ilk hava postası
taşımacılığı, 20 Mayıs 1939'da Pan American
Havayolları tarafından New York ile Lizbon
ve Marseilles arasında başlatıldı. Boeing 314
tipi uçan-geminin uçuş süresi, 29 saat idi.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK JET UÇAK POSTASI
Jet uçağı ile ilk posta, 18 Nisan 1950'de, bir
Avro Canada jet uçağı ile Toronto'dan New
York'a götürüldü.
İLK "UÇAK İLE" ETİKETLERİ
Uçakla göndermek istediğimiz mektuplarımızın
üzerine yapıştırdığımız "par avion", "air
mail" ya da "uçak ile" gibi minik etiketlerin
ilk örneği, İ918 yılı Ağustos ayında Fransa'
da bastırıldı. Paris ile Saint Nazaire arasında,
mektupları uçak ile göndermek isteyenler için
Fransız Sivil Hava Postası Şirketi tarafından
bastırılan bu etiketlerin zemini kırmızı, üzerindeki
"par avion" yazısı ise siyahtı. Uluslararası
Posta Birliği tarafından Fransızca,
ortak yazışma dili olarak kabul edildiğinden,
daha sonra tüm ülkeler, uçakla gönderilmesi
istenen mektpların üzerine, "par avion" yazılı
etiketlerin yapıştırılmasını istediler.
HAVADAN İLK ASKER NAKLİ
Bu tür bir operasyon, ilk kez 1923 yılı Nisan
ayında, Irak'ta ortaya çıkan Kürt isyanı sırasında
yapıldı. 280 kişiden oluşan "Sih" birliği,
tam teçhizattı olarak Kingarban'dan Kerkük'e,
İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından
"Vickers Vernon" tipi 12 kişilik uçaklarla
taşındı. Her askerde bir tüfek ve sekiz
kiloluk malzeme vardı. Bütün birliğin, 75 millik
mesafeye aktarılması, bir buçuk gün içinde
10 saat uçularak tamamlandı. Aynı işlemin
karadan gerçekleştirilmesi için beş gün gerekiyordu.
Uzun mesafeli ilk havadan birlik nakli ise,
1932 Haziran'ında yapıldı. 21 adet Vickers
Victoria nakliye uçağıyla İngiliz Kraliyet Hava
Kuvvetleri'nin 70. ve 216. bölükleri, Mısır'
daki Birinci Northamptonshire Alayı'ndan
Irak'a aktarıldı. Bu işlem 6 gün sürdü.
İLK HAVADAN İSTİLA
İlk havadan istila hareketi, 1936 yılının Ağustos
ve Eylül ayları arasında, Alman Hava
Kuvvetleri tarafından gerçekleştirildi. Rudolf
Freiherrvon Moreau komutasındaki Luftwaffe
Nakliye Bölüğü, 20 adet Junkers 52/3 tipi
nakliye/bombardıman uçağı ile 8 bin 899 asker,
44 ağır makineli, 90 hafif makineli ve 137
ton cephaneyi, General Franko'ya destek sağlamak
amacıyla İspanyol Fası'ndan alarak
İspanya'nın Seville kentine indirdi.
İLK ASFALT
Bugün büyük ölçüde petrolden elde edilen ancak
Trinidad Gölü gibi bazı yerlerde doğal olarak
da bulunabilen asfaltın ilk kulanımı, İ.Ö.
2500 yıllarında oldu. O tarihlerde, Pakistan'-
daki Mohenjo-Daro hamamlarının tuğlaları
arasında yapıştırıcı olarak asfalt kullanıldı.
Aynı dönemde, Mezopotamya'da ilahlar için
döşenen kadirim taşlarının birbirine yapışmasının
asfaltla sağlandığı da biliniyor. Katranla
taşın karışımından oluşan ve
"tarmakadam" denilen bir tür asfalt ise, ilk
kez 1845 yılında Nottinghamshire'da kullanıldı.
Günümüzde yol kaplaması olarak çok gerekli
olan asfalt ise, otomotiv sanayiindeki
gelişmeler üzerine 1920'li yıllardan itibaren
dünya ölçüsünde önem kazandı.
İLK MOTORLU CANKURTARAN
İlk motorlu cankurtaran, 1895 yılı Aralık
ayında, Paris'te Endüstri Sarayı'nda Panhard
et Levassor tarafından sergilendi. Üzerinde
"Daimler" marka bir motor bulunan bu ambulansla
hasta taşındığını gösterir bir kayıt
yoktu.
Motorlu cankurtaranların düzenli olarak
kullanılması, ilk kez 1900 yılı Temmuz ayında
Fransa'nın 9. Ordusu tarafından gerçekleştirildi.
İlk sivil motorlu ambulans da, aynı
yıl Fransa'nın Alençon yöresinde hizmete girdi.
Autocar dergisi, bu ambulansla ilgili olarak
şunları yazdı; "Dört tekerlekli bir
motosikletin üzerine bir kabin yerleştirilmiş.
Sürücü ve doktor motosikleti kullanırken,
hasta da kabinde yolculuk ediyor."
İLK ANESTEZİ
Bir ameliyat sırasında hastanın uyutulması, ilk
kez 30 Mart 1842 günü, ABD'nin Jefferson
kentinde uygulandı. Dr. Crwford Long, "James
Venable" adlı öğrenciyi, boynundaki kisti
almadan önce eterle uyuttu.Dünyadaki bu ilk
anestezi uygulaması için James Venable'ın
ameliyat ücretinin dışında fazladan 2 dolar 25
sent ödemesi gerekti. Dr. Long, kapalı bir toplum
olan Jefferson halkına, eteri ilk tanıtan
bir bilimadamı olmuştu. Gençler, bu maddeye
büyük ilgi gösterdiler ve ebeveynlerinin bilgisi
dışında, birbirlerine küçük şakalar
23
http://groups.google.com/group/merakediyorum
yapmak için Dr. Long'dan kendilerine bir
miktar eter vermesini istediler. Gençlerin bu
isteğini kıramayan Dr. Long, bir rastlantı sonucu,
aşırı miktarda koklandığı zaman, eterin
kişiyi hiçbir şey duyumsamayacak hale
getirdiğini gördü. Bunun üzerine, James Venable'a
yapacağı ameliyatta bu harika ilaçtan
yararlanmaya karar verdi ve sonuç çok başarılı
oldu. Daha sonra, dokuz başka ameliyatta
da bu yöntemi kullandı. Bunlardan birinde,
bir zenci çocuğun parmağını kesti. Ne var ki,
onun tıp biliminde yeni çığırlar açan bu çalışmaları,
Jefferson kentinin son derece tutucu
olan halkını rahatsız etti. Kendisini "büyücülükle"
suçlayan yaşlı Jeffersonlular, çalışmalarına
derhal son vermediği takdirde, linç edileceğini
söylediler. Dr. Long, çaresiz anestezi
bilimine büyük katkilar sağlayabilecek araştırmalarına
son verdi. Onun tıp bilimine yaptığı
ve önemli katkı da, Georgia Eyaleti Tıp Derneği
tarafından yapılan bir araştırma sonucu,
1852 yılında gün ışığına çıkarılıncaya kadar
gizli kaldı.
SAVAŞTA KULLANILAN İLK
MOTORLU CANKURTARAN
Motorlu ambulansların bir savaşta ilk kez
kullanılmaları, Türk-İtalyan Savaşı'na rastlar
Haziran 1912 günü Zanzur çarpışmaları sırasında
İtalyanlar. 10 adet ambulans kullandılar.
O gün, bu 10 cankurtaran. 70 yaralı İtalya'nın
Gargares'teki Sahra Hastanesi'ne
karldırırken, 40 ölüyü de mezarlığa götürdü..
ANESTEZİ İLE İLK DİŞ ÇEKİMİ
24
Anestezi uygulayarak ilk diş çeken kişi, ABD'-
nin Conaecticut eyaletinde, Hartford kenti
doktorlarından John M. Miggs'dir, Riggs'e bu
yöntemi öneren meslektaşı, Dr. Horace Wells,
11 Aralık 1844 günü, gezginci bir tiyatronun
şovmeni tarafından bulunan güldürücü gazın
(diazot monoksid) ağrı kesici bir etki yaptığını
fark etti. Grander Colton adlı şovmen, bulduğu
gazın bu özelliğini bilmiyor, ondan
yalnızca numaralan sırasında insanları güldürebilmek
için yararlanıyordu. Dr. Riggs, meslektaşı
Dr, Weils'in önerisiyle, bu gazdan
yararlanarak, sağlam bir dişi hiç acı duyurmadan
çekti. Bu buluştan son derece keyiflenen
Dr. Welis, "diş çekiminde yeni bir ufkun
açıldığını" duyurdu. Ancak, Dr. Wells'in o
gün bilmediği bir şey vardı. Diazot monoksidin
etkin ve güvenli bir biçimde anestezik olarak
kullanılabilmesi için oksijenle karıştırılması
gerekirdi. Bu bilgiden habersiz olan Dr.
Wells, kahkaha gazını ağrı kesici olarak kullanarak
40 diş çekti.Bunlardan yarısı başarıyla
sonuçlandı. Ama, bir kezinde hastalarından
biri ölümün eşiğinden dönünce, denemelerine
derhal son verdi. Bu arada, Dr. Wells'in
eski ortaklarından William Morton, ıslah edilmiş
sülfirik eter kullanarak, 1846 yılının Eylül
ayında, ağrısız diş çekimim başardı. Bu
tarih, ağrı kesicilerle ilgili gelişimin başlangıç
noktası olarak kabul edilir.
İLK WESTERNLER
Western türü filmlerin çekim haklan 21 Eylül
1903 günü, Mutoscope and Biograph adlı
Amerikan şirketi tarafından tescil edildi. Bu
türün ilk örneklerinden olan "Kit Carson" adlı
filmde, filmin kahraman?, Kızılderililerin eline
tutsak düştükten sonra, genç ve güzel bir
Kızılderili kızın kendisine âşık olması sonucu
hayatını kurtarıyordu, 11 bölümlük bu film,
21 dakika sürüyordu. "The Pioneers" adlı bir
baka filmde de, Kızılderililer, bir çiftliği yakarak.,
çiftlik sahibi ile karısını öldürüyorlar,
kızını da kaçırıyorlardı. Film, çiftlikteki cesetleri
gören bir grup beyazın, zavallı kızı kurtarması
ile sona eriyordu. Her iki film de 1904
yılı Ağustos ayında gösterime girdi.
ANESTEZİ İLE İLK DOĞUM
Anestezi yöntemiyle yapılan bir doğumla sağ
olarak dünyaya gelen ilk çocuk İndian Medical
Service doktorlarından William Carstairs'
in kızı Wilhelmina Carstairs'tir. Dr, Carstairs,
eşinin ağrısız bir biçimde doğum yapmasını
öneren meslektaşı Dr. James Young
Simpson'un isteğini kabul etti. Doğum doktoru
James Young Simpson, meslektaşının eşini
doğum sırasında "kloroform" ile uyuttu.
Anne, uyandığında kolları arasında kızım görünce,
doğum yaptığına güçlükle inandırıldı.
Aradan 17 yıl geçtikten sonra Wilheîmina'nın
bir fotoğrafını gören doğum doktoru Simpson,
yaşanan mucizenin etkisiyle, "Ah, hazreti
anestezi" diye bağırdı.
