26 Nisan 2012 Perşembe

Milliyet İlkler Ansiklopedisi


İLK NOEL KARTI
1843 yılında Sir Henry Cole'nin desteğiyle dönemin
ünlü ressamlarından John Calcott
Horsley, ilk Noel kartını yaptı. Sanatçıların,
çalışmaları sırasında çıplak model kullanmasına
şiddetle karşı çıktığı için "Giyinik
Horsley" diye ad takılan John Calcott Horsley'in
bu ilk Noel kartında, Victoria çağını
simgeleyen bir ailenin üç nesli, bir masanın
başında kadeh kaldırıyorlardı. Horsley'
in bu kartı, özellikle tutucu çevrelerde büyük
fırtınaların kopmasına neden oldu. Sanatçı,
böyle bir tablo çizerek, içkiyi ve sarhoşlu-
59
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Çikolata kutuları, ilk kez 1868 yılında "Cadbury" firması tarafından
piyasaya sunuldu. Kutunun üzerinde, firmanın sahibi
Richard Cadbury'nin altı yaşındaki kızının bir portresi
vardı.
İLK AMBALAJLI ÇİKOLATA
Çikolataların özel ambalajlar içinde satılmasını
ilk düşünen ve uygulayan yapımcı firma,
İngiltere'nin Cadbury's adlı ünlü kuruluşudur.
Cadbury's, 1866 yılında özel kutular içinde,
portakallı, limonlu, ahududulu ve karışık lezzetli
çikolataları piyasaya sundu. İlk paketlerin
üzerinde, firmanın sahibi Richard Cadbury'nin
altı yaşındaki kızının kucağında kedisiyle
birlikte çekilmiş bir resmi vardı. Oleografi
tekniğiyle çoğaltılmış resimler, karışık
drajelerin bulunduğu oval kutuların üzerine
yapıştırıldı.
ğu teşvik etmekle suçlanıyordu. Horsley, söylentilere
kulaklarını tıkadı. Geleneklere bağlı
bir adamdı ve tüm dostlarının Noellerini kutlamak
istiyordu. Oysa yoğun işleri herkese teker
teker yazmasına olanak vermiyordu. Holborn'daki
Messrs Jobbins basımevine giderek
karttan bin adet basılmasını istedi. Litograf
tekniğiyle çoğaltılan kartlar, tek tek elle boyandı
ve gönderilmeye hazır hale geldi. Kartın
ebadı 12.5 x 8 cm idi. Daha sonra Sir Cole
ve Horsley, basımevine yeni bir sipariş daha
verdiler. "İkinci baskı"lar.Noel'e çok az bir
süre kala Joseph Cundall tarafından pazarlandı
ve adeta kapışıldı.
Aynı konuda daha sonraları yapılan birkaç
girişime rağmen, kutlama kartlarının asıl
yaygınlaşması, Londra'da bulunan Charles
Goodal ve Oğulları adlı basımevinin bu konuya
el atmasıyla başladı. O dönemin sanatçılarından
John Leighton'un notlarına göre,
1862 yılından itibaren hızla çoğalan kutlama
kartlarının ilk örnekleri, normal bir kartvizit
büyüklüğündeydi ve üzerlerinde yalnızca "İyi
Noeller" ya da "Yeni yılınız kutlu olsun" gibi
sözcükler vardı. Sonraları, kartların üzerine
bu cümlelerin yanı sıra, konuyla ilgili figürler
de basılmaya başladı. 1868 yılından itibaren
yurt içinden ve dışından gelen taleplerin
büyük bir artış göstermesi üzerine çeşitli
manzaralar ve resimler (bunlar ressam Leighton
tarafından çiziliyordu) de basılmaya başlandı.
1871 yılında, kutlama kartı göndermek öylesine
yaygınlaşmıştı ki, insanlar o yıl aldıkları
ya da gönderdikleri kartların sayısıyla birbirlerine
nispet yapmaya başladılar. 1873 yılında,
The Times gazetesinde "O yıl kutlama
kartı gönderemedikleri için dostlarından özür
dileyen" kişilerin ilanları yayınlandı. 1880 yılında
kart trafiğinin iyice hızlanması nedeniyle
başı derde giren posta idaresi, kartların postaya
erken verilmesi için duyurularda bulundu.
ELEKTRİKLE AYDINLATILAN
İLK NOEL AĞACI
Thomas Edison'un yardımcılarından Edward
H.Johnson, 1882 yılının Noel'inde, New
York'taki evinde Noel ağacını süslerken, dalların
arasına çok sayıda ampul de koydu.
Noel ağaçlarını süslemek için üretilen ilk
elektrik donanımı ise, New Jersey eyaletinde
Edison General Electric Co. tarafından gerçekleştirildi.
Ladies Home Journal dergisinin
Kasım 1901 sayısında bu donanımın satışa sunulduğunu
duyuran ilanlar yayınlandı. Her
donanımda, 2 mumluk dokuz ampul vardı ve
32 voltla çalışıyordu.
60
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Yılın en önemli olaylarını yansıtan Noel panolarının ilki, 1847 yılında, The Illustrated London News gazetesinin 25 Aralık
tarihli sayısında yayınlandı.
İLK NOEL PANOSU
Yılın önemli olaylarını yansıtan Noel panolarının
ilki, 26 Haziran 1841 günü, "Mirror"
da yayınlanan Albert Smith'in "Mutlu
İnsanlar" adlı tablosuydu. Bugün elde bulunan
ilk örnek ise 1847 Noel'inde, Illustrated
London News gazetesinde yayınlandı. Birinci
Dünya Savaşı'ndan önce yayınlanan tabloların
başlıca konulan, Darwin'in teorisi, kutupların
keşfi, motor, basın, uçak", sinema, telefon
ve Charlie Chaplin'di.
61
http://groups.google.com/group/merakediyorum
BAĞIŞ İÇİN SATILAN İLK
KUTLAMA KARTI
Günümüzde, kutlama kartlarından elde edilen
gelirlerin yaklaşık yüzde 20'si, çeşitli yardım
kuruluşlarının eline geçmektedir. Bu kuruluşlar,
kendileri için özel kartlar bastırırlar
ve bunları belirli bir ücret karşılığında pazarlarlar.
Bu türün ilk örneği, 1949 yılında UNICEF
tarafından bastırılan Noel kartıdır. Kartın
üzerindeki resim, 7 yaşındaki Çekoslovak
çocuğu Jitka Samkova tarafından çizildi. Pek
çok Çekoslovak köyünde olduğu gibi, Samkova'nın
yaşadığı "Rudolfo" köyünde de savaş
sırasında yiyecek, ilaç ve öteki temel gereksinim
maddelerinin sıkıntısı çekilmişti.
UNICEF, bu aç insanların doyurulması ve bir
verem savaş kampanyası başlatılması için büyük
katkılarda bulundu. Örgütün bu iyiliğine
karşılık şükran borcu olarak Jitka bir resim
yaptı. Resimde, bir bahar bayramı günü,
çiçeklerle süslenmiş bir direğin çevresinde dans
eden iyi giyimli çocuklar görülüyordu.
O dönemde kağıt bulmak çok zor olduğundan,
Jitka, resmini eline geçen bir cam
parçası üzerine çizmişti. Öğretmeni, bu resmi
UNICEF tarafından açılan bir yarışmaya gönderdi.
Birinciliği kazanan resim, kuruluşun genel
yönetmeninin dikkatini çekti. Böylece
UNICEF, bu resimle ilk kutlama kartını bastırdı.
İLK NOEL İLAVESİ
Bir gazete tarafından verilen ilk Noel ilavesi,
23 Aralık 1848 günü, "Illustrated London
News" tarafından yayınlandı. 16 sayfalık bu
ekte Charles McKay tarafından yazılan bir
Noel şiiri, çeşitli Noel resimleri, Noel pastasının
tarifi, Noel gecesi neler yapılabileceğine
ilişkin öneriler, laterna dinleyen gençlerle ilgili
bir haber, yeni yılla ilgili satirik bir yazı,
bol bol ilan ve "Noel'in ticari amaçlarla sömürülmesini
kınayan" bir yorum vardı.
