26 Nisan 2012 Perşembe

Ansiklopedik bilgiler, tanımlar (milliyet ansiklopedisi)


A
İLK ADALET BAKANI
Tarihimizde ilk Adalet Bakam (Adliye Nazırı)
Cevdet Paşa'dır. 6 Mart 1868 günü bu görevin
başına getirilen Cevdet Paşa, adliye teşkilatının
en başı ve sorumlusu olarak hizmet
verdi.
AFİŞ SANATININ İLK
ÖNCÜSÜ
Ülkemizde ilk afiş sanatı çalışmalarının başlaması
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonradır.
Afiş sanatının ilk öncüsü de İhap Hulusi Görkey'dir.
Görkey, bu daldaki ürünlerini ilk kez
1929 yılında vermeye başladı.
İLK OSMANLI AKÇESİ
(Gümüş para)
Osmanlılarda ilk akçe, yani gümüş para, 1329
yılında Orhan Gazi zamanında bastırıldı. Üç
çeşit olan bu paralar, beş akçelik, bir akçelik
ve üstünde Orhan Gazi'nin üçüncü saltanat yılını
gösteren 3 sayısı olan akçedir.
İLK AKDENİZ OYUNLARI
Akdeniz'de kıyıları olan ülkeler arasında bütün
spor dallarında yapılan yarışmaların ilki,
1971'de Türkiye'de İzmir'de yapıldı. Akdeniz
Oyunları'nın ilki ise Mısır'da düzenlenmişti.
Bu oyunlar, her 4 yılda bir, bir başka Akdeniz
ülkesinde olimpiyat oyunlarının kurallarına
uygun olarak yapılır.
TÜRKLERİN ANADOLU'YA İLK
GELİŞLERİ
Anadolu'yu alıp Türkleştirmek düşüncesi ilk
kez Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde
gerçekleştirildi. Anadolu'da, ilk Türk yerleştirmeleri,
Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey'-
le başlamıştır. Türklerin bölgeye tüm olarak
yerleşmesi ise, yine Selçuklu hükümdarı
Alpaslan'ın Bizanslıları 1071 yılında Malazgirt
Ovası'nda yenmesiyle gerçekleşti. Tarihteki
ilk Anadolu beyliklerinin kuruluşu da
1250-1358 yıllarındadır. İlk Anadolu beylikleri
şunlardır: Alaiye Beyliği, Artukoğulları
Beyliği, Aydınoğulları, Candaroğulları, Danişmentoğullan,
Dulkadiroğulları,Ertanaoğullan,
Hamitoğulları, İnançoğulları, İzmiroğulları,
Karamanoğulları, Karesioğulları, Kadıburhanettinoğulları,
Mengüçoğulları, Osmanoğulları,
Pervaneoğulları, Ramazanoğulları,
Sahipataoğulları, Saltukoğulları, Saruhanoğulları.
Ancak, 1071'den çok daha önceki yüzyıllarda
da Anadolu yarımadasına gelmiş,
Kuman, Kıpçak, Peçenek Türkleri de vardır.
Bunların bir kısmı Trakya ve Balkanlar üzerinden
Anadolu'ya geçtiği gibi, Kafkasya üzerinden
gelenleri de vardır.
İLK ANNELER GÜNÜ
Ülkemizde ilk Anneler Günü, "Kadınlar Derneği"
nin aracılığıyla 1955 yılında kutlandı.
Anneler Günü'nün dünyanın birçok ülkesinde
Mayıs ayının ikinci pazar gününde kutlanması
gelenek haline gelmiştir. Dünyada ilk
Anneler Günü ise, Amerika'da kutlanmış, daha
sonra öteki ülkelere yayılmıştır.
İLK ANAYASA
Türkiye'de ilk Anayasa, II. Abdülhamit zamanında
23 Aralık 1876 günü yürürlüğe giren
"Kanun-i Esasi"dir. O dönem içinde kişi hak
ve özgürlüklerini belirleyip yayma yolunda
birtakım çabalara girişilmiş, 1808'de "Sened-i
İttifak" ve 1839'da "Gülhane Hattı Hümayunu",
öbür adıyla "Tanzimat Fermanı" ilan
edilmişti. Ancak her iki belge de devletin temel
kuruluş ve işleyişiyle ilgili yargılara yer
vermemeleri nedeniyle gerçek anlamda bir
anayasa sayılmazdı.
297
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Türkiye'de ilk arkeolojik kazıyı, Alman Heinrich Schilemann
yaptı.
İLK ARKEOLOJİK
KAZI
1822 doğumlu Alman arkeolog Heinrich Schilemann
Rusya'da ticaret yaparak biriktirdiği paraları,
kazılarına harcadı. Ülkemizde yapılan ilk
arkeolojik kazıyı gerçekleştiren Schlimann,
"Truva'yı bulan adam" olarak tarihe geçti.
İLK ANAYASA MAHKEMESİ
Türkiye'de ilk Anayasa Mahkemesi, 25 Nisan
1962 günü yürürlüğe giren 44 sayılı yasayla kuruldu.
Bu mahkeme, yasalarla TBMM içtüzüklerinin
Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek
için kurulmuş en büyük yargı organıdır.
Bu mahkeme yoluyla ülkemizde ilk kez yasaların
Anayasa'ya uygunluklarının "yargı yoluyla
denetimi" sağlanabildi. Anayasa Mahkemesi'nin
kararları kesindir, verdiği kararlar,
Resmi Gazete'de yayınlanır.
İLK ANI EDEBİYATI
Ülkemizde ilk anı edebiyatının bağımsız bir
edebiyat türü olarak nitelenmesi Tanzimat'-
tan sonradır. Eski Türk edebiyatında anı edebiyatının
en önemli ilk örneği "Babürname'-
'dir. Babür Şah'ın hayat öyküsü, çocukluğundan
eseri kaleme aldığı süreye kadar Do-
298
ğu Türkçe'siyle duru, içten, açık bir dille bu
ünlü yapıtında anlatılır. Ancak, Babürname
bir anı kitabı olmaktan çok, otobiyografi tarzındadır.
İLK ANSİKLOPEDİ
. Türklerde ilk ansiklopedi denemesini yapan
kişi, Ali Suavi'dir. Kamusü'l-Ulûmi ve'l Maarif
(Eğitim ve Bilimler Ansiklopedisi) adıyla
ancak 5 forma yayınlanabilmiştir. Bu ansiklopedi,
Ali Suavi'nin Paris'te 1870 yılında çıkardığı
Ulûm (Bilimler) gazetesinin ekiydi.
İLK ANTOLOJİ
Ülkemizde edebiyattaki belirli özellik ve tanımlamaya
uygun ilk antolojiler, Refik ve
Tevfik beylerin 1865 yılında birlikte hazırladıkları
"Letaif-i İnşa" (Düzyazı Örnekleri),
Ebüzziyya Tevfik'in 1878 yılında yayımladığı
"Nümune-i Edebiyat-ı Osmaniye" (Osmanhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
lı Edebiyatı Örnekleri) gibi ürünlerdir. Ancak,
bu antolojilerden çok önce, 1436 yılında Ömer
İbni Mezit, 13, 14 ve 15. yüzyıl başlarında yaşamış
83 ozanın 397 beytini bir araya toplayan
"Mecmuatül-Nezair" (Beyit Derlemeleri)
adıyla bir antoloji denemesi yapmıştır. Bu
eserden günümüze kalan teki, Niğde'de Ferit
Faik'in özel kitaplığında bulunuyor.
AKORDEONUN
İLK KULLANILIŞI
Akordeonun ülkemizde müzik aleti olarak ilk
kullanılışı 20. yüzyıl başlarına rastlar. Artvin
yöresinde akordeona benzeyen ve
"firmargon" denilen el armonikalarının kullanışı
ise oldukça eskidir. Firmargon, Alman
çalgılarından "fîzarmonika" adlı enstrümanın
dilimizde değiştirilmiş adıdır. 1827'de Büfe'nin
geliştirdiği akordeon, günümüzde son
biçimini almıştır.
Türkiye'de arabanın şehirler arasında taşıt
aracı olarak kullanılması Sultan Mahmut
II'nin Kartal'da yapılan bir posta yolunun açılış
törenine katılmak amacıyla bindiği faytonla
başlar. Bunu "Tarih-i Lütfi"den öğreniyoruz.
İLK ARABA VAPURU
Türkiye'de ilk araba vapuru "Suhulef'tir.
Araba vapuru düşüncesinin de ilk kez Türklerden
çıktığı bilinir. Osmanlılarda deniz taşımacılığı
"Şirket-i Hayriye" adlı kuruluş tarafından
yapılıyordu. Bu kuruluştan bir yöneticiyle
bir teknisyen, araba vapuru yaptırmak
için İngiltere'ye gittiler. 1869 yılında da
iki araba vapuru ısmarlandı. O sıralarda İngiltere'de
bile karşıdan karşıya deniz ulaşımı,
halat ya da zincirlerle çekilen sallarla yapılmaktaydı.
1870'de "Suhulet", 1871'de de
"Sahilbent" araba vapurları, İstanbul'da
Anadolu ile Rumeli yakası arasında çalışmaya
başladılar. Her ikisi de yandan çarklıydı.
İLK ANKET DÜZENLEYEN DERGİ İLK ARŞİV
Türkiye'de okurları arasında ilk anket düzenleyen
dergi "Mektep"tir. Karabet Efendi tarafından
1891 yılında çıkarılmaya başlanan
Mektep dergisi, ilkokul öğrencilerine çeşitli
bilgiler veren bir çocuk dergisiydi. İki yıl sonra
bu özelliğini değiştirerek edebiyat dergisi oldu.
Yazarları arasında Cenap Sahabettin, Hüseyin
Cahit Yalçın, Hüseyin Siret, Süleyman
Nazif, Mehmet Rauf ve Rıza Tevfik gibi devrin
ünlü kalemleri bulunuyordu.
İLK ARKEOLOJİ MÜZESİ
Türkiye'de ilk arkeoloji müzesi 1846 yılında
Tophane Müşiri (Mareşal) Damat Fethi Paşa
tarafından kurduruldu. Fethi Paşa'nın eski
eserlere karşı duyduğu ilgi nedeniyle o zaman
Harp Okulu'nun ambarı olan Aya İrini Kilisesi
"müze" olarak düzenlendi. Çeşitli illerden
toplanan eski eserler buraya getirildi. Bugün
burası askeri müzedir.
TARİHİMİZDE İLK ARABA
Türklerin tarihinde ilk arabanın M.Ö. 2 bin
yılında kullanılmaya başlandığı eski Çin kaynaklarından
öğreniliyor. Türkler, arabayı yük
taşımada ya da oturmak için kullanırlar, savaşa
atla giderlerdi. Hatta, arabanın bulucusu
da Türklerdir ve anayurdu Asya'dır,.
Ülkemizde ilk arşiv deposu Mustafa Reşit Paşa
tarafından yaptırıldı. Bu devre kadar devlet
belgeleri, torba, sandık gibi dağınık yerlerde
saklanırdı. Bu durumu gözönüne alan Mustafa
Reşit Paşa, bugün de arşiv deposu olarak
kullanılan binayı yaptırdı. İlk adı
"Hazine-i Evrak" olan bu kuruluş, şimdi Başbakanlık
Arşiv Genel Müdürlüğü'dür.
İLK ATATÜRK ANITI
Türkiye'de ilk Atatürk anıtı, İstanbul Gülhane
Parkı'nın denize yakın bölümünde 3 Ekim
1926 günü dikildi. Anıtı, Avusturyalı heykelci
Krippel yaptı.
İSTANBUL'DA İLK ASKERİ LİSE
İstanbul'da, Maçka Kışlası'nda, 1846 yılında,
"Mekteb-i Fünûn-ı İdadi" adıyla öğretime
başladı. Bu okul, 1924 yılında "Kuleli Askeri
Lisesi" adım aldı. Kara Harp Okulu'na öğrenci
yetiştiren ve halen Çengelköy'de bulunan
okula, "Kuleli" adının verilmesinin
nedeni, binanın iki yanında bulunan kulelerindendir.
İLK ATLAS
Çağdaş anlamda ilk atlas denemeleri Tanzimat
döneminde yapıldı. İlk Türk atlası, Pa-
299
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ris Coğrafya Topluluğu üyesi olan Hafız Ali
Şeref tarafından yapıldı. 21 Haziran 1868'de
Paris'te bastırılan bu atlasta 21 haritayla birçok
şekil vardı.
İLK AVRAT PAZARLARI
Tarihimizde ilk avrat pazarları Osmanlı İmparatorluğu
zamanında kurulmuştu. 19. yüzyılın
sonuna kadar süren avrat pazarlarının bu
adla anılmasının nedeni, alıcı ve satıcısının yalnız
kadınlardan olmasıdır. Bu tür pazarların
en ünlüsü ise İstanbul'da Cerrahpaşa-
Kocamustafapa arasındaki geniş alanı kaplamış
olanıdır. Burayı Kanuni Sultan Süleyman'ın
karısı Hürrem Sultan, önceleri pazar
yeri olarak kurdurmuştu.
AVRUPA GEZİSİNE ÇIKAN
İLK PADİŞAH
Tarihimizde Avrupa gezisine çıkan ilk padişah,
Sultan Abdülaziz'dir. 21 Haziran 1867
günü Fransa İmparatoru III. Napoleon'un
çağrısı üzerine deniz yoluyla Avrupa'ya giden
Abdülaziz, Fransa'nın Toulon kıyı kentine çıktı,
oradan da Paris'e ulaştı. Burada uzun süre
kalan Abdülaziz, Uluslararası Paris Sergisi'ni
gezdi, iki ülkeyi ilgilendiren konularda
görüşmeler yaptı. Daha sonra İngiltere Kraliçesi
Victoria'nın konuğu olarak Londra'ya giden
Abdülaziz, Viyana, Budapeşte ve Rusçuk'a
da uğradı. 7 Ağustos 1867'de ülkesine
döndü. Abdülaziz'in Türk hükümdarı sıfatıyla
yurt dışına ilk kez çıkışı, dış ilişkilerimiz açısından
önemli bir olay olarak yorumlandı.
Ancak, unutmamak gerekir ki, Osmanlı
devletinin kuruluşundan sonraki Osmanlı padişahları,
ordularının başında defalarca fetih
savaşlarına çıkarak Avrupa ortalarına kadar
gittiler. I. ve II. Murat, Yıldırım, Fatih, Yavuz,
Kanuni Selim, tüm Balkan ülkelerini, Macaristan
ve Avusturya ile Almanya'yı görerek tanımışlardır.
AVUKATLIK YAPAN
İLK TÜRK
Türkiye'de avukatlık yapan ilk Türk, Kırımîzade
Neşet Molla'dır. 1843-1906 yıllarında yaşayan
Neşet Molla, Kırımlızade Reşit Efendi'-
nin oğludur. Muallimhane-i Nüvyab'tan mezun
olduktan sonra 1892 yılında İstanbul'da
avukatlığa başlayan Neşet Molla, ilk Türk
avukatıdır. Kırımîzade Mecmuası ve Fihristi
300
ile Ahlak adlı iki eseri vardır.
İLK AYAKKABI YAPIMEVİ
Türkiye'de ilk ayakkabı yapımevi, İstanbul
Beykoz'da kuruldu. 1810 yılında Hamza Bey
adında birisi deri yapımevi açtı. Sonraları bu
yapımevinde kundura yapılmaya başlandı.
Sultan II.Mahmut,1816 yılında ordu ayakkabılarının
buradan sağlanmasını istemişti. 1942
yılında makineleştirilen Beykoz kundura yapımevi,
1933 yılından bu yana Sümerbank tarafından
işletilmektedir.
İLK SENATO
(Ayan Meclisi)
23 Aralık 1876 günü yürürlüğe giren Anayasa
ile birlikte "Heyet-i Ayan" yani senatörler
kurulu oluşturuldu. Bu kurul, ilk Türk senatosu
olarak nitelenir. Yürütme organı görevini
üstlenen Heyet-i Ayan üyelerini padişah
seçerdi. Üyelerin sayısı, milletvekilleri toplamının
üçte birini geçemezdi. İlk Ayan Meclisi,
19 Mart 1877 Pazartesi günü Server Paşa
başkanlığında Dolmabahçe'de çalışmalarına
başladı. İlk Ayan Meclisi'nin 27 üyesi vardı.
II. Abdülhamit, 13 Mart 1878 günü Ayan
Meclisi'ni dağıttı, ama üyeler devletten aylıklarını
almaya devam ettiler.
İLK ATICILIK
SPORU
Ülkemizde ilk atıcılık sporu (baltrap) İstanbul'da
yapıldı. Atıcılık sporunu Türkiye'ye getiren
kişi ise Bulgaristan'ın Filibe kentinden
Niyazi Kızıltepe'dir. Yurdumuzda en eski atıcılık
kulübü ise 1921'de İstanbul'da Avcılar
ve Atıcılar İhtisas Kulübü adıyla açıldı. Avcılık
ve Atıcılık Federasyonu ise 1940 yılında kuruldu.
İLK AT KOŞULARI
Ülkemizde ilk at koşuları Enver paşa ve arkadaşlarının
kurduğu "Islah-ı Nesl-i Peres"yani
"At Soyunu Geliştirme Derneği"nce düzenlendi.
Cumhuriyet'in ilanını izleyen yıllarda ise
at koşuları Tarım Bakanlığı'nın organizasyonunda
gerçekleştirilmeye başladı. İlk Gazi Koşusu
ise 1927 yılında yapıldı. Türkiye Jokey
Kulübü de 1950 yılında kuruldu. 1953 yılındar
itibaren de yapılan bir sözleşme ile Türkihttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
ye'deki koşuların düzenlenmesi ve müşterek
bahis oynatma yetkisi Jokey Kulübü'ne verildi.
İLK ATLETİZM ÇALIŞMALARI
Türkiye'de ilk atletizm çalışmalarına 1922 yılında
başlandığı söylenebilir. 1912-1913 yıllarında
tek tük görülen atletizm denemeleri birkaç
heveslinin ilkel çalışmalarından öteye gidememiştir.
Bu ilk atletizm heveslileri Silifkeli
Şükrü, Doktor Nurettin Otmar, Selahattin ve
Asım beylerdir.
İLK AT ÜRETME
ÇİFTLİĞİ (Hara)
Yurdumuzda ilk at üretme çiftliği yani hara,
1913 yılında Eskişehir Çifteler'de (Aziziye) kuruldu.
Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar, burayı
da yakıp yıkarak kullanılmaz duruma getirdiler.
Bu hara, 1923 yılında yeniden düzenlendi.
Böylece de Türkiye'de ilk at yetiştiriciliği
başlamış oldu.
İLK AYRICALIK
Yabancılara verilen ilk ayrıcalık I.Bayezit'in
oğulları Musa ve Süleyman Çelebi'lerin Venediklilere
bazı ticaret işlerinde "özel" yetki tanımalarıyla
ortaya çıkar. Bu ayrıcalıkları (imtiyaz)
II. Murat'ın Cenevizlilere, Fatih Sultan
Mehmet'in de azınlıklara "dinsel" ve Venedik,
İtalyan, Cenevizliler ile Rodos şövalyelerine
de ticaret yapma, tuzları işletme yetkileri
vermesi izler. Başlangıçta önemsenmeyen
bu imtiyazlar giderek 1536 yılında Kanuni Sultan
Süleyman'la başlayan kapitülasyonların
devletin başına bela kesilmesinin kaynakları
olacaktı.
İLK BAĞIMSIZ TÜRKORTODOKS
PATRİĞİ
İLK BAHAR BAYRAMI
Türkiye'deki ilk bağımsız Türk-Ortodoks Patriği
Papa Eftim I. Erenerol'dur. Birinci Dünya
Savaşı'ndan sonra Fener Rum Patrikhanesi'nin
Anadolu Rumlarını Yunanlı olduklarına
inandırma çabalarına ve Karadeniz'de yeni
bir Rum Pontus devleti kurma eğilimlerine
karşı çıkan Papa Eftim, çeşitli dinlerden 72
temsilciyi Kayseri'de topladı. Fener Patrikhanesi'ni
ortadan kaldırarak merkezi Kayseri'-
de olan bir Türk-Ortodoks Patrikhanesi kurdu.