İLK LOKAL ANESTEZİ
Kokainin ağrı kesici etkisi, ilk kez Viyana'daki
Alman Hastanesi doktorlarından Karl Koller
tarafından bulundu. Koller, Sigmund Freud
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İlk kez 1911 yılında havayolu posta ulaşımında kullanılan
uçaklar, dış görünümüyle, bugünkü seyyar satıcıların kullandıklan
arabalara benziyordu.
İLK UÇAK POSTASI
İlk resmi uçak servisi, 18 Şubat 1911'de Hindistan'ın
Allahabad kentinde, Birleşik Eyaletler
gösterileri sırasında gerçekleşti, Henri
Pecquet, "Humber-Sommer" tipi uçağıyla, 6
bin mektup ve posta kartını Allahabad'dan
alarak 5 mil uzaklıktaki Naini'ye götürdü.
ile birlikte, kokainin morfin bağımlılığına karşı
tedavi edici etkilerini araştırıyordu. Kokain,
anestetik olarak ilk kez, Josef Brettauer
tarafından Heidelberg Kliniği'nde bir göz hastasının
ameliyatı sırasında kullanıldı. Dr. Brettauer,
kokainin bu konudaki yararlarını, 15
Eylül 1884'te Heidelberg'de yapılan Oftalmoloji
Kongresi sırasında Dr. Koller'den öğrenmişti.
Enjeksiyon yoluyla lokal anestezi ya da sinirsel
bölge anestezisi, 1885 yılında Baltimore'daki
John Hopkins Üniversitesi doktorlarından
William Halstead tarafından takdim
edildi.
Bildiğimiz anlamda ilk sanat sergisi, 9-23 Nisan
1667 tarihleri arasında, Paris Resim ve
25
İLK SANAT SERGİSİ
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Heykel Akademisi tarafından, Paris'te Palais-
Royale'de açıldı. Sonraları, iki yılda bir yinelenen
bu sergi, 1671 yılında Louvre Müzesi'ndeki
"Grand Galerie"de süreklilik kazandı.
İLK YAPAY DÖLLENME
Başarıyla sonuçlanan ilk yapay döllenme deneyi,
1779 yılında, İtalyan Abbe Lazare Spallanzani
tarafından yapıldı. Spallanzani,
İspanyol türü bir erkek köpekten aldığı dölü,
dişi bir av köpeğinin üreme organına yerleştirdi.
62 gün sonra üç yavru dünyaya geldi.
Bunlar, ispanyol-av köpeği türünün melezleriydi.
İNSANDA İLK YAPAY DÖLLENME
İnsan üzerinde ilk yapay döllenmeyi, 1785 yılında
Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Thouret gerçekleştirdi. Bay Thouret, kendisinden
elde ettiği dölleri, ince bir şırınga aracılığıyla,
karısının rahmine yerleştirdi. Bu
deneme, sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelmesiyle
sonuçlandı.
Daha sonra, 1799 yılında İngiltere'de Dr.
John Hunter, hipostastan rahatsız olan bir
aristokrat aile reisinden aldığı dölleri, aynı ailenin
genç annesine yerleştirdi ve başarılı sonuç
aldı.
Kocanın dışında, bir başka erkekten alınan
dölle yapılan ilk yapay döllenme ise, Philadelphia'da
Prof. Pancoast tarafından 1884 yılında
kloroformla bayıltılmış bir kadın
üzerinde, kadının bilgisi dışında denendi. Bu
deneme, kadının kısır olan kocasının isteği
üzerine yapıldı.
İLK APANDİS (KÖRBAĞIRSAK)
AMELİYATI
Tıp tarihine geçen ilk apandis ameliyatı, 4
Ocak 1885'te, ABD'nin Iowa eyaleti Davenport
kentinde, Dr. William West Grant tarafından
yapıldı. Bir çiftçinin kızı olan 22 yaşındaki
Mary Gartside, Dr. Grant'a
getirildiğinde, akut apandisitin ilerlemiş aşamasındaydı
ve ameliyat edilmediği takdirde
ölecekti. Ameliyat, tam bir başarıyla sonuçlandı,
Bayan Gartside, 1919 yılına kadar yaşadı.
İlk yapılan apandisit ameliyatlarının
hemen tümünde, tamamen arızalanmış, yani
hastalığın ileri aşamalarına gelinmişti. Apandisitin
ilk dönemlerinde ameliyat fikri, İrlanda
asıllı bir Amerikalı cerrah olan John
26
Benjamin Murphy tarafından gerçekleştirildi
ve bu türde ilk ameliyat, 2 Mart 1889 günü
Cook Country Hastanesi'nde yapıldı. Monhan
adlı genç işçi, sekiz saat süren ameliyattan
önce, Dr. Murphy'ye geldiğinde, yalnızca
karın ağrılarından şikâyet ediyordu.
İLK ARTİST ORGANİZATÖRÜ
Sanatçılar için ilk iş bulma bürosu, 1858 yılında,
Londra'da Ambrose Maynard tarafından
kuruldu. Kendisi de komik şarkılar söyleyen
bir sanatçı olan Maynard, artistlerin müzikhollerde
iş bulmasının ne denli zor olduğunu
biliyordu. Özellikle taşrada çalışan
sanatçıların Londra'da sahneye çıkabilmeleri,
son derece güçtü. Maynard, iş arayan sanatçılardan
aldığı birer şilin karşılığında,
onların isimlerini ve yeteneklerini düzenli aralıklarla
müzikhol yöneticilerine gönderiyordu.
Önceleri, müzikhol yöneticileri, Maynard'la
ve listesindeki sanatçılarla hiç ilgilenmediler.
Ama, bir gün, ünlü müzikhollerden birinde
sahneye çıkması gereken bir artist, sırası geldiği
halde ortalıktan kayboldu. Rastlantı bu
ya, Maynard da bu durumdan anında haberdar
olarak, müşterilerinden Julia Weston'u,
müzikholün ne yapacağını şaşırmış yöneticisine
gönderdi. Julia Weston da, Maynard'ın
yüzünü kara çıkarmadı ve büyük bir başarıya
imzasını attı. Bunun üzerine, Londra'daki
tüm müzikhol sahipleri, yeni yetenekler
keşfedebilmek için Maynard'ın bürosunu aşındırmaya
başladılar.
İLK ATLETİZM KULÜBÜ
1863 yılı Haziran ayında, Londra'da birkaç
işadamı bir araya gelerek, "Mincing Lane
AC" adlı atletizm kulübünü kurdular. Kulübün
ilk toplantısı, 9 Nisan 1864 günü, Brompton'da,
Londra Kürek Kulübü Tesisleri'nde
yapıldı. Aynı yıl, kulüp ilk yarışmaları düzenledi.
Bu ilk yarışmaya katılan atletler, 220 yarda
(yaklaşık 210 metre) koşma ve 10 mil yürüme
dallarında dereceye girmek için uğraş
verdiler. Kulüp, 1866'da London AC (Londra
Atletizm Kulübü) adını aldı.
İLK ASPİRİN
Bugün, hemen her yerde, herkes tarafından
çeşitli küçük rahatsızlıklar için oldukça sık bir
biçimde tüketilen Aspirin, ilk kez 1899 yılı
Mayıs ayında, Almanya'nın Leverkusen kenhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
Dünyanın ilk ambulansı, 1792 yılında, Fransa'da, Napolyon'
un başcerrahı Baron Dominique Jan Larrey tarafından, yaralıları
savaş alanından güvenlik içinde taşıyabilmek düşüncesiyle
geliştirildi.
İLK CANKURTARAN
Tarihte bilinen ilk cankurtaran (ambulans),
1792 yılında Napolyorı'un özel cerrahı
Baron Dominique Jean Larrey tarafından yapıldı,
Larrey'in ambulansı, savaş alanında yaralanan
kişileri, daha fazla kayba yol açmadan
bölgeden uzaklaştırmayı amaçlıyordu. Sıradan
arabalarla taşınan yaralıların, kan kaybının
daha fazla olduğu, yaralarının daha da
derinleştiği görülmüştü. Bunun üzerine Larrey,
Fransız Ordusu'nun başcerrahı Pierre
François Percy ile birlikte, özel bir "cankurtaran
birliği" oluşturdu. Birlikteki her takımda,
12 ambulans vardı. Bunlar, ilk kez Napolyon'un
İtalya'ya karşı açtığı 1796-1797 savaşında
görev aldılar.
tinde, Bayer AG firması tarafından toz halinde
piyasaya sürüldü. Aspirinin kimyasal adı
olan "asetilsalisilik asit", ilk kez 1853 yılında
Alsaslı kimyacı Karl Gerhard tarafından
sentetik olarak elde edilmişti. 1897 yılında ise
Bayer firmasından Dr.Felix Hoffman, bu
maddeyi tedavi amacıyla ağızdan alınabilecek
kadar katışıksız bir biçimde üretmeyi başardı,
Önceleri, yalnızca Almanya'da reçete karşılığında
satılıyordu. 1915 yılından itibaren
Bayer tarafından 20'lık paketler halinde tablet
olarak piyasaya sürüldü.
ÜNİVERSİTELERARASI İLK YARIŞMA
Üniversitelerarası ilk sportif karşılaşma, 3
Mart 1864 günü İngiltere'de, Oxford ve
Cambridge üniversiteleri arasında yapıldı.
Christchurch kriket sahasında yapılan sekiz
ayrı yarışmadan dördünü Oxford, dördünü ise
Cambridge kazanınca, sonuç beraberlik şeklinde
tescil edildi. Bu yarışmalar sırasında,
yüksek atlamada birinci gelen sporcunun derecesi
1.68 metre, uzun atlama birincisinin derecesi
ise 6.49 metreydi. 1866 yılında yapılan
Oxford-Cambridge spor karşılaşmalarında,
ilk kez olarak eski bir İskoç sporu olan çekiç
atma da yarışmalara dahil edildi.
İLK ULUSAL ATLETİZM ŞAMPİYONASI
Bilinen ilk ulusal atletizm şampiyonası 23
Mart 1886'da, İngiltere'de Wallhaİm Green'
de Amatör Atletizm Kulübü tarafından organize
edildi. Bu yarışmalardaki zaman ve mesafe
kayıtları, İngiliz atletizminin ilk resmi
kayıtlarıdır.
KAPALI SALONDA İLK
ATLETİZM YARIŞMALARI
Kapalı salonda ilk atletizm müsabakaları, 1 i
Kasım 1868 günü, New York'ta bir paten salonunda
yapıldı. Bu karşılaşmalar, aynı zamanda
ABD'de yapılan ilk atletizm yarışmaları
oldu. Yarışmalardan iki ay önce New
York Atletizm Kulübü'nü kuran kişilerden bi-
27
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ri olan William B. Curtis, kabaralı koşu ayakkabılarını
lanse etti. Atletlerden dördü, yedi
ayrı yarışta bu ayakkabılardan kullandı.
İLK ATLETİZM PİSTİ
Koşu amacıyla kullanılan ilk atletizm pisti,
1868 yılında, Amatör Atletizm Kulübü tarafından
İngiltere'de West Kensington'da, Lillie
Bridge'de kuruldu. Pistin uzunluğu, 536
metre idi.