İLK NOEL AĞACI
Noel ağacına ilişkin ilk bilgilere, 1605 yılında
Strasbourg'a gelen kimliği meçhul bir gezginin
notlarında rastlıyoruz: "Buradaki insanlar,
Noel nedeniyle evlerine küçük çam ağaçları
getirmişler. Ağaçların dalları kurdelalarla,
kâğıt şeritlerle, güllerle, elmalarla, şekerlerle
ve birkaç altınla süslenmiş."
Bazı kaynaklara göre de Noel ağacı, daha
1521 yıllarında Alsace yöresinde biliniyordu.
62
Bu yörede, 1 Mayıs günlerinde bazı ağaçlar kesilerek
özel olarak süsleniyor ve bu ağaçlara
"Maien" adı veriliyordu. Alsace yöresinin küçük
kasabalarından Schletterstadt'ın belediyesindeki
arşivlerde yapılan bir araştırma, kasaba
sakinlerinin yalnızca 1 Mayıs'ta değil,
1521, 1546 ve 1556 yıllarının Noel günlerinde
de, ormanlardan kestikleri ağaçları süsledikleri
sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Işıklı bir Noel ağacına ilişkin ilk bilgilere
de, D'Orleans Düşesi Lieselotte von der
Pfalz'ın 1660 yılında yazdığı bir mektupta
rastlıyoruz. Düşes, mektubunda, Hanover sakinlerinin
Noel ağaçlarını süslerken, dalların
arasına birkaç da mum yerleştirdiklerinden
söz ediyor.
AÇIKTA İLK NOEL AĞACI
1909 yılının Noel'inde California eyaletinin
Pasadena kasabasının meydanına ışıklı bir
Noel ağacı dikildi. Daha sonra bu, kasabada
bir gelenek haline geldi ve her yıl aralıksız olarak
yinelendi.
İLK SİGARA
Ticari amaçla ilk sigara 1843 yılında Fransa'-
da devlet tekelindeki "Française des Tabacs"
adlı kuruluş tarafından üretildi. İlk parti 20
bin sigara, Kraliçe Marie-Amelie tarafından
o yıl Paris'te düzenlenen bir kermeste satıldı.
Üretim tamamen elle yapıldığından verim son
derece düşüktü. 1872 yılına gelindiğinde,
Fransa'da ancak 100 milyonuncu sigara üretilmişti.
Fabrikasyon olarak sigara üretimine ilk
kez 1853 yılında Küba'nın başkenti Havana'-
da "Don Luis Susini" tarafından başlandı.
Don Susini, üretimde insan emeği yerine buharlı
araçlardan yararlandı. Bazı kaynaklarda,
günde 2 milyon 580 bin sigara yaptığı ileri
sürülür. Ancak bu biraz abartılmış olabilir.
Ama bir aylık süre içinde söz konusu rakama
ulaşacağı da kesindir.
Markalı ilk sigara ise İngiltere'de 1859'da
"Tatlı Üçler" adıyla üretildi. Firmanın sahibi
olan Robert Peacock Gloag, 1854-1856 yılları
arasındaki Kırım Harbi sırasında, Ruslara
karşı Türklerle omuz omuza savaşmıştı. O
sırada, silah arkadaşı Türklerden sigara sarmasını
öğrendi. Ülkesine döndüğünde sigara
üretimine geçmeye karar verdi. Gloag'ın pazar
bulmak gibi bir sıkıntısı da yoktu. Zira pek
çok İngiliz, tıpkı kendisi gibi Kırım Savaşı sırasında
ya Türklerden ya da esir düştükleri
Rus zindanlarından sigarayı öğrenmişler ve
http://groups.google.com/group/merakediyorum
tiryakisi olmuşlardı.
Alttan itilerek açılan ilk sigara paketleri,
1952 Ağustos'unda Güney Afrika'daki Rothmans
tesislerinde kullanıldı. Jelatin ambalajlı
ilk sigara paketleri de 1931 yılında Craven
A firmasınca piyasaya sunuldu.
SİGARA İÇEN İLK KADIN
Kayıtlara göre, sigara içtiği bilinen ilk kadın,
İngiltere'nin Warwickshire kentinde yaşayan
dul Leydi Caroline Mordaunt'dur.Leydi Mordaunt,
yalnızca kendisi için özel olarak ünlü
tütüncü Nicholas Contoupolis tarafından harmanlanan
sigaraları içiyordu. 1858 yılında
Contoupolis'in en iyi müşterilerinden birisi,
Leydi Mordaunt'du.
Toplum içinde sigara içen ilk kadın ise
Clenmont-Tonnerre Düşesi'ydi. 1896 yılında,
Savoy Oteli'nin yemek salonunda sigarasını
yaktığında konuklan dehşete düştüler. O dönemde,
çok az sayıda kadın, büyük bir gizlilik
içerisinde sigara içiyordu, 1897 yılında,
özellikle orta sınıf ev kadınları tarafından çok
okunan Home Companion gazetesi, en az altı
Avrupalı kraliçenin bu kötü alışkanlığın
pençesine düştüğünü duyuruyordu. Bu haberi
tepkiyle karşılayan İngiliz hanımlar, kendi
kraliçeleri Victoria'nın bu altılıya dahil olmadığını
daha alt satırlarda okuyunca rahat bir
soluk aldılar. Aynı yıl, Amerika'nın Richmond
kentinde yayınlanan Southern Tobacco
Journal adlı gazete, bir sigara reklamında
ilk kez sigara içen bir kadın resmi kullanınca
yer yerinden oynadı. Amerika, henüz bu tür
özgürlüklere hazır değildi ve aynı ilanın bir
benzeri ancak 1919 yılında yayınlanabildi. Yine
de gerek ABD'de, gerek İngiltere'de, kadınların
sokakta sigara içmelerinin yaygınlaşması
çok sonraları gerçekleşti. 1919 yılında,
Londra lokantalarından birinde, yemekten
sonra bir sigara tüttürmek isteyen genç bir kadın,
sigarasını ağzına koyar koymaz, hemen
yanındaki garsondan tokadı yemişti.
İLK SİNEMA
Sinema salonlarının ilki, 26 Haziran 1896 günü,
ABD'nin New Orleans kentinde Wii!iam
T.Rock tarafından açıldı. Vitascope Hall adlı
bu salonun 400 koltuğu vardı. Giriş ücreti
10 sentti. Makine dairesine girip Edison marka
oynatıcıyı görmek isteyenlerden, ayrıca bir
10 sent daha alınıyordu.
İlk sinema makinisti de William Reed idi.
Filmlerin çoğu kısa metrajlı doğa görüntüleriydi.
Bunlar arasında, ABD'de gösterilen ilk
İngiliz filmi olan "Wavez off Dover" da vardı.
Seyircilerin en büyük ilgisini "May Irwin
Kiss" adlı film gördü. Bu film, aynı zamanda
Amerikan beyazperdesine cinselliğin adım
atışı olarak da kabul edilebilir. 1896 sonbaharında
sinemanın bir günlük programı şu
filmlerden oluşuyordu:
"Zenci Çocukların Dansı
Karnaval Sahnesi
İrlanda Usulü Politik Tartışma
Cissy Fitzgerald
Linç Sahnesi".
İlk dev sinema salonu ise 1910 yılında Paris'te
hizmete giren 5 bin kişilik Gaumont-
Palace idi. Seyircilerin arkasında bir projeksiyon
odası olmadığından, bu dev salonda perdenin
gerisinden "back-projection" sistemiyle
film oynatılıyordu. Gaumont-Palace'ın bir
başka özelliği de, çok makaralı filmleri kesintisiz
gösterebilmek için birden çok gösterim
aygıtı kullanan ilk sinema olmasıydı. O yıllarda,
5 bin kişilik bir salonun sinema olarak
kullanılması, ilk bakışta garip gelebilir. Ancak,
bu yeni sanata olan ilgi o denli fazlaydı
ki, salon hemen her akşam tümüyle doluyordu.
Ne var ki, bu ilgi zamanla azaldı. Bugün
dünyanın en büyük sinema salonu, New York'
taki Roxy Theatre'dır (6 bin 200 kişilik).
Gaumont-Palace, önceleri tiyatro alarak kullanılıyordu.
SİNEMA OLARAK YAPILAN İLK BİNA
Sinema olarak kullanılmak üzere inşa edilen
ilk bina, Paris'in Montmarte Bulvarı'nda, 1
Aralık 1906 günü "Le Pendu" adlı filmle hizmete
girdi. "Cinema Omnia Pathe" adlı bu
salonun zemini, seyircilerin, öndekiler tarafından
engellenmeden perdeyi görebilmeleri için
eğimli yapılmıştı. 6x4 metre ebadındaki perdesi,
o dönemin en büyüklerinden biriydi.