Yayınladığı bir bildiriyle Fener Patrikhanesi'nin
Türk çıkarlarına aykırı çalıştığını bütün
dünyaya açıkladı. Kurtuluş Savaşı'ndan
sonra İstanbul Patrikhanesi'yle ilişki kurarak
Cumhuriyet yönetimine bağlılık sözü aldı. Üç
ay sonra bir Türk düşmanının patrik seçilmesi
üzerine patrikhaneyle bütün ilişkilerini kesti.
18 Mart 1926'da çeşitli olaylardan geçen Papa
Eftim I. Erenerol, ilk kez bağımsız Türk-
Ortodoks kilisesini kurdu ve ilk patrik seçildi.
Yurdumuzda ilk bahar bayramı, 1921 yılında
kutlandı. Ancak, bu ilk kutlama, bir işçi bayramı
niteliğindeydi. 27 Mayıs 1935 günü çıkarılan
2739 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller
Hakkındaki Yasa ile 1 Mayıs gününün
"Bahar Bayramı" olarak kutlanması kesinleşti.
12 Eylül 1980'de yapılan askeri harekâttan
sonra çıkarılan bir yasa ile, 1 Mayıs'ın resmi
bayram olarak kutlanması kaldırıldı.
İLK BAHRİYE NEZARETİ
Türkiye'de ilk Bahriye Nezareti, 19 Mart
1867'de kurularak çalışmalara başladı. Bu
kuruluştan önce Deniz Kuvvetleri'nin işlerine
kaptan paşalar bakardı. İlk Bahriye Nazırı ise
Hakkı İsmail Paşa'dır.
İLK BAKALORYA (Olgunluk) SINAVI
Türkiye'de bakalorya biçiminde sınav uygu-
301
http://groups.google.com/group/merakediyorum
lamaşı ilk kez Galatasaray Lisesi'nde yapılmaya
başlandı. 1 Eylül 1869'da yayımlanan
bir tüzükle, lise ya da lise düzeyindeki okulları
bitirenlerin yüksekokullara girebilmeleri
için bakalorya yöntemi uygulandı. Buna olgunluk
sınavı da denir. 1926-1936 yıllarında
lise bitirme sınavlarıyla, yakın zamanlara kadar
süregelen olgunluk sınavları da bir çeşit bakalorya
niteliğindeydi.
İLK BALE GÖSTERİSİ
1524 yılında İtalyanlar, İstanbul'daki bir şenlikte,
klasik bale gösterisi düzenlediler. Buna
Türkler de dansör olarak katıldılar. Daha sonraları
Türk tiyatrosunun kuruluşuna büyük
emeği geçen Güllü Agop'un tiyatrosunda, yabancı
birçok bale topluluğu, temsil aralarında
bale gösterileri yaptılar.
İLK BALE OKULUMUZ
Türkiye'de gerçek anlamda bale gösterileri, oldukça
yenidir. Devlet desteğiyle bale öğreniminin
başlangıcı 1943 yılında oldu. İlk bale
okulu, İstanbul Yeşilköy'de, İngiltere Kraliyet
Balesi'nin kurucusu dünyaca ünlü Dame
Ninette de Valois'nın denetim ve eğitimi altında
çalışmalarına başladı. 1950 yılında Ankara'ya
taşman okul, Devlet Konservatuvarı'nın
bir bölümü oldu. Bale okulunu ilk bitirenlerin
1960 yılında ilk oynadıkları oyun, Manuel
de Faya'nın "El Amor Burujo" (Büyüleyen
Aşk) adlı eseridir.
İLK BALIK BİLİMİ
Ülkemizde balık bilimiyle ilgili ilk çalışma,
1914 yılında Balıkhane Müdürü olan Karakin
Deveciyan'ın, "Balık ve Balıkçılık" adıyla
yazdığı bir kitapla başlar. Deveciyan'ın kitabı,
bugünkü balık bilimi ölçüleriyle bağdaşmıyorsa
da, bu konudaki ilk adım ve araştırma
olarak çok önemlidir.
Türkiye'de ilk Balıkçılık Araştırma Şubesi'ni
1916 yılında İtalya'nın Napoli kenti Zooloji
İstasyonu görevlilerinden Doktor Viktor
Bayer kurdu. Balıkçılık konusunda bilimsel
nitelikteki ilk olumlu kuruluş, 1950 yılında
İstanbul Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışmalarına
başlayan Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü
olmuştur.
İLK BALKAN OYUNLARI
Balkan Oyunları'nın temeli, 1928 yılında
302
Amsterdam'da yapılan olimpiyatlar sırasında
atıldı. Türkiye'den Burhan Felek, Yunanistan'dan
Rinopulos, Romanya'dan Boresku,
Yugoslavya'dan Dobrin ve Bulgaristan'dan Kaçev,
bir anlaşma yaparak Balkan ülkeleri arasında
çeşitli spor dallarında yarışmalar düzenlenmesini
kararlaştırdılar. 1929 yılında resmen
başlayan Balkan Oyunları, Türkiye'
de ilk kez 1932 yılında İstanbul'da yapıldı.
İLK BANDO OKULU
Türklerde ilk bando okulunun kuruluşu,
Muzika-i Hümayun (saray ya da padişah
bandosu)adıyla 1827 yılında II.Mahmut'un isteğiyle
gerçekleşti. İlk bando okulunun başına
Mangel adlı bir öğretmen getirildi, ancak
yetersiz görülünce, yerine 1828 yılında devrin
ünlü bando yöneticilerinden İtalyan Guiseppe
Donizetti atandı. Donizetti, 1831 yılında da.
Askeri Mızıka Okulu'nu açtı.
İLK BANKA
Ülkemizde gerçek anlamda kurulan ilk banka,
İstanbul Bankası'dır. 1847 yılında faaliyete geçen
bu bankadan sonra, 1863 yılında Osmanlı
Bankası ve daha sonra da başka yabancı bankalar
açıldı. 1867 yılında bütünüyle yerli sermayeli
bankalar kurmak kararı alınınca, ilk
yerli banka kuruluşumuz olan Emniyet Sandığı
ortaya çıktı.
İLK BARAJ (Su bendi)
Türkiye'de ilk baraj, 1619 yılında Osmanlı Padişahı
II. Osman'ın yaptırdığı "İkinci
Osman" ya da öteki adıyla "Topuz Bendi"
dir. Yüksekliği, 9 metre 91 santimetredir. III.
Ahmet, 1722'de 9 metre 41 santimetre yüksekliğindeki
Büyük Bent'i yaptırdı. Osmanlılar
devrinde yapılan en büyük baraj, 1890'da hizmete
giren 18.5 metre yükseklikteki Elmalı
Bendi'dir.
Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan ilk
baraj ise, 1936'da tamamlanan Çubuk Barajı'dır.
Yüksekliği 33 metre olan bu baraj, Ankara
ili sınırları içindedir. Özellikle 1950'li yıllardan
sonra birçok büyük barajlar yapıldı.
Bunların içinde en büyüğü, Doğu Anadolu'-
daki Keban Barajı'dır. Ancak, Güney Anadolu
Projesi (GAP) içinde ye alan ve yapımı hale
süren Atatürk Barajı, tamamlandığında,
yurdumuzun en büyük barajı olacaktır.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK KADIN BAKAN
Türkiye'nin ilk kadın bakanı, Prof. Dr. Türkân
Akyol'dur. 12 Mart döneminde 1. Erim
Kabinesi'nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na
getirilen Akyol, 1928 yılında İstanbul'
da doğdu. Ankara Tıp Fakültesi'nden mezun
olduktan sonra, göğüs hastalıkları konusunda
ihtisas yapan ve 1964'te doçent, 1969'da
ise profesör olan Türkân Akyol'un, bir başka
özelliği de, seçimle gelen ilk rektör olması.
İLK BAREM YÖNTEMİ
1929 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile, Türkiye'de
ilk kez uygulanmaya başlanan barem
yöntemi, ünlü Fransız matematikçisi "Baremme"
in adından dilimize giren bir sözcükle
anıldı. Devlette görev alan memurların aylıklarını
belirleyen, düzenleyen ve görevdeki
eskiliği göz önüne alarak tutarlarını ayrı ayrı
gösteren çizelge anlamına gelir. Bu çizelgede
en az aylıkla, en yüksek aylık oranları, derece
derece gösterilir.
İLK BARO
Türkiye'de ilk baroyu, 1870 yılında kapitülasyonlardan
yararlanan yabancı uyruklu avukatlar,
"Sosyete dö baro dö Konstantinopl",
yani "İstanbul Avukatları Topluluğu" adıyla
kurdular. İlk Osmanlı barosunun ortaya çıkışı,
1876 yılındadır. Bu topluluğa 62 avukat
kayıtlıydı. Bunlardan 11'i Rum, 38'i Ermeni
idi. Bugünkü anlamıyla baro, her ilde
en az 15 üyesi bulunan ve Avukatlık Yasası
uyarınca, görevlerini onur ve dayanışma içinde
toplumun çıkarlarına göre geliştirip yapmayı
amaç edinen avukatlararası bir topluluktur.
İLK BARUTHANE
Türklerde ilk baruthane, yani barut yapımevi,
II. Bayezit tarafından Kâğıthane'de
1490 yılında kurduruldu.
İLK BASIMEVİ
1493 yılında İstanbul'da, 1495 yılında da Selanik'te
bir basımevi açan Museviler, buralarda
Tevrat, yorum, dilbilgisi ve tarih türünde
kitap basarak, ilk basımevini gerçekleştirdiler.
Bunları, İtalya'da basım işlerini Öğrenen Tokatlı
Apkar adlı Ermeni asıllı bir yurttaşımızla,
oğlu Sultanşah'ın birlikte kurduğu basımevi
izler. 1567'de ilk kez bir Ermenice dilbilgisi
kitabı yayımladılar. 1627'de Nikodemos
Metaksas adındaki biri, Londra'dan getirttiği
basımevi gereçleriyle Museviliği yeren küçük
bir kitap çıkarttı.
303
Prof. Dr. Türkân Akyol, 12 Mart döneminde Sağlık ve Sosyal
Yardım Bakanı oldu.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK BASIN AHLAK YASASI
Türkiye'de çeşitli yerlerde yayımlanan dergi
ve gazetelerle, basın kuruluşlarının temsilcileri,
24 Temmuz 1960 günü bir araya geldiler.
İstanbul Gazeteciler Derneği'nde, tarihimizde
ilk kez yapılmış Basın Ahlak Yasası'ın
onayladılar. Yasayı uygulamak için bir Basın
Onur Kurulu seçildi. Kurul, 10 üyeden oluşuyordu.
Basın Ahlak Yasası, en uygar ülkeler-
. de bile imrenilecek özgür toplumun, özgür
basının kendisini eleştirme ve denetlemesini yapacaktı.
Bu, yine basın yoluyla kamuoyuna duyurulacaktı.
Bu yasa, hâlâ yürürlüktedir.
İLK BASIN REKLAMLARI
Türkiye'de ilk basın reklamlarının yapılmaya
başlaması, 1860 yılından sonraya rastlar. Osmanlılar
döneminde basında yayımlanan ilk
reklamlar elbise, ilaç, tabak-çanaklarla, ülkeye
yeni girmekte olan araçların tanıtılması türündendi.
İlk reklamlar, "Tercüman-i Ahval",
'Ceride-i Havadis", "Tarih" gibi gazetelerde
yayımlandı. O sıralarda reklamın kişi hayatında
değeri pek iyi bilinmediğinden, bir
reklam kuruluşu yoktu. Ayrıca, II. Abdülhamit'in
basına uyguladığı ağır baskı, reklamcılığın
gelişmesini engelledi.
İLK BASKETBOL MAÇI
Türkiye'de ilk basketbol maçı, Robert Kolej
öğrencileri tarafından 1904 yılında yapıldı.
Türklerin basketbolu ilk kez öğrenip oynamalarıysa,
devrin ünlü kalecisi ve Galatasaray Lisesi
Beden Eğitimi öğretmenlerinden Ahmet
Robenson'un çabasıyla oldu. Ahmet Robenson,
1911 yılında eline geçen bir Amerikan
dergisinde, bu oyunu tanıdı ve öğrencilerine
oynatmak istedi. 10'ar kişilik takımlar arasında
yapılan ilk karşılaşmada, oyun kurallarını
bilen olmadığından, hepsi sakatlandı.
Türkiye'de ilk basketbol liginin kuruluşu,
1915 yılında gerçekleşti. Türkiye Basketbol
Şampiyonluğu ise, 1946'da başladı.
İLK TÜRK BAYRAĞI
Türk boylarının, kendilerine özgü bayrakları
vardı. Bu boylar birleşerek han buyruğu altına
girince, "hanın bayrağı" savaş alanlarında
görülmeye başladı. Son yıllarda Türkistan'da
yapılan kazılar, üzerinde insan ve hay-
304
van resimleri bulunan bayrakları ortaya çıkardı.
Ancak, Türklerin ilk bayrağının hangisi olduğu
kesinlikle belli olmamıştır.
Osmanlılarda I.Mahmut devrinde yeşil
olan donanma bayrakları, III. Selim devrinde
kırmızı oldu ve üstündeki "hilal"e sekiz
köşeli yıldızlar eklendi. Cumhuriyet devrine
kadar bayrağımızda da çeşitli değişiklikler oldu.
29 Mayıs 1926'da saltanat kaldırılıp "Bayrak
Yasası" yürürlüğe girince, bayrağımız bugünkü
kesin biçimini aldı.
TÜRKLERDE İLK BAYRAMLAR
Türklerin, Ergenekon'dan ilk çıkışlarını her
yıl bayram şenlikeri düzenleyerek kutladıkları,
"Ergenekon Destanı"nda yazılıdır. Hakanın
da katıldığı kutlama şenlikleri, örs üstünde
demir dövülerek başlardı. Dede Korkut,
bayram niteliğindeki çeşitli törenlerden söz
eder. Hakanların doğum günleri, başa geçişleri,
evlenmeleri, çocuklarının doğumları, başarı
kazandıkları savaşlar, bayram gibi kutlanırdı.
Türk geleneğinde Müslümanlıktan sonra
Ramazan ve Kurban bayramları kutlanmaya
başlandı.
İLK BEBEK SERGİSİ
Dünyada ve Türkiye'de ilk kez bir bebek sergisinin
açılması olayı, İstanbul Taksim'deki
Belediye Bahçesi'nde 1936 yılında gerçekleşti.
Kızılay, Kızılhaç, Kızılaslan ve Güneş derneklerinin
desteklediği bu sergiye, 20 ülke katılmıştı.
Uluslararası bu bebek yarışması o zamanlarda
büyük ilgi uyandırmıştı.
İLK BEDEN EĞİTİMİ GÖSTERİLERİ
İstanbul'da 16 Mayıs 1919 günü, şimdiki Fenerbahçe
Stadyumu'nun bulunduğu alanda
yapıldı. Gösteriyi düzenleyenler, Erkek Öğretmen
Okulu öğrencileriydi. Daha sonra bu bir
gelenek oldu ve her yıl Mayıs ayında gösteriler
yapıldı. Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı
gün olan 19 Mayıs, "Gençlik ve Spor
Bayramı" adıyla 1938 yılında çıkarılan bir yasa
ile kesinleşince, spor gösterileri de bu bayram
gününe alındı. "Dağ Başını Duman Almış"
marşı da, ilk Gençlik Marşı olarak kabul
edildi.
İLK BELEDİYE
Günümüzdeki anlamıyla ilk belediye örgütü,
1869 yılında İstanbul'da çakmalarına başlahttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
di. Yurdun çeşitli yerlerindeki belediyelerin
hizmet vermeye başlaması, 1870'li yıllardan
sonradır. Bu tarihlerden önce belediye işlerine
bakan benzer kuruluşlar görüldüyse de,
bunlar belediye kavramı içinde tanımlanamaz.
TARİHTEKİ İLK BEŞİK
Dünya tarihinde ilk beşik, M.S. 1. yüzyılda
kullanılmaya başlarken, bu yüzyıl içinde Orta
Asya'da Yedisu alanında yapılan kazıda,
Hun mezarından bir beşik çıkmıştır. Bu beşik,
bugün Kırgızların kullandığı beşiğin aynıdır.
Türk beşikleri, biçim ve nitelik bakımlarından
Türk topluluğunun aşamalarını gösterir.
Yürüklerde, çocuk sırtta taşınır, bu arada
seyrek olarak da ağaçtan, deliksiz basit bir
beşik kullanılır. Ege Bölgesi'nde, tabanı düz,
yanları dışarıya meyilli, baş ve ayak uçlarına
kasnak geçirilen ve üst kısmında, tutmak için
kaş denilen bir kol bulunan beşikler vardır.
Doğu ve Orta Anadolu'da kullanılan ağaçtan
yapma beşiklerde, çocuk ağ gibi bir çeşit somya
üzerine konan minderde yatırılır.
15. yüzyıldan sonra madeni beşikler, ağaç
beşiklerin yerini aldı. Osmanlı sarayında beşiklerin
üzerine konan "serasker" örtü ve yorgan,
en değerli taşlarla süslenirdi. Doğan padişah
çocuğuna, Hazine Kethüdası aracılığıyla
Hazinehane'de gümüş kabaralı, süslü bir beşik
yaptırılır ve haremin kapısına kadar götürülürdü.
Bu arada, padişah annesinin hazırlattığı
bir beşikle, yorgan ve puşide denilen sırmalı
beşik örtüsü, büyük bir törenle eski saraydan
yeni saraya nakledilirdi. Bu törene de
"beşik alayı" denirdi. Bu alaya, bütün devlet
büyükleri katılırdı. Doğumun altıncı günü
sadrazam tarafından altın ve mücevherlerle
süslü bir beşik hazırlanır ve çocuk erkekse, buna
bir de sorguç eklenerek, yine törenle Paşakapısı'ndan
Topkapı Sarayı'na götürülürdü.
Bundan sonra kurbanlar kesilir ve eğlenceler
başlardı.
BİBLİYOGRAFYA TÜRÜNDE
İLK ÖRNEKLER
Ülkemizde çağdaş anlamda bibliyografya çalışmaları,
1928 yılında yapılan Harf Devrimi'nden
sonra başladı. Ancak, Türk kültürüyle
ilgili ilk bibliyografya niteliğinde birçok çalışmalar
vardır. Abdurrahman Bestami'nin
"Mevzuatü'I-Ulûm" (Bilimlerin Konuları),
Molla Lütfi'nin "El- Metâlib-i İlâhiye"
(Tanrısal Dilekler), Abdülzâde Mehmet Tahir'le,
Serkis Orpelyon'un birlikte düzenledikleri
"Mahzenü'1-Ulûm" (Bilimlerin Mahzeni),
Hüsamettin Ahmet'in "Miftahü's-Süeada"
(Mutluluğu Bulanların Anahtarı), Kâtip Çelebi'nin
"Keşfü'z-Zünûn" (Şüpheli Şeylerin
Keşfi) gibi eserleri, bibliyografik türde ilk kitaplar
olarak sayılabilir.
İlk kez 1930 yılında yayınlanmaya başlanan
ulusal nitelikteki genel bibliyografyanın
adı, "Türkiye'de Çıkan Kitap, Gazete ve Mecmualardan
Bahsetmek Üzere Maarif Vekâleti
Talim ve Terbiye Heyeti Tarafından Çıkarılan
Neşriyat Bülteni"dir.
İLK BİLARDO
Diktörtgen biçimindeki üstü yeşil çuhayla kaplı
özel masalarda, üç topla ve isteka denilen
sopalarla oynanan bir oyun olan "bilardo",
yurdumuza ilk kez 19.yüzyılın ikinci yarısında
girdi.