İLK BAYRAK YARIŞI
17 Kasım 1863 günü, ABD'nin Berkeley kentinde,
bugünkü bayrak yarışlarının ilki sayılabilecek
bir koşu yapıldı. Bu yarışmaya, dört
kişilik bir tek takım katıldı. Her biri yarım mil
koşan dört sporcu, iki millik mesafeyi (yaklaşık
3 bin 218 metre) 9 dakika 51 saniyede
tamamladılar. Bayrak yarışına, iki ayrı takımın
katıldığı ilk deneme ise, 1893 yılı Mart
ayında yapıldı. Pennsylvania Üniversitesi öğrencilerinden
oluşan iki ayrı takım, aynı mesafede
birinci gelebilmek için yarıştılar.
ÇÖMELEREK YARIŞA BAŞLAYAN
İLK ATLET
Bugün bildiğimiz biçimde yarışa çömelerek
başlayan ilk atletin, ABD'li yüz yarda (91.5
metre) şampiyonu, Yale Üniversitesi öğrencisi
Charles Sherrill olduğu söylenir. Sherrill,
1888 yılında, antrenörü Mike Murphy'nin
önerisi üzerine, kısa mesafeli yarışlara bu şekilde
başladı. Bir başka iddiaya göre ise,
Yeni Zelandalı atlet Bobby MacDonald, daha
1884 yılında İskoçya'da yapılan atletizm
yarışmalarında bu yöntemi uygulamıştı. Şimdiki
başlama çizgilerini düzenleyen kişi ise,
Amerikalı antrenör George Bresnahan'dır.
Bresnahan, bu çizgileri 1927 yılında geliştirdi.
Bu türdeki bir kulvarda koşan ilk atlet
ise, Guyana doğumlu İngiliz J.E. London'
dur (1929).
İLK ATOM ENERJİ SANTRALI
Bu tür bir santral, ilk kez 27 Haziran 1954 günü,
Sovyetler Birliği'nde, Moskova'nın 88 kilometre
uzağındaki Obninsk yöresinde
kuruldu. Buradan üretilen elektrik enerjisi, endüstride
ve tarımsal işletmelerde kullanıldı.
Kullanılabilir kapasitesi, 5 bin KW idi.
28
İLK ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ
İngilizce olarak yazılan ilk özyaşam öyküsü,
muhtemelen 1576 yılında, besteci Thomas
Whythorne tarafından kaleme alındı. Adı,
"Çocukların yaşamlarından gençlerin yaşamlarına
giren, oradan da yaşlıların yaşamlarına
geçen uzun söylevlerin, sonelerin ve
şarkıların kitabı" idi. Yazar, kitabında Magdalen
Koleji'ndeki okul günlerini, John Heywood'dan
müzik eğitimi alarak geçirdiği
gençlik yıllarını ve İngiltere'nin en büyük
konaklarında arandığı ve Başpiskopos Parker
tarafından "Müziğin efendisi" olarak kabul
edildiği olgunluk çağlarını anlatır. Yayınlanmamış
el yazması tek kopye, 1955 yılında,
Londra'da Sotheby's Müzayede Salonu'nda
yapılan bir açık artırma sırasında James Osborn
tarafından ortaya çıkarıldı. Halen, Oxford'da,
Bodleian Kütüphanesi'ndedir.
İLK AEROSOL KUTUSU
Bir sıvı ya da gazın iç basıncın etkisiyle bir teneke
kutudan dışarı püskürtülebileceği düşüncesi,
ilk kez 1926 yılında Norveçli Erik
Rotheim tarafından geliştirildi. Ancak, bu teori,
uzun süre uygulamaya konulamadı. Nihayet
1941 yılında, iki Amerikalı, L. I>.
Goodhue ve W.N. Sullivan, karbondioksit
yardımıyla püsküren, böcek öldürücü bir aerosol
yaparak pazarladılar. 1950'lerden itibaren
çok geniş bir kullanım alanı bulan bu
teknik, mobilya cilalarında, hava temizleyicilerde,
hatta tutkallarda bile kullanılmaktadır.
ALKOLÜN İLK BULUNUŞU
Alkol, en eski ve en çok kullanılan kimyasal
maddelerden biridir. Alkolün ilk kez, tarih öncesi
insanlar tarafından, mayalanma yoluyla
doğal alkol oluşturmuş meyve ve sebzelerin
yenmesiyle bir tesadüf sonucu bulunduğu sanılıyor.
İnsanoğlu, onun gerçek özelliklerini
kavradıktan sonra, ilaç sanayiinden endüstriye,
çeşitli bilimlerden sosyal festivallere kadar
birçok konuda, alkol, insan yaşamının vazgeçilmez
unsurlarından biri haline geldi.
İlk biranın, İ.Ö. 8000-6000 yılları arasında
Mezopotamya'da yapıldığı biliniyor. O dönemde
insanlar, arpanın mayalanmasını sağlıyorlar,
sonra da sıcak suyla karıştırarak içiyorlardı.
Bira gibi, şarabın bulunması da, çok
eski yıllara dayanır.
Saf alkolün ilk damıtılması ise, İ.S. 1100
http://groups.google.com/group/merakediyorum
yıllarına rastlar. O tarihte, İtalyanlar, şarabı
ya da birayı belirli bir sıcaklığa kadar kaynatarak
buhar haline dönüşen alkolü damıtarak,
saf alkol elde etmeyi öğrenmişlerdi. Bu yöntem,
15. yüzyıldan itibaren Asya ve Batı Avrupa'ya
yayıldı. Sarhoşluk ise, alkolün insan
vücuduna girdiği ilk günden bu yana, bir toplumsal
sorun oldu.
İLK HAVALANDIRMA
19. yüzyılın sonlarında havayı serinletmek için
kullanılan tek yöntem, belli bir mekândaki havayı
buzun üzerinden geçirmekti. Bu yöntemle,
New York'taki ünlü "Madison Square
Garden" salonlarını soğutmak için her akşam,
dört ton buz kullanılıyordu.
Gerçek anlamda ilk havalandırma aygıtı,
"Air-Condition"m patenti, 1902 yılında Willis
H. Carrier adındaki Amerikalı tarafından
alındı. Bu aygıt, giren havayı suyla doyuruyor,
böylece bir yandan havanın ısısını denetlerken,
bir yandan da nemliliği belirli bir
düzeyde tutuyordu. Dört yıl sonra, Stuart
Crawer adlı Amerikalı, bu aygıta bir de toz
filtresi takmayı akıl etti.
İLK CEBİR PROBLEMİ
İ.Ö. 1700 yılından kalma bir Mısır papirüsünün
üzerinde, Ahmes adlı bir yazar tarafından
yazıldığı anlaşılan şu satırlar vardı: "Bir
uzunluk, kendisinin yedide biri kadar bir başka
uzunlukla toplandığında ortaya çıkan sonuç
19 olduğuna göre, acaba bu uzunluğun
kendisi ne kadardır?"
Ahmes adlı yazar, aynı papirüsün üzerinde,
sorunun çözümünü rakamlarla değil, belirli
birtakım sembollerle yapıyordu. Bu
örnek, bugün bilinen cebir kavramının ilk örneğidir.
İLK ANTİSEPTİK
Mikrop öldürücü olarak kullanılan antiseptiklerin
bulunmasından önce, ameliyat salonları,
hasta için bir umut ışığı olduğu kadar, çok
büyük tehlikelerle dolu bir yerdi. Zira, ameliyat
için vücudun açılan yerlerine, mikroplar
kolayca girebiliyorlardı. 1865 yılında Glaskow'da
Joseph Lister adlı cerrah tarafından
geliştirilen mikrop öldürücülerin, ameliyatta
ilk kez kullanılmaya başlanması ile, bu sorun
büyük ölçüde ortadan kalktı ve tıp biliminde
yeni bir çığır açıldı.
1867 yılında, Doktor Lister'in eski şefi Sir
John Erichsen, "Karın boşluğu, göğüs ve beyin,
başarılı bir ameliyat için insanoğluna sonsuza
dek kapalı kalacaktır" diyordu. Oysa
Lister'in buluşu antiseptikler ve daha sonra
anesteziklerin de devreye girmesiyle, Sir Erichsen'in
bu iddiası, çok kısa sürede geçersiz kalacaktı.
Doktor Lister'in Glaskow'da 1864-
1866 yılları arasında yaptığı ameliyatlarda,
ölüm oram yüzde 45 iken, 1867-1869 yılları
arasındaki ameliyatlarda, mikrop öldürücüler
sayesinde bu oran yüzde 15'e düştü.
İLK METALLER VE ALAŞIM
İnsanlar tarafından kullanılan ilk metaller, altın
ve bakırdır. (Î.Ö. 4000). İlk "alaşım" ise,
bir rastlantı sonucu İ.Ö. 3500 yılında Mezopotamyalılar
tarafından bulundu. Bakır ve tenekenin
karışımı olan bu alaşıma, "bronz"
adı verildi ve söz konusu buluşla birlikte, insanlık
tarihinde "Bronz Çağı" başlamış oldu.
İLK SU KEMERİ
İ.Ö. 703 yılında, Asur Kralı Sennacherib, başkent
Ninova'ya fazladan su getirilmesini sağlamak
için bir su kemeri yapılmasını emretti.
30 mil uzunluğundaki bu kemer, Jerwan Wadisi'nde,
9 metre yüksekliğinde, 21 metre genişliğinde
ve 262 metre uzunluğunda bir
köprünün üzerinden geçiyordu. Bu köprünün
yapımında, 2 milyon tuğla kullanıldı.
İLK BEBEK KUVÖZÜ
Normal süresinden önce doğan ve tıp dilinde
"prematüre" denilen bebeklerin derhal içine
alınması gereken "kuvöz" adı verilen aygıt,
ilk kez 1891 yılında Fransa'nın Nice kentinde
Dr. Alexandre Lion tarafından geliştirildi. Bu
kuvözün havası bir vantilatör yardımıyla sürekli
temizleniyor, ısısı da bir termostat aracılığıyla
sürekli denetim altında tutuluyordu.
Dr. Lion, bu buluşun başarılı sonuç verdiğini
görünce, Nice'de erken doğan çocuklar için
bir bakım merkezi kurdu. Bu merkezi, Bordeaux,
Marseilles, Lyons ve Paris'te kurulan
benzerleri izledi. Nice'deki klinik, bir yandan
yardım dernekleri tarafından sağlanan katkılar,
bir yandan da belediyenin yardımları sayesinde
ücretsiz hizmet veriyordu. Paris'teki
klinik ise, hemşire ücreti de dahil olmak üzere,
bir aylık hizmet için 60 frank alıyordu ki,
29
http://groups.google.com/group/merakediyorum
bu fatura birçok ana-baba tarafından kolayca
ödenebilecek düzeydeydi.
Dr. Lion, çalışmalarının ilk üç yılında prematüre
185 çocuktan 137'sini kurtarmak gibi
hiç de küçümsenemeyecek bir başarıya imzasını
attı. Çünkü, doktorun bu buluşu olmasaydı,
bebeklerin hepsi ölecekti. Doğal
besinlerle beslenemeyecek kadar zayıf olan bebekler,
süt-hemşirelerin göğüslerinden uzanan
tüplerin burunlarına takılması yöntemiyle besleniyorlardı.