1906 yılında Amerika'da başlayan sinema
salgını, 1908 yılında Avrupa'yı da etkisine aldı.
3 yıl içinde başlı başına bir endüstri kolu
haline geldi. 1908 yılında, yalnızca Berlin'de
300 sinema salonu açıldı. Aynı yıl İngiltere'
de birçok salon, dükkân, tiyatro ve depo, sinema
haline getirildi. 1912 yılında, İngiliz adalarında
4 bin sinema vardı. Çoğu az seyirci
kapasiteli de olsa, bu salonların tümü doluyordu.
Müşterilerin büyük bir kesimi ise işçi
sınıfındandı. Orta tabakanın sinemaya ilgisi,
Birinci Dünya Savaşı sonrası başladı. Bunun
nedeni, insanların savaşın getirdiği moral
bozukluğunu üzerlerinden atmak istemesi, evlerine
dönen subayların eğlence istekleri, çok
daha kaliteli filmlerin üretilmeye başlanması
63
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ve kuşkusuz, birtakım oyuncuların yıldızlaşmasıydı.
İLK SANAT SİNEMASI
Sanat filmleri gösterimi amacıyla açılan ilk sinema,
Paris'teki "Studio des Ursuliaes"dir.
14 Ocak 1926 günü, Laurence Myrga ve Armand
Talliser tarafından açıldı.
HABER FİLMLERİ GÖSTEREN
İLK SİNEMA
2 Kasım 1929 günü, New York'ta Broadway'
de açılan "Embassy" adlı salonds, yalnızca
haber filmleri gösterilirdi. Özellikle spor karşılaşmalarını
yayınladığı zaman büyük ilgi gören
bu salon, faaliyetini 1949 yılında, TV
karşısında pes ederek durdurmak 7orunda kaldı.
Embassy, aynı zamanda sinema-TV rekabeti
nedeniyle kapanan ilk sinema salonudur.
İLK ARABALI SİNEMA
İnsanların, arabalarıyla gelerek film seyredebildikleri
dev açıkhava sinemalarının ilki, 6
Haziran 1933 günü, New Jersey eyaletinin
Camden kentinde Richard Hollingshead tarafından
açıldı. 40 bin metrekarelik bir alan üzerinde
kurulan sinemanın perdesinin eni 12
metre, yüksekliği ise 9 metre idi. 400 araba,
rahatça parkedip filmi izleyebiliyordu. Ses sorunu
ise, arabaların içine verilen öze kulaklıklarla
çözümleniyordu.
İLK SİRK
Dünyada ilk sirk, emekli süvari binbaşısı Philiph
Astley tarafından 1769 yılında açıldı. Astley,
bir sirk kurmayı uzun zamandır planlıyordu
ama, bu iş için yeterli parası yoktu. Bir
gün, Westminster Köprüsü'nün üzerinde bir
elmas yüzük buldu. Yüzüğü 60 pounda satarak,
eline geçen parayla Lambeth'te atıyla numaralar
yapabileceği bir yer açtı. Girişte,
izleyicilerden herhangi bir ücret alınmıyordu.
Ama, o dönemde tüm gösterilerde olduğu
gibi, program bittikten sonra seyirciler,
içlerinden gelen bahşişi veriyorlardı. Astley,
yaptığı numaralarla o denli büyük ilgi gördü
ki, ertesi yıl Westminster Köprüsü yakınlarında
daha büyük bir yer bulmak zorunda kaldı.
Yeni. yerinde, Astley bazı değişiklikler de
64
yaptı. Önce, gösterilerini yaptığı yerin çevresine
kırmızı bir kordon gerdirdi. Sonra onun
etrafına daire şeklinde iskemleler yerleştirdi.
Ayrıca, programa renk katması için bir de baterist
tuttu. Bateristin görevi, Astley'e numaraları
sırasında eşlik etmekti. Bu değişik
"gösteri.yeri"nin en büyük özelliği ise, içeri
girerken seyircilerden belli bir ücret alınmasıydı.
Tabii, ayakta durmayı tercih edenlerden
daha az: ücret alınıyordu. Daha sonra, bugün
bildiğimiz anlamda modern bir sirk oluşturabilmek
için yanına bazı yeni elemanlar aldı.
Astley, daha sonra ip üstünde bazı numaralar
yapan bir grup akrobatla anlaştı. Ama
kadronun asıl yıldızları, son derece iyi eğitilmiş
bir atla, Griffin, Jones ve Miller adlı üç
biniciydi. Her üçünü de, döneminin en iyi binicisi
olarak kabul edilen Astley yetiştirmişti.
1786 yılında, Astley'in sirkine bir de maymun
katıldı. "General Jackoo" adlı maymun,
ordu içinde yetişmişti ve yaptığı numaralarla
izleyicileri kırıp geçiriyordu. 1816 yılında
"Baba" ve "Kiouny" adlı iki fil de, Astley
tarafından "keşfedildi". Filler, hortumlarıyla
havaya atılan bir elmayı yakalayıp yiyorlar,
yine hortumlarıyla, kapalı bir şişenin
tıpasını açarak içindeki sıvıyı içiyorlardı. 1832
yılında Astley, bir aslan, bir kaplan ve dört
tane de zebra aldı. Ancak, bu hayvanlar herhangi
bir numara yapmıyorlar, sadece meraklı
izleyicilere gösteriliyorlardı. Astley'in sirkinde,
vahşi hayvanlarla ilk gösteri ise 1838 yılında
yapıldı. "Canavar Terbiyecisi Morok"
adıyla ünlenen Amerikalı Von Amburgh, aslanlar,
kaplanlar ve leoparlardan oluşan bir
grup "canavar"la sahneye çıkıyordu.
Astley'in denemesinden sonra, dünyadaki
sirklerin sayısı hızla arttı. 1780 yılında Juan
Porte adlı bir İspanyol, Viyana'da Kıta
Avrupası'nın ilk sirkini açtı. İki yıl sonra,
bizzat Astley, Parislilere sirki tanıttı. 1792 yılında,
ABD'nin Philadelphia kentinde bir sirk
açıldı ve bu sirk, bizzat Başkan tarafından da
ziyaret edildi. 1793 yılında, Rusya'da da bir
sirk kuruldu. Avrupa'da açılan 19 sirke çok
büyük katkılarda bulunan Philiph Astley'in
kendi sirki ise, Westminster Köprüsü'nün güneyinde,
1893 yılına kadar faaliyetini
sürdürdü.
SİRKTE İLK TRAPEZ NUMARASI
İzleyicilerin büyük ilgisini çeken trapez gösterilerinin
ilki, 12 Kasım 1859 günü, Paris'teki
"Napoleon Sirki"nde Jules Leotard
tarafından gerçekleştirildi. O yıl 21 yaşında
olan Leotard, babasının Toulouse'daki jimnastik
salonunda bulunan yüzme havuzunun
http://groups.google.com/group/merakediyorum
üzerinde bulunan ipler ve halkalarla çalışırken,
trapez numarasını geliştirdi. 1860'lı yılların
başlarında, Londra'daki Elhamra
salonlarında numaralarını sergiledi. Trapezle
salonun bir ucundan öbürüne uçarak yaptığı
gösteri, büyük sansasyon yarattı. İzleyiciler,
başlarının hemen üzerinde uçan bu harika genci,
korku dolu bir hayranlıkla, ağızları açık izliyorlar,
Elhamra, Leotard'ı görmek isteyenlerle
tıklım tıklım doluyordu. O dönemin ünlü
şarkıcılarından George Leybourne, "Uçan
Trapezdeki Cesur Genç Adam" adlı bir şarkı
besteledi ve Leotard, bu şarkıyla ölümsüzleşti.
Bugün akrobatlar ve trapez sanatçıları tarafından
giyilen ve vücutlarını sımsıkı saran
giysiler de "Leotard" adıyla anılır.
SİRKLERDEKİ İLK GÜVENLİK AĞI
Sirklerde güvenlik amacıyla kullanılan ağlardan
ilki 1871 yılında Holborn Empire'de gösteriler
yapan Rizarellis adlı İspanyol akrobat
grubu tarafından gerildi. Leotard ise, gösterileri
sırasında ağa fazla güvenmediği için, yere
kalın döşeklerin üst üste serilmesiyle oluşturulan
bir güvenlik önlemi kullanıyordu.