İLK BİLMECELER
Türkler de ilk bilmecelerin geçmişinin çok eski
zamanlara dayandığı ve bunların genellikle
"halk bilmeceleri" olduğu sanılmaktadır. 11.
yüzyılda Kaşgarlı Mahmut'un "Türk Dilleri
Sözlüğü" adlı kitabı da bu sanıyı doğrulamaktadır.
İLK BİNA VERGİSİ YASASI
Türkiye'de ilk Bina Vergisi Yasası, 1861 yılında
çıkarıldı. II. Abdülhamit zamanında çıkarılan
bu yasa ile ilk kez binalardan alman
vergi ile devlete gelir temin edildi.
İLK BİNİCİLİK KULÜBÜ
Türklerde binicilik ve atla spor yapma geçmişi,
çok eski çağlara uzanır. Orta Asya'da
Türkler, atı çeşitli amaçlarla kullandılar. Elimizdeki
belgelerden, atın savaşta olduğu kadar,
barışta da önemli bir yeri olduğu kanıtlanır.
Türklerin, "at, avrat, pusat" deyimi,
bunlara ve bu arada " a t " a verdikleri değeri
açıklar. Anadolu'nun birçok yerlerinde tören
ve bayramlarda çeşitli at oyunları oynanır. En
önemlileri, cirit, oğlak ve çevgendir (At üstünde
sopayla oynanan bir oyun). Bu oyunlar,
Türklerin bilinen en eski atlı oyunlarıdır.
İlk binicilik derneği ise 1913 yılında Sipahi
Ocağı adıyla açıldı. Amacı, ata binmeyi,
atçılığı, at sporunu geliştirmek olan bu ocağın
kurucuları arasında, devrin ünlü kişilerin-
305
http://groups.google.com/group/merakediyorum
den Mahmut Şevket'le Mahmut Muhtar paşalar
vardı.
İLK BİRA FABRİKASI
Türkiye'de ilk bira fabrikası, 1912 yılında Aydın'da,
özvarlığı yabancı kaynaklı Bomonti
Nektar Şirketi tarafından kuruldu. 1940'ta Tekel
İdaresi, Aydın Bira Fabrikası'nı satın alarak,
burada "rakı" üretimine başladı.
BİSİKLET SPORUNUN
TÜRKİYE'YE İLK GİRİŞİ
Meşrutiyet'ten önce İstanbul Tepebaşı'nda
bulunan iki bisiklet satıcısı, müşteri çekmek
amacıyla gösteriler düzenledilerse de, ilgi çekemediler.
Bisikletin yurdumuza kesinlikle ilk
girişi ve yayılması 1910 yılına rastlar. İlk uluslararası
bisiklet yarışmaları da İstanbul'da
1927 yılında Bulgarlarla yapıld;.
Ülkemizde ilk bisiklet federasyonu ise 1924
yılında kuruldu. İlk Türkiye Bisiklet Birinciliği
Yarışması da yine aynı yıl Ankara'da, Muhafızgücü
Spor Alanı'nda düzenlendi ve bu
yarışmayı Cavit Cav kazandı.
1924 yılında Paris'te düzenlenen olimpiyat
oyunlarına bisiklet dalında yarışmak üzere giden
Fahri Ağabey, Cavit Cav ve Raif Bey'-
den kurulu Bisiklet Milli Takımımız, yarışmaya
girebilmek için satın alabilecek bisiklet bulamadıklarından
geri döndüler. Bisiklet sporunda
olimpiyat oyunlarına ilk katılışımız,
bu nedenle 1928 Amsterdam Olimpiyat
Oyunlan'nda mümkün olabildi.
İLK KADIN BELEDİYE MEMURU
Türkiye'nin ilk belediye zabıta memuresi Afife
Irk (İpek)'tir. 1952 yılında Erzurum'da belediyeye
giren Afife Irk, zabıta memuresi olarak
bir süre çalıştıktan sonra, Muhtaç Asker
Aileleri Şubesi Şefi oldu. 32 yıl hizmet ettikten
sonra, 1978 yılında emekli olan ilk kadın
zabıta memurumuz, halen Erzurum'da yaşamını
sürdürüyor.
İLK BİYOGRAFİ
Kişilerin ilgi çekici yaşam öykülerini, yaptıkları
önemli işleri bütün yönleriyle toparlayıp
yazma türü ola biyografilerin Türkiye'de ilk
örneklerine tarihler, menakıpnameler (tarihe
geçmiş ünlü kişilerin yaşantılarından örnek-
306
leri tezkerelerde (pusula, betik) rastlıyoruz.
Hoca Dehhani'nin "Selçuklular Şehnamesi",
Mustafa Darir'in "Tercüme-i Siretü'n-Nebî",
Bursalı Lâmii"nin "Peygamberlik İşaretleri",
"Bakî'nin "Kesin Bilginin İzleri" adlı
biyografileri, çağlarının ünlü ürünleridir.
İLK BOKS KULÜBÜ
Ülkemizdeki ilk boks kulübü, 1919-1920 yıllarında
Akşiyani Efendi ile Musevi bir yurttaşın
çabasıyla kuruldu. İstanbul Taksim'deki
Şantekler Salonu'nu tutan ilk boks kulübünün
giderleri, Fransa Boks Federasyonu'nca karşılanıyordu.
Türkiye'deki ilk boks federasyonu da,
1923 yılında kurulan Türkiye İdman Cemiyeti
İttifakı'ndan hemen sonra gerçekleştirildi.
İlk Boks Federasyonu Başkanımız da Eşref Şefik
Atabey'dir. Bağımsız bir federasyon olan
Boks Federasyonu, boksun gereken ilgiyi görmeyişi
nedeniyle bir süre sonra kapandı.
İLK BORSA
2 Aralık 1873 günü bir tüzükle çalışmaya başlayan
Dersaadet Tahvilat Borsası, Türkiye'-
nin ilk borsası sayılır. 16. ve 17. yüzyıllarda
Osmanlılar'da sanat ve ticaretle uğraşanların
lonca örgütleri de ilk borsa kuruluşlarıysa da,
"resmi" bir nitelik taşımazlar.
Ülkemizde ilk ticaret borsası İzmir'de, İzmir
Ticaret ve Sanayi Borsası adıyla 1886 yılında
kuruldu.
İLK BUHARLI GEMİ
Yurdumuza ilk buharlı gemi, 1827 yılında getirildi.
Bu tür deniz araçlarıyla deniz ticaretinin
başlaması ise 1843 yılında Bahriye Nezareti'nin
İzmit-Gemlik-Tekirdağ iskeleleri arasında
"Seyr-i Bahri" adlı bir gemiyi bu amaçla
çalıştırmasıyla olmuştur. Türk deniz ticareti
de böylelikle başlar. Yine aynı yıl, başka bir
gemi daha çalıştırılmış, ayrıca Boğaziçi'nde de
"Eser-i Hâyr" adlı bir vapur işletilmeye başlanmıştır.
İLK KADIN BÜYÜKELÇİ
Türkiye'nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen'dir.
Halen Strasbourg'daki Avrupa Konseyi
Daimi Temsilcimiz olana Dinçmen, 1982
yılında ilk kadın büyükelçi olarak nasıl atandığını
şöyle anlatıyor:
"Üniversiteyi bitirince, Dışişleri'ne girdim.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Eşim, üniversiteden sınıf arkadaşımdı. İlk görev
yerim New York'taki BM Temsilciliği oldu.
Orada, eşimle evlendik. Daha sonra Tahran'a
tayin olduk. Sonra, Ankara'ya, Bakanlığın
Ekonomik İşler Dairesi'ne atandık. Bu
görevi takiben de Brüksel'deki AET Daimi
Temsilcilik görevini üstlendim. Brüksel'den
döndükten sonra da 6 yıl süreyle bakanlıkta
çeşitli görevlerde bulundum. 1982 yılında da
Türkiye'nin ilk kadın büyükelçisi olarak Lahey
Büyükelçiliği'ne atandım. Kadın olduğum
için bu görevde başlangıçta zorluklarım oldu,
ancak, daha sonra herkes bana yardımcı
oldu. Bunu şükranla hatırlıyorum."
c-ç
İlk Cumhurbaşkanımız Atatürk, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 günü, TBMM'de oybirliği ile göreve seçildi.
İLK CUMHURBAŞKANI
Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı, Mustafa Kemal
Atatürk'tür. 29 Ekim 1923 gününün gecesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaptığı
olağanüstü toplantıda üyelerin oybirliğiyle
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanlığına
seçilmiş oldu.
307
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK CASUSLUK ÖRGÜTÜ
Osmanlılarda casusluk, devletin kuruluşuyla
başlamıştır. Araştırmalar, Osmanlı Devleti'
nin kurucusu I. Osman'ın beyliği çevresindeki
bey ve tekfurlara karşı casuslar kullandığını
gösterir. Tarihimizde belirli ilk casusluk örgütünü
İstanbul'u almayı aklına koyan Fatih
Sultan Mehmet kurmuştur. Uçan kuştan kuşkulanan
II. Abdülhamit ise, casusluk örgütüne
büyük önem vererek geliştirmiştir. 1908'de
ilan edilen Meşrutiyet'le, bu örgüt kaldırıldı.
İLK CERRAHHANE
(Ameliyathane)
14 Mart 1827'de II. Mahmut'un emriyle
Cerrahhane-i Âmire adıyla kuruldu. İstanbul
Şehzadebaşı'nda açılan bu kuruluşun yönetimi
ve eğitimi, bir Macar dönmesi olan Mehmet
Necati Efendi tarafından yapıldı. 20'ye
yakın cerraha (operatöre) meslekle ilgili bilgiler
verildi.Cerrahhane,1832 yılında Topkapı
Sarayı duvarlarının dışına taşındı. Yaşı küçük
erlerden cerrah yetiştirmek amacıyla öğrenciler
alındı. Başına da ünlü Fransız cerrahı
Sad dö Kaliyer, müdür olarak getirildi. Tıp
ve cerrahlık öğrenimi, ilk başta ayrı okullardaydı.
Bu kurum, 1838 yılında Tıp Okulu'yla
birleştirildi. Cerrahhane'nin bilinen en eski
mezunları, Hekimbaşı ve Cerrah İsmail Paşa,
Kâmil Ali, Hüseyin, Şerif, Nuri ve Veli efendilerdir.
İLK CEZA YASALARI
Ülkemizde ilk ceza yasalarının yapımı Fatih
Sultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman'-
ın dönemlerinde gerçekleşti. Ancak, bu yasalar,
genel ceza kurallarının hepsini kapsamaktan
oldukça uzaktı. İlk genel ceza yasası, 1840
yılında yürürlüğe giren "Genel Ceza Yasası"
dır.
İLK COĞRAFYA
Coğrafya ile ilgili yayınların Türkçeye çevrilişi,
Osmanlıların ilk dönemine kadar uzanır.
II. Murat'la Fatih, coğrafya bilimine büyük
önem verirlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun
deniz sınırları genişledikçe de deniz coğrafyacılığı
ilerledi. Pirî Reis'in"Kitâb-ı Bahriye"
(Denizcilik Kitabı), Şeydi Ali Reis'in
"Mir'atü'l-Memâlik" (Ülkelerin Aynası) ve
308
Muhit (Çevre) adlı coğrafya kitapları, bu alandaki
çabaların ilk ürünleridir. Osmanlı devleti,
ilk kez uluslararası bir coğrafya sergisine
kitap ve haritalarla 1875 yılında katıldı.
I. Dünya Savaşı sırasında da İstanbul Üniversitesi'ne
bağlı bir Coğrafya Araştırma Kurumu
açıldı. Bu ilk araştırma kurumunun ilk
öğretim görevlileri, Profesör Erid Obst'la Faik
Sabri Duran'dır.
TÜRKLERDE DİN UĞRUNA
YAPILAN İLK SAVAŞ (Cihad)
Osmanlılarda, savaşlara dinsel bir nitelik vermek,
gelenek haline getirilmişti. Cihad ilanının
kendine özgü bir töreni vardı. Tarihimizde
ilk "cihad ilanı", 1389'da başlayan Birinci
Kosova Savaşları sırasında olmuştur.
İLK CUMA TATİLİ
Osmanlı İmparatorluğu'nda, Tanzimat'a kadar
"hafta sonu" dinlenme tatili yoktu. Müslümanların
tatil günü sayılan cumanın Osmanlılarca
tatil günü olarak seçilmesi, 1839 yılındadır.
Bilindiği gibi, Cumhuriyet'in ilanından
sonra 1935'te çıkarılan bir yasa ile,"pazar"
günü, hafta sonu tatili olarak kabul edildi.
CUMHURİYETİN İLK İLANI
TBMM, 29 Ekim 1923'te olağanüstü bir toplantı
yaptı. Oybirliğiyle onaylanan bir yasa
taslağı, yasa haline getirildi. Bu yasaya göre,
bundan böyle devletin yönetim biçimi cumhuriyet
oluyordu. Cumhuriyet'in ilanıyla, tarihimizde
ilk kez ulusun kendi kendisini yönetme,
denetleme devri başlıyordu. Atatürk'ün
önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı, böylece
Cumhuriyet'in ilanı ile bütünlendi.
İLK ÇAY ÜRETİMİ
Yurdumuzda çay üretimine, Japonya'dan
1878 yılında getirilen tohumların örnek çiftliklere
ekimiyle başlandı. Bu ilk denemenin
olumlu sonuç verdiğini gören Halkalı Tarım
Okulu Müdürü Ali Rıza Ertem, Rize ve Artvin
dolaylarında çay üretmek için büyük çaba
gösterdi. Çayın işlenip kullanılabilecek duruma
gelmesini sağlamak amacıyla ilk kez Rize'de
yapımevleri açıldı. Çayın günümüzdeki
teknikle işlenip ambalajlanması, ancak
1947-1948 yıllarında gerçekleşti.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Türkiye'de cam üretecek ilk fabrika, 1934'te kuruldu. Paşabahçe Şişe ve Cam Sanayii adı verilen bu fabrika, son yıllarda
Avrupa ülkelerine de cam ihracı yapmaktadır.
İLK CAM FABRİKASI
Çağdaş gereklerine uygun anlamda ilk cam
fabrikası, 1934 yılında İstanbul Paşabahçe'de
kuruldu. "Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası"
adlı bu kuruluş, Türkiye'nin cam gereksiniminin
büyük bir bölümünü karşıladıktan başka,
yurt dışına da ihraç ürünler üretiyordu. Son
yıllarda büyük bir gelişme gösteren fabrika,
Avrupai anlamda eşyalar yapmaktadır.
Türklerde camın geçmişi, çok eskilere uzanır.
Selçuklu Türkleri, camdan çok çeşitli biçimde
yararlandılar. İstanbul'un alınmasıyla,
Osmanlı Türklerinde camcılık, büyük çapta
gelişti.17. ve 18. yüzyıllarda Eğrikapi-Tekfur
Sarayı arası bir camcılık sitesi durumuna geldi.
1848 yılında Çubuklu'da kurulan ilkel cam
yapımevinde, "çeşm-i bülbül".(bülbül gözü)
denen ünlü kristaller yapılmaya başlandı. Bugün
Beykoz İşi denilen bu kristaller, ışıkta kırmızı
renkte yansırlar.
TÜRKLERDE İLK ÇEK
Tarihimizde para yerine 'çek" kullanmayı ilk
öneren, Kazazyan Agop Paşa'dır. Agop Paşa,
Osmanlı Maliye bakanlarındandı. Alışverişte
büyük kolaylık sağlayan çek kullanımını,
Agop Paşa, 1885 yılında yurdumuza getirdi.
ÇOCUK EDEBİYATI
Türkiye'de çocuk edebiyatıyla ilgili ilk ürünün
Şinasi'nin La Fontaine'den çevirip yayınladığı
"Kurtla Kuzu Masalı" olduğu söylenir. O
zamana kadar çocuk edebiyatı olarak bütün
bildiğimiz, gelenek yoluyla ağızdan ağıza aktarılarak
söylenen masallardır.
Türkiye'de ilk çocuk romanı ise, Mahmut
Yesari'nin yazdığı "Bağrı Yanık Ömer"dir
(1930).
Ülkemizde ilk çocuk şiir kitabı ise İbrahim
Alaattin Gövsa'nın 1911 yılında yayımladığı
"Çocuk Şiirleri"dir
Bu arada, "ilk çocuk yayını"nm türü sayılabilecek
bir dergiyi Sıtkı Efendi ile arkadaşları,
10 Ekim 1869 günü yayımladılar. Haftalık
olarak çıkan bu dergi, "Mümeyyiz" adlı
siyasi gazetenin ardından yayınlanmıştı. O zaman
büyük ilgiyle karşılanan dergi, 1 Kasım
1870 yılında kapandı.
İLK ÇİKOLATA FABRİKASI
1924 yılında İstanbul'da çalışmaya başladı.
309
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Fabrika kurulmadan önce çikolata, Türkiye'
ye dışarıdan getirilirdi.
İLK ÇİMENTO ÜRETİMİ
Yurdumuzda ilk çimento üretimi, 1911 yılında
Danca'da kurulan çimento fabrikasıyla
başladı.
İLK ÇOCUK TİYATROSU
Türkiye'de ilk çocuk tiyatrosu temsilleri, 1935.
yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda verildi.
İlk oyun da M.Kemal Küçük'ün yazdığı Çocuklara
Tiyatro Dersi, Gülmeyen Çocuk'tu.
Büyük ilgi gördü. Bu nedenle 1947'de Devlet
Tiyatrosu, İzmir Şehir Tiyatrosu'nda Çocuk
Tiyatrosu bölümleri açıldı.
D
İLK DAĞCILIK
İlk Türk dağcısı, Profesör Ali Vehbi Türküstün'dür.
1877-1937 yıllarında yaşayan bu dağcımız,
Avrupa'daki Montblanc Tepesi'ne,
Türk bayrağını ilk diken Türk'tür. Türküstün'ün
adı, Türk dağcıları tarafından Niğde
Aladağlar'ın yüce bir doruğuna verildi. Dağcılık,
Türkiye'de onunla başladı.
İLK DANIŞTAY
1837 yılmda"Meclis-i Abkâm-ı Adliye" adıyla
II. Mahmut'un desteğiyle kuruldu. Bu ilk Danıştay,
devleti ilgilendiren konulan görüşmek,
yasa tasarılarını hazırlamak, günümüzdeki anlamıyla
Bakanlar Kurulu'nun yapmayı tasarladığı
işleri inceleyip, bir düzene koymayı
amaçlıyordu.
İLK DAKTİLOGRAFİ DÜNYA
ŞAMPİYONUMUZ
Türkiye, 1956'da uluslararası daktilo yarış
alanlarında uygulanan kuralları benimsedi.
Deneylilerde, dakikada net 107 sözcük yazan
Ece Özbayrak, 1965 yılında Paris'te düzenlenen
ve 21 ülkenin 159 yarışmacısı arasından
şampiyon olarak, bu konudaki "ilk" unvanını
aldı.
İLK DAMGA PULU
1873 yılında Damga Tüzüğü'nün yürürlüğe
310
girmesiye kullanılmaya başlandı. Bundan önce
damga pulu yerine "varak-ı sahiha" denilen
damgalı kâğıtlar kullanılıyordu. Bu kâğıtların
ilk kez kullanılmaya başlanışı da Telmas adlı
bir İspanyol'un devlete gelir sağlamak için verdiği
öneriyle olmuştu.
İLK DEMİRYOLU
Tarihimizde ulaşıma açılan ilk demiryolu,
1854 yılında Osmanlılar dönemindeki Kahireİskenderiye
demiryoludur. Türkiye sınırları
içinde kalan ilk demiryolu ise, İzmir-Aydın
arasında döşenen bir bölümdür. Bu yolların
hepsi de, İngilizler tarafından yapılmıştı. Osmanlı
devletinin ilk demiryolu yapımına başlaması,
Anadolu-Bağdat demiryolunun bir bölümü
olan İstanbul-İzmir demiryolunun döşenmesiyle
oldu. Bu yol, 1873 yılında bitirildi.
İLK DEMOKRATİK GELİŞİM
1807 yılında yürürlüğe giren "Sened-i İttifak"
la başlar. Bununla ilk kez, padişahın yetkileri
kısıtlanıyordu.