Dr. Lion'un kliniklerini gezen bir
İngiliz gazetecinin belirttiğine göre, bu işlem
sırasında zenci hemşireler beyaz bebekleri, beyaz
hemşireler de siyah bebekleri doyuruyorlardı.
İLK TAKMA UZUV
İlk yapay uzuvlara, Yunan tarihçisi Heredot'
un İ.Ö. 5. yüzyılda yazdığı kitaplarda rastlarız.
Ancak, buradaki takma uzuvlar, el yerine
takılan demir kanca ya da kedi veya köpek
ayağıdır.
Hareketli parmaklara sahip eller ya da
omuzdan devinebilen kollar ise, ilk kez 16.
yüzyılda yapılmaya başlandı. Fransız Ordusu
cerrahlarından Ambroise Pare'nin, bu yapay
uzuvların gelişimine büyük katkısı oldu.
İLK YAPAY BAHARAT
Yapay olarak elde edilen ilk baharat., "vanilya"
dır. 1874 yılında, Almanya'da Dr. William
Haarman ve Prof. Ferdinand Tiemann
adlı iki kimyager, sentetik olarak vanilya elde
etmeyi başardılar. İki yıl sonra, yine bir
kimyacı olan Karl Reimer, Haarman'ın çalışmalarına
katıldı ve bu ikili, yapay olarak doğal
vanilyanın tam tadını veren bir madde
üretti. Bu ilk yapay vanilya, doğal vanilyayı
yeterince sağlayamayan Alman çikolata yapımcıları
tarafından ilk kez kullanıldı.
1870'lerde de İngiltere'de akide şekeri yapımcıları,
çeşitli meyvelerin tatlarını veren sentetik
maddeler üretmeyi başardılar.
İLK BALTA
Günümüzden 250 bin yıl önce, modern insanın
ataları sayılan Homoerectus olarak isimlendirilen
insanlar, Afrika, Asya ve
Avrupa'da taşlara biçim verecek baltalar yapıyorlardı.
Bunlar, sapsız olmalarına karşın,
üçgen biçiminde yontulduklarından kolaylıkla
elde tutulabiliyordu. Üçgenin bir noktası oldukça
sivri, bir kenarı ise bıçak ağzı gibiydi.
30
Bu basit aygıt, hayvanların derilerinin yüzülmesinde,
etlerinin kesiminde, odun kesmede
ve kazı işlerinde kullanıldığı gibi, silah olarak
da önemli bir işleve sahipti. Baltalara, İ.Ö. 35
bin yılından itibaren sap takıldı.
İLK GÜZEL BEBEK YARIŞMASI
Bugün, dünyanın çeşitli kentlerinde düzenlenen
güzel bebek yarışmalarının ilki, 14 Ekim
1854 tarihinde, ABD'de, Ohio eyaletinin
Springfield kentinde yapıldı. Bu yarışmaya,
127 bebek katıldı. Adaylar arasında, beş aylık
olmasına rağmen ağırlığı 14 kiloyu bulan
bir bebekle anne ve babasının on yedinci yavrusu
olan bir bebek de vardı. Birinciliği 10 aylık
William Rowner kazandı. Bu şirin oğlan
çocuğu, gümüş bir plaket ile ödüllendirildi.
Ancak, yarışmada jüri üyelerinden birisinin
bebeklerle ilgili bir görüşü, ana-babaların
uzun süre çocuklarını bu tür yarışmalara sokmasını
engelledi. En güzel bebeği seçmekle görevli
olan bu jüri üyesinin, minik çocuklarla
ilgili görüş şöyleydi: "Bebekler, bir ucunda
bitmez tükenmez gürültüler, öteki ucunda da
büyük bir sorumsuzluk örneği olan koskoca
bir kanaldır."
İLK BALE
Hareket, söz ve şarkı urlarını içeren ilk bale,
John Weaver'm "The Lovers of Mars and
Venüs" (Mars ve Venüs'ün Aşkları" adlı balesidir.
İlk kez 2 Mart 1717 günü Kraliyet Tiyatrosu'nda
sahnelendi. Mars rolünde Louis
Dupre, Venüs rolünde ise Bayan Santlow oynadılar.
Vulcan rolünü de bizzat Weaver canlandırdı.
Müzik, iki ayrı besteci tarafından
bestelenmişti. Richard Fairbank, dans müziklerini
hazırlamış, Kraliyet Orkestrası'ndan
Henry Symonds ise senfonilerin sorumluluğunu
üstlenmişti. Tiyatronun yöneticisi Colley
Cibber, prodüksiyon giderleri konusunda alabildiğine
cimri davranmıştı. Çünkü, bu tür yeni
eğlence tarzının ne gibi bir sonuç vereceğini
kestiremiyordu. Ancak, halkın ilgisi, beklenenin
de üstüne çıktı. Sonuçtan yeterince memnun
olmayan tek kişi, balenin yazarı Weaver'
in kendisiydi. Seyircilere göre daha gelişmiş bir
beğenisi olduğunu öne sürüyor, bu nedenle de
dansçıların performanslarından memnun olmuyordu.
Dansçılar da Weaver'in "avantgarde"
koreografisini yeterince özümleyememişlerdi
doğrusu. Weaver, anılarında, "İtiraf
etmeliyim ki" diyordu, "Dansları düzenlerken,
modern eğilime daha çok kaydım."
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Nefes alış: Hava tüpünün birincil kapağı, ağızlığın iç odasına
basıncı azaltılmış hava gönderir. Soluk alınırken, dış odasına
deniz suyu dolar. Bu suyun basıncı, ağızlığın iç odasına
giden havanın basıncını düşürür ve vücuda en uygun miktarda
hava gitmesi, böylece sağlanmış olur.
Nefes veriş: Ağızlığın iç ve dış odacıklarındaki basınç aynı
olduğunda ağızlıktaki hava uyarlayıcı kapak kapanır ve daha
fazla hava gelmez. Dalgıç, bu arada nefesini verir ve kullanılmış
hava, kapak aracılığıyla denize aktarılır. Bu arada düşen
basınç nedeniyle hava tüpüne bağlı birincil kapak açılır
ve yemden soluk almak için gerekli olan hava ağızlığa gelir.
İLK SUALTI SOLUNUM AYGITI
Dünyada sualtı solunum cihazları, ilk kez
İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'da, kaptan
Jacques Cousteau tarafından geliştirildi.
Cousteau, Fransız Donanması'nda görev
yaparken, sualtında uzun süre kalabilmenin
çarelerini araştırıyordu. Sualtında, her on metrede,
basınç bir atmosfer yükseliyordu. Her-
Su, ağızlığın ön kısmındaki
diyaframa yapağı basınçla
ağıza giren hava
basıncını düzenler
Uygun basınçtaki hava,
ağızlığın iç kısmından ağıyı ulaşır.
hangi bir derinlikte, ciğerlerin içindeki ve
dışındaki basınç, birbirine denk olmazsa, dalgıcı
ölümcül tehlikeler bekliyor demekti.
1942 yılında Cousteau, mühendis arkadaşı
Emile Gagnan'la birlikte yeni bir yöntem geliştirdi.
Bu yöntemle, suyun derinliği de hesap
edilerek, dalgıcın istemine göre, otomatik olarak
ciğerlere hava pompalanıyordu. Aygıt,
son derece basitti ve sudaki ağırlığı, yok denecek
kadar azdı. Savaş sona ermeden önce,
bu aygıtı kullanan kurbağa adamlar, düşman
gemilerine büyük zararlar verdiler. Günümüzdeki
sualtı solunum aygıtları, askeri, ticari ve
sportif amaçlarla geniş ölçüde kullanılmaktadır.
31
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Weaver, baleyi operadan ayıran ve bir sanat
biçimi olarak bağımsızlığa kavuşturan ilk
sanatçıdır.
Kıta Avrupası'nda sahnelenen ilk "ballet
d'action" ise, Marie Salle'in "Pygmalion" adlı
yapıtıdır. İlk kez 1734 yılı Ocak ayında Covent
Garden'de seyirci karşısına çıktı ve aynı
yıl Paris'te François Riccobini tarafından
Theâtre-Italien'de yinelendi. Bale, Fransa'dan
Rusya'ya geçti ve bu ülkede, 1751 yılında bale
üstadı Lande yönetiminde İmparatorluk Tiyatro
Okulu kuruldu. Bu verimli kaynakta
klasik formunu bulan bale, 1911 yılında doğum
yeri olan İngiltere'ye Diyagilev topluluğu
ile geri döndü.
BALE PABUCU KULLANAN
İLK KOREOGRAF
Bir balede özel pabuç kullanan ilk koreograf,
Charles Didelot'dur. Didelot, 1796 yılında
Kraliyet Tiyatrosu'nda "Zephyr et Flore" adlı
balesini sergilerken, balerinlere ve baletlere
ayak uçlannda yeterince yükselebilmeleri için
özel mekanizmalı pabuçlar giydirdi. Didelot'-
nun "Zephyr et Flore" adlı balesi, aynı zamanda
erkek dansçının partnerini
havalandırması ve bu hareketin iki dansçı arasında
bir iletişim aracı olmasından ilk örnektir.
İLK BALE ETEĞİ
İlk bale eteğini, 12 Mart 1832'de Paris Operası'nda
galası yapılan Filippo Taglioni'nin
"La Sylphide" adlı balesi için A.E. Chalon
çizdi. Bazı bale otoritelerine göre, bu eteği hazırlayan
ressam, Eugene Lami'dir. Bale, aynı
yıl 26 Temmuz'da Covent Garden'da yinelendi.
Her iki yapımda da başbalerin Marie Taglioni
ve öteki balerinalar, beyaz muslinden
yapılan bu özel etekleri giydiler. Bu giysilerin
etek boyları, baldırın ortasına kadardı; kollar
ise tamamen çıplaktı. Bu ilk bale eteği,
ufak-tefek birtakım değişiklikler geçirmesine
rağmen günümüz romantik balesinin standart
giysisi olma özelliğini kazandı. James Laver
adlı ale uzmanına göre, bu ilk bale giysisi,
1830'ların moda eteklerinin biraz "tiyatrosallaştırılmiş"
haliydi.
Çember etekli ilk bale giysisi ise, 1885 yılında
St. Petersburg'da Kraliyet Tiyatrosu'nda
"La Fille du Pharaon" adlı balede, İtalyan
balerina Virginia Zucchi tarafından giyildi
32
BİR PARLAMENTODA YAPILAN
İLK SEÇİM
Bir parlamento içinde yapılan ilk oylama,
1859'da, Avustralya'daki Victoria Kolonisi
Yasama Konseyi'nde yapıldı.
İLK TÜKENMEZ KALEM
Günümüzde hemen herkes tarafından kullanılan
tükenmez kalem, ilk kez 1938 yılında
Macar heykeltıraş ve gazeteci Lasalo Biro tarafından
bulundu. Biro, o yıllarda Budapeşte'de
hükümet tarafından finanse edilen bir
dergi çıkarıyordu. Bir gün, derginin basıldığı
matbaaya gittiğinde, çabuk kuruyan mürekkeplerin
sağlayacağı yararları düşündü ve ilk
tükenmez kalem prototipini geliştirdi. Biro, bu
keşfi üzerinde daha çok çalışmak istiyordu,
ama ülkesinde Nazi baskılarının tırmanması
sonucu Paris'e kaçtı. Oradan da 1940 yılında
Arjantin'e gitti. Lasalo Biro, tükenmez kalemi
bir türlü kafasından çıkaramıyordu. En sonunda
çalışmalarının sonucunu aldı ve 10
Haziran 1943'te "mürekkep damlatmayan"
bir kalemin patentini kendi adına tescil ettirdi.