ATEŞ ÇEMBERİNDEN GEÇEN
İLK AKROBAT
Alevler içindeki bir çemberin arasından uçarak
geçen ve bunu ilk kez bir sirkte deneyen '
ilk akrobat, Zazel adlı güzel bir kadındı ve numarasıyla
büyük ilgi topladı. Zazel, ilk nunarasını
2 Nisan 1877 günü Londra'da, West's
Amphitheatre'da yaptı. Gösterisini iki yıl,
haftanın her günü hiç ara vermeden sürdürdü.
Bu zor ve tehlikeli görev için, haftada 20
pound ücret alıyordu.
NÜFUSU 1 MİLYONU AŞAN
İLK KENT
Dünyadaki tüm kentler arasında, nüfusu 1
milyonu aşan ilk kent, Londra'dır. 1811 yılında
yapılan nüfus sayımında, bu kentte 1
milyon 9 bin 546 kişinin yaşadığı saptandı. Yedi
yıl sonraki sayımlarda ise, dünyada nüfusu
1 milyonu aşan kentlerin sayısı, ancak
yediyi bulmuştu. Bu şehirler şunlardı: Londra
(3 milyon 452 bin 350, Paris (2 milyon 269 bin
023), Pekin (1 milyon 648 bin 814), Kanton
(1 milyon 500 bin), New York (1 milyon 206
bin 299), Viyana (1 milyon 103 bin 857),Nanking
(Tahmini 1 milyon). 1957 yılına kadar
Londra, dünyanın en kalabalık kentiydi. O
yıl, bu unvanını Tokyo'ya kaptırdı. Japon
başkenti, 1962 yılı Ocak ayında, dünyada nüfusu
10 milyonu aşan ilk kent oldu. 1940 yılında
6 milyon 779 bin 100 kişinin yaşadığı bu
kentte, savaş nedeniyle 1945 yılında yalnızca
2 milyon 777 bin kişi kalmıştı.
İLK SAAT
Mekanik ilk saatle ilgili bilgilere, Çin İmparatorluk
Sarayı'nın ünlü öğretmenlerinden Su
Sung'un "Hsin I Hsiang Fa Yao" adlı kitabında
rastlıyoruz. Sung'un kitabında, şemalarla
tarif ettiği saat, 3 metre yüksekliğindeydi.
Zembereği, su gücüyle hareket ediyordu...
1088 yılında yapılan bu saatin arkasında, gerekli
ayarlamaları yapabilmek için bir de kapak
vardı. .
İLK ÇALAR SAAT
Almanya'da Würzburg kentinde, 1350-1380
yılları arasında yapılan ilk çalar saat duvara
aşılabilecek şekilde planlanmıştı. Bu saat, halen
Würzburg'daki Mainfrankisches Müzesi'nde
muhafaza edilmektedir. Ortaçağ'da çalar
saatler, özellikle manastırlarda yaygın bir
biçimde kullanılıyordu. Zira, buralarda belirli
zamanları kaçırmamak gerekiyordu.
SARKAÇLI İLK SAAT
Hollandalı bilim adamı Christian Huygens,
1656 yılı Aralık ayında, Lahey'de ilk sarkaçlı
saati yaptı. Saatin çalışma prensibi, 70 yıl önce
Galileo tarafından belirlenen salınım hareketleri
esasına dayanıyordu. Sarkaçlı saatlerin ticari
amaçla üretimi ise Huygens'in ustası
Samuel Coster tarafından 1658 yılında gerçekleştirildi.
SOSYAL AMAÇLI İLK KULÜP
Sosyal ilişkileri temel alarak kurulan ilk kulüp,
Londra'da yemek kültürü ve zevki olan
insanların bir araya geldikleri " Court de
Bone Compagnie"adlı kulüptür.Kulüp kayıtları
incelendiğinde, köklerinin 1413 yılına kadar
uzandığı görülmektedir. Kulüp üyelerinden
ünlü ozan Hoecleve, baladlarından ikisini,
kulübün faaliyetine ayırmıştır.
"Court de Bone Compagnie", üyelerini,
soylular arasından seçen dışa kapalı bir kulüptü.
65
http://groups.google.com/group/merakediyorum
16. yüzyılda kurulduğu bilinen "The Mermaid
Club" adlı kulübün üyeleri arasında da
Raleigh, Shakespeare ve Ben Johnson gibi ünlüler
bulunuyordu.
HER İKİ CİNSE DE AÇIK İLK KULÜP
Hem kadınların, hem de erkeklerin üye olabildikleri
ilk kulüp, 17 Aralık 1769'da kurulan
"Coterie" adlı örgüttür. Aralarında Leydi
Pembroke ve Leydi Momyneux*un da bulunduğu
6 kadın tarafından "yüksek değerlere
ulaşmak" amacıyla kuruldu. Kulübe üye olmak
isteyen kadınlar, yalnızca erkek üyeler tarafından,
erkekler de kadın üyeler tarafından
aday gösterilebiliyordu. Aynı şekilde, ihracı
istenen bir kadın üye için yalnızca erkek üyeler
karar verebilirdi. Eğer kulüpten çıkarılması
istenen bir erkek üyeyse, o zaman söz hakkı
kadınlarındı.
BELİRLİ RENKLER TAŞIYAN
İLK KULÜP
"I Zingari" adlı kriket kulübünün üyeleri,
1845 yılının Temmuz ayında, Newport Magnell'de
bir karşılaşmaya çıkarken, ilk kez kendine
özgü renkler taşıyan bir kulüp olma
özelliğini de kazandılar. Kulübün renkleri, siyah,
kırmızı ve altın sarısıydı. Renklerin anlamını
da şöyle belirlemişlerdi: "Karanlıktan
geliyoruz, ateşin içinden geçerek aydınlığa ulaşacağız."
İLK KOKTEYL
Amerikan dergilerinden "The Balance"ın 13
Mayıs 1806 tarihli sayısında, şöyle bir yazı
vardı:
"Kokteyl, birkaç değişik türdeki alkollü içkinin,
şeker, su ya da meyve suyuyla karıştırılmasından
oluşan, içimi güzel ve lezzetli bir
aperatiftir. İnsanı etkileyici bir görünümü olduğunu
da belirtmeliyiz."
Kokteyl adının nereden geldiğine ilişkin
birçok değişik söylenti vardır. Amerikalı yazar
Joseph Nathan, "Famous First Facts" adlı
kitabında, "kokteyl" denilebilecek ilk içkinin,
New York'ta bir barın barmaidi olarak çalışan
Betsy Flanagan tarafından hazırlandığını
yazar. Aynı kitaba göre, Bayan Flanagan'ın
çalıştığı bar, çeşitli horoz kuyruklarıyla süslüydü.
Bir gün, sarhoş bir müşteri, espri olsun
diye Bayan Flanagan'a "Şu horoz
kuyruklarından (İngilizcesi cocktail) bir dub-
66
le verir misin?" dedi. Bunun üzerine Bayan
Flanagan, bir bardağa çeşitli içkileri karıştırarak
koydu ve bardağın üzerine de bir tüy
yerleştirerek, espritüel müşterisinin arzusunu
yerine getirdi. Kokteyl adının buradan geldiği
sanısı, öteki söylentilere oranla en inandırıcı
olanıdır.
İLK KOKTEYL BARI
İngiltere'de ilk kokteyl barı, 1 Mayıs 1851'de,
Londra'da Hyde Park yakınlarında açıldı. Kulübün
sahibi Alexis Soyer, Reform Clüb'deki
şefliği sırasında, "Tüm ulusların yemek
bilgisi" adlı çalışmasıyla, kulüp üyelerinin büyük
takdirini kazanmıştı. Açtığı barın dekorasyonunu,
ünlü romancı George Augustus Sala
yaptı. Barda, müşterilere 40 ayrı türde kokteyl
sunuluyordu. Ancak, ruhsat bürosu yetkilileri,
Soyer'in barını gördükten sonra,
"genç insanların ahlak değerleri için buradan
daha tehlikeli bir yer düşünülemez" diyerek
ruhsat vermeyi reddettiler. Bunun üzerine bu
güzel bar, 14 Ekim 1851'de kapandı.