İLK DENİZALTI
Türkiye'ye ilk denizaltı gemisi, 1885 yılında
İngiltere'den getirildi. İngiliz gemi mühendisi
Karet'in denetiminde yapılan bu denizaltı,
çok beğenildiğinden, iki denizaltı daha alındı.
Ancak, son denizaltıların kurulma ve takılma
işlemi, İstanbul Taşkızak'ta gerçekleştirildi.
1888 yılında denize indirildiler. Bu ilk denizaltılar,
buharla çalışıyorlardı. Ağırlıkları
http://groups.google.com/group/merakediyorum
160 ton, boyları 30.5, genişlikleri ise 3.66
metreydi.
İLK DENİZ HARİTASI
Türkiye'de ilk deniz haritasını 1513 yılında Pirî
Reis yaptı. Pirî Reis'in doğduğu yer olan
Gelibolu'da çizdiği bu harita, ceylan derisi üstüne
yapılmıştı. 1517'de Yavuz Sultan Selim'e
Mısır seferi sırasında sunuldu. Atatürk'ün emriyle
de bu harita, 1935'te bastırıldı.
İLK DENİZCİLİK OKULU
Hamit Naci'nin desteğiyle kuruldu. Özel bir
okuldu. 1909 yılında açıldı. 1928 yılında devletleştirilen
3 Haziran 1946'da Yüksek Denizcilik
Okulu adını açıldı. Lise bölümü kaldırıldı.
Okul, sivil kaptanla yüksek düzeyde denizci
yetiştirir.
İLK DENİZ FENERLERİ
Türkiye kıyılarında deniz fenerleri yapımına
Kırım Savaşı sırasında başlandı. Boğazlar'da
Anadolu ve Rumeli, Karadeniz'de Karaburun,
Marmara'da Yeşilköy, Çanakkale'de Çimenlik,
Kumkale, Gelibolu fenerleri, 1856 yılında
dikildiler. 1857 yılında da İstanbul Ahırkapı,
Çanakkale'de Nara ve Kilitbahir fenerleri
yapıldı.
İLK DENİZ MÜZESİ
1897-1898 yıllarında İstanbul Kasımpaşa'da
kuruldu. İkinci Dünya Savaşı çıkınca, Anadolu'ya
kaçırılan tarihi eserler, savaştan sonra
yine buraya getirildi. 1949'da Dolmabahçe
Camii'ne, oradan da bugün İstanbul Deniz
Müzesi olan Beşiktaş'taki yerine taşındı.
Bu müzede, denizcilikle ilgili çok değerli eserler
bulunmaktadır.
İLK DEPREMLER
M.S. 1. yy' da oluşan depremler, ilk bilinenlerdir.
Daha önceki depremler hakkında elde belge
1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı olan
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Türkiye'nin ilk kadın dekanıdır.
İLK KADIN DEKANIMIZ
1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi
Dekanı olan Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan,
Türkiye'nin ilk kadın dekanıdır. 1910 yılında
İstanbul'da doğan, 1928 yılında Erenköy Kız
Lisesi'ni bitiren Prof. Gökdoğan, aynı yıl yapılan
bir sınavı kazanarak matematik ve fizik
öğrenimi görmek için Fransa'ya gitti. 1934 yılında
yurda dönen Nüzhet Gökdoğan, kadına
henüz seçme ve seçilme hakkı verilmediği
bir sırada "doçent"liğe seçildi. Daha sonra
profesör olan Nüzhet Gökdoğan, önce bölüm
başkanı, 1954 yılında da Profesörler Kurulu'nca
dekan seçildi. Nüzhet Gökdoğan'ın
"ilk kadın dekanhk"m yanında, ilk kadın astronomi
profesörü, ilk kadın bölüm başkanı ve
yine ilk kadın üniversite senatosu üyesi unvanlığı
da bulunuyor.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
yoktur. Önemli depremler şunlardır: 668'de
İzmir'de 20 bin, 1458'de Erzincan'da 30 bin,
1509'da İstanbul'da 13 bin, 1688'de İzmir'de
yaklaşık olarak 20 bin, 1883'te Çeşme'de 15
bin, 1939'da Erzincan'da 32 bin 372, 1943'te
İlgaz'da 4 binden fazla kişi ölmüştür. Deprem
kuşağında bulunan ülkemizde, son yıllarda da
zaman zaman çok ölümlü depremler oluşmaktadır.
İLK DERGİ
1850 yılında yarı Türkçe, yarı Fransızca, içinde
tıp konusunda yazılar bulunan aylık bir
dergi çıktı. "Vakayi-i Tıbbiye" (Tıp Olayları)
adlı bu çok özel dergiyi saymazsak, Türkiye'-
de ilk derginin Münif Paşa'nın 1861'de yayınladığı
"Mecmua-i Fünûn" (Fenler Dergisi) olduğu
söylenebilir.
İLK DEVALÜASYON
Türkiye'de yapılan ilk devalüasyon (para değerini
düşürme) olayı 7 Eylül 1946 yılındadır.
İLK DİL KURULTAYI
İlk dil kurultayı, 26 Eylül 1932'de Dolmabahçe
Sarayı'nda toplandı. Atatürk'ün dilek ve
isteğiyle 12 Temmuz 1932'de kurulan Türk Dil
Kurumu, ilk kurultayında, Türkçe'nin yaşayıp
köklenmesi ve yabancı sözcüklerden arındırılması
yolunda çalışmalar yapmıştı. Türk
Dil Kurumu'nun ilk kurucuları Samih Rifat,
Ruşen Eşref Ünaydın, Celâl Sahir Erozan, Yakup
Kadri Karaosmanoğlu'dur.
Bu arada, tarihimizde ilk dilbilgisi ürününün
de Kaşgarlı Mahmut'un 11. yüzyılda yazdığı
"Türk Dilinde Söz Diziminin Aslı" adındaki
kitabı olduğu söylenebilir.
İlk Türkçe dilbilgisi kitabı ise Keçecizade
Fuat Paşa ile Ahmet Cevdet Paşa'nın ortaklaşa
hazırladıkları "Kavaid-i Osmaniye" (Osmanlı
Dilbilgisi Kuralları) adında ve 1884 yılında
yayımlanan bir yapıttır.
İLK DİŞÇİLİK OKULU
Türkiye'de ilk dişçilik okulu, 16 Eylül 1909'da
eğitime başlayan "Darü'l-Fünûn-ı Osmanî Tıp
Fakültesi Eczacı ve Dişçi Kabile ve Hastabakıcı
Mektepleri" adlı okuldur. İstanbul Kadırga'daki
Menemenli Mustafa Paşa Konağı'nda
eğitim çalışmalarını sürdüren okul, 1925 yılında
Beyazıt Camii yakınındaki eski Jandarma
Dairesi'ne taşındı. 1934-35 yılında fakülte statüsüne
geçti. 1964 yılında ise Tıp Fakültesi'-
nden ayrılarak bağımsız bir fakülte oldu.
İLK DOLMUŞ
Türkiye'de dolmuşçuluk, ilk kez İstanbul'da
1940-41 yıllarında başladı. II. Dünya Savaşı sırasında
dışarıdan taşıt alınamayınca, İstanbul
şoförleri, "dolmuş" yoluyla yolcu taşımaya
başladılar. Belediye, bunlara karşı savaş açtı,
ancak etkili olamadı. Halkın da benimsediği
bu tür yolculuk, daha sonra Anadolu'daki
kentlere de yayıldı.
İLK DOĞUM KLİNİĞİ
1892 yılında İstanbul Demirkapı'da açıldı. Adı,
"Seririyyat-ı Vilâde" (Çocuk Kliniği) olan burada,
ebelik ve kadın hastalıkları bilimleri,
hem gelen hastalar üzerinde uygulanır, hem de
öğrencilere öğretilirdi. Özel bir klinikti.
E
İLK ECZACILIK OKULU
Türkiye'de eczacılık öğrenimine, 1839 yılında
başlandı. Okul, tıp okuluna bağlı idi. 3 yıllık
eğitim süresi vardı. Bu okulun o zamanki
kuruluş amacı, ordunun eczacı eksiğini gidermekti.
Bitirme sınavları, padişahın önünde yapılırdı.
İlk askeri eczacı, 1842 yılında diploma
aldı.
312
Yurdumuzda ilk eczane de l'802 yılında İstanbul
Taksim Caddesi'nde açıldı.
İLK EDEBİYAT TARİHİ
Edebiyat ürünlerini ve yazarlarını tarihsel gelişim
içinde inceleyen bir bilim dalı olan edebiyat
tarihi konusundaki ilk yerli örnekler,
1888'de Abdülhalim Memduh'un, 1910'da da
Faik Reşat'ın kitaplarıdır. İkisinin de adı
http://groups.google.com/group/merakediyorum
"Tarih-i Edebiyat-i Osmaniye'' olan bu kitaplar,
birer ders kitabı niteliğinde yazılmışlardı.
İLK ELEKTRİKLİ TREN
1955 yılında İstanbul'da Sirkeci-Halkalı arasında
çalışmaya başladı. 1969 yılında ise İstanbul'un
Anadolu yakasında Haydarpaşa-
Gebze arasında ikinci elektrikli tren işletmeciliğine
geçildi.
İLK KADIN EMNİYET MÜDÜRÜ
1941 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi'ne giren Feriha Sanerk, 4 yıl
boyunca okulun tek kız öğrencisi olarak öğrenim
görür. Bu kız öğrenci, daha sonraki yıllarda
da erkeklerin arasında mücadelesini
sürdürerek Emniyet Genel Müdürlüğü'ne girecekti.
1951 yılında amacına ulaşan Feriha
Sanerk, "Türkiye'nin ilk kadın emniyet
müdürü" olarak polis teşkilatımıza yıllarca
hizmet verdi.
İLK ELEKTRONİK
HESAP MAKİNESİ
1960'lı yıllara kadar yurdumuzda elektronik
hesap makinesi kullanılmıyordu. Aynı yıl, Karayolları
Genel Müdürlüğü'ne yurt dışından
getirilen elektronik hesap makinesi, bu aracı
ilk kullanan kuruluş oldu. Üniversitelerimizde
ilk elektronik hesap makinesi ise 1964 yılında,
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde
kuruldu.
İLK ELÇİ
Çelebi Mehmet, Gelibolu ve Eğriboz savaşları
sonunda, yani 1417'de yapılan bir anlaşmanın
eşini, bir elçi ile Venedik'e gönderdi.
Ancak, bu elçinin adı bilinmemektedir.
Türk tarihinde ilk elçinin de, Uygurlar zamanında
görev aldığı sanılmaktadır.
İlk sürekli elçiliğin ise III. Selim zamanında
kurdurulduğu bilinir. İlk sürekli elçimiz de,
1792 yılında Londra'ya atanan Yusuf Agâh
Efendi'dir. Bunu, Paris'e gönderilen Seyit Ali
Efendi ile Berlin'e gönderilen Aziz Efendi izledi.
II. Mahmut zamanında aksayan sürekli
elçi gönderme işi, daha sonra düzene sokuldu.
1834 yılından sonra da, "fevkalade büyükelçi,
büyükelçi, orta elçi" adlarıyla Berlin,
Londra, Petersburg, Tahran ve Viyana'da yeni
elçilikler kuruldu.
İLK ENGELLİ KOŞU
1928'de gerçekleştirildi. 110 metre üzerinden
yapılan engelli koşunun ilk Türkiye rekortmeni,
Galatasaray Kulübü'nden Şekip Engineri'
dir. Derecesi, 20.1 metre idi.
Yurdumuzda 400 metre engelli koşunun
başlangıcı ise, 1932 yılına rastlar. Bu dalda ilk
rekortmenimiz de, Fenerbahçe Kulübü'nden
Ziya Atlet'tir.
İLK ESKRİM FEDERASYONU
1923 yılında kurulan federasyonun ilk başkanlığına
da, bu görevi 1938 yılına kadar yapan
Fuat Balkan getirilmişti. Türk eskrimcilerinin
uluslararası ilk karşılaşması, 1924 Paris Olimpiyatları
ile başlar.
Eskrim sporu ise, yurdumuzda ilk kez 1911
yılında Beşiktaş Spor Kulübü'nce benimsenip
uygulandı. Kesici olmayan, köşeli özel kılıçlarla
bir vuruşma sporu olan ve özel elbiselerle
oynanan bu oyunun ilk öğretmeni de, Hüsnü
Bey'dir. Bu değerli öğretmen, 1901 yılında Fuat
Balkan, Ömer Lütfi ve Refik beyleri çalıştırarak,
ilk Türk eskrimcileri yetiştirdi. II.
Abdülhamit'in önünde İtalyanlarla yaptıkları
karşılaşmaları kazanan bu üç eskrimciden
sonra, padişah buyruğuyla eskrim sporu, askeri
okullarda zorunlu ders oldu.
İLK EVCİL HAYVAN VERGİSİ
Türkiye'de ilk kez evcil havyan vergisi adıyla
vergi koyan, Padişah II. Abdülhamit'ti.
"Hayvanat-ı Ehliyye Rüsumu" adıyla konulan
bu vergi, 1903 yılında uygulanmaya başlandı.
Ancak, birçok yerde ayaklanmalara yol
açtığından, bu acayip vergi türü, 1907 yılında
kaldırıldı.
313
http://groups.google.com/group/merakediyorum
F
İLK FES KULLANILIŞI
Tarihimizde ilk fes kullanılışı, Osmanlılar döneminde
II. Mahmut zamanındadır. O yıllarda,
Koca Hüsrev Paşa, Akdeniz'e bir sefer
yapmış, bu ülkelerde gördüğü fesi, çok beğenerek,
dönüşte de erlerine getirmişti. II. Mahmut,
bu fesi görünce çok beğendi. 1832'de bir
genelge yayınlayarak, orduda "fes" takılmasını
zorunlu kıldı. Hatta, ilk etapta Tunus'a
50 bin fes ısmarladı. Yüzyıllardır sarık ve kavuk
takan Osmanlılar, bu yeniliği çok tuttular.
Başlayan fes salgını, sonunda bir de Fes
Nazırlığı (Bakanlığı) kurulmasıyla sonuçlandı.
İlk Fes Nazırımız da Mustafa Efendi'dir.
Kıyafet Kanunu ile fes, 1925 yılında yasaklandı.
TÜRKİYE'DE İLK FESTİVAL
1931'de Beylerbeyi Sarayı'nda düzenlenen
Balkan Oyunları Festivali, ülkemizdeki ilk festival
oldu. İlk tiyatro festivali ise Devlet Tiyatroları
tarafından 1959 yılının Mayıs ayında
Antalya Aspendos'ta düzenlendi.
İLK FIKRA YAZARLIĞI
Gazetelerde, adına fıkra denilen, gündelik
konularla ilgili köşe yazıları, Türk edebiyatında
ilk kez Tanzimat'tan sonra başladı. Şinasi
ve Namık Kemal'in bu türdeki kısa yazıları,
ilk fıkracılık örnekleri sayılır.
İLK FOLKLOR ÇALIŞMALARI
1890 yılında başladı. Daha önceleri bazı yazarların,
farkına varmadan Türk folklorunun
derlenmesine yararlı çalışmaları bulunuyordu.
Ancak, Türk halk edebiyatını bir bilim konusu
olarak ele alan ve ilk belgeleri toplayan, Macar
bilgini Ignazs Kunos olmuştur (Türk Halk
Edebiyatı 1915).
En eski folklor çalışmaları olarak ise Kaşgarlı
Mahmut'un Divan-ı Lûgati't-Türk'ünü ve
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sini sayabiliriz.
314
Ziya Gökalp, 1920'li yıllarda folkloru ulusal
açıdan ele alarak, kültür araştırmalarında,
kendi deyimi ile "Halkiyat", yani folklorun
önemli bir bilim dalı olduğu yolundaki görüşlerini
açıkladı. Bu sırada, Ankara'da halk kültürünün
incelenip derleneceği amaçlı bir
dernek kuruldu. 1927'de kurulan bu derneğin
adı, Türk Halk Bilgisi Derneği idi. Bu dernek,
ülkemizde kurulan ilk folklor derneğidir.
İLK FOTOĞRAFÇILIK DERSİ
Türkiye'de ilk fotoğrafçılık dersi, 1937'de Gazi
Ortaöğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü'nde
açılan resim bölümlerinde verildi. Fotoğrafçılık
dersi, daha sonraları 1945'te Ankara
Polis Enstitüsü'nde de ders programlarına
alındı. 1947 yılında da, bugün Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak
bilinen, eski adıyla Tatbiki Güzel Sanatlar
Akademisi'nde, Grafik Sanatlar Bölümü'nde
fotoğrafçılık dersi konuldu.
Yurdumuzda ilk fotoğraf dergisi, 1945'te
Ankara'da çıkarıldı. Safter Sürel ve Şinasi Barutçu'nun
çıkardıkları bu dergi, Profesyonel
ve Amatör Foto Dergisi adıyla yayınlandı. İlk
fotoğrafçılık kitabı da, Fransızca'dan dilimize
çevrilmiştir.
Fotoğrafçılık konusundaki ilk yerli kitap,
"Risale-i Fotoğrafya"dır (Küçük Fotoğrafçılık
Kitabı). Kitabın yazarı ise Yüzbaşı Hüsnü
Efendi'dir. Yurdumuzda ilk kez bir fotoğraf
sergisi, 1942'de Gazi Öğretmen Okulu'nda
açılmıştır. Bu konudaki ilk yarışma ise, Ankara
Halkevi yetkilileri tarafından 1933 yılında
düzenlenmişti.
Türkiye'de, foto ofset tekniğini çağdaş anlamda
ilk uygulayan basım evi Apa Ofset'tir. Bu
basımevi, 1942 yılında İstanbul'da resim, dekorasyon
ve klişecilik alanlarında çalışmış
olan Mazhar Apa tarafından kurulmuştu.
Yurdumuzda ilk fotoğrafhane ise M. Naya
adlı bir Fransızın 1845'te İstanbul'da açtığı
fotoğrafhanedir.
TÜRKİYE'DE İLK FUTBOL
İngilizlerin getirdiği bu oyun, Türkiye'de ilk
http://groups.google.com/group/merakediyorum
kez İzmir'in Bornova'sında oynandı. 1890 yılında
yapılan ilk futbol karşılaşmasının oyuncularının
hepsi de, Bornova'da alım-satım
işleriyle uğraşan İngilizlerdi.
Türkiye'de ilk futbol liginin kurulması,
1904 yılına rastlar. İstanbul'da düzenlenen bu
ligin kurucusu da James Lafonten'dir. İlk lige
katılan takımlar Elpis, İmojen, Kadıköy ve
Moda'dır. 10 yıl süreyle en çok kazanan takıma
verilmek üzere İngiltere'den getirilen bir
şilt, karşılaşmaların özelliği idi. İlk futbol ligini
kazanan takım da İmojen'dir.
Yurdumuzda ilk futbol kulübünü.de, 1902
yılında yine James Lafonten kurdu. Kadıköy
Kulübü adıyla çalışmalarına başlayan bu kulübün
ardından, yine İngilizler Moda, Rumlar
da Elpis kulüplerini açtılar.
Türkiye'nin yabancı uyruklu ilk ünlü futbolcuları
Lafonten, Komber Çeksin, Ceymis
Vital, azınlıklardan da Tahtaperde Aleko ve
Semiramis Efendi idi.
Yurdumuzda ilk milli futbol karşılaşması,
İstanbul'da 26 Ekim 1923 günü gerçekleşti.
Taksim Alanı'nda Romanya ile yaptığımız
bu maç, 2-2 berabere bitmişti. İlk futbol federasyonunun
kuruluşu da yine bu yılda olmuştu.
"Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı"
adıyla kurulan bu federasyonun başkanlığına
da Fuat Hüsnü Kayacan seçilmişti.
Türkiye'de ilk futbol takımı ise Galatasaray'dır.