O sırada, Henry Martin adında bir İngiliz,
hükümeti adına bazı çalışmalar yapmak
üzere Arjantin'e gelmişti. Martin, bir rastlantı
sonucu Biro ile karşılaştı ve buluşuna hayran
kaldı. Çünkü, büyük yüksekliklerde çeşitli hesaplar
yapmak zorunda kalan havacıların dolmakalem
kullanırken ne denli sıkıntılarla karşı
karşıya kaldıklarını biliyordu. Bu yeni kalem,
bu sıkıntıların sonu demekti. Çünkü, çeşitli
yüksekliklerde, hava basıncının değişiminden
etkilenmesi söz konusu değildi. Derhal kalemin
İngiltere haklarını satın aldı ve Reading
yakınlarındaki terk edilmiş bir hangarda, İngiliz
Hava Kuvvetleri için tükenmez kalem
yapmaya başladı. Yanında çalışan 17 kız, ilk
bir yıl içinde 30 bin kalem üretmeyi başardılar
ve bunların hepsi satıldı.
Biro patenti altında halka satışı yapılan ilk
tükenmez kalemler ise, 1945 yılı başlarında
Buenos Aires'te Eterpen şirketi tarafından piyasaya
çıkarıldı. Bir Birleşik Amerikalı işadamı
da, bu "büyük buluş"un ABD'ye
aktarılması için faaliyete girişti.
"Su altında yazabilen ilk kalem" olarak
reklam edilen tükenmezler, ABD'de umulanın
da ötesinde bir ilgi gördü. 29 Ekim 1945
günü New York'ta Gimbel's mağazalarında
tanesi 12.5 dolardan satışa çıkarıldı ve akşama
kadar tam 10 bin adet satıldı.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Tükenmez kalemlerin son derece yaygın
bir biçimde kullanılması ise 1958 yılında Bic
firması tarafından üretilmesiyle gerçekleşti.
Bir yıl içinde İngiltere'de 53 milyon Bic tükenmez
satıldı. Bu, ülkede kadın, erkek ve çocuk,
herkesin bir tükenmez sahibi olması demekti.
İLK DİKENLİ TEL
İlk dikenli telin patenti, 25 Haziran
1867'de ABD'nin Ohio eyaletinde Lucien
B.Smith tarafından alındı. Bu telin üzerine
tahta plakalar takılmış, bu plakaların üzerine
de olta şeklinde kancalar monte edilmişti.
Ancak bu ilk "dikenli tel"in herhangi bir parçasına
daha sonra rastlanmadığından, patenti
alınmasına rağmen üretilip üretilmediği bilinemiyor.
Ertesi yıl patent alan M.Kelly ise,
birbiri üzerine bükülmüş iki telin kıvrımları
arasına yerleştirdiği oltalarla gerçek anlamda
ilk dikenli teli yapmış oldu. "Gerçek anlamda
koruyucu" olarak reklamı yapılan bu dikenli
tele, ABD'nin bazı yörelerinde hâlâ rastlamak
mümkündür. Sığır çiftliklerinde, hayvanları
belirli bir yerde tutabilmek için yeterince
kereste bulamayan ve bu yüzden çeşitli
zorluklarla karşı karşıya kalan Batı'da, dikenli
telin bulunuşu gerçek anlamda bir "devrim"
oldu.
Dikenli tel koleksiyonculuğu, Avrupa'da
henüz pek yaygın olmamakla birlikte, ABD'-
nin güneybatı eyaletlerinde oldukça geçerli bir
uğraştır. Çeşitli dönemlerde yapılmış çeşitli biçimlerdeki
dikenli telleri toplamak, kovboyların
torunları olan Amerikalılar için ayrı bir
zevktir. Bugün bazı koleksiyoncuların elinde
1500'ü aşkın türde dikenli tel olduğu biliniyor
ve bu teller zaman zaman açık artırmalarda;
yarım metresi yaklaşık 40 bin liradan alıcı bulabiliyor.
DİKENLİ TELİN SAVUNMADA
İLK KULLANILIŞI
Dikenli tel savunma amacıyla ilk kez 1898
yılında Küba'da, Amerikalılarla İspanyollar
arasındaki savaşta, Amerika Birleşik Devletleri
ordusu tarafından kullanıldı.
ULUSLARARASI İLK GÜZELLİK
YARIŞMASI
Uluslararası nitelikteki ilk güzellik yarışması,
14 Ağustos 1908 günü İngiltere'nin Folkestone
kentinde, Pier hipodromunda yapıldı.
Yarışmaya altı İngiliz adayın yanı sıra, üç
Fransız, bir İrlandalı, bir Avusturyalı, bir
Amerikalı ve "Boulogne'dan gelen birkaç balıkçı
kız" katılıyordu. Son grup, ön elemelerden
geçmediği için, öteki üç Fransız gibi resmen
aday değildi. Yarışmayı izlemeye gelen
her seyirciye 4 sterling karşılığında üç oy pusulası
verildi. Böylece, güzelleri halk değerlendirmiş
olacaktı. Kraliçelik tacını ve birincilik
ödülü olan Spencer marka piyanoyu, bir dükkâncının
kızı olan 18 yaşındaki İngiliz dilberi
Nellie Jarman kazandı. Ertesi gün Folkestone
Herald gazetesinde yer alan yarışmayla ilgili
bir yorumda ise, seyircilerin kendi ülkelerinden
birine oy vermekle "açık biçimde
tarafgirlik" yaptıkları öne sürüldü.
MAYOYLA YAPILAN İLK
GÜZELLİK YARIŞMASI
Güzellerin günlük giysiler yerine mayo giyerek
yarıştıkları ilk güzellik yarışması, 7 Eylül
1921 günü ABD'de, Atlantic City'de yapılan
"Miss America" yarışmasıydı. Bu, aynı
zamanda ilk kez bir ülkenin adıyla anılan ve
daha sonra gelenek haline gelen bir yarışma
oldu. "Miss Amerika" adının isim babası, Atlantic
City Press gazetesi muhabirlerinden
Herb Test idi. Yarışmanın birincisi olarak
"Miss America" unvanını alan 15 yaşındaki
Margaret Gorman, elemelere Miss Washington
unvanıyla katılmıştı ve henüz ortaokul öğrencisiydi.
Enfes bir sarışın olan Bayan Gorman,
75-63-80'lik vücut ölçüleriyle bütün izleyicilerin
soluklarını kesti ve 1.53'lük boyuyla
da bugüne kadar "Bayan Amerika" unvanını
alan en kısa boylu güzel oldu.
İLK DÜNYA GÜZELLİK KRALİÇESİ
YARIŞMASI
Dünya Güzellik Kraliçesi yarışması ilk kez
1951 yılında Mecca Ltd. Halkla İlişkiler Direktörü
Eric Morley tarafından düzenlendi. O
yıl, Morley'in patronları, kendisinden Londra
Festivali'ne uluslararası bir yenilik getirmesini
istemişlerdi. Morley de uzun uzun düşündükten
sonra, bu tür bir yarışmanın gerçekten
ses getireceğine inandı ve bu düşüncesini
gerçekleştirmek için kolları sıvadı. 19 Nisan
günü, Strand Lisesi Bale Salonu'nda yapılan
finale yalnız beşi denizaşırı ülkelerden gelen
30 aday katıldı.
Bu yarışmanın bir başka özelliği de, bütün
yarışmacıların o dönemde İngiltere için
çok yeni bir olgu olan bikini ile podyuma çıkmalarıydı.
Sonuçta 1000 sterlinglik birincilik
ödülünü ve Dünya Güzellik Kraliçesi tacını
Stocholmlü bir polisin kızı olan 22 yaşındaki
İsveç güzeli Kiki Kaakonson kazandı.
33
http://groups.google.com/group/merakediyorum
1888 yılında, Belçika'da yapılan ilk güzellik yarışmasında, adaylar büyük bir gizlilik içinde finalin yapılacağı salona getirildiler.
Bu ilk yarışmada, kraliçelik tacını, fotoğrafta görülmeyen bir zenci kazandı.
İLK GÜZELLİK YARIŞMASI
Bilinen ilk güzellik yarışması, 19 Eylül
1888'de, Belçika'nın Spa kentinde "Concours
de Beatue" adı altında yapıldı. Yarışmayla ilgili
duyuru üzerine 350 aday, ilk elemeyi kazanmak
umuduyla jüriye fotoğraflarını gönderdi.
Jüri üyeleri, oldukça tartışmalı geçentoplantılardan
sonra, bunlardan 21'ini finale
katılmaya layık gördü. Yarışma, tam bir gizlilik
içinde yapılıyordu ve jüri üyeleri güzelleri
adeta gözlerinden kıskanıyorlardı. Bir İskandinav
gazetesi, "Halkın kraliçe adaylarını
görmesine kesinlikle izin verilmiyor" diye
yazdı. "Toplu olarak yarışma saatini özel bir
binada bekleyen güzeller, finalin yapılacağı salona
her tarafı sımsıkı kapatılmış özel arabalarla
getirildiler."
Nihayet jüri, kraliçe adaylarını teker teker
inceledi ve 5 bin franklık birincilik ödülüne,
Guadeloupe'dan 18 yaşındaki Bertha Soucaret'i
layık gördü.
Aynı İskandinav gazetesi, yarışmadan birkaç
gün sonra şu haberi veriyordu:
"Aldığımız son bilgilere göre Bayan Soucaret,
yakın bir gelecekte sahneye çıkacakmış.
Eh, sesi belki yeterli olmayabilir, ama günümüzde
güzellik her kapıyı açıyor."
İLK BİSİKLET YAPIMCISI
İlk bisiklet yapımcısı, Paris'teki Cite Godot
de Mauroy'un ustabaşısı Pierre Michaux'-
dur. Bu endüstrinin temelinin nasıl atıldığı,
Michaux'nun oğlu Henri tarafından 1893 yılında
Le Velo'ya yazılan bir mektupta şöyle
anlatılır:
"1861 yılının Mart ayıydı,.. Parisli şapka
imalatçısı Mösyö Brunel, ön tekerini onart-
34
mak üzere Velocifere'ini (hobi-at) babama getirdi.
Aynı akşam 19 yaşındaki erkek kardeşim
Ernest, bu aracı alarak Montaigne Caddesi'nde
dolaşmaya çıktı. Eve döndüğünde,
babama, 'Dengemi sağlamakta pek güçlük
çekmiyorum. Ancak, yeterli hızı sağladıktan
sonra yere çarpmamaları için bacaklarımı havada
tutmak bayağı yorucu oluyor' dedi. 'O
zaman' dedi babam, 'Tekerin ön çatalının iki
tarafına birer destek koy. Hızlanıp dengeni
sağladıktan sonra ayaklarını bu destek üzerihttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
BİNMESİ HAYLİ ZORDU
1870 yılında James Starley tarafından geliştirilen bisikletlerin
ön tekerlekleri, arka tekerleklerine oranla çok büyüktü.