İLK KOKTEYL PARTİ
İlk kokteyl parti, 26 Nisan 1924'te, İngiliz
yazarlarından Alec Waugh tarafından ressam
C.R. W. Nevinson'ın Hdverstock Hill'deki
stüdyosunda verildi. O tarihte, Londralılar,
öğleden sonra 5.30 gibi erken bir saatte içki
içmeye alışkın değillerdi. Bu nedenle, davete
yalnızca bir kişi geldi. O da, Waugh'un tanımlamasına
göre, "yerel bir gazetede dedikodu
sütununu dolduran, orta yaşlı, karanlık tipli
bir gazeteciydi". Waugh 1925 yılında çok daha
başarılı sonuçlanan bir deneme daha yaptı.
30 konuğunu, çay içme üzere evine davet etti.
Sonra onlara arkadaşı olan Amerikalı bir diplomatın
çok ustaca hazırladığı bir kokteyli içirdi
. Az sonra kokteyl etkisini gösterdi ve konuklar
çok güzel vakit geçirdiler. Waugh, onlara neşelenmelerinin
gerçek sebebini söyleyince, ansızın
"kokteyl parti" fikri kendilerine çok
sempatik geldi ve bunu sık sık düzenlemeye
karar verdiler.
İLK KAKAO
İlk kakao, 1828'de, Amsterdam'da Coenraad
van Houten tarafından hazırlandı. Coenraad
van Houten'ın sıcak su ile karıştırarak
yaptığı bu ilk kakao, daha sonra bazı katkı
maddeleriyle koyulaştırıldı. Kakao, sıvı çikolata
şeklinde, özellikle İngiltere'de çok
tutuldu.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK KARMA OKUL İLK KAHVEHANE
1849 yılında İngiltere'den Henry Morley, Chesire'da
hem erkek, hem de kız öğrencileri kabul
eden bir okul açtı. 8 ile 15 yaş arasındaki
öğrencilerin alındığı okulun başka özellikleri
de vardı. Sınıflar, halılarla kaplıydı. Dayak cezası,
kesinlikle yoktu. Dersler, iki grup arasında
düzenlenen bir "yarışma yöntemi"
içinde öğretiliyordu. İlk kez bu okulda uygulanan
bir başka sistem de, haftalık ders programlarının
düzenlenmesi oldu. Böylece öğrenciler,
hangi gün, hangi saatte ne yapacaklarını
biliyorlardı. O güne kadar başka okullarda
ise, öğretmenler o gün, hatta o an ne
yapacaklarına kendileri karar veriyorlardı. Disiplin,
"ödül verme" ve "kınama" yöntemiyle
sağlanıyordu. Öğrencilere verilen en ağır ceza
ise, "dersi izlemekten yoksun kalmak"tı.
Morley, 21 Ocak 1854'te, eğitimin geliştirilmesi
amacıyla tuttuğu notlarda şöyle diyordu:
"Dersler, öğrenciler için bir başbelası değil,
isteyerek ve zevkle izlenen bir 'olay' haline getirilmeli.
Öğrencilerin sıkıldığı belliyken, onlara
bir şey öğretmeye çalışmak, zamanı boşa
harcamaktan başka bir şey değildir".
Gerçi, belirli bir ücret alınıyordu ve öğrencilerin
sayısı hızla artıyordu ama Morley, devrinin
çok üstünde bir düzeye sahip olan bu
okulun masraflarını karşılayamadı. Sonunda,
1851 yılı Haziran ayında okulu kapattı.
İLK KAHVE
Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi, ünlü
Türk bilgini İbni Sina'dır. İbni Sina, M.S.
1000 yılında kahveyi keşfetti ve ona "bunc"
adını verdi.Bu isim,bugün Etiyopya'da hâlâ
kullanılır. Kahve, yüzyıllar boyunca, tıpta ilaç
olarak kullanıldı. 16. yüzyıldan itibaren Ortadoğu
ülkelerinde keyif verici, sosyal bir içki
olarak kullanılmaya başlandı.
İLK NESKAFE
Bugün Avrupa ve Amerika'da yaygın bir biçimde
kullanılan "Neskafe" sekiz yıllık bir
araştırmadan sonra ilk kez 1938 yılında İsviçre'de
Vevey kentindeki Nestle tesislerinde
hazırlandı. Nestle firmasına kahve çekirdeklerinden,
suda kolayca eriyebilecek bir
toz elde etme fikrini, 1930 yılında, satışlarını
artırmak isteyen Brezilya Kahvecilik Enstitüsü
vermişti.
İlk kahvehane, 1554 yılında Şam'dan gelen
Hakim ve Cem adlı iki tacir tarafından İstanbul'da
açıldı. Daha sonra sayıları hızla arttı.
Bu kahvehanelere, "aydınlar okulu" anlamında
"mekteb-i irfan" deniliyordu.
Sütle birlikte içilen kahve servisi yapan ilk
kahvehaneyi ise, 1683 yılında Polonyalı gezgin
Franz Georg Kolshitsky Viyana'da açtı.
Viyana usulü kahve denilen ve yalnızca haşlanmış
kahve suyundan oluşan telvesiz kahvenin
mucidi de odur.
İLK SIKMALI TÜP
Sıkılarak boşaltılan tüpler, ilk kez 11 Eylül
1841'de Amerikalı sanatçı John Rand tarafından
geliştirildi ve içlerine çeşitli renklerde yağlıboyalar
konuldu. 1891 yılında da İngiltere'de
Dr, Zierner adlı bir diş hekimi, diş macunlarını
bu tür tüpler içinde satmayı akıl etti. Diş
macunları, daha önce yuvarlak kutular içinde
pazarlanıyordu.
BEYAZ OLMAYAN İLK SOYLU
Hindistan'ın Kalküta eyaleti Raipur kentinde
avukatlık yapan Sinha,1918 yılında "Lord"
unvanı alarak, soylular sınıfına katılan ilk
"renkli" insan oldu. Lloyd George tarafından
Hindistan'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcıhğı'na
getirildi ve 25 Ocak 1919'da Lordlar
Kamarası'na girdi. "The Times"ın
tanımlamasıyla, "Bu seçkin ve takdire şayan
Hintli",Lordlar Kamarası'nda anavatanının
çıkarları için çalıştı. İngiltere'yi çok sevmesine
karşın, iklimi sağlığına ters düştüğünden bir
yıl sonra Hindistan'a geri döndü. 1928 yılında
da öldü.
İLK GÜLDÜRÜ DERGİSİ
"Comic Cuts" adlı sekiz sayfalık güldürü dergisi,
Alfred Harmsworth tarafından ilk kez 17
Mayıs 1890'da yayınlandı. İlk birkaç sayısında,
resimden çok yazı vardı. Dergi, ilgi çekici
başlıkları ve değişik biçimiyle kısa zamanda
ilgi uyandırdı. İlk sayısı 118 bin 864 tane sattı.
Bir ay sonra dördüncü sayısı yayınlandığında,
tirajı 300 bini bulmuştu. Bu rakam, o
zamanın birçok ağırbaşlı gazetesinin tirajının
çok üstündeydi.
67
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Avrupa parlamento tarihinin ilk zenci parlamenteri olan M.
Mathieu Louisi, 22 Ağustos 1848 yılında yapılan seçimleri kazanarak
Guadeloupe temsilcisi olarak Fransız Parlamentosu '-
na girdi. Ancak, daha ilk konuşmasında, siyahlarla beyazların
daha yakın ilişki kurmalarını isteyince, şimşekleri üzerine çekti.
İLK ZENCİ PARLAMENTER
Avrupa parlamentolarına giren ilk zenci parlamenter,
Mathieu Louisi'dir. Bay Louisi, 22
Ağustos 1848'de Guadeloupe temsilcisi olarak
Fransız Ulusal Meclisi'ne girdi. Kürsüye ilk
çıktığında, kolonilerde yaşayan zencilerle beyazların
daha sıkı ilişkiler kurması gerektiğini,
çok yumuşak bir dille söyledi. Ancak aldığı
tepkiler, kendi sesi kadar yumuşak değildi.
Fransız Ulusal Meclisi'nin üyeleri, bu konuşmayı
"küstahça" buldular. Louisi, bir sonraki
seçimlerde koltuğunu kaybetti.
İLK GÜLDÜRÜ KİTABI
"Tuhaflıklar Geçidi" adlı ilk güldürü kitabı,
1933 yılında, ABD'nin Connecticut eyaletin-
, de Eastern Color Co. tarafından yayınlandı.