1905 yılında Galatasaray Lisesi beşinci
sınıf öğrencilerinden kurulan bu futbol takımını
kuran ise, Ali. Sami Yen'dir. Bu takımı
iki yıl sonra Kadıköylü gençlerin kurduğu Fenerbahçe,
Vefa Lisesi öğrencilerinin Vefa Kulübü
izledi.
FUTBOLDA ULUSLARARASI İLK
HAKEM
16 Ekim 1924'te Moskova'da, 15 Mayıs
1925'te Ankara'da vapılan Türkiye-Rusya futÇok
eski çağlardan beri Türkler, alışverişlerini belirli günler de açılan "panayırlarda yaparlardı, Ancak bunlar, biter fuar
niteliğinden çok uzaktılar. 1927 yılında, tarihimizde ilk kez İzmir'de bir fuar kuruldu. İzmir Enternasyonal Fuarı adıyla
her yıl 20 Ağustos-20 Eylül arası hizmet veren bu fuar, günümüzde de etkinliğini sürdürüyor.
ILK FUAR
Türkler, çok eski çağlardan beri alışverişlerini
belirli günlerde açılan panayır denilen pazarlardan
yaparlardı. Günümüzdeki anlamıyla
panayırlar, fuar olmaktan çok uzaktılar. Panayırların
ulusal sayılabilecek nitelikteki ilki,
1927 yılında İzmir'de kuruldu. İzmir Valisi
Kâzım Dirik'in çabasıyla kurulan bu panayır,
1933'te Kültürpark'ın yanına alındı. Daha
sonra burası düzenlendi ve 1947 yılında da
"İzmir Enternasyonal Fuarı" adım alarak
uluslararası fuar niteliğini kazandı.. Her yıl
20 Ağustos-20 Eylül günleri arasında açılan bu
fuar, ilk fuarımız olmuştur.
315
http://groups.google.com/group/merakediyorum
bol karşılaşmalarını yöneten Altınordulu
Hamdi Emin Çap'tır. Hakemlik konusunda
İngiltere'de eğitim görmüş olan Hamdi Emin
Çap, yurdumuzda da futbol dalında hakemliği
gerçek biçimde kurmuştur. 1928'de Futbol
Federasyonu Başkanı olan Çap, 1932 yılında
da Türkiye'de ilk özel hakem yetiştirme
kursunu açtı. 1936 Berlin Olimpiyatları dönüşünde
İngiltere'den Buts adlı bir hakemlik uzmanını
getirip, Türkiye'de ilk resmi hakem
kursunu açtıran da yine odur.
Yurdumuzda FIFA kurallarına uygun olarak
uluslararası futbol karşılaşmalarını yöneten
ve FIFA kokartı takan ilk Türk futbol
hakemi de Sulhi Garan'dır.
G
Çapanzade Agâh Efendi, Tercüman-ı Ahval'i kurdu.
İLK TÜRK GAZETECİSİ
Çapanzade Agâh Efendi'dir. İlk özel gazete
olan "Tercüman-ı Ahval"i de o yayınladı. 21
Ekim 1860 günü çıkan bu gazetenin en önemli
yazarı da Şinasi idi. İki yıl sonra Şinasi, gazeteden
ayrıldı, ancak Agâh Efendi, tam 6 yıl
sürekli olarak gazetesini çıkarmayı başardı.
Türkiye'de, gazetecilik eğitim ve öğrenimi
ise yenidir. Bu konuda ilk çabayı gösteren
Sedat Simavi, İstanbul Gazeteciler Derneği
Tercüman-ı Ahval'in en önemli yazarı, Şinasi idi.
Başkanı olduğu sırada, üniversiteye bağlı bir
gazetecilik enstitüsü kurulması için Üniversite
Senatosu'na başvurdu.
1946 yılında senato, çalışmalarını sürdürürken,
Fehmi Yahya Tuna, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
izniyle 1948'de ilk "gazetecilik
okul"nu açtı. Bu okul, lise düzeyindeydi.
1950 yılında ise İstanbul Üniversitesi Senatosu,
üniversiteye bağlı bir gazetecilik enstitüsü
açılmasını kararlaştırdı. Böylelikle, ilk resmi
Gazetecilik Okulu, 1950 Ekim ayında öğrenime
başladı.
316
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK GAZETE
Yurdumuzda ilk kez bir gazete, 1824 yılında
yayınlandı. "Zimirini", yani ''İzmirli" adıyla
çıkan bu gazetenin yöneticisi, Şarl Trikon'
du. Günlük olarak yayınlanan gazete, bir süre
sonra iki sahip değiştirdi. Daha sonra "Lö
Sipaktatör" (Doğu Gözcüsü ya da Seyircisi)
adını alan gazete, sonunda Aleksandr Bılac adlı
bir Fransıza devredildi. Fransız Konsolosluğü'nun
çeşitli baskıları sonucu 1827'de
kapanan gazete, bu kez yine Aleksandr Bılac
tarafından 1828 yılı başında "Kuriye de
Zimirin" (İzmir Postası) adıyla haftalık olarak
yayınını sürdürdü.
Türkiye'de ilk gecekondular, 1945 yılında görüldü. II. Dünya Savaşı'ndan sonra başgösteren işsizlik, İstanbul, Ankara
ve İzmir gibi büyük kentlere iç göç akınını başlattı.
İLK GECEKONDU
Belediyelerden izinsiz veya birkaç gecede kurulup
çatılıveren evcikler olan gecekondular,
Türkiye'de ilk kez 1945 yılında görüldü. II.
Dünya Savaşı'ndan sonra başgösteren işsizlik,
İzmir, Ankara ve İstanbul gibi büyük illere iç
göç akını başlattı. Buralarda ev bulup oturma
güçlüğü, "gecekondu"nun doğmasına yol
açtı.
İLK GAZOZ
Gazoz ve madensuyu, ilk kez 1890 yıllarında
yurdumuza, dışarıdan getirtilip tanıtıldı. Gazoza
halkın büyük ilgi gösterdiğini fark eden
Niğdeli açıkgöz bir Rum işadamı olan Aleksandr
Mısırlıoğlu, Fransa'ya giderek gazoz
yapma haklarını satın aldı. İlk gazoz yapımevi
de Karaköy'de, Aleksandr Mısırlıoğu ve 3
ortak tarafından satışa sunuldu.
İLK GİZLİ DİRENME ÖRGÜTÜ
1919 yılında kurulan "Karakol Cemiyeti",
yurdumuzda ilk gizli direnme örgütü olarak
kabul edilir. Örgütün Başkam Kara Vasıf Bey,
üyeler ise Kemalettin Sami Paşa, Adnan Adıvar,
Hüsamettin Ertürk, Ahmet Şükrü Bey,
İhsan Bey idi. Başkan Vasıf Bey, Sivas Kongresi'ne
katıldı.
Topluluğun tutumunu, Mustafa Kemal
317
http://groups.google.com/group/merakediyorum
hoş karşılamadı. Bir süre sonra kapatılan örgütün
bütün üyeleri, yeni kurulan Müdafaa-i
Milliye Örgütü'ne geçtiler.
İLK GOLF KULÜBÜ
Türkiye'de ilk golf kulübü, 1914 yılında İstanbul'da
kuruldu. İstanbul Golf Kulübü adıyla
kurulan bu kulüp, günümüzde Tenis Federasyonu'na
bağlıdır. Yurdumuzda ilk golf alam
da yine bu kulüp tarafından 1914-1918 yılları
arasında Mecidiyeköy'de yapılmıştı. Bugün bu
golf alanı, Büyükdere sırtlarındadır.
İLK GREVLER
Şubat 1872'de telgraf, Nisan 1872'de Ömerli-
Yarımburgaz demiryolu ile İzmir demiryolu,
Ocak 1873 ve Haziran 1875'te tersane, Ekim
1875'te de iskele işçilerinin başlattıkları grevler,
Türkiye'de görülen ilk örneklerdir. İşi bırakma
biçiminde ortaya çıkan bu grevlerin,
siyasal hiçbir niteliği yoktu.
İLK GÜMRÜK OKULU
1891 yılında, gümrük memuru yetiştirmek için
"Gümrük Darüttalimi" adıyla öğrenime
başladı. Bu okulun amacı, kapitülasyonlar
nedeniyle konulan gümrük vergilerinin istenilen
biçimde uygulanmasını sağlayacak memurlar
yetiştirmekti.
İstenilen verim alınamadığından gümrük memurlarının
bilgilerini çoğaltmak için 1909
yılında "Rüsümat Memurları Mektebi" adıyla
yeni bir okul açıldı. I. Dünya Savaşı sırasında
bu okul da kapatılarak, 1912'de Gümrük Tatbikat
Mektebi adıyla yeni bir okul kuruldu.
GÜREŞTE İLK DÜNYA ŞAMPİYONU
Güreş dalında ilk "dünya şampiyonu" olan
güreşçimiz, Kara Ahmet'tir. 1897 yılında Avrupa'ya
giden Kara Ahmet, yaptığı bütün karşılaşmaları
kazandı. Fransa'da 1899'da dünya
şampiyonası düzenlenmişti. Kara Ahmet'in
"grekoromen" dalında katıldığı karşılaşma-
Gravür sanatı, ilk kez ressam Aliye Berger tarafından yurdumuzda
gerçekleştirildi. Yıllarca bu konu üzerine emek veren
Berger, 9 Ağustos 1974'te öldü.
İLK GRAVÜR SANATÇISI
Kazıma ve oyma sanatı olan gravür, ülkemizde
ilk kez grafik sanatçısı Aliye Berger tarafından
yapıldı. 1906 yılında İstanbul'da doğan
Berger, sanatını İngiltere'de geliştirdi ve yurda
dönüşünde ürünlerini sergiledi. Daha sonra
yabancı ülkelerde de çeşitli sergiler açan
sanatçı, tarihçi, diplomat ve hattat olan Şakir
Paşa'nın kızıdır.
318
http://groups.google.com/group/merakediyorum
lar, onu, dünyanın en önemli güreşçilerini tuşla
yenerek dünya güreş şampiyonluğunu elde
etmesiyle son buldu. Ancak, Kara Ahmet'in
sonu iyi gelmedi. Eyüp'te bir kahvede, anide
kalbinden rahatsızlanan şampiyon, öldüğünde
32 yaşındaydı.
İLK GÜLLE ATMA OYUNU
1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde
yapıldı. Bu oyunun öncüleri, Ahmet
Fetgeri ile Gülleci Sami'dir.
İLK GÜREŞ FEDERASYONU
1923 yılında kuruldu. İlk başkanı da Ahmet
Fetgeri Aşeni oldu. Minder güreşinde güreşçilerimiz
ilk kez 1924 yılında Paris Olimpiyat
Oyunları'na katıldılar. Ancak, yurt dışında ilk
başarılı dereceyi, 1928 yılında Amsterdam
Oyunları'nda 79 kiloda Tayyar Yalaz'ın dördüncülüğüyle
aldık.
İLK GÜVENOYU
14 Şubat 1909 tarihinde, Kâmil Paşa Kabinesi'nin
düşürülmesi sırasında kullanıldı. Kâmil
Paşa'nın yerine sadrazamlığa Hüseyin Hilmi
Paşa getirildi. Türk siyasal tarihinde ilk kez
uygulanan güvenoylamasının sonuçlan, çok
önemli olayların doğmasına yol açtı. Kâmil
Paşa'nın düşürülmesi. Meclis'te çok az üyesi
bulunan muhalif Ahrar Fırkası'yla İttihat ve
Terakki Fırkası'na karşı olanlar için büyük yenilgi
olmuştu.
İLK GÜZELLİK YARIŞMASI
Türkiye'de ilk güzellik yarışması, 1929 yılında
Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlendi
ve Feriha Tevfik (Dağ), ilk güzellik
kraliçemiz oldu. Cumhuriyet'in ilanından 6 yıl
sonra, Türk kadınının henüz çarşafı yeni attığı
bir sırada yapılan bu yarışma, büyük anlam
taşıyordu. 2 Eylül 1929 günü Cumhuriyet
gazetesi binasında yapılan seçimde, Feriha
Tevfik, "Türkiye Güzeli" olurken, Semine
Hanım ikinci, Matmazel Araksi de üçüncü güzel
ilan edildi.
Bu yarışmada yaşanan ilginç olaylar
şöyleydi:
"Kraliçe seçilen Feriha Tevfik, henüz 13
yaşındaydı ama, iri yapılı olduğu için, yaşından
büyük gösteriyordu. Jüri, ilk önce Türkiye
Güzeli olarak iki numaralı yarışmacı
Hicran Hanım'ı seçti, ancak onun evli olduğu
anlaşılınca, yarışma dışı bırakıldı."
1933 yılında yapılan Dünya Güzellik Yarışması'nda
ise, ilk "dünya güzelimiz"i çıkardık.
Türkiye Güzeli olarak Belçika'nın Spa
kentinde yapılan Uluslararası Güzellik Yarışması'na
katılan Keriman Halis, Dünya Güzeli
seçildi. İtalya'nın Napoli kentinde 1952 yılında
gerçekleştirilen Avrupa Güzellik Yarışması'nda
da ilk kez bir Türk kızı, Günseli Başar,
o yılın Avrupa Güzeli oldu.
Yurdumuzda ilk kez, güzel sanatlar akademisi kurulması, 1882
yılında gerçekleştirildi. Osman Hamdi Bey'in çabalarıyla, bugünkü
Mimar Sinan Üniversitesi yerinde kurulan "Sanayi-i
Nefise Mektebi", yetenek isteyen uygulamalı sanatlar ve mimarlık
dalında öğrenci yetiştirmeye başladı.
İLK GÜZEL SANATLAR
AKADEMİSİ
1882 yılında, bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi'nin
başlangıcı olan "Sanayi-i Nefise
Mektebi" adıyla ve Osman Hamdi Bey'in çabalarıyla
kuruldu. Okulun ilk müdürü de, yine
2 Kasım 1882 günü göreve atanan Osman
Hamdi Bey'dir. Bu okul, 30 Nisan 1969 günü
yürürlüğe giren yasayla, bilimsel bağımsızlığı
olan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı yüksek
dereceli öğretim, araştırma ve inceleme kurumu
olarak tanımlandı. "Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi" adını aldı. Bugün, 1980
sonrası çıkarılan Yüksek Öğretim Kurumu
Yasası ile "Mimar Sinan Üniversitesi" adını
alan okulda, mimarlık, uygulamalı sanatlar,
(iç mimarlık, seramik, grafik sanatlar, tekstil
gibi)' resim ve heykelcilik konulannda öğrenim
yapılmaktadır.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
H
İLK HABER AJANSLARI
Türkiye'de ilk haber ajansçılığı denemesi,
1911 yılında başladı. Yabancıların "Osmanlı
Telgraf Ajansı" adıyla kurdukları ilk ajans,
Türk basınına hiçbir yarar sağlamadı. Birinci
Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan "Milli
Ajans"m da, ulusal hiçbir yeterliliği yoktu. İlk
Türk haber ajansı, "Anadolu Ajansı"dır. 6
Nisan 1920'de Atatürk'ün buyruğuyla kurulup
çalışmalarına başlamıştır. Kısa adı AA
olan Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı boyunca
Türk kamuoyunu dış tahriklere karşı uyanık
tutmak ve milli kurtuluşu sağlayacak karar
ve hareketleri halka zamanında bildirmek gibi
önemli görevleri başarı ile yerine getirdi.
1925 yılında ajans, devletin hissedarı olduğu
gibi "anonim şirket" haline getirildi. Yabancı
ülkelerin milli ajanslarıyla olan işbirliğini
son zamanlarda oldukça artıran AA, Avrupa
Haber Ajansları Birliği, Asya Haber Ajansları
Birliği ve Uluslararası İslam Haber Ajansı'nın
üyesi bulunmaktadır. Bu arada, ajans
tarafından Gölbaşı TRT İstasyonu'ndan Avrupa,
Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu
Asya ülkelerine İngilizce ve Fransızca
dillerinde haber yayını yapılmaktadır. İç ve dış
basın ile TRT ve ilgili makamlara haber ileten
ajans, bunun dışında, yabancı ülkelerin
haber ajanslarına da "News Letter From
Turkey" adlı sürekli İngilizce bültenini göndermektedir.
Ajansın yurt içi ve yurt dışı bürolarında,
bine yakın sözleşmeli ve gönüllü
çalışanı bulunuyor.
Ülkemizin ilk özel haber ajansı ise, 1950
yılında gazeteci Kadri Kayabal'ın kurduğu
Türk Haberler Ajansı (THA)'dır. Merkezi İstanbul'da
bulunan ajansın, yurt içi ve yurt dışında
birçok bürosu vardır. Ajans, bazı İstanbul
gazetelerinin katıldığı bir anonim şirket
olarak çalışmaktadır.
İLK HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ
Türk tarihinde haberleşme özgürlüğü, Osmanlı
devletinde bir düzene sokulmuş değildi. 1876
ve 1908 anayasaları, birtakım hak ve özgür-
320
lükler getirmekle birlikte, haber özgürlüğünün
adı geçmiyordu. Bu kavram ilk kez, 1924 Anayasası'nda
belirtilerek bir düzene kondu.
İLK HAFTALIK MİZAH DERGİSİ
3 Eylül 1908'de yayınlanmaya başlanan "Kalem"
dir. Türkçe ve Fransızca basılan dergi,
191 l'de kapandı. Sorumlu Müdürü ve Başyazarı,
Salâh Cimcoz'du. Cem'in karikatürleri,
İzzet Melih'in fıkraları bu dergide yayınlandı.
O yılların en önemli mizah dergisiydi. Tamamı,
Ankara Milli Kütüphane'dedir.
İLK HAHAMBAŞI
Rebi Moşe Kapsali'dir. İstanbul, Bizanslılarının
elinde iken, bu görevdeydi. Fetihten sonra
da Osmanlı devleti sınırları içinde bulunan
Musevi yurttaşların bağlı olduğu dinsel örgütün
liderliğini sürdürdü. Hahambaşılar, padişahın
özel belgesiyle göreve atanırlardı.
İLK HALİFE
Türk tarihinde ilk halife, Yavuz Sultan Selim'
dir. Osmanlılar, Mısır'ı aldıktan sonra, "Kutsal
Emanetler"le birlikte, halifelik de Osmanlılara
geçti. Mütevekkilullah'ın yerine Yavuz
Sultan Selim, 1517'de halife oldu. 1924 yılına
kadar bütün Osmanlı padişahları "halife"
unvanını da taşıyarak, hilafeti ellerinde tuttular.
Kurtuluş Savaşı sona erince TBMM, 1 Kasım
1922'de saltanatla hilafetin birbirinden
ayrılmasını kararlaştırdı. 18 Kasım 1922'de
Abdülmecit, halife ilan edildi. 3 Mart 1924'te
çıkarılan "Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmani'nin
Türkiye Cumhuriyeti Memaliki
Haricine Çıkarılmasına Dair Yasa" ile hilafet
ve halifelik tarihe karıştı. Son halife Abdülmecit,
Osmanlı Hanedanı'na mensup 29.
halife idi.
İLK
HALK EĞİTİMİ
Türk tarihinde halk eğitimi kavramı, ilk kez
http://groups.google.com/group/merakediyorum
1839'da Tanzimat döneminde ortaya atıldı.
Ancak, bu yöndeki çalışmalar yeterli olmadı.
Cumhuriyet'in ilanından sonra başlatılan
okuma-yazma seferberliği ile yetişkinlerin
okul dışı eğitimleri konusunda düzenli ve yararlı
çalışmalar gerçekleştirildi.
29 Ağustos 1960 günü ise, ilk kez Halk
Eğitimi Genel Müdürlüğü kuruldu.
TÜRK TARİHİNDE İLK
HALTER SPORU
Türklerde çok eskiden beri ağırlık kaldırma
denemeleri yapılır, Osmanlı Ordusu'nda gürz,
ağır kalkan gibi savaş araçlarıyla çalışmak,
günlük dersler arasındaydı. Ancak, günümüzdeki
anlamıyla gerçek halter sporu, Türkiye'
ye ilk kez Galatasaray Lisesi Beden Eğitimi
Öğretmeni Faik Üstünidman'ın kişisel çabalarıyla
girdi.