Sürücünün ön tekerleğin üzerine oturması gerekiyordu. Üzerinde
denge sağlamak, oldukça zordu ve bu nedenle düşme
vakalarına çok sık rastlanıyordu.
BÜTÜNÜYLE METALDEN
YAPILAN İLK HAFİF BİSİKLET
Bu tür bir bisikletin patenti ilk kez 1870
yılında Coventry Makinists Co. adlı İngiliz şirketinde
görevli James Starley ve WilIiam'HiIIman
tarafından alındı. Bu bisikletin bir özelliği
de, ilk kez tekerleklerinde tel kullanılmasıydı.
Araçlarını tanıtabilmek için Starley ve
Hillman, hiç durmadan 154 km. yol alarak bir
günde Londra'dan Coventry'ye gittiler ve Katedralin
çanı tam gece yarısını vururken, Starley'in
evine geldiler. 1871 yılında bu bisiklet
vitessiz olarak sekiz şilinge, vitesli olarak da
12 şilinge piyasaya sunuldu.
35
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK BİSİKLET
Bisiklet ilk kez 1839 yılında İngiltere'nin
Dumfries yöresinde, Courthill kasabası demircilerinden
Kirkpatrick Macmillan tarafından
yapıldı. Yaklaşık 27 kilo ağırlığındaki araç,
tahta bir iskeletten oluşuyordu. Ön tarafına
bir at başı geçirilmişti. Demir tekerleklerinden
öndekinin çapı 80 cm, arkadakininki ise 105
cm idi. Pedallar, kranklar aracılığıyla arka tekere
bağlanmıştı ve ayakların ileri geri hareketleriyle
devinim kazanıyordu. Ne var ki,
Macmillan, büyük bir endüstrinin kurucusu
olduğundan habersizdi. Onun tek düşüncesi,
Courthill ile Dumfries arasındaki 22 kilometrelik
yolu rahatlıkla ve daha az yorularak gidip
gelmesine yarayacak bir araç geliştirmekti.
1842 yılında, bir iş için Glascow'a gitti ve
bu arada yine hiç farkında olmadan ilk uzun
mesafe bisiklet rekorunu kırdı. 10 Haziran
1839 tarihli Glascow Herald gazetesi, 64 kilometrelik
bir yolculuk sonrası Glascow'a gel-
"diğinde Macmillan'ın "şeytan icadını" seyretmek
üzere toplanan kalabalıktan bir çocuğa
çarparak durabildiğini yazdı. Polis, bu ilk bisiklet
kazası için Macmillan'ı beş şilin para
cezasına çarptırdı.
Birkaç gün sonra Macmillan'ın yeğeni
Mary Marchbank, dayısının yaptığı bisikletle
birkaç tur attı ve dünyada bisiklete binen ilk
kadın unvanını kazandı.
ULAŞIM VE EĞLENCE ARACI
1839 yılından itibaren insanların hizmetine giren bisiklet, günümüzde
de bir zevk ve ulaşım aracı olmaya devam ediyor.
ne yerleştirir ve dinlenirsin. Hatta daha iyisi,
bu desteği bir krankla tekere monte et. Böylelikle
ayaklarını dinlendirirken, ara sıra destekleri
hareket ettirirsin. O da krankı harekete
geçirir ve teker döner.'
Kardeşim, derhal babamın dediklerini uyguladı
ve böylece pedal sistemi gerçekleşmiş
oldu. Gerçi bu dahiyane fikir Pierre Michaux'ya
aitti ama, o fikri hayata geçiren ilk kişi,
oğlu Ernest oldu."
Böylece, pedallı bisiklet üretmek üzere
"La Compagnie Parisienne Ancien Maison
Michaux et Cie" adında bir firma kurulmuş
oluyordu. 1861 yılında iki modelin üretimi yapıldı.
Seri üretime ise bir sonraki yıl geçildi ve
o yıl içinde firma 142 adet bisiklet üretti.
36
İLK KADIN BİSİKLETİ
Kadınlar için yapılan ilk bisikletin patenti
1870 yılında Samuel Webb Thomas tarafından
alındı. Seri üretimi ise, 1874 yılında, Starley
ve Hillman tarafından kendi buluşları olan
bisiklet üzerinde yapılan birkaç değişiklikle
başlatıldı. Fakat bu bisikletin çok karmaşık bir
pedal sistemi vardı ve üzerinde denge sağlamak
hayli zordu. Üstelik bir düşme anında da
ciddi yaralanmalara yol açıyordu. Bu nedenle
fazla rağbet görmedi.
Arka tekerleğe zincirle bağlı pedallarla çalışan
basık gövdeli ilk kadın bisikleti ise, yeterince
güvenli olarak 1884 yılında H.J.Lawson
tarafından yapıldı.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK ZİNCİRLİ BİSİKLET
Bu tür bir bisiklet ilk kez 1873 yılında
H.J.Lawson tarafından gerçekleştirildi. Ertesi
yıl, Lawson, Brighton sokaklarında bisikletiyle
gezmeye başladı. Sussex Cücesi adlı bisikletin
ahşap cantlı tekerleklerinin çapı 58 cm
idi. 1879 yılında Lawson, buluşunu daha da
geliştirdi. Ancak, bu kez ön tekerin çapı, arka
tekere oranla yaklaşık iki kez daha büyüktü.
Bu bisiklet ilk kez 1880 yılı Şubat ayında
bir sergide kamuoyuna sunuldu ve aynı tarihte
satışına başlandı.
İLK BİKİNİ
Bugün bile birçok erkeğin gözdesi olan bikini
mayo ilk kez, 5 Haziran 1946 günü Paris'te
yapılan bir moda gösterisi sırasında, modaseverlerin
önünde sergilendi. Mayonun tasarımı,
Fransız Louis Reard'a aitti. İlk kez sergileyen
ise, Micheline Bernardi oldu. Bikininin
dünyaya lanse edilmesi, Amerikalıların
Pasifik'teki Bikini Atolü'nde bir atom denemesi
yapmalarından dört gün sonrasına rastlamıştı.
Bu nedenle, Bay Reard, yeni biçimlendirdiği
mayoya "çarpıcı" anlamında bikini
adını verdi. İlk yapılan bikini, pamuklu bir
kumaştandı ve üzerinde gazete deseni vardı.
Bu gazete deseninde resmi olan Bayan Bernardi,
öylesine büyük bir üne kavuştu ki, çok kısa
bir dönemde tam 50 bin hayranı, Bayan
Bernardi'ye mektup yazdı.
İLK PREZERVATİF
1551 yılından, ölüm tarihi olan 1562 yılına kadar
Padua Üniversitesi'nde Anatomi Kürsüsü
Başkanı olan Profesör Gabriel Fallopius,
ilk prezervatifin bulucusudur. Profesör Fallopius'un
prezervatifle ilgili ilk makalesi, 1564
yılında De Morbo Gallico'da yayınlandı. Fallopius'un
bulduğu koruyucu kılıf, 1100 erkek
üzerinde denenmişti ve ilk kullanıldığında birtakım
bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucu
amacını taşıyordu. Bu prezervatifin doğum
kontrol unsuru olduğu daha sonra tamamen
bir rastlantı sonucu ortaya çıktı. 1655 yılına
kadar prezervatifi kullananlar, yalnız ilişki
kurdukları kadınlardan bazı hastalıkları almama
amacını taşıyorlardı. O yıl bir Paris dergisi,
"L'ecole Des Filles" başlığı altında söz
konusu kılıfların, spermin kadın rahmine girmesini
engelleyici bir rol oynadıklarını da duyurdu.
Bu yazıdan sonra prezervatiflerin gebeliği
önleyici özellikleri ön plana çıktı.
17. yy'ın sonlarında Fransa'da prezervatiflerin
kullanımı bir hayli yaygınlaşmıştı, ama
genellikle, rahim içi koruyucu kılıflar daha
rağbetteydi. 1671 yılında, kızkardeşine bir
mektup yazan Bayan de Sevigne, söz konusu
prezervatifleri, "İlişkiden yeterince zevk almayı
engelleyen, ama bazı tehlikeleri de ortadan
kaldıran bir örümcek ağı" olarak tanımlıyordu.
KULLANILAN İLK PREZERVATİF
Prezervatifin bulunuşundan bu yana milyonlarcasının
kullanıldığı bir gerçektir. Ama
kullanıldığı bilinen en eski prezervatif, 1950'li
yıllarda İngiltere'de bir kır evinde bulundu. Bu
prezervatifin içinde bulunduğu sandık, 1800
yılından beri açılmamıştı, kullanıldığı her halinden
belliydi. Koyun karaciğerinden yapılan
bu prezervatif, kullanılmadan önce suda ıslatılması
gereken türdendi. Ünlü çapkın Casanova,
bu tür kılıfları, "İngiliz yağmurluğu"
diye tanımlar. Anılarında yazdığına göre, prezervatifler,
penisin üzerine geçirildikten sonra
uç kısımları pembe bir kurdeleyle düğümlenir.
1744 yılında bu tür prezervatifleri pazarlayan
Cundum Wahehouse firması, müşterilerine,
daha güvenli ilişki kurabilmeleri için
üst üste iki koruyucu takmalarını öneriyordu.
İlk lastik koruyucuların kullanılışına ilişkin
kayıtlara ancak 1888 yılından itibaren rastlıyoruz.
O yıl yayınlanan ve lastik ticaretiyle ilgilenenler
arasında dağıtılan bir dergi, üretimi,
çok saygın bir işkolunun yüzkarası olarak
okuyucularına takdim ediyordu.
İLK DOĞUM KONTROL HAPI
İlk doğum kontrol hapı, ABD'nin Massachussetts
eyaletinde, Shrewsbury kentinde biyolojik
araştırmalar yapan Worcester Vakfı
hesabına çalışan Dr. Gregory Pincus tarafından
geliştirildi. Dr. Pincus, 1950 yılında aile
planlamasına ilişkin çalışmalar yapmak üzere
vakfa davet edilmişti. Amacı, "zararsız, kesinlikle
güvenilebilir, basit, pratik, uygulaması
kolay ve hem karı, hem de koca tarafından
fiziksel doyumu engellemeyen bir koruyucu"
bulmaktı. Pincus ve yardımcısı Dr. John
Rock, ağız yoluyla alınabilecek böyle bir ilacı
insanlığın hizmetine sunabilmek için tam
beş yıl olağanüstü çalıştılar. Söz konusu ilaç
için yola çıktıkları ana maddeler, progestin ve
östrojendi. İlk klinik deneyler 1954 yılında yapıldı.
Dr. Pincus'un mucize hapıyla ilgili ilk geniş
çaplı deneme ise 1956 yılında Puerto Rico'da,
San Juan kentinde yapıldı. Bu deneme-
37
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ye 1308 kadın, gönüllü olarak katıldı. Bunlardan
811 tanesine Conovid adı verilen haptan,
497 kişiye de daha sonra geliştirilen Uvulen'-
den verildi. Üç yıl süren denemeleri tamamlayan
830 kadından yalnız 17'si gebe kaldı.