68
Dört renkli olarak basılan kitapta, "Joe Paloka",
"Mutt ve Jeff", "Şaşkın Harry" ve
"Connie" gibi dönemin en çok sevilen öyküleri
vardı. Ne var ki, bu mizah kitabı satışa
çıkarılamadı. Bazı ünlü firmalar, basılan kitapların
tamamını aldılar ve müşterilerine armağan
olarak dağıttılar. Satılan ilk güldürü
kitabı ise, 1934 yılı Mayıs ayında basılan "Ünlü
Gariplikler" adlı yapıttır.
ORİJİNAL MALZEME KULLANAN
İLK RESİMLİ KİTAP
Yalnızca özgün malzemelerini kullanarak yayın
hayatına atılan ilk resimli kitap, "New
Comics" adı altında Malcolm Wheeler Nicholson
tarafından 1935 yılı Aralık ayında bastırıldı.
Kitabın ağırlığı, serüven öykülerindeydi.
İlk 80 sayfa, Homer Fleming'in "Texas Rangerlerinden
Yüzbaşı Jim"e ayrılmıştı. Bu olay,
kitapçılıkta yeni bir akım başlattı. Böylelikle,
gazetelerde daha evvel görülmemiş yeni resimli
roman kahramanları doğdu. Bu tarzın
en ünlü kahramanlarından biri, 1938 yılı Haziran
ayında yayınlanmaya başlayan "Süpermen",
diğeri de 1939 Mayıs'ında ilk kez
okurlarının karşısına çıkan "Batman"dir.
Süpermen'in yaratıcısı Joe Schuster, Batman'
in yaratıcısı ise Bob Kane'dir. Bu iki isim, kahramanlarıyla
birlikte kendilerini de ölümsüzleştirdiler.
İLK GÜNLÜK ÖYKÜ-BANT
Bir gazetede her gün yayınlanmaya başlayan
ilk öykü-bant, Clare Briggs'in çizdiği "A. Piker
Clerk"tir. 1904 yılında, Chicago Ameri -can adlı Briggs, "A. Piker Clerk" adını verdiği kahramanı
aracılığıyla bazı konuları fazla eleştirince,
gazetenin sahibi William Hearst'ün
hışmına uğradı ve bandın yayınına son verildi.
İLK KOMÜNİST PARTİ
Önceleri "Haklılar Birliği "adı altında gizlice
faaliyet gösteren yasa dışı devrimci örgüt, 1
Haziran 1847 günü, Londra'da Joseph Moll
başkanlığında bir kongre düzenleyerek "Komünist
Birlik" adım aldı. Kongrenin ana
amaçlarından biri, parti programını formüle
ederken, Friedrich Engels-Karl Marx birlikteliğini
sağlamaktı. Modern komünist felsefenin
bu iki kurucusu da, kongreye katılacaklarını
bildirdiler. Ancak Marx, gereken yol
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Bugün gazetelerde büyük-küçük herkesin zevkle izlediği bant halindeki çizgi romanların ilki, New York 'ta yayınlanan New York
Journal adlı gazetenin 24 Ekim 1897 Pazar günü verdiği ilavede çıktı. Bu "Sarı Kid" adlı bir çocuğun öyküsüydü.
İLK ÖYKÜ-BANT
Bir gazetede resmi yayınlanan ilk öykü-bant,
Richard Outcaults'un yarattığı "San Kid"dir.
İlk kez New York Journal'ın renkli pazar ilavesinde
24 Ekim 1897'de okurlara tanıtıldı. İlk
öykünün adı, "San Kid Golf Öğreniyor" idi.
Öykü-bandın kahramanı, kepçe kulaklı, dazlak
kafalı, uzun, sarı bir gömlekten ve bir şapkadan
başka bir şey giymeyen sevimli ve
afacan bir çocuktu.
parasını bulamayınca toplantıya gidemedi ve
Brüksel'de kaldı.
Kongre sonrasında partinin amacı, "burjuvazinin
yıkılması, işçi sınıfı yönetiminin sağlanması,
orta sınıfın eseri olan çağdışı kalmış
toplum yapısını ortadan kaldırarak, yerine sınıfsız
ve özel mülkiyetsiz yeni bir toplumun
kurulması" olarak belirlendi.
Komünist Birlik'in ikinci kongresi, 1847
yılı Kasım ayında yapıldı. Bu kongreye katılan
Karl Marx'tan, bir parti manifestosu hazırlaması
istendi. Marx'ın "Manifest der
Kommunistischen Partei" adlı eseri, 1848 Şubat'ında
Londra'da J.E. Burghard tarafından
Almanca olarak yayınlandı, iki yıl sonra The
Red Republican tarafından "Komünist
Manifesto" adı altında İngilizce çevirisi basıldı.
Ancak, bu çok kötü bir çeviriydi. İlk Komünist
partinin ömrü uzun olmadı (1851
yılında feshedildi) ama Manifestosu, İngiltere'de
yeterli ilgi gösterilmemesine karşın, dünya
devrimci komünizminin "başucu kitabı"
oldu.
Rus komünizminin babası olan Georgi Valentinoviç
Plekhanov, 1883 yılında Cenevre'-
de "Emeğin Marksist Kurtuluşu" hareketini
başlattı.Rusya'daki ilk komünist partisi olan
Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi, 1-3 Mart
1898'de Minsk'te işçi haklarım temsil eden yerel
örgütlerden gelen dokuz temsilci tarafın-
69
http://groups.google.com/group/merakediyorum
dan kuruldu. Bu kişiler, kuruluştan hemen
sonra polis tarafından tutuklandıkları için,
partinin daha sonraki gelişiminde hiçbir etkinlikleri
olmadı. Parti Manifestosu'nu hazırlayan
Peter Struve, daha sonra komünizmin en
ateşli karşıtlarından biri oldu. Sosyal Demokratlar,
"Menşevikler" ve "Bolşevikler" olmak
üzere iki fraksiyona ayrıldılar. Bu gelişme üzerine
1903 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında
Brüksel ve Londra'da partinin ikinci kongresi
toplandı.
İLK KOMÜNİST HÜKÜMET
Dünyada ilk komünist hükümet, 7 Ekim (Rus
takvimine göre 23 Ekim)l917'deki Bolşevik
Devrimi'nden sonra Rusya'da, Vladimir İliç
Ulyanov (Lenin) başkanlığında kuruldu. Halk
Komiserleri Konseyi adını alan yeni hükümet,
8 Ekim akşamı, tüm Rus Sovyetleri Kongresi
tarafından onaylandı. 6-8 Mart 1918'de yapılan
yedinci kongrede, Bolşevik Partisi'nin adı
"Komünist Parti" olarak değiştirildi.
HAVA BASINÇLI İLK MOTOR
Bu tür bir motorun patenti, ilk kez 1890 yılında
İngiltere'de Herbert Akroyd Stuart tarafından
alındı. Üretimi ise. Richard Hornsby
ve Oğulları'nca 1892 yılında Lincolnshire'da
gerçekleştirildi. İlk satış da aynı yıl içinde yapıldı.
Orijinal Akroyd-Hornsby motorunun
kompresyon oranı hayli düşüktü. Bu nedenle,
ilk patlamayı sağlayabilmek amacıyla, silindir
başlıklarının üzerindeki boşluğa,
dışarıdan bir ısı uygulamak gerekiyordu. Motor,
bir kez çalıştı mı, ilave ısı kaynağına gerek
kalmıyordu. Bu dışarıdan ısıtma sistemi,
motor bilimcilerin uzun yıllar dizel motorunu
araştırmasına neden oldu. Aslında,
Hornsby ve Oğulları, daha 1892 yılında Akroyd
motorunun yüksek basınçlı bir türünü
çalıştırmayı başarmışlardı. Bu ilk örnek, dışarıdan
bir kontak yapılmadan çalıştırılabiliyoruu.
Bir yıl sonra, Dr. Rudolf Diesel, ilk
yüksek basınçlı kompresyon kontaklı motoru
geliştirdi.
İLK KOMÜNİST PARLAMENTER
Komünist Parti üyesi ilk parlamenter, Cecil
L'Estrange Malone'dir. 1918 seçimlerinde
parlamentoya girdi. 1919 yılında Rusya'ya
yaptığı ziyaretten sonra komünist oldu ve İngiliz
Komünist Partisi'ne kaydını yaptırdı.