İLK HARF DEVRİMİ UYGULAMASI
1 Kasım 1928'de TBMM, Yeni Türk Harfleri
Yasası'nı onayladı. Bu yasa ile, Türkiye'de ilk
Harf Devrimi uygulaması başlatıldı. Atatürk,
Harf Devrimi'ni İstanbul Sarayburnu'nda 9
Ağustos 1928 günü yaptığı bir konuşma ile kamuoyuna
duyurdu. Bu konuşma, o günlerde
halkın büyük ilgisiyle karşılanmıştı. Çıkarılan
bu yasadan sonra da, Latin harfleriyle ilk'
Türk alfabesi yayınlandı. Atatürk, bu alfabe
ile ilk dersi vererek, "Başöğretmen"' unvanını
aldı.
İLK HARP OKULU
II. Mahmut, 1 Temmuz 1835 günü açtı. Türk
Ordusu'na subay yetiştirmek amacıyla Hassa
Ordusu Müşiri (Mareşali) Ahmet Fevzi Paşa'
nın Selimiye'deki Hassa Ordusu'nda bulunan
erlerin genç ve yeteneklilerinden kurduğu
"sıbyan bölükleri", Harp Okulu'nun temeli
olmuştu. 1834 yılında İstanbul'daki Maçka
Kışlası onarılarak, sibyan bölükleri buraya taşındılar.
Bundan bir yıl sonra da Padişah II.
Mahmut, resmi açılışı yaptı. Okulun adı,
"Mekteb-i Hassa" ya da "Ekol Militer" ya-
Burhan Felek'in, yaşamı boyunca uğraş verdiği alanlardan biri
de, gazetecilik... Şeyhülmuharririn unvanına sahip olan Felek,
Donanma Dergisi'nde başladığı mesleği, uzun yıllar çeşitli
gazetelerde yazarak sürdürdü. Türk Basın Birliği'nin de
kurucusu olan Burhan Felek, 4 Kasım 1982'de hayata veda etti.
İLK HAKEM
Türkiye'de ilk hakemlik, atletizm dalında başladı.
Spor hakemliğinin kurucusu da, "ilk Atletizm
Federasyonu Başkanı" olan Burhan
Felek'tir.
321
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ni Harp Okulu idi. Öğrencilere ise "Harbiyeli"
denilmeye başlandı.
TARİHİMİZDE İLK HARİTA
İlk Türk haritası, Kaşgarlı Mahmut'un 1072
yılında yazdığı "Divan-ı Lûgati't-Türk"ün
metnindedir,Kaşgarlı Mahmut'un yaptığı bu
harita, Türk boylarının oturduğu yerlerle çevresindeki
yabancı yer ve toplulukları gösterir.
Haritanın ortasında, Karahanlıların ilk başkenti
olan "Balasagun" vardır.
TÜRK TARİHİNDE İLK HAVACILIK
Türkiye'de havacılık konusunda ilk gerçek
adım, 1911 yılında atıldı. Harbiye Nazın Mahmut
Şevket Paşa da havacılığın gelişmesi yolunda
ilk girişimde bulunan kişidir. Balon ve
uçak alımı, bunların barınabileceği alanların
yapımı, Hava Kurumu'nun kurulması gibi ilk
havacılık örgütlerini, o oluşturmuştur.
Tarihimizde ilk hava okulu da, 3 Temmuz
1912'de İstanbul Safraköy'de, "Yeşilköy Hava
Mektebi" adıyla öğretime başladı. Okulun
ilk müdürü, İstihkâm Binbaşı Veli Bey'dir.
İLK HAVA YOLLARI ÖRGÜTÜ
20 Mayıs 1933 Yasası ile Milli Savunma Bakanlığı'na
bağlı olarak "Havayolları Devlet İşletme
İdaresi" adıyla kuruldu. Ankara-Eskişehir
arasında uçak seferleri düzenlendi. Kuruluş,
1938 yılında çıkarılan bir yasa ile Ulaştırma
Bakanlığı'na bağlandı ve adı da "Devlet Hava
Yolları" olarak değiştirildi. Günümüzde bu
kuruluş, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı
(THY) adıyla yurt içi ve dışı seferler düzenlemektedir.
İLK HAVA KURBANLARI
Tayyareci Fethi Bey'le, yardımcısı Sadık Bey,
Atatürk, manevi kızı Sabiha Gökçen'in, Türk kadınlarına
örnek olarak yetişmesini istemişti. Gökçen, göklere kanat açan
Ok Türk kadım olarak Atatürk'ün elini öpüyor.
İLK KADIN HAVACI
Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'dir.
Atatürk, Bursa'ya yaptığı bir gezi sırasında,
henüz 12 yaşında olan Sabiha adlı küçük bir
kızla tanıştı. Onu manevi evlat edinerek Ankara'ya
götürdü. Gökçen, Çankaya İlkokulu
ve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde öğrenimini
tamamladıktan sonra, 1935'te Türkkuşu Sivil
Havacılık Okulu'na girdi. Sovyet Rusya'ya
giderek, yüksek planörcülük eğitimi gördü.
1936 yılında Eskişehir'deki Hava Okulu'nda
yaptığı "özel öğrenim"den sonra, askeri pilot
oldu. Ege ve Trakya'da yapılan manevralara
katıldı. Dersim Ayaklanması'nın bastırılmasında
yararlılıklar gösterdi. Balkan ülkelerinin
konuğu olarak 1938'de uçağıyla bir
"Balkan turu" yaptı. Türkkuşu'nda başöğretmen
oldu. Ülkemizin "ilk askeri kadın pilotu"
olan Sabiha Gökçen, Atatürk'ün kendisine
"Gökçen" soyadını verişini şöyle anlatıyor:
"Atatürk, bana 1934 yılında Gökçen soyadını
vermişti. Türk kadınının her alanda başarılı
olabileceğine inanan o büyük adam, beni
de örnek olarak yetiştirmek istiyordu. Herkes,
Gökçen soyadını pilot olduktan sonra aldığımı
sanır. Oysa, o zaman havacı olmak, aklımda
bile yoktu. Havacılığa ise, 1935 yılında
başladım. Bu da, Atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü
olduğunu gösterir."
322
http://groups.google.com/group/merakediyorum
tarihimize ilk hava kurbanları olarak geçmişlerdir.
Denizcilik Okulu'nu bitiren Fethi Bey,
havacılık konusunda çalışmalar yapmak için
1911'de İngiltere'deki Bristol Uçak Fabrikası'na
gitti. Daha sonra Türkiye'ye dönen Fethi
Bey, kendi kullandığı özel uçağı ile,
İstanbul'dan Kahire'ye gitmek istedi. Yanında
da Sadık Bey bulunuyordu. Kahire'ye ulaşmalarına
pek az kala, Taberiye ilçesinin
Şiliriye bucağı dolaylarında, bilinmeyen bir
nedenle düşerek parçalandılar.
İLK HAVAGAZI ŞİRKETİ
1891 yılında işletmeye açıldı. Charles Georgide
adlı bir Fransız mühendisi, havagazı işletmesini
kurduktan sonra 50 yıl da işletme
hakkını hükümetten aldı. Georgide, bu hakkı
Kadıköy Gaz Şirketi ile birlikte kullandı.
Yedikule Gazhanesi de 1926 yılında yine bu
şirket tarafından satın alındı.
İLK HEYKEL
Türk tarihinde ilk heykel, 1914'te başlanıp
1918'de bitirilen Osman Gazi'nin büstüdür.
Bu heykel, Hafik-Zara (Sivas) yolu üzerinde,,
10 metrelik bir sütun üzerine dikilmişti. Heykelin
açılışı, Sivas Valisi'nin, müftüyü de törene
katılmaya zorlamasıyla mümkün olmuştu.
Bağnaz çevreler, bu törene katılanlara,
"taş dikenler" adını vermişlerdi. Bir başka Sivas
valisi de, 1937'de bu heykeli yıktırdı.
İLK TÜRK HEYKELTIRAŞI
Çağdaş Türk heykeltıraşlığının ilk sanatçısı İhsan
Aksoy'dur. Sanayii Nefise Mektebi'ni bitiren
Aksoy devlet yarışmasını kazanarak
1890'da Fransa'ya gitti. Sanatını Deloi, Thomas
ve Soldi'nin atölyelerinde geliştirdi. Paris'te
bir sergi açtı. 1895'te Türkiye'ye geldi.
HAVACILARIMIZ AMERİKA 'DA
Sabiha Gökçen, erkek meslektaşları ile birlikte, "Dünya Havacılar
Kongresi"ne katılmak üzere gittiği Amerika'da.... Binbaşı
Cevat Akma, Latif Akütüm, Necdet Alıcıgir, Sabiha
Gökçen, Ethem Türker, Remi Morkol, Enver Gencer ve Tevfik
Tüzün, Washington Havaalanında görülüyorlar.
323
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Osman Hamdi Bey, Kerime Salahur, Nimet
Hanım büstleri, kişiliğini gösteren ünlü yapıtlardır.
İstanbul Kadıköy'de, Süreyya Sineması'nın
girişindeki alçak kabartmalar onun
ürünüdür.
İLK HEMŞİRELİK
Ülkemizde ilk hemşirelik, Kızılay'ın 1911 yılında
açtığı kurslarla başladı. Bu kurslarda yetişenler,
Balkan ve Birinci Dünya savaşlarında
görev aldılar. Çağdaş anlamda ilk hemşirelerimiz
ise, yine Kızılay'ın İstanbul'daki Hemşirelik
Okulu'nu bitirenlerdir.
DÜNYADA İLK KEZ TÜRK
DOKTORU TARAFINDAN
BULUNAN HASTALIK
Türk doktoru Hulusi Behçet (İst. 1889-1948),
25 yıllık çalışması sonucu, dünyada ilki kez bir
deri hastalığı olan ve 1947 Cenevre Tıp Kongresi'nde
kendi adını alan "Behçet Hastalığı"
nı buldu. Hastalık, o tarihten itibaren tüm
dünyada bu adla anılmaya başlandı.
TÜRKİYE'DE İLK HUKUK ÖĞRENİMİ
1874 yılında Galatasaray Sultanisi'nde ayrı bir
bölüm olarak açılan "Hukuk Mektebi" ile
başlar. Bu okul, bugünkü Hukuk Fakültesi'-
nin çekirdeğidir. "Hukuk Mektebi"nin ilk
müdürü de, Emin Bey'di. Okulun öğretim
üyeleri ise şunlardı:
"Cevdet Paşa (Medeni Usul Hukuku),
Münif Paşa (Hukuk Başlangıcı), Hasan Fehmi
Efendi (Ticaret Hukuku), Kostaki Efendi
(Ceza Usul Hukuku), Sait Bey (Roma Hukuku),
İsmail Bey (Ceza Hukuku), Recai Efendi
(Fransızca).
Bu okul, 1900 yılında o zaman üniversite
anlamına gelen Darülfünun'un hukuk dalı niteliğini
kazandı ve ilk kez fakülte oldu.
İLK HİKÂYE YAZARLIĞI
Türkiye'de ilk hikâye yazarlığı, Ahmet Mithat,
Emin Nihat ve Sami Paşazade ile başlar.
İlk hikâye örnekleri Ahmet Mithat'ın, 1870'
te "Kıssadan Hisse, 1871'de "Müsameratname"
(Gece Toplatılan), Sami Paşazade'-
nin 1892'de "Küçük Şeyler" adlı ürünleridir.
II
TÜRKİYE'DE İLK ISLAHEVİ
Suçlu çocukları eğitip topluma yararlı kişiler
olmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde ilk
ıslahevi, 1937'de Edirne'de açıldı. 1938'de Kızılcahamam'a,
1940'ta da Ankara'ya taşınan
ıslahevi, bu yönde atılan ilk adım oldu.
İLK İKTİSAT KONGRESİ
17 Şubat 1923'te İzmir'de toplandı. Bu ilk İktisat
Kongresi, siyasal bağımsızlığına kavuşan
Türkiye'in ekonomik bağımsızlığını da gerçekleştirmek
amacıyla düzenlenmişti. 4 Mart 1923
gününe kadar çalışmalarını sürdüren kongreye,
esnaf, zanaatkar, işçi, tüccar, çiftçi, sanayici,
banka ve yüksek okulların temsilcileri
324
katılmıştı. 16 günlük çalışmalar sonunda bir
"ekonomik ant" düzenlenerek kamuoyuna
sunulmuştu.
İLK İFTİHAR MADALYASI
Tarihimizde bu tür bir madalyayı, II. Abdülhamit
verdi. 1886 ve 1887 yıllarında çıkarılan
bu madalyalar, padişaha bağlı olanlara, salgın
hastalıklarda, yangınlarda yardımı görülenlere,
tarım ve sanat alanlarında başarı
gösterenlere, devlete büyük emeği geçenlere
verilirdi. Altın ve gümüş olarak iki çeşitti. Madalya,
sahibi öldüğünde hükümete geri verilirdi.
İLK İKTİSAT FAKÜLTESİ
Türkiye'de ilk iktisat fakültesi, 14 Aralık
http://groups.google.com/group/merakediyorum
1936'da kuruldu. 4 Mart 1937'de deneme öğrenimine
başlayan okul, 1939-40 öğretim yılı
sonunda 29 mezun verdi. Bugünkü İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi'nin çekirdeği
olan bu okulun simgesi ise, "karınca" idi. Bu
simgenin seçilmesine neden, karıncanın çalışkanlığı,
ölçülü çalışmayı belirtmesidir.
İLK İLAÇ LABORATUVARI
1895 yılında Ethem ve Süreyya beyler kurdu.
Önce İstanbul Aksaray'da, Ethem Pertev Eczanesi'nin
arkasında açılan laboratuvar, daha
sonra Çemberlitaş'a taşındı.
TÜRKİYE'DE İLK İLAÇ
Ülkemizde ilk hazır ilâç olan "Pertev" şurubu,
1895 yılında Ethem ve Süreyya, beylerin
kurduğu laboratuvarda üretildi.
İLK İTFAİYE ÖRGÜTÜ
1714 yılında Tulumbacılar Ocağı adıyla kuruldu.
Ocağın başına, Gerçek Davut Etendi getirildi.
Tulumbacılar Ocağı, 1825 yılına kadar
111 yıl görev yaptı ve Yeniçeri Ocağı ile birlikte
kaldırıldı.
İLK İŞÇİ MİLLETVEKİLİ
Türkiye'de ilk kez milletvekili olan işçi, Numan
Usta'dır. Tophane Askeri Sanayi Okulu'nu
bitiren Numan Usta, Tophane ve Zeytinburnu
fabrikalarında çalışarak usta oldu.
"İttihat ve Terakki Cemiyeti", onu son Osmanlı
Meclisi'ne İstanbul Milletvekili seçtirdi.
1919-1921 yıllarını İngilizlerin sürgünü
olarak Malta'da geçirdi. Döndükten sonra
TBMM'nin ilk döneminde Türkiye'de ilk işçi
milletvekili olarak yer aldı.
İLK İSTİKLAL MADALYASI
TBMM'nin 1920'de çıkardığı bir yasa ve Bakanlar
Kurulu kararıyla 1923 yılında verildi.
İlk İstiklal Madalyaları, TBMM üyeleri ve savaşta
yararlılık gösterenler için yapıldı. O günlerdeki
değeri, 3 liraydı. Kurtuluş Savaşı'nın
içinde olanların şeridi kırmızı, savaş gerisindekilerin
beyaz, milletvekillerinden savaşta görev
alanların yarısı kırmızı, yarısı yeşil, görev
almayanlarda ise yalnız yeşildi.
İLK İPEK FABRİKASI
1838'de Bursa'da üretime başladı. Kısa süre
sonra yine Bursa'da yaklaşık olarak 50 ipek
fabrikası açıldı. 1851 yılında Londra Sanayi
Sergisi'nde Türk koza ve ipekleri gösterilerek,
ilk kez bu alanda uluslararası bir sergiye katılmış
olduk. Bunu bilimsel bir yola koymak
için de 1894 yılında Bursa Darülharir'i (İpekevi)
açıldı.
İLK İLKYARDIM HASTANESİ
1879 yılında İstanbul, Taksim Sıraselviler
Caddesi'nde Fransız din adamları tarafından
kuruldu. 1919 yılına kadar "dispanser" olarak
kullanılan hastaneyi, Operatör Nazım
Hamdi, "İlkyardım Hastanesi" haline getirdi.
Hastane, bir süre sonra Çapa'ya, oradan
da Şişli'ye taşındı. Ancak, yine bugünkü Sıraselviler
Caddesi'ndeki yerine döndü.
J
TÜRKİYE'DE İLK JUDO SPORU
Judonun ülkemize gelişi, oldukça yenidir. Bu
sporu sevdirenler, Halil Yüceses, İbrahim Öztek
ve Hakkı Koşar'dır.
Türkiye'de ilk uluslararası judo karşılaşmaları,
1971 yılında İzmir Akdeniz Oyunları'nda
yapıldı._Bu ilk uluslararası judo
ilişkilerinde Türk sporcular, katıldıkları bütün
kilolarda dereceye girdiler. 70 kiloda Süheyl
Yeşilnur "gümüş", 93 kiloda Kâmil
Korucu "gümüş", 63 kiloda Ali Demir
"bronz", 80 kiloda Namık Ekin "bronz",
ağırda Mehmet Ali Berber "bronz" madalya
kazanmışlardı.
325
http://groups.google.com/group/merakediyorum
K
İLK KABARTMA PUL
1968 yılında basıldı. Basılan bu pul, yalnız
Türkiye'de değil, dünyada da kabartma olarak
basılan ilk puldur. PTT tarafından Ankara'daki
Ajans Türk Kurumu'na bastırılan
pulda, Türk çinileri desen olarak kullanıldı.
İLK KADASTRO ÇALIŞMALARI
1912'de yürürlüğe giren bir yasa ile başladı.
Kadastro işleri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nce
yapılır. Arazi ve mülklerin yerini,
sınırlarını ve değerlerini belirli bir yöntemle
düzenlemek olan "kadastro" çalışmalarının,
ülkemizde geç başlamasının nedeni, Osmanlı
Devleti'nin çok dağınık bir yerleşme yolu seçmesindendir.
Ilk kadastro yasasının uygulanmasını,
savaşlar engelledi. 1925'te çıkarılan
bir yasayla, kadastro örgütünün kurulması
öngörüldü. 1934'te çıkarılan ilgili yasa, günümüzde
kadastro işlemleri konusunda tek dayanak
oldu. Tarihimizdeki ilk kadastro çalışması
ise, Defter-i Hakanı Nazırı Mahmut
Esat Efendi zamanında, 5 Şubat 1912 günü
yürürlüğe giren "Emvâl-i Gayrimenkulenin
Tahdit ve Tahriri Hakkındaki Kanun-ı Muvakkata"
dır.
Ülkemizdeki ilk Kadastro Yüksek Meslek
Okulu da, 1911 yılında "Tapu ve Kadastro
Mekteb-i Âlisi" adıyla ve bu konuda eleman
yetiştirmek amacıyla İstanbul'da açıldı.
Ülkemizde gerçek kabare tiyatrosunu, 1962 yılında Haldun Taner
kurdu. Seyircilerin içki içerek oyun seyrettiği tiyatro türü
kabare tiyatroları, genellikle günlük olayları, yergili bir dille
mizahi yönden anlatan oyunlar sahneler.
İLK KABARE TİYATROSU
Türk tarihinde kabare tiyatrolara benzer ilk
tiyatrolar, 19. yüzyıl sonlarında açıldı. "Kafe
Şantan" denilen bu tiyatrolar, daha çok
Beyoğlu'ndaydı. Mandas Kristal Palas, Bizans'ın
Büyük Alkazarı, Trokadero, en ünlüleriydi.
İlk sanatsal nitelikteki kabare
tiyatrolarının başlangıcı, 1920-1923 yıllarına
rastlar. Bu türün ülkemizde olgunlaşıp gelişmesi
ise, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonradır.