Serbest piyasada satılan ilk doğum kontrol
hapı ise, Enovid 10'dur. G.D.Searle Eczacılık
firması tarafından 18 Ağustos 1960 tarihinden
itibaren eczanelerde hanımların yararına
sunuldu.
İLK KAN NAKLİ
Bir insana yapılan ilk kan nakli, 12 Haziran
1667 günü, Montpellier Üniversitesi Felsefe
ve Matematik Profesörü ve 14. Louis'-
nin özel doktoru Profesör Jean-Baptiste
Denys tarafından gerçekleştirildi. O gün, Profesör
Denys'e 15 yaşında bir hasta getirilmişti.
Delikanlının çok yüksek ateşi vardı ve o günün
yöntemlerine göre, bu yüksek ateşi düşürebilmek
için kendisine tam 20 kez hacamat
yapılmış, yani kanı alınmıştı. Kan kaybını karşılayabilmek
için, Profesör Denys, hastasına
bir kuzudan alınan 250 gram kan verdi. Bu,
o günün bilimsel ortamına göre, çok tehlikeli
bir denemeydi. Ancak Profesör Denys'in notlarına
göre, hasta bu tehlikeli deneye "gülümseyerek"
yanıt verdi ve çok geçmeden sağlığına
kavuştu. Ne var ki, bu olumlu başlangıç,
sonraki denemelerde de aynı sevindirici
sonucu vermedi. İlk girişiminden başarılı sonuç
alan Profesör Denys, daha birçok hastasına,
hayvanlardan aldığı kam nakletti. Ama
bu hastaların tamamına yakın bir bölümü kısa
süre içinde öldü. Deney önce Fransa'da, daha
sonra da öteki ülkelerde yasaklandı.
INSANDAN İNSANA ILK
KAN NAKLI
Bir insandan bir başka insana kan nakletmeyi
ilk akıl eden ve bunu başaran kişi, döneminin
"dahi" doktoru 28 yaşındaki Thomas
Blundell'dir. Bu genç bilim adamı, 1818
yılı Eylül ayında Londra'daki Guy's Hospital'da
kendi buluşu olan ince bir şırınga aracılığıyla
değişik kişilerden aldığı taze kanı, ölmek
üzere olan bir hastasına aktardı. Ne var
ki, kan nakline ilişkin birtakım bilimsel sorunlar
bir yana, söz konusu hasta zaten ölümün
eşiğindeydi ve deneme doğal olarak başarısızlıkla
sonuçlandı. Ancak 10 yıl sonra Doktor
Blundell, sağlıklı insanlardan aldığı taze kanla
bir başka insanı yaşatmayı başardı ve bu konuda
tıp biliminde çığır açarak kendisinden
sonra gelecek meslektaşlarına öncülük etti.
38
KAN NAKLİYLE KURTULAN
İLK İNSAN
Kan nakli sayesinde bir hastanın hayatının
kurtarılmasına ilk kez 1825 yılında Londra'-
da tanık olundu. Dr. Doubleday, şiddetli bir
iç kanama geçiren bir kadın hastasına, başka
insanlardan aldığı yaklaşık 750 gram taze kanı
aktardı ve bu kadını kurtardı. İlk 200 gram
kanın verilmesinden sonra hasta, yatağında
doğruldu ve "Kendimi bir boğa kadar güçlü
hissediyorum" dedi. Aynı anda nabız 140'tan
104'e düşmüştü.
İyi denetlenebildiği takdirde kan naklinin
başarılı sonuç verebileceğini kanıtlayan bu ilk
denemeye karşın hâlâ aşılması gereken iki büyük
engel vardı. İlk kez 1900 yılında Viyanalı
doktor Karl Landsteimer, kan gruplarını belirledi.
Böylece doktorlar, hangi kişilerin kime
kan verebileceklerini öğrenmiş oldular. Bu
bilginin pratik olarak uygulanabilmesi için
aradan yıllar geçmesi gerekti. 1907 yılında
Norveçli Doktor Jansky, ilk kez kan gruplarını
bugün bilinen anlamıyla tam olarak ayırdı.
Ertesi yıl, New Yorklu Doktor Reuben Ottenberg,
bir insandan bir başkasına kan nakletmeden
önce, kan grubunun belirlenmesi gerektiğini
ve bunun nasıl yapılabileceğini gözler
önüne serdi.
Aşılması gereken bir başka sorun ise, pıhtılaşmaydı.
Bu sorun nedeniyle, daha önce
hayvanlardan alınan kanların verildiği bazı
hastalar, çok şanssız olmuş ve bir miktar kan
alabildikten sonra pıhtılaşma nedeniyle kendilerine
daha fazlası verilememişti. Bu sorun,
sodyum sitrat adı verilen bir kimyasal maddeyle
çözüldü ve kan, hastalara verilmek üzere
şişe içinde bu maddenin yardımıyla depolanabildi.
Bu yöntemin mucidi, Belçikalı Cerrah
A. Hustin'dir. Dr. Hustin, bulduğu yöntem
sayesinde ilk kez 27 Mart 1914 tarihinde Brüksel'deki
Saint-Jean Hastanesi'nde bir hastaya
şişeden kan aktarmayı başardı.
Her ne kadar bu kimyasal madde pıhtılaşmayı
önlüyorsa da, çözüm yalnız birkaç saatle
sınırlı kalıyordu. Bu sorunun üstesinden
de, 1917 yılında Batı Cephesi'nde Kanada askerleri
için çalışan Amerikalı Doktor Oswald
Robertson tarafından gelindi.
KAN VEREN İLK İNSANLAR
Gönüllü olarak kan veren ilk insanlar, 1921
yılında İngiltere'de Doktor P.L.OIiver'in çağrısına
"evet" diyen dört kişidir. İngiliz Kızılhaç'ının
Londra örgütünde görevli bu dört kişi,
King's College Hastanesi'nde kanlarını verhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
diler. Bu olaydan sonra, Londra'da kan vermek
isteyen gönüllüler için bir çizelge tutuldu.
Bu çizelge, daha sonraki yıllarda herhangi
bir hastaneden gelen kan isteğinin karşılanmasında
büyük ölçüde yardımcı oldu. 1924 yılında,
Londra'daki hastanelerden yalnız 26
kan talebi oldu. Bir yıl sonra ise bu çağrı, 5
bin 333'e ulaştı.
İLK KAN BANKASI
Bugün bilinen anlamıyla ilk kan bankası, 1931
yılında Moskova Acil Yardım Hastanesi'nde,
Profesör Sergey Yudin tarafından kuruldu.
"Kan Bankası" deyimi ise, 1937 yılında Chicago'daki
Cook County Hastanesi Kan Merkezi'ni
kuran Bernard Fantus tarafından kullanıldı
ve daha sonra deyim, dünya çapında
yerleşti.
DOĞUM ÖNCESİ İLK KAN NAKLİ
20 Eylül 1963 günü, Yeni Zelanda'da, Auckland
kentinde Ulusal Kadın Hastanesi'nde
dünyada ilk kez olarak Bayan E.McLeod'un
çocuğuna doğumdan hemen önce Profesör
George Green tarafından kan nakli yapıldı.
Benzer bir işlem, 1964 yılı Ağustos ayında İngiltere'de,
Lewisham Hastanesi'nde yinelendi.
CİLT ÜZERİNE GEÇİRİLEN İLK
KİTAP GÖMLEĞİ
Cilt üzerine kitabın tozlanmaması için geçirilen
ilk kitap gömleği, 1833 yılında yayınlanan
"The Keepsake" adlı kitap için kullanıldı.
Bu güderi tozluğun ön yüzünde kenar
süsleri arasında kırmızı renkte kitabın adı yazılıydı.
Arka yüzde ise, yayımcı Longman şirketinin
öbür kitaplarını tanıtan bir liste vardı.
Bu gömleğin orijinali 1934 yılında ünlü İngiliz
kitap koleksiyoncusu John Carter tarafından
bulundu. 1952 yılında Oxford'daki
Bodleian Kitaplığı'na aktarıldığı sırada kayboldu.
Başka bir örneğine ise rastlanılamadı.
İLK KİTAP KULÜBÜ
Üyelerine indirimli fiyatlarla kitap satan ilk kitap
kulübü, 1936 yılında Mayıs ayında hizmete
giren Maurice Thorez'in, "France Today and
the People's Front" adlı kulübüdür. 5 bin üyesi
olan bu kulübün fikir babası, faşizm, yoksulluk
ve savaşın tehlikelerine ilişkin yapıtları
ucuz ve kolay bir biçimde iletmeyi amaçlayan
Londralı yayınevi sahibi Victor Gollancz'dır.
Üyelere iletilecek kitapları seçmekle görevli
komite, John Strachey, Harold Laski ve bizzat
Gollancz tarafından oluşturuldu. Seçilen
her kitap, özel portakal renkli bir kap içinde
üyelere gönderildi. Kitapların normal satış fiyatları,
üyelerden istenen fiyatın üç ya da dört
katıydı ve bunların kaplan çok daha farklı
renklerdeydi.
Özel bir konuyla ilgilenen üyelerden ziyade
herkese açık ilk kitap kulübü ise, 1937 yılında
kurulan "Readers Union" (Okurlar Birliği)
adlı kulüptür. Bu kulüp, halen kendi türünde
en eski kuruluş olma özelliğini de taşımaktadır.
ÜZERİ RESİMLİ İLK KİTAP
GÖMLEĞİ
1860 yılında, Longman Yayınevi tarafından
yayınlanan Bunyan'ın "Pilgrim's
Progress" adlı kitabının üzerinde Charles
Bennett tarafından yapılmış bir resim vardı.
Aynı ressam, iç sayfalara da bazı resimler çizmişti.
Gerek "The Keepsake", gerekse "Pilgrim's
Progress" adlı kitapların gömlekleri, kitabı
tümüyle saracak nitelikteydi. Bugün bildiğimiz
anlamıyla ilk modern cilt ise (ön yüzünde
ve sırtında kitabın adı ile yazarın adı
yazılı, sayfaların açılma yerleri açıkta kalmış)
1861 yılında Blackwood Yayınevi'nce yayınlanan
ve Noel Paton tarafından yazılan "Poems
by a Painter" adlı kitapta kullanıldı.
ARKA KAPAKTA İLK TANITIM
YAZISI
New Yorklu iki yayınevi, Harperve Dodd
Mead, 1899 yılından itibaren yayınladıkları kitapların
arka kapaklarında kitabı tanıtıcı yazılara
yer verdiler. Bu tür kitapların ilk üç örneği,
Harper yayınlarından "Amiral George
Dewey" (yazan, John Barrett), Memnun
Sekreter" (J.K.Bangs) ve Dodd Mead yayınlarından
Janice Meredith'tir (P.L.Ford).
İLK ARMAĞAN KİTAPLAR
1932 yılında, İngiliz Ulusal Kitap Konseyi, insanların
sevdiklerine kitap armağan edebilmeleri
için bir kampanya başlattı. Yayınevlerinin
özel armağan ciltleri içinde hazırlanan bu kitaplar,
doğum günü ya da belirli nedenlerle bir
kimseye armağan edilebilecek biçimde, özel
39
http://groups.google.com/group/merakediyorum
formlarda paketleniyordu. Bu amaçla başlatılan
kampanya "Armağan benden, seçmek
sizden" sloganıyla bütün ülkeye duyuruldu.