Partinin merkez komitesine seçildi. 7 Kasım
70
1920'de yaptığı bir konuşmadan sonra halkı isyana
teşvik etmekle suçlandı ve altı ay hapse
mahkûm oldu. 1922 yılında İngiliz Komünist
Partisi'nden istifa eden Malone, aynı yıl yapılan
seçimlerde yeniden seçilme başarısını gösteremedi.
Komünist olduğu halde, seçilerek parlamentoya
giren ilk parlamenter de bir İngiliz'
dir. 17 Kasım 1922 günü yapılan genel seçimlerde
Motherwell temsilcisi seçilen J.T. Walton,
8 bin 262 oy alarak en yakın rakibi olan
bağımsız adaya 1048 oy fark yaptı. Mecliste
ilk kez 9 Aralık 1922 günü kürsüye çıktı. İlk
konuşması, yüksek kiralar ve işsizlik konusundaydı.
22 Şubat 1923'te BBC'ye davet edilerek
bu kurumun yayınlarına katılan ilk komünist
unvanını aldı. 1923 yılında yapılan seçimlerde
Walton, oylarının sayısını artırdı
ama, yine de İşçi Partisi adayına yenilerek parlamento
dışı kaldı. Ertesi yıl İşçi Partisi'ne
kaydoldu, 1931 yılında bu partiden de istifa
etti. 1943 yılında Eire'de öldüğünde, çok koyu
bir Katolik'ti.
HAVA BASINÇLI MOTORLARLA
ÇALIŞAN İLK ARAÇLAR
1895 yılı yazında, Akroyd-Hornsby motorlarından
dört tanesi, ABD'nin Brooklyn kentinden
Valentine, Lynn ve Oğulları adlı taşıyıcı
yapımcıları tarafından ithal edildi ve dört nakliye
vagonuna takıldı. Bu vagonlar, De La
Wergne Refrigerating Co. şirketi tarafından
hizmete sokuldu.
İLK BİLGİSAYAR
Programlanabilen, özel kartlardan talimat
alabilen, bellek bankasının yardımıyla hesap
yapıp problem çözebilen ilk aygıt, Charles
Babbage tarafından düşünüldü. "Analytical
Engine" adı verilen bu aygıtla ilgili çalışmalar,
Londra'da 1822 yılında başladı ve 1871
yılına kadar sürdürüldü. Aygıtın yapımında,
Babage'ın da büyük emeği geçti. Cebinden
tam 6 bin pound harcadı. Hükümetten de 17
bin pound yardım almıştı. Ancak, bu olağanüstü
aygıtın başarıyla çalışabilmesi için, binlerce
küçük parçanın yapılması gerekiyordu
ki, bu da o günün teknolojisine göre olanak
dışıydı. Eldeki tüm kaynaklar değerlendirildiğinde,
Babbage'ın bu harika düşüncesinin,
onun yaşadığı yüzyıl içinde hayata geçirilemediğini
görüyoruz.
Programlanabilen ilk kullanılabilir bilgisayar,
İsveç'in Stockholm kentinden George
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Scheutz tarafından yapıldı ve 1855 Paris Panayırı'nda
sergilendi. Bu bilgisayar, Babbage'
in prensiplerine göre, ancak çok daha basit
olarak yapılmıştı. Scheutz'un "hesap makinesi",
dört işlemi çözebiliyor ve sekiz basamağa
kadar hatasız sonuç verebiliyordu. Bu
ilk' 'bilgisayar'', New York'taki Albany Rasathanesi
tarafından satın alındı ve astronomi çizelgelerinin
hesaplanmasında kullanıldı.
YÜKSEK BASINÇLI KOMPRESYON
KONTAKLI İLK MOTOR
Ticari değeri olan bu tür ilk motorun patenti,
Paris doğumlu Dr. Rudolf Diesel tarafından
28 Şubat 1892'de alındı. Dr. Diesel, buz yapan
makinelerin satış mümessilliğini yapıyordu.
Bu nedenle, sınırlı bir geliri vardı. Bulduğu
motorun seri üretimini yapabilmek için 1893
yılında Krupp ve Maschien Farik Augsburg'
la anlaştı. Böylece, gerekli maddi desteğe ve
teknik olanaklara kavuştu. İlk başarılı motorunu
da 10 Ağustos 1893 günü, Augsburg tesislerinde
üretti. Ticari olarak seri üretime
geçebilmek için dört yıl daha çalışmalarını sürdürdü
ve motorunu geliştirdi. 1897 yılına gelindiğinde,
motorunun ABD haklarını 1 milyon
marka, Adolphus Busch adlı bir işadamına
satmayı başaracak kadar geliştirmişti.
BİLGİ İŞLEM ARACI
İLK BİLGİSAYAR
Patenti 8 Ocak 1899 günü New York'ta, Dr.
Herraan Hollerith tarafından alındı. Elektrikle
çalışan ilk modeli, ABD Nüfus Bürosu için yapıldı
ve 1890 nüfus sayımı sırasında kullanıldı.
Sayım sırasında ABD yurttaşlarınca
doldurulan kartlar, bu bilgisayarda değerlendirildi.
1896 yılında Dr. Hollerith, Sayım Bürosu'ndaki
görevinden ayrıldı ve Tabulating
Machine Co. adlı bir firma kurarak, bilgisayar
üretimine ve pazarlamasına başladı. Bu
şirket, daha sonra dev bir firma olan IBM'in
temelidir. IBM makineleri tarafından kullanılan
80 sütunluk kartlara da "Hollerith
Kartı" adı verilir.
İLK ELEKTRONİK BİLGİSAYAR
"Colossus I" adlı ilk elektronik bilgisayar, hükümet
tarafından gizlice yürütülen çalışmalar
sonucu Londra'da Prof. Max Newman başkanlığında
bir ekip tarafından 1943 yılı Aralık
ayında üretildi. Tek amaçlı, tümüyle
elektronik olan Colossus 1, kriptoanaliz (şifre
çözüm) çalışmaları için yapıldı. Bir saniye
içinde 5 bin ayrı şekli değerlendirebilecek yetenekteydi.
Düşman ordularının haberleşme
sistemlerini çözerek, İkinci Dünya Savaşı'nın
İngilizler lehine sonuçlanmasını sağlayan en
büyük etkenlerden biri oldu.
Çok amaçlı tümüyle elektronik ilk bilgisayar
ise, 1946 yılında ABD'de Pennsylvania
Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi'nde
J. Presper Eckert ve John W. Mauchly
tarafından üretildi. "Computer" ya da
"ENIAC" adı verilen bu aygıt, 30 ton ağırlığındaydı
ve 19 bin 500 parçadan meydana geliyordu.
ABD Genelkurmay Levazım Daire
Başkanlığı, bu "harika" aygıtı, Maryland'deki
Balistik Araştırma Laboratuvarı'na yerleştirdi.
Burada, rüzgârın hızı, bombanın türü ve
hava koşulları değerlendirilerek, bombardıman
hesaplan yapmak için kullanıldı.
ÜRETİLEN İLK ELEKTRONİK
BİLGİSAYARLAR
ABD'de, Philadelphia'da Remington Rand;
İngiltere'de Lancashire'de "de Ferranti" marka
elektronik bilgisayarların fabrikasyon üretimine
aynı dönemde başlandı. Üretilen ilk
Ferranti marka bilgisayar, 1951 yılında Manchester
Üniversitesi'nde kullanılmaya başlandı.
Remington Rand tarafından imal edilen
"Univac I" marka bilgisayarların ilki ise, 14
Haziran 1951 günü, özel bir törenle ABD Sayım
Bürosu'nun hizmetine sunuldu. Univac,
aynı zamanda manyetik bantlarla çalışan ilk
bilgisayardır.
İLK TOPLAMA KAMPI
1921 yılında, Rusya'da Bolşevikler tarafından
açılan Holmogor kampıdır. Milhaljo Mihajlov'a
göre bu, "tüm amacı tutukluların fiziksel
olarak yok edilmesi" olan ilk toplama
kampıydı. 1921 ile 1953 yılları arasında, Sovyetler
Birliği'ndeki toplama kamplarında kaç
kişinin yaşamını yitirdiğine ilişkin kesin rakamlar
yoktur. Ancak, tüm araştırmacılar, en
az 10 milyon kişinin buralarda ölüp gittiği konusunda
birleşiyorlar. Bir araştırmaya göre
ise, bu rakam 19 milyon dolaylarında. Stalinist
terör, 1936 yılında doruğa ulaştığında,
toplama kamplarında 16 milyon kişi bulunuyordu.