Gerçek bir kabare tiyatrosunu, 1962'de Haldun
Taner kurdu. "Devekuşu Kabare
Tiyatrasu" adlı bu tiyatro, çeşitli gelişmelerden
sonra günümüzde de etkinliğini sürdürüyor.
Bilindiği gibi kabare tiyatrosu, seyircilerin
içki de içebildiği, genellikle günlük olayları
yergili dille anlatan bir tiyatro türüdür.
326
http://groups.google.com/group/merakediyorum
KADINLARA İLK SEÇME VE
SEÇİLME HAKKI
Türkiye'de kadınlara ilk kez seçme ve seçilme
hakkı, 5 Aralık 1934 tarihli "Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu'nun 10 ve 11. Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun" ile verildi.
İLK KADIN MİLLETVEKİLİ
Nakiye Elgün'dür. 1919'da, İstanbul'un işgalini
protesto etmek amacıyla Sultanahmet Alanı'nda
yapılan toplantıda, Halide Edip'in yanı
sıra, yaptığı ateşli konuşmalarla dikkati çeken
Elgün, İstanbul Kız Öğretmen Okulu'nu bitirdi.
Aynı okulda müdür yardımcılığı yaptı.
Vakıf okullarının bir düzene konulmasını sağlamaya
çalıştı. Cumhuriyet'ten sonra eğitim
çalışmalarına devam eden Nakiye Elgün, çeşitli
kurumlarda üyelik ve başkanlık yaptı. Üç
dönem Erzurum Milletvekili seçildi. Nakiye
Elgün'den başka, 1935 yılında TBMM'ye 17
kadın milletvekili girmişti. Tarihimize ilk kadın
milletvekilleri olarak geçen bu parlamenterlerimizin
adları ve temsil ettikleri ilçeler
şunlardı:
"Mebrure Gönenç,(Afyon), Hatı Çırpan
(Ankara), Şükran Örsbaştuğ (Antalya), Sabiha
Gökçül (Balıkesir), Şekibe İnsel (Bursa),
Hatice Özgener (Çankırı), Huriye Öniz (Diyarbakır),
Fatma Memik (Edirne), Fakihe Öymen
(İstanbul), Benal N. Anman (İzmir),
Ferruh Güpgüp (Kayseri), Bahire Morova
(Konya), Mihri Pektaş (Malatya), Meliha Ulaş
(Samsun), Esma Nayman (Seyhan), Sabiha
Görkey (Sivas), Semiha Hızal (Trabzon).
İLK KÂĞIT PARA (Banknot)
1840'ta çıkarıldı. Sultan Abdülmecit devrinde
çıkarılan bu kâğıt paralara, "kaime-i
mutebere-i nakdiye" denirdi. Yüzde 8 faiz veren
bu ilk paralar, 500 kuruşluktu ve elle yazılıp
yapılmıştı. Hepsi 160 bin lira değerindeydi.
Yine 1840'ta ikinci kez kâğıt para çıkarıldı.
Bunlar da 50, 100 ve 250 kuruş değerindeydi.
Böylece piyasaya çıkarılan bu paraların
toplam değeri, 400 bin lirayı buldu. Ancak,
Yurdumuzda ilk kâğıt fabrikası, izmir Halkapınar'da, 1846 yılında kuruldu. Cumhuriyet'in ilanından sonra kâğıt fabrikaları
yapımı hızlandı. Fotoğrafta, SEKA Kâğıt Fabrikaları'nın Çaycuma Tesisleri görülüyor.
İLK KAĞIT FABRİKASI
İzmir'de, Halkpınar semtinde 1846 yılında
kuruldu. Bu fabrika, buhar makinesiyle işliyor,
hammadde olarak kullandığı paçavra kâğıt
hamuru, fabrikada hazırlanıyordu. Kapitülasyonlar'dan
yararlanan Avrupa kâğıtçıları,
daha ucuza kâğıdı Osmanlı Devleti' ne sokarak
ilk kâğıt fabrikamızın 1887 yılında
kapatılmasını becerdiler. Bu fabrikadan önce
ise, bazı yörelerde kurulan kâğıthaneler,
Türk matbaacılığının gereksinimini karşılamaya
çalışıyordu.
Cumhuriyet'in ilanından sonra ise, kâğıt
fabrikası kurulması, sanayi planına alındı.
Etüt ve projeleri, kâğıt mühendisi Mehmet Ali
Kâğıtçı tarafından hazırlanan ilk kâğıt ve karton
fabrikasının temeli, İzmit'te 1934'te atıldı.
İnşaatı ve makinelerinin montajı, 20 ay
sürdü. Sonunda ilk Türk kâğıdı, 18 Nisan
1938 (resmi açılış 6 Kasım 1938)'de yapıldı.
Aynı tarihte, ikinci kâğıt fabrikasıyla, paçavra,
saman ve odun selülozları fabrikalarının
da temeli atıldı. Bu fabrikanın açılış töreni
ise 1944 yılında yapıldı. İzmit'te kurulan ilk
fabrika, zamanla genişletilerek, 1954'te üçüncü,
1957'de dördüncü ve 1959'da da beşinci
kâğıt fabrikaları ve bunların ek tesisleri hizmete
geçti. İlk kâğıt fabrikasının 1934'teki adı,
Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası idi.
327
http://groups.google.com/group/merakediyorum
elle yazılı olduklarından kolayca taklit ediliyorlardı.
İlk kez 1842'de para bastırılmaya başlandı
ve elle yazılanlar toplatıldı. Ancak halk,
madeni paraya alışık olduğundan, kâğıt paraya
ilgi göstermiyordu. İlk yıllarda kâğıt paraların
değeri, gerçek değerinin çok altına
düştü. Devletin faizleri zamanında ödemesi ve
bazı devlet kuruluşlarının madeni parayla kâğıt
parayı aynı değerde kabul etmesi, yavaş yavaş
kâğıt paranın değerini yerine oturttu.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti'ne
Osmanlı İmparatorluğu'ndan karşılığı
olmayan 158 milyon 750 bin liralık kâğıt
para devredilmişti.
Günümüzde, Türkiye'de kâğıt para çıkarma
yetkisi, yasa ile Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası'na verilmiştir. 1999 yılına kadar
sürecek olan bu yetki, sürenin bitimine 5 yıl
kala yeniden uzatılabilir.
Türk tarihinde ilk kahvehane, 1554 yılında İstanbul'da açıldı.
Kanuni Sultan Süleyman'ın doktoru Bedrüttin Kusuni,
kahvehane açılmasının "sağlık yönünden" sakıncası olmadığını
bildiren rapor verince, yüksek görevli devle! memurları bile
buralara gelmeye başladılar.
İLK KAHVEHANE
1554 yılında İstanbul'da açıldı. Bu ilk kahvehaneyi
açanların biri Şamlı, öteki de Halepli
idi. Halk, kahvehanelere ilgi gösterince, kısa
zamanda sayıları çoğaldı. Kanuni'nin doktoru
Bedrüttin Kusuni, kahvehane açılmasının
sağlık yönünden sakıncası olmadığını belirten
bir rapor verince, yüksek görevli devlet memurları
bile buralara gelmeye başladılar. Sonraları,
din adamlarının, hem kahve içimi, hem
kahvehane açılmasına karşı çıkmaları ve bazı
padişahların burada sakıncalı siyasal konuşmalar
yapıldığı yolundaki baskılar sonucu, çeşitli
dönemlerde kahvehaneler, zaman zaman
kapatıldı. Ama, asılmaya varan cezalar bile,
bu yasaklan sürekli kılmadı.
328
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Yavuz'un Mısır fethinden sonra Türk topraklarına gelen Karagöz,
17. yüzyılın başında "bir Türk gölge oyunu" halini
aldı. Karagöz'ün kesin olarak yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor '
ama, ülkemizde öylesine sevildi ki, Bursa 'da onun adına mezar
bile yaptırıldı.
İLK KARAGÖZ OYUNU
Bu gölge oyunu, Yavuz Sultan Selim'in
1517'de Mısır'ı Türk topraklarına katmasından
sonra, bu ülkeden getirttiği sanatçılarla
Türkiye'ye geldi. Ancak Türkler, 17. yüzyıldan
başlayarak kendi yaratıcı güçlerinin katkısıyla
Karagöz'ü "bir Türk gölge oyunu"
durumuna getirdiler. Karagöz'ün kim olduğu,
nereden geldiği konusunda değişik görüşler
vardır. Hatta, yaşayıp yaşamadığı bile, kesinlikle
belli değildir. Karagöz, ülkemizde öylesine
sevilmiştir ki, Bursa'da, adına bir de
mezar yaptırılmıştır.
İlk "Karagözcü"lerin, 16. yüzyıldan kalan
bir belgede şu kimseler olduğu yazılır:
"Şahkulu, Sekoglu, Kör Hasatan, Yenikapılı
Ahmet, Çalık Ali Bali, Mehmet Bursavi.
Yenikapılı Hasan, Arap Mehmet, Vakoğlu
Mehmet, Çalık Osman, Uzun Ali."
329
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Ülkemizde ilk kalp naklini, 1968 yılında Ankara Hacettepe
Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, Prof. Dr. Kemal Beyazıt gerçekleştirdi.
Opr. Dr. Siyami Enek, Ankara'da yapılan kalp nakli ameliyatından
üç gün sonra, yeni bir deneme yaptı. Trafik kazasında
ölen bir bekçinin kalbim, Ali Akgül'e taktı. Ancak, bu
hasta da, 39 saat sonra ölüme yenildi. Ali Akgül, ameliyattan
sonra görülüyor.
Türkiye'de ilk kez kalbi değiştirilen insan olan Maviş Karagöz,
3 çocuk annesi idi. Dr. Kemal Beyazıt, hastasının yaşaması
için uğraştı, ama onu kurtaramadı.
İLK KALP NAKLİ
Ülkemizde ilk kez bir insandan diğerine kalp
naklini, 22 Kasım 1968 tarihinde Ankara Yüksek
İhtisas Hastanesi'nde Dr. Kemal Beyazıt
gerçekleştirdi. 14 yaşındaki fırın işçisi Erdal
Yıldırım'ın kalbi, 3 çocuklu anne 41 yaşındaki
Maviş Karagöz'e takıldı. Ancak hasta, yeni
kalbiyle birkaç saat yaşayabildi.
25 Kasım 1968 günü, bu kez İstanbul Haydarpaşa
Göğüs Cerrahisi'nde, Dr. Siyami Ersek,
Türkiye'de ikinci kalp nakli ameliyatını
yaptı. Ersek, trafik kazasında ölen 50 yaşındaki
bekçinin kalbini, 26 yaşındaki Ali Akgül'e
taktı. Bu hasta da, 39 saat yaşayıp, öldü.
330
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İLK KAFETERYA
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul, İzmir
ve Ankara'da açıldı. İtalyanca 'caffetteria"
sözcüğünden dilimize aktarılan kafeterya,
herkesin elinde bir tepsiyle, seçtiği yemekleri
alarak masasına götürdüğü bir tür lokanta
anlamına gelir.
İLK KAHVENİN GELİŞİ
1540 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın Habeşistan
Beylerbeyi Özdemir Paşa tarafından
getirildi. Evliya Çelebi, "Seyahatname"
sinde, İstanbul'da o zamanlar 300
kahve deposu olduğunu ve kahvenin kantarla
satıldığını yazar. Kahveden, vergi de
alınırdı.
İLK KARİKATÜR
Teodor Kasap'ın "Diyojen" adlı mizah dergisinde
yayınlandı. Kimin tarafından yapıldıkları
bilinmeyen imzasız üç örnek, Türk karikatür
sanatının ilk ürünleridir. Ülkemizde
karikatürde ilk imza ise, Cem'e aittir. Cem,
"Kalem" dergisinde, karikatür sanatının güçlü
örneklerini çizmişti. İlk karikatür ustası da
odur.
İLK KARTPOSTAL
1874 yılında posta örgütünün kurulmasıyla
birlikte kullanılmaya başlandı. Ancak, Türkiye'de
ilk kez kimlerin kullandığı kesin olarak
bilinmiyor.
İLK KAŞAR PEYNİRİ
19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan kaşar
peynirinin ilk yapılış yeri, Türkiye'dir. Bir
Musevi kızın buluşudur. Zamanın tat uzmanı
bir hahamın, "yenilebilir" anlamında
"kaşar" damgasını vurmasıyla, bu adı aldı.
Kaşar, ülkemizin genellikle Afyon, Bursa,
Edirne, Kars ve Kırklareli yörelerinde sütten,
özel bir maya ile karıştırılarak, belli bir sıcaklıkta
ısıtılıp elde edilir.
İLK KEZ KAVUK GİYEN PADİŞAH
Türk tarihinde ilk kavuk giyen padişah, I. Beyazıt'tır.
Yanlarına pamuk doldurularak keçeden
yapılan kavuğun rengi, biçimi ve adı,
kullananların durumuna göre değişirdi.
İLK KAZI
1871'de Truva'da, Şiliman tarafından yapıldı.
Bu ilk kazı, bilimsel araştırma yöntemlerinden
uzaktı. Sonraları, Alman Dörfelt, yine
Truva'da daha düzenli kazılar yaptı. Günümüzde
kazılar, Türk Tarih- Kurumu'ndan izin
belgesi alınarak yapılmaktadır.
İLK KEMAN
Yurdumuzda ilk keman yapımına, 1944 yılında
Alman ustalarından Christian Kertel tarafından
kurulan Ankara Devlet Konservatuvarı
Keman ve Viyolonsel Atölyesi'nde başlandı.
Keman yapımında, Almanya'dan özel
olarak getirtilen ladin çamı ve akağaç kullanılmaktaydı.
İLK KIR KOŞUSU
1920 yılında Robert Kolej'de düzenlendi. Bu
koşu ve ondan sonra yapılanlar, kır koşusundan
çok, bir sokak koşusuydu. Ancak, kır koşularının
başlangıcı diye nitelenirler. Kurallara
uygun ilk kır koşusu, 1923'te gerçekleştirildi.
İstanbul'da, Maslak ile Mecidiyeköy arasında
yapılan bu ilk kır koşusunu, Ömer Besim
Koşalay kazandı. Türkiye Kır Koşusu Birincilikleri
ise ilk kez 1937'de yapıldı. Bu koşuda
Şevki Eren birinci geldi.
İLK KIZILAY DERNEĞİ
11 Haziran 1868'de İstanbul'da, " Osmanlı
Mecruhini Askeriye tane Cemiyeti" adıyla
çalışmalarına başladı. "Osmanlı Hilâl-i Ahmer
Cemiyeti", "Türkiye Hilâl-i Ahmer
Cemiyeti" ve "Türkiye Kızılay Cemiyeti" adlarını
alan bu kuruluşun adı, 1947 yılında
"Türkiye Kızılay Derneği" oldu. Genel Merkezi
ise, 1925 yılında İstanbul'dan Adana'ya
taşındı. Kızılay, tüzel kişilikleri, özel hukuki
yargılara bağlı bağımsız bir kuruluştur.
İLK KİBRİT FABRİKASI
İstanbul'da, Büyükdere-Bahçeköy yolu üzerinde
açıldı. Türkiye'de bu fabrika açılınca-
331
http://groups.google.com/group/merakediyorum
ya kadar, kibrit dış ülkelerden alınırdı. 1929
yılında çıkarılan bir yasa ile, kibrit yapım,
alım ve satımı, Tekel Genel Müdürlüğü'ne verildi.
1956'dan sonra kibrit yapımı serbest bırakılınca,
Tekel'in yanı sıra, özel fabrikalar
da kuruldu.
İLK KOALİSYON KABİNESİ
20 Şubat 1961'de, İsmet İnönü başkanlığında
kuruldu. Meclislerde hükümet kuracak çoğunluk
sağlanamadığından, değişik partilerin
ortaklaşa kurup desteklediği bu tür hükümet
kurma biçimi, tarihimizde ilk kez uygulanıyordu.
İlk koalisyon, Cumhuriyet Halk Partisi ile
Adalet Partisi üyelerinden oluştu.
İLK KONSERVATUVAR
1913'te, İstanbul Şehzadebaşı'nda "Darü'l-
Bedayi" adıyla açıldı. Batı Müziği okulu niteliğinde
bulunan "Mızika-i Hümâyun",.
Darü'l-Bedayi'den çok önce, 1831 yılında açıldıysa
da, Mehterhane'nin kaldırılması üzerine
saraya ve askeri bandolara eleman yetiştirmek
amacıyla kurulmuştu. İlk devlet konseryatuvarı,
"Darü'l-Elhan", 1917 yılında yine
İstanbul'da kuruldu.
İLK KİTAP BASIMI
1729 yılında İbrahim Müteferrika basımevinde
basıldı. Basılan ilk kitaplar sözlük, tarih ve
coğrafya türündendi.
KONUT KREDİSİ VEREN İLK
TÜRK BANKASI
Emlak Kredi Bankası'dır. Yurdumuzda yerleşim
sorununa yardımcı olmak ve konut sahibi
olacakları desteklemek amacıyla kurulan
ilk banka olan "Türkiye Emlak ve Eytam Bankası"
dır. 1927 yılında faaliyete geçti. Bankanın
adı, daha sonra "Emlak Kredi Bankası"
olarak değiştirildi.
İLK KOOPERATİFÇİLİK
1863 yılında Mithat Paşa'nın çabalarıyla kurulan
"Memleket Sandıkları" adlı kuruluşla
başlar. Yurdumuzda ilk kooperatif terimi ise,
ilk kez 1913 yılında, Aydın'da kurulan "Kooperatif
Aydın İncir Müstahsilleri Anonim
332
Şirketi" ile kullanıldı. Bu kuruluş, gerçek bir
kooperatif niteliğindeydi. Kooperatifçiliğin
gelişmesi, Cumhuriyet'le birlikte başladı.
KÖMÜRÜ İLK BULAN KİŞİ
Padişah II. Mahmut zamanında, 1829 yılında
"Uzun Mehmet" adlı bir deniz eri, Havza'da
ilk kömür yatağını keşfetti. Karadeniz
Ereğlisi'nden, İnebolu'ya kadar 180 kilometrelik
bir uzunluk ve 50 kilometrelik derinlikten
oluşan ilk kömür yatağından çıkarılan
kömürlerden, donanma yararlanmıştı. Bölgede
yeni kuyular açılarak üretimin artırılmasına,
1893 yılında başlandı. Günümüzde kömür
üretimi, Türkiye Kömür İşletmeleri'nin tekelindedir.
İLK KÖRLER OKULU
1899 yılında kuruldu. Gözleri görmeyen çocukların
ilk ve ortaöğretim yapmalarını sağlamak
amacıyla İstanbul Ticaret Okulu
Müdürü Grati Efendi'nin girişimleriyle açılan
bu okul, Ticaret Okulu'nun bir bölümünde
öğretime geçti.1910 yılında Alber Karamona
adlı bir Musevinin İzmir'de sağır ve dilsizler
için açtığı özel okulu, Sağlık Bakanlığı devraldı
ve 1927'de körler bölümünü kurdu. 1951
yılında okul, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanınca,
Sağırlar Okulu İzmir'de kaldı, Körler
Okulu Gaziantep'te eğitime başladı.
İLK KÖY ENSTİTÜLERİ
1940 yılında, İsmail Hakkı Tonguç'un yönetiminde
eğitime başladılar. Köy çocuklarının
bölgelerinde kalarak yetişmelerini sağlamak
amacıyla kurulan enstitülerde okutulan derslerin
yarısı kültür, dörtte biri tarım, dörtte biri
de teknik derslerden oluşuyordu. Enstitülerin,
kendilerine özgü çalışma yöntemleri vardı.
Her öğrenci, köyünün ekonomik ve toplumsal
yaşamını ayrıntılarıyla saptamak zorundaydı.
"İş içinde iş yaparak öğrenmek"
amacını güden enstitülerin kurulduğu yerler,
köylerin yakınında, uygulamanın yapılabileceği
en verimli kesimlerdeydi. 1943 te de, bu
enstitülere öğretmen yetiştirmek için Hasanoğlan
Yüksek Köy Enstitüsü kuruldu. Buraya girebilmek
için, köy enstitüsünü bitirmiş olmak
gerekiyordu.