Söz konusu kampanya uyarınca, herhangi bir
kimse, bir kitap armağanı kartı satın alarak
sevdiği kişiye veriyordu. Armağanı alan kişi
de, elindeki bu kartla kampanyaya katılan yayınevlerinden
herhangi birinden beğenisine göre
tercih ettiği özel kitabını alıyordu.
İLK MELON ŞAPKA
İlk melon şapka, 1849 yılında Londralı şapka
yapımcıları Thomas ve William Bowler
kardeşler tarafından üretildi. İmalatçı firmaya
siparişi Lock and Co. adlı mağaza tarafından,
William Coke adlı bir müşterinin isteği
üzerine verilmişti. Bay Coke, avlanmaya çıktığı
zaman, başını alçak dallardan korumak
üzere böyle bir şapkaya sahip olmayı düşünmüştü.
17 Aralık 1849'da yeni şapkasını denemek
üzere Londra'ya gitti. Şapkasını eline
aldı, sağına-soluna iyice baktı, sonra da başına
giyeceğine, yere fırlatıp üzerinde tepinmeye
başladı. Pek fazla deforme olmadığını görünce,
memnuniyetle şapkasını giydi ve 12 şillinglik
faturayı ödedi. İngiltere'de bugün de
faaliyetini sürdüren Lock mağazalarında bu
tür şapkalar, ilk müşterinin anısına, hâlâ Coke
şapkası olarak satılır.
İLK ÇOCUK KULÜBÜ
1872 yılı Ekim ayında, Londra'nın Kensington
semtinde Rahip Daniel Eisdale'in yöneticiliğinde
faaliyete geçen "Kıbrıslı Çocuklar
Kulübü", bilinen ilk çocuk kulübüdür. Kulübün
faaliyetlerine ilişkin olarak birkaç gün
sonra, "St. John's Parish Magazine" adlı dergide
şu satırlar yer aldı:
"Üç hafta önce faaliyete geçen bu kulübün
üyeleri, Beulah salonlarında perşembe ve
cuma günleri birer buçuk saat, cumartesi günleri
ise iki saat süreyle bir araya geliyorlar. Katılanların
sayısına bakılırsa, kulübe olan ilgi
çok büyük. Çocuklar çeşitli oyunlarla vakit
geçiriyorlar. Bu arada birkaç çocuk dostu tarafından
kulübe armağan edilen bilardo masası
da büyük ilgi görüyor. Biz uğradığımızda,
kulüpte 30 kadar üye vardı. Kendilerine
çay, kahve, tereyağlı ekmek dilimleri verildi.
Pazar okuluna ve gece derslerine devam eden
çocuklar için üyelik ücretsiz. Diğerleri ise her
gelişlerinde 1 şilling vermek zorundalar. Her
toplantıya iki bay nezaret ediyor ve çocuklar
arasında bir sorun çıkmıyor."
Bu kulüp, Birinci Dünya Savaşı'na kadar
varlığını sürdürdü.
40
İLK İZCİ HAREKETİ
İzcilik düşüncesinin doğuşu, 29 Haziran-9
Ağustos 1907 tarihleri arasında, Brownsea
Adası'nda, Tümgeneral Sir Robert Baden-
Powell yönetimindeki bir kampta doğdu. Bu
deneme kampına, 20 çocuk davet edilmişti.
Grubun 9 üyesi, Bourneouth ve Pool Çocuk
Tugayları'ndan gelmişlerdi. Diğerleri ise, General
Baden-Powell'ın dostlarının çocuklarıydı.
Grup, "Çulluklar", "Kuzgunlar",
"Kurtlar" ve "Boğalar" adlarını taşıyan dört
kümeye ayrıldı. Ağaç kesmek, gözlemler yapmak,
yüzmek, düğüm atmak, yemek pişirmek,
beden eğitimi yapmak, kürek çekmek,
yangın söndürmek, gece nöbeti gibi çeşitli alışkanlıklar
ve yetenekler kazanan grubun üyeleri,
belirli blir üniforma giymiyorlardı, ama
o dönemde hiç de yaygın olmamasına karşın,
General Baden-Powell bu "genç yetenekler"
e, kısa şortlar giydiriyordu. Şapkalarında
da pusulanın kuzey ucunu gösteren amblemler
vardı. Kamp süresince, karargâhta,
Mafeking Kuşatması sırasında kullanılan Birlik
Bayrağı dalgalandı.
16 Haziran 1908'den itibaren General
Baden-Powell'm bu konuda başlattığı yayınlar
üzerine, bu tür kamplara ilgi attı. Aslında
generalin amacı, ulusal bir gençlik örgütü kurmak
değil, Avrupa'nın çeşitli yörelerinde, kendisinin
bizzat yaşayarak kazandığı
deneyimleri, yeteneklerini geliştirmek isteyen
gençlere öğretmekti. Ama, gördüğü ilgi çok
büyük oldu. Özellikle orta ve ortanın altındaki
sosyal sınıflardan birçok çocuk, General
Baden-Powell'ın etkisiyle, kümeler halinde bir
araya geldiler ve onun yazdıklarını uygulamaya
başladılar.
Varlığına ilişkin somut kanıtlar bulunan
ilk izci birliği, Birinci Glascow İzci Birliği'dir.
26 Ocak 1908'de resmen kuruldu ve bu tarihi
taşıyan kuruluş sertifikasını onaylattı. Birliğin
temeli, 1907 yılı Eylül ayında Robert Young
tarafından atılmıştı. O tarihte, Glascowlu
çocuklar yaz kampında bir araya geldiler ve
dostluklarım perçinlediler. Çok geçmeden General
Baden-Powell, Yüzbaşı Young'u ziyaret
ederek, Bröwnsea kampında edinilen
deneyimleri aktardı ve çocukları nasıl yönlendirmesi
gerektiği konusunda kendisine yardımcı
oldu. Öğrencilerin de büyük ilgi
göstermesi üzerine grup, Birinci Glascow İzci
Birliği adını aldı ve dört kümeye ayrıldı. Kümelerden
her birine, kampa en çok öğrenci veren
dört okulun adları verildi.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulan izci
örgütleri, daha sonra bir uluslararası ortak kuhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
ruluşun çatısı altında birleştiler. 1964 yılında,
uluslararası izci hareketinin üye sayısı ilk kez
10 milyonun üzerine çıktı. Halen, dinsel birtakım
örgütlerin dışında, dünyanın en büyük
uluslararası gönüllü örgütüdür.
İLK RESMİ İZCİ BİRLİĞİ
1907 yılında, Robert Young'ın önderliğinde bir araya gelen
Glascowlu öğrenciler, bir yıl sonra resmen izci kümesi niteliği
kazandılar. 26 Ocak 1908 tarihinde, Birinci Glascow İzci
Birliği'nin kuruluşu, bu sertifika ile onaylandı.
41
http://groups.google.com/group/merakediyorum
BRİÇİN İLK ÇIKIŞI
Briç, büyük bir olasılıkla Türkiye'den dünyaya
yayılan bir oyundur. 1885 yılında, İstanbul'u
ziyaret eden İngiliz gezgini John
Collinson, burada öğrendiği kuralları, İngiltere'ye
döndükten sonra 1886 yılı Şubat ayında
bir kitap halinde yayınladı. Her ne kadar
Collinson bu kitaba Biritch ya da Rus Briçi
adını verdiyse de, oyunun Rus kökenli olduğunu
gösterir hiçbir belirti yoktur. Britich sözcüğü
ise, bilinen dillerden herhangi birinde
belirli bir anlam taşımaz.
1906 yılında briç üzerine bir başka kitap
yazan William Dalton ise, Collinson'un Türkiye'den
dönüşünden çok daha önce İngiltere'
de briç oynandığını öne sürer:
"Mr. Scramanga adlı Yunan asıllı bir beyefendiden
bir mektup aldım. Kendileri, söz
konusu oyunun 1870'lı yıllarda Manchester'-
de yaşayan Yunan kolonisi arasında oldukça
sık oynandığını belirtiyorlar. Mr. Scramanga'-
nın mektubundan anlaşıldığına göre, o dönemde
oynanan oyunla bugün bildiğimiz briç
kuralları arasında çok az fark var. Örneğin,
bir eldeki dört as bugün 100 puan olarak değerlendirilirken,
o zaman 80 puan olarak değerlendiriliyordu.'
'
Briçin İngiltere'de hızla yaygınlaşması ise,
1894 yılında başladı. O yıl Lord Brougham,
Kahire'de öğrendiği oyunu, Portland Kulübü'nde
lanse etti. Bunun üzerine briç, hızla
rağbet görmeye başladı. Ertesi yıl Haziran
ayında Turf ve Portland kulüplerinin üyelerinden
oluşan bir ortak komite, ilk resmi kuralları
belirlediler. ABD'de ise 1892 yılının
Nisan ayında, Paris'ten dönen Henry Barbey'-
in, orada öğrendiği oyunu arkadaşlarına öğretmesi
üzerine, hızlı bir salgın başladı ve oyun
bütün ülkeye yayıldı.
OKŞIN BRİÇ
Briçin bu dalının ilk kez, 1902 yılında ıssız bir
istasyonda uzun süre kalmak.zorunda kalan
üç İngiliz-Hint tarafından oynandığı kabul
edilir. Söz konusu üç kişi, dördüncü bulamadıkları
için briç oyununa bu şekilde bir biçim
vermişler ve böylece okşın briç (Türkiye'de genellikle
oşkin adıyla bilinir) ortaya çıkmıştır.
Oyunla yazılı ilk yazılı metin, 16 Ocak 1903
günlü "The Times" gazetesinde yayınlanmıştır.
Söz konusu yazı bir mektuptu ve Hindistan'dan
yeni dönen Oswald Crawford
tarafından kaleme alınmıştı. Ertesi yıl Hindistan'ın
Allahabad kentinde John Doe, "Auc-
42
tion Bridge" adıyla bu konudaki ilk kitabı
yayınladı.
KONTRAT BRİÇ
Bu oyun ilk kez 1912 yılında Poona'da,
"Saac" adı altında dört kişi tarafından oynandı.
İlk kuralları ise 15 Temmuz 1914'te Hindistan'da
yayınlanan "Times of India"
gazetesinde Sir Hugh Clayton tarafından yayınlandı.
Kontrat Briç, Amerika'da ise daha farklı
bir biçimde ortaya çıktı. 1925 yılında, dönemin
ünlü milyonerlerinden Harold S. Vanderbilt,
o yılın Mayıs ayında Los Angeles ile
Havana arasında seyreden bir buharlı gemide,
Plafond denilen Fransız oyununu öğrendi.
Daha sonra bu oyunun kurallarında, kendisine
göre bazı değişiklikler yaptı ve Kontrat
Briç adıyla ABD'de lanse edildi.
ULUSLARARASI İLK BRİÇ
MÜSABAKASI
Uluslararası nitelikte ilk briç karşılaşması, 15
Eylül 1930'da Londra'da, İngiliz ve ABD takımları
arasında yapıldı. İngiliz takımının
kaptanı. Tümgeneral Walter Buller'dı. Amerikan
takımının kaptanlığını ise Ely Culbertson
yapıyordu. Karşılaşmayı ABD, 4 bin 845
puanla kazandı.

0 yorum:

Yorum Gönder