1930'lu yıllarda Nazi rejiminin ünlü isimlerinden
Dr. Goebbels, toplama kamplarının
"mucidi"nin İngiltere olduğunu ileri sürdü.
1938'de, Nazilerin propaganda amacıyla da-
71
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ğıttıkları kartpostallarda, Rus toplama kamplarının
yerini "Güney Afrika'daki İngiliz
toplama kamplarından görüntüler" almıştı,
İLK HALK KONSERİ
Dünyadaki ilk halk konseri, 30 Aralık 1672'de
İngiltere'de düzenlendi. Kraliyet Bandosu'nun
şefi John Banister, kralın hışmına uğrayarak
işini yitirince, bir salon kiraladı ve öğleden
sonraları orada konser vermeye başladı. Giriş
için dinleyicilerden küçük bir ücret alınıyordu.
İskemlelerin arasına küçük masalar
yerleştirilmişti. Çoğunluğu yöredeki ayakkabı
imalatçılarından oluşan dinleyiciler, program
sırasında masaların üzerinde canlarının
istediğini yiyip içebiliyorlardı. Müzisyenler, bir
perdenin arkasındaki yüksek bir sahnede çalıyorlardı.
Banister, 1678 yılında ölene kadar,
Londra'nın çeşitli yerlerinde konserlerim sürdürdü.
O yıl Thomas Britton adlı bir başka
müzisyen, Clerkenwell'deki kömür deposunun
üzerinde halka konserler vermeye başladı. O
yüzyılın sonlarında, Londra'da konsere gitmek
bir alışkanlık haline gelmişti. Fransa'da
ise ilk halk konserinin verilmesi, bundan çeyrek
yüzyıl sonra gerçekleşti.
İLK SERA
1545 yılında, Padua'da ilk botanik bahçesinin
açılmasından hemen sonra Daniel Barbaro, bu
bahçede ilk serayı yaptı. Yapıda taş ve tuğla
kullanıldı, pencere ise yoktu. Mangalla ısıtılıyordu.
Bazı hassas bitkiler, kışın bu seraya
alınıyor, baharla birlikte yeniden yerlerine dikiliyorlardı.
MEKTUPLA ÖĞRETİM YAPAN
İLK OKUL
1856 yılında ticari amaç güden ilk mektupla
öğretim okulunu, Berlin'de Charles Toussaint
ve Gustav Langenscheidt açtılar. Bu, bir
lisan okuluydu. İlkin Fransızca kursu açıldı.
Bunu, İngilizce ve öteki bazı diller izledi. Öğrencilere
her ay düzenli olarak gönderilen basılı
ders notlarının içinde gramer egzersizleri,
konuşma örnekleri ve dizi halinde yayınlanan
bir öykünün bir bölümü vardı. Okul öğrencilerine
yalnızca o yabancı dili okuyabilmeyi değil,
çok iyi konuşabilmeyi de öğretmeyi
amaçladığından, yabancı dilde yazılan her sözcüğün
altında, nasıl okunmaları ve vurgulanmaları
gerektiğini gösteren fonetik çizgiler de
konuyordu.
72
Adayları profesyonel sınavlara hazırlamak
için kurulan ilk mektupla öğrenim okulu ise,
Skerry's Koleji'dir 1878 yılında Edinburgh'
da C.E.Skerry tarafından kuruldu. Öğrencileri,
genellikle yetişkin insanları. İl ders,
Hesap Uzmanları Enstitüsü'ne girmek isteyen
adaylara verildi. Daha sonra sivil hizmetler
kursu açıldı.
Postayla teknik eğitim veren ilk okul da,
1891 yılında T.J.Foster tarafından Scranton'-
da açıldı. İlk kurslar, maden mühendisliği dalandıyda.
İLK KOOPERATİF
Fenwick Dokumacılar Derneği, 9 Kasım 1769
yılında John Burns'un başkanlığında bir kooperatif
kurdu. 11 üyeli bu kooperatifin amacı,
üretilen malların dağıtımını sağlamaktı.
Aslında, derneğin "ortaklaşa çalışma"ya yönelik
girişimleri, kooperatifin kurulmasından
sekiz yıl öncesinden başlamıştı. O tarihte dernek
üyeleri, aralarında bir centilmenlik anlaşması
imzalamışlardı. Bu anlaşmaya göre hiçbir
üye, belirlenen satış fiyatının üzerinde
ya da altında satış yapmayacak ve yoksullar
mutlaka korunacaktı.
İLK MEKTUPLA ÖĞRENİM
İngiliz yazar Isaac Pitman, 10 Ocak 1840 günü
dağıttığı el ilanlarında şu duyuruyu
yaptı:
"İsteyen herkes, bir yazardan posta ile
ders alabilir. 1 sterlin olan ders ücreti peşin
gönderilmelidir."
Pitman'ın bu çağrısı, birçok öğrenciye cazip
geldi. İl ders öğrencilerden, İncil'den
12 tümce yazmalarını isteyen Pitman, gerekli
düzeltmeleri yapabilmesi için tümcelerin birer
satır atlayarak yazılmasını hatırlatmayı da
unutmadı. 1843 yılında gelindiğinde, Pitman'-
ın öğrencilerinin sayısı o denli artmıştı ki, kendisine
gönderilen ödevlerin düzeltilmesinde
yardımcı olarak öğretmenler aramaya başladı.
İLK BURUŞMAZ KUMAŞ
Dr. R.S. Willows başkanlığında bir ekip tarafından,
Manchester'deki Tootal Broadhurst
Lee tekstil tesislerinin laboratuvarında 14
yıllık bir araştırmadan sonra ilk kez buruşmaz
bir kumaş yapılabildi. Bu buluş, 9 Ağustos
1932 günü resmen açıklandı. Bu tür bir kumaştan
yapılan ilk ürün ise, "Tootal" kravathttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
İsviçreli Albert Keller, 1875 yılında Milan'da ilk krematoryumu yaptı. Ancak, krematoryum bitmek üzereyken Keller öldü
ve kendi yaptığı krematoryumda yakılan ilk kişi oldu.
İLK CESET YAKMA MAKİNESİ
(Krematör)
Açık bacalı ilk ceset yakma makinesi, Padua'da
Doktor L. Brunetti tarafından yapıldı.
Dr. Brunetti, bu aygıtı ilk kez 10 Mart 1869
günü 35 yaşındaki bir kadının cesedini yakmak
için kullandı. 1873'te Viyana Fuarı'nda
yakma makinelerini ve oralarda yakılan insanların
küllerim gören Dr. Brunetti, İngiltere'-
ye döndüğünde, konuyu kraliçenin başcerrahı
Sir Henry Thompson'a açtı. Onun da desteğiyle,
13 Ocak 1874 günü, Brunetti'nin evinde
bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılan
15 kişi, cesetlerin yakılarak kaldırılmasının yararlan
üzerinde duran bir ortak belge imzaladılar.
Aynı yılın 29 Nisan'ında, Kremasyon
Derneği kuruldu ve o belgeyi imzalayan 15 kişi,
bu derneğin çekirdeğini oluşturdu. 9 Ekim
1874'te, ilk kez bir İngiliz, modern bir krematörde
yakıldı. 26 yaşında ölen Leydi Dilke'in
cesedi Dresden'e götürülerek, oradaki Siemens
tarafından yaptırılan modern gaz fırınında
yakıldı.
İlk büyük krematoryum ise, 1875 yılında
İsviçreli Albert Keller tarafından Milan'da kuruldu.
Bu krematoryumda yakılan ilk ceset de,
kurucusu Keller'in cesedi oldu (22 Ocak 1876).
Keller, tüm projeyi adım adım uygulamış, tam
krematoryum çalışacak hale geldiğinde ise ölmüştü.
1900 yılına kadar bu krematoryumda
1354 ceset yakıldı.
ları oldu. 1932 yılı sonbaharında Tootal
kravatları, İngiltere'nin her yerinde adeta kapışılıyordu.
1933 yılının Nisan ayında ise, buruşmaz
kumaştan yapılan her tür giysi, mağazaların
vitrinlerini süslüyordu.

0 yorum:

Yorum Gönder