İLK KÖYLÜ KADIN MİLLETVEKİLİ
Atatürk, Ankara'nın Kozan köyüne 1934 yıhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
lında yaptığı bir gezide, Satı Çırpan adlı zeki
bir Türk kadını ile tanıştı. Satı Kadın diye anılan
Satı Çırpan'ın, 1935-39 döneminde Ankara
milletvekili olmasını sağladı. Türk tarihinde
ilk köylü kadın milletvekili olan Satı Çırpan,
Atatürk'ün dileğiyle, adım "Hatı" olarak değiştirdi.
Doğduğu Kazan köyünde muhtarlık
da yapan Hatı Çırpan, 1956 yılında öldü.
İLK KUMAR KULÜBÜ
"Encümen-i Ülfet" adıyla 1870 yılında, zamanın
Maliye Nazırı Mısırlı Prens Mustafa
Paşa tarafından, İstanbul Çemberlitaş'taki
Asım Paşa Konağı'nda açıldı. Buraya yalnız
yüksek devlet memurları girebiliyordu.
Böylece ilk kez, serbest kumar oynama» devletin
onayından geçmiş oluyordu. Kulübün salonlarında
oyun dışında okuma, konuşma
odaları da yer almıştı. Sadrazam Mahmut Paşa,
kulüpte sürekli kumar oynandığı haberini
alınca, burasını kapattırdı.
STANDART TÜRK KLAVYESİNİN
İLK KULLANILIŞI
Daktilolarda kullanılan "Standart Türk Klavyesi"
nin uygulanışı, ilk kez 20 Ekim 1955 günü
alman bir kararla gerçekleştirildi. Bu tarihe
kadar, daktiloların klavyeleri, çeşit çeşitti.
Türk alfabe kurallarına göre düzenlenen yeni
bir daktilo yazma yöntemi, 1943 yılında başlayan
çalışmalar ve araştırmalardan sonra
saptandı.
İLK KIZ LİSESİ
İstanbul'da "İnas İdadisi" (Kızlar Lisesi)
adıyla 1911'de açıldı. Önce Kabasakal semtinde
öğrenime geçen okul, bir yıl sonra yandı.
Bunun üzerine de, 1913 yılında Beyazıt'ta öğretime
başladı. Öğrenci sayısı artınca da, Aksaray'da
büyük bir konağa taşındı. 1915'te
"Bezm-i Âlem Valide Sultanî" adıyla şimdi-
Türkiye'de ilk kız lisesi, "İnas İdadisi", yani "Kızlar Lisesi"
adıyla 191l'de açıldı. Çeşitli yerlerde öğretim yapan okul, sonunda
şimdiki İstanbul Kız Lisesi (Cağaloğlu Anadolu Lisesi)'
nin yerine taşındı.
ki kız lisesinin olduğu yerde ahşap bir yapıya,
oradan da Süleymaniye'ye yerleşti. Yine
yangın çıktı. İstanbul Kız Lisesi adını alarak,
Vefa Lisesi'nin bulunduğu yerde öğretimi sürdürdü.
Bugün İstanbul'da, Cağaloğlu'ndaki
binasında öğretim yapan lise, "Cağaloğlu
Anadolu Lisesi" oldu.
333
http://groups.google.com/group/merakediyorum
İKİ KITAYI BAĞLAYAN
İLK KÖPRÜ
Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan
"ilk köprü" olan İstanbul Boğaziçi Köprüsü,
1973 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
tarafından açıldı. Cumhuriuyet'in 50. yıldönü-
334
Boğaziçi Köprüsü, iki kıtayı birbirine bağlayan ilk köprüdür.
Cumhuriyetin 50. yılında hizmete açılan bu köprüden başka,
İstanbul Boğazı'na, Fatih Köprüsü adıyla ikinci bir köprü
kurmak için çalışmalar sürdürülüyor.
münde hizmete giren köprüden ilk yıl 11 milyon
318 bin 139 araç geçti vehasılatl62 milyon
901 bin 943 lirayı buldu.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
L
İLK LALENİN GELİŞİ
İLK "LİRA" BASIMI İLK LİSE SÖZCÜĞÜ
Sultan Abdülmecit devrinde, 5 Ocak 1843 günü
basıldı. Adı "Osmanlı lirası" idi. 2 Haziran
1854'te çeyrek liralar (25 kuruşluk
altınlar), 18 Şubat 1855'te de iki buçuk liralıklar
çıkarıldı.
İstanbul Erkek Lisesi'nde kullanıldı. 1884 yılında
ilk kez Deniz Yüzbaşısı Nadir Bey tarafından
kurulan okulun adı, "Şemsü'l-
Mekaip"ti. Nadir Bey, 1885 yılında Süleymaniye'de
özel "Nümune-i Terakki
335
Türk tarihinde ilk "lale" çiçeğinin, IV. Murat
devrinde bir Hollanda elçisi tarafından getirildiği
öne sürülür. Oysa, Anadolu'da çok
eski zamanlarda bile dağlarda, bayırlarda,
"dağ lalesi, berri lale, kara lale" gibi lale türlerinin
var olduğu bilinir. İran Selçuklulan'yla
Büyük Selçuklular'ın sanat eserlerinde
de lale motifinin, özellikle yer aldığı görülür.
Osmanlılarda bu çiçek, "Lale Devri" diye anılan
dönemde büyük değer ve önem kazandı.
1718-1730 yılları arasında Padişah III. Ahmet
döneminde, İstanbul'da lale üretme ve yetiştirme
bir salgın halini aldı.
Tarihimizde bir döneme adını veren "lale"nin, yurdumuza
IV. Murat devrinde bir Hollanda elçisi tarafından getirildiği j
öne sürülür. Ancak, Anadolu 'da çok eski zamanlardan beri
dağ ve bayırlarda değişik bir türde lale yetiştiği bilinir. Padişah
III. Ahmet döneminde, İstanbul'da lale salgını başladı.
Bu nedenle, o devre "Lale Devri" adı verildi.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
Okulu'nu açtı ve bu okul, Maarif Nezareti tarafından
satın alındı. Nümune-i Terakki İdadisi
denilen okulun, dört ilk, üç orta ve üç lise
olarak eğitim süresi 10 yıldı. Daha sonra ilk
ve ortaokullar birleştirilerek, süresi 5 yıla indirildi.
1910'da da "İstanbul Lisesi" adım aldı.
Böylelikle Türkiye'de ilk "lise" sözcüğü,
bu okul için kullanılmış oldu.
Yurdumuzda "lise" düzeyinde okulların
açılması, 1839 yılında II. Mahmut devrindedir.
Türkiye'de Batılı anlamda ve gerçek lise
düzeyinde ilk eğitim kurumu ise, 1 Eylül 1868
yılında açılan "Galatasaray Mekteb-i Sultanisi"
dir.
LATİN HARFLERİYLE İLK KİTAP
Ülkemizde Dil Devrimi'nden, yani 1928 yılından
sonra yarısı eski, yarısı Latin harfleriyle
basılmış kitapları ilk kez Maarif Kitaphanesi
(Yayınevi) çıkardı. Bugün de Cağaloğlu'nda
yayınım sürdüren bu yayınevi, aynı zamanda
en eski yayınevidir. Bu yayınevini. 1895 yılında
ilk Türk kitapçılarından Hacı Kasım Efendi
kurmuştur. Yayınevi ayrıca, çıkardığı "Saatli
Maarif Takvimi"yle ünlüdür,
İLK LAİKLİK UYGULAMASI
3 Mart 1927 yılında halifeliğin kaldırılması ile
başlar. Bu yolla, din ile dünya işlerinin devlet
örgütü içinde bir elde toplanması engellenmiş
oldu. 1937 yılında yapılan bir değişiklikle laiklik,
kesin bir Anayasa kurumu oldu. Türkiye'de
laiklik, vicdan özgürlüğüne de yer veren
ve akılcılığı sağlayan bir temel kural olarak
yerleşmiştir.
MÜSLÜMANLIĞIN ANADOLU'YA
İLK GİRİŞİ
Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın, 1071'de
kazandığı Malazgirt Savaşı, Türklerin ilk din
savaşıdır. Müslümanlık, bu savaştan sonra ilk
kez Anadolu'ya girmiş oldu.
İLK MAÇ VE SPOR SPİKERİ
Sait Çelebi'dir. Kendine özgü renkli anlatım
ustalığıyla tanınan Sait Çelebi, 1897-1953 yılları
arasında yaşadı.
İLK MAHYA
1617 yılında İstanbul'da, Sultanahmet Camii'nde
kurulduğu sanılmaktadır. 1723'te iki
ya da daha fazla minareli camilerde mahya
kurulması, padişah buyruğuyla kesinleşti. Zamanla,
her Ramazan ayında mahya kurulması
gelenekleşti.
336
İLK MAGAZİN DERGİSİ
1873 yılında sürekli olarak çıkan "Cüzdan"
dır. Yurdumuzda bu tür yayınlar, 1 Kasım
1928'de yürürlüğe giren yeni Türk alfabesiyle
ilgili yasayla çoğaldı.
İLK MAVZER
Türk tarihinde ilk mavzerin kullanılışı,
1886'dan sonradır. 1871'de Almanlar tarafından
yapılan bu tüfek, 1886'dan sonra Türk
Ordusu'nun en önemli silahı oldu.
İLK KADIN MUHTAR
Ülkemizin ilk kadın muhtarı, Gül Esin'dir.
Cumhuriyet'in ilanının 10. yıldönümünde Aydın
iline bağlı Çine ilçesinin Karpuzlu bucağından
"muhtar" seçilen Gül Esin, o günleri
şöyle anlatıyor:
"Muhtarlık için aday olduğumda, bana
kimse karşı çıkmadı. Muhtarlığa, o zamanki
nahiye müdürümüzün isteği ile girmiştim. İlk
kadın muhtar seçildiğimde de herkes bana yarhttp://
groups.google.com/group/merakediyorum
dımcı oldu. Muhtarlığım sırasında da köydeki
kız kaçırma olaylarının önlenmesinde
büyük çaba harcadım. Köye yol, köprü ve köy
konağı yaptırdım."
İLK MEDENİ NİKÂH UYGULAMASI
17 Şubat 1926 günü yürürlüğe giren "Türk
Kanunu Medenisi" ile başladı. Türkler, Müslüman
olmadan önce, evlenme biçimleri çok
çeşitli idi. İslamiyete geçişle birlikte, evlenmede
yeni kurallar ortaya çıktı. Çok kadınla evlenme,
belirli din kurallarıyla saptandı.
İLK MARŞ
Mahmudiye Marşı'dır. Bu marş, 1289 yılında
"Mızıka-i Hümâyun Bandosu" Şefi İtal-
' yan Guisepe Donizetti tarafından bestelendi.
Cenk Havası, Cezayir ve Mecidiye marşları da
onun besteleridir. II. Mahmut'un "Asâkir-i
Mansure-i Muhammediyye" ve Rıfat Bey'in
"Annem Beni Yetiştirdi-Bu Ellere Yolladı"
adıyla besteledikleri marşlar da, en eski marşlardır.
1923 yılına kadar askeri marşlar dışında
hiçbir marş bestelenmemişti.
İLK MERİNOS
İspanya'dan, 1841 yılında getirildi. Hayrabol
u ' d a başlanan Merinos koyunu yetiştirmeciliğine,
1843'te Karacabey'de devam edildi.
Yıllarca süren uğraşlardan sonra, "Türk Merinos
koyunu" üretildi. Merinos, yapağısının
bolluğu ve yününün inceliği nedeniyle yün üretiminde
kullanılır.
İLK METRO
İstanbul'da, 1874 yılında kuruldu. 1867 yılında
İstanbul'a gezmeye gelen Henri Gavan adlı
bir Fransız mühendis, Karaköy'le Beyoğlu'-
nu birleştiren ilk metro hattını yani "Tünel"i
yaptı. O zamanki parayla 170 bin İngiliz lirasına
çıkan "Tünel", daha sonra İstanbul Belediyesi
tarafından satın alındı.
İLK MEVLİT TÖRENLERİ
Sultan III. Murat devrinde, Süleyman Çelebi'nin
Mevlid'inin okunmasıyla başladı. Hazreti
Muhammed'in hayatını övgüyle anlatan,
şiir tarzında bir eser olan Mevlid'i, Süleyman
Çelebi aruz vezniyle yazmıştı.
İLK MEYHANE
Türk tarihinde ilk meyhanelerin* Fatih Sultan
Mehmet devrinde açıldığı söylenir. Ancak, bu
meyhanelerin Bizanslılardan Türklere geçmiş
olduğu görüşü daha yaygındır. Eski İstanbul
meyhaneleriyle ilgili ilk bilgiler, Evliya Çelebi'nin
"Seyahatname"sinde ayrıntılarıyla anlatılır.
METRİK SİSTEMİN İLK
UYGULANIŞI
Türkiye'de metrik sistemin ilk uygulanmaya
başlaması, 1875 yılında yapılan "Metre Anlaşması"
ndan sonradır. Metrenin aslı, Sevres'
de, sıfır santigrat derecede saklanmaktadır.
İLK MİLLİ BASKETBOL TAKIMI
İlk Milli Basketbol Takımımız, ilk karşılaşmasını
Yunanistan'la, 24 Haziran 1936 günü, Beyoğlu
Halkevi Spor Salonu'nda yaptı. Bu maçı
49-12 kazanan takımımızın kaptanı, Naili Moran
idi. Öteki oyuncular ise Sadri Usuoğlu, Nihat
Ertuğ, Jak Habib, Hazdayi Penso, Feridun
Koray, Dionisos Sakalak ve Hayri Ersebük'tü.
Basketbolün resmen kuruluşu, 1 Mart
1959'da gerçekleşmiştir. 1936'da kurulan bir
federasyonla, voleybol ve eltopu ile birlikte
yürütülen basketbol, bu tarihte ayrı bir dal
olarak Türk sporuna eklendi.
MİLADİ YILIN İLK UYGULANIŞI
Türkiye'de Miladi yılın uygulanmasına ilk kez
1926'da başlandı. O tarihe kadar kullanılan
"Hicri" ve "Rumi" takvimler de böylece kaldırılmış
oldu.
İLK MİNDER GÜREŞİ
1900 yılında yapıldı. Yurdumuzda bilinmeyen
bu güreş türü, ABD ve Avrupa'ya giden Koca
Yusuf, Kurtdereli Mehmet, Adalı Halil, Filiz
Nurullah, ilk dünya şampiyonumuz Kara
Ahmet gibi güreşçiler aracılığı ile Türkiye'ye
girdi ve yayıldı. Gerçek anlamda ilk minder
337
http://groups.google.com/group/merakediyorum
güreşi ise, 1903 yılında, Beşiktaş Jimnastik
Kulübü'nde uygulandı ve Mazhar Kazancı,
Ahmet Fetgeri Aşeni gibi güreşçiler, bir değer
olarak ortaya çıktılar.
İLK MORS TELGRAF SİSTEMİNİN
KULLANILIŞI
Türk tarihinde Mors Telgraf Sistemi'nin ilk
kez uygulanışına, 1855 yılında, yani Kırım Savaşı
sırasında başlandı. Haberleşme alanında
büyük kolaylıklar sağlayan bu buluş, adını,
kendisini yayan Amerikalı Samuel Mors'tan
almıştır.
İLK MUZ
1870 yılında, Osmanlılar döneminde yurdumuza
girdi. Muz, İskenderiye'den Antalya'
ya süs bitkisi olarak getirildi. Bu tür muza
"Musa Conson" denir. Yine 1870'te, Musa
Kavendiş adlı bir başka türün meyveleri, küçük,
fakat güzel ve kokuluydu. Ancak, yine
de muzun dışarıdan alımı kolay ve ucuzdu.
Gerçek anlamda muz üretimine, 1950'li yıllarda
Antalya, Anamur, Alanya, Dörtyol, Fenike
ve Adana'da başlandı. Üstün nitelikleriyle
Anamur'da yetiştirilen muz, ülkemizde en çok
tutulanıdır.
İlk Milli Marşımız olan "İstiklal Marşı"nın sözleri, M. Akif
Ersoy'a aittir. Ersoy, marş sözü yarışmasına önce ödül konduğu
için katılmamış, ancak daha sonra ikna edilerek yarışmaya
girmesi sağlanmıştı.
İLK MİLLİ MARŞ
1921 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı'nca milli
marş için bir yarışma düzenlendi ve 500 lira
ödül kondu. Yarışmaya 724 şiir katılmıştı.
Mehmet Akif Ersoy, yarışma ödüllü olduğu
için, girmemişti. Zamanın Milli Eğitim Bakanı
Hamdullah Suphi Tanrıöver, ünlü ozana 5 Şubat
1921 günü ödül konusunda kaygılı olmamasını
önerince o da, "Kahraman
Ordumuza" diye sunduğu "İstiklal Marşı"
başlıklı şiirini, yarışma kuruluna gönderdi.
TBMM'nin 12 Mart 1921 günkü toplantısında
İstiklal Marşı, ulusal marş olarak kabul
edildi.
Marşı besteleme yarışmasına ise 24 besteci
katıldı. Kurtuluş Savaşı nedeniyle besteleme
işi yarıda kaldı. Seçiciler Kurulu, 1924
yılında Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini benimseyerek
okullara duyurdu. Bu marş, 1930 yılına
kadar çalındı. Yine aynı yıl, bu bestenin
yerine Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki
Üngör'ün bestesinin çalınması istendi. Bu tarihten
sonra da Üngör'ün bestelediği İstiklal
Marşı, "milli marş" olarak benimsendi.
338
http://groups.google.com/group/merakediyorum
N
İLK NOTERLİK ÖRGÜTÜ
Türikye'de ilk noterlik örgütünün kurulması,
1879 yılına rastlar. Osmanlı devletinde senet
düzenleme ve onaylama işlemleri, dinsel
yasalara göre yapılırdı. Bu işlere de kadılar ve
naipler bakardı. 1868 yılında ticaret mahkemelerine
bağlı ticaret kalemi kurulunca, bu tür
işlere bakan dinsel mahkemelerin aracılığı da
ortadan kalktı. Ancak bu daire, tam anlamıyla
bir noterlik kuruluşu değildi. 1879 yılında
Fransız Noterlik Yasası'ndan çevrilen tüzük,
Türkiye'de noterliğin başlangıcı sayılır. Günümüzdeki
anlamda noterlik, 1938 yılında çıkarılan
bir yasa ile düzenlendi.
İLK NÜFUS CÜZDANI
Türk tarihinde ilk nüfus cüzdanı, 1863-64 yıllarında
yapılan sayımdan sonra verildi. "Osmanlı
Tezkiresi" denilen bu nüfus hüviyet
cüzdanlarının çizgili, düz bir kâğıt belge niteliğinde
birer pusula oldukları, tarihçi Lütfi
Efendi tarafından yazılmıştır. Cumhuriyet'ten
sonra 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımından
sonra, her yurttaşa "nüfus cüzdanı"
verildi.
İLK NÜFUS SAYIMI
1831 yılında yapıldı. Ancak, bu nüfus sayımı,
yalnız erkekleri kapladı ve Anadolu ile Rumeli
sancakları, sayımın dışında tutuldu. 1844'te
yapılan sayımda ise, kadınlar da sayıldı. Osmanlı
sınırları içinde nüfusun 36.5 milyon olduğu,
yaklaşık olarak saptandı. 1884'te
yapılan üçüncü nüfus sayımında, imparatorluk
sınırları içinde kalanların sayısı, 28 milyon
900 bin kişi idi.
Cumhuriyet döneminde, 28 Ekim 1927 yılında
yapılan ilk nüfus sayımında ise, Türkiye'de
13 milyon 648 bin 720 kişinin yaşadığı
belirlendi. 1935 yılında yapılan ikinci sayımdan
sonra, her 5 yılda bir düzenli olarak nüfus
sayımları gerçekleştirildi. Nüfus sayımlarını
düzenleyen kuruluş, Devlet İstatistik
Enstitüsüdür.

0 yorum:

Yorum Gönder