25 Nisan 2012 Çarşamba

TÜRKİYE SELÇUKLULARI GELİŞME DÖNEMİ

                        TÜRKİYE SELÇUKLULARI GELİŞME DÖNEMİ

Mesud, Türkiye Selçuklu Devleti’nin ikinci hükümdarı I. Kılıç Aslan’ın dört oğlundan biridir. Diğerlerinin adları Şahinşah, Arap ve Tuğrul Aslan idi. Anadolu da sağlamca yerleşmeden Anadolu dışında genişleme politikası güden I. Kılıç Aslan,1107 tarihinde Büyük Selçuklu Beyi Çavlı ile girdiği mücadeleyi hayatıyla birlikte kaybetmiştir. Türkiye Selçuklu iktidarı     I. Kılıç Aslan’ın ölümüyle çökmüştür, teşkilatı dağılmıştır. Selçuklu ülkesinde büyük bir
otorite boşluğu meydana gelmiştir. Sahipsiz savunmasız kalan Türk halkı Bizans, Haçlı,
Ermeni tehdidine maruz kalmıştır. Anadolu Türklüğünün geleceği büyük bir tehlike içine girmiştir. En büyük oğlu Şahinşah tahta geçer ve saltanatı 6 yıl sürer. Ülkesini bu süre boyunca başarıyla savunur; fakat Danişmentli hükümdarı Emir Gazi’nin desteğini alan Mesud, 1116 yılında kardeşi Şahinşah’ı bertaraf edip Konya’daki Türkiye Selçuklu tahtını   ele geçirmiştir. Sultan I.Mesud’un 39 yıl sürecek uzun saltanat dönemi başlar.

Sultan Mesud sabırlı, kararlı, ihtiyatlı, tedbirli,hesaplı,planlı ve uzağı gören bir hükümdardı. 1116 ile 1143 yılları arasında Danişmentli hükümdarların himaye ve ittifakından yararlanarak, hakimiyetini koruyup sağlamlaştırdığı gibi idaresini ve askeri gücünü de son derece geliştirmiş ve artırmıştır. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti 1143 yılından sonra Sultan Mesud’un şahsında Anadolu’nun kaderine hakim ve belirleyici büyük bir güç haline gelmiştir. Sultan Mesud siyasetini, değişen şartlara uydurmakta son derece yetenekli bir hükümdar idi. 1143 yılında Melik Muhammed Gazi ölünce Danişmentli hanedan üyeleri arasında hükümdarlık ve hakimiyet mücadelesi başlamıştı. Bu mücadele sonunda Danişmentliler devleti; Sivas, Kayseri, Malatya olmak üzere üç şube halinde bölünmüştü. İşte Sultan Mesud, tarihin önüne çıkardığı bu mükemmel fırsatı kaçırmamış; Anadolu’nun kaderine hakim ve belirleyici güç olarak hemen harekete geçmiş sabırlı, kararlı, sistemli bir mücadele sonucunda Danişmentlilere kaptırdığı Selçuklu topraklarının büyük bir kısmını geri aldığı gibi Danişmentlilerin üç şubesi ve Çukurova Ermeni Baronluğunu da Türkiye Selçuklu Devletine bağlayarak Anadolu’nun en büyük hükümdarı haline gelmiştir.

Sultan Mesud tıpkı babası Kılıç Aslan gibi Bizans’a ve Haçlılara kaşı Türk tarihinin en mükemmel vatan savunmasını yapmıştır. O, 1146 yılında Türkiye Selçuklu Devletini yıkmak, Türkleri imha etmek veya Anadolu’dan atmak maksadıyla Konya’yı kuşatan Bizans İmparatoru Manuel’i şehrin önünde başarısızlığa uğratarak, devleti ve ülkesini başarıyla savunmuş ve korumuştur. Aynı şekilde, Haçlı ordularını imha ederek (Alman Haçlı ordusu) veya büyük kuvvet olmaktan çıkacak şekilde dağıtarak (Fransız Haçlı ordusu) , Anadolu’nun istilasını ve işgalini önlemiştir.

Sultan Mesud askeri strateji ve taktikte de yetenek sahibi bir komutandı. İşlerini daima uzaktan; ama kontrol’ü hiç elden kaçırmadan dikkatle takip ederdi. Zorlu rakibi Manuel’in aksine kendini ve ordusunu hiçbir zaman tehlikeye atmazdı. Daima dikkat ve ihtiyatla hareket ederdi. Rakibinin eline fırsat ve koz vermekten, onu tahrik etmekten özenle kaçınırdı. İsabetli bir sezgi gücüne sahipti. Rakibinin hareketini adım adım ve hiçbir şeyi gözden kaçırmadan takip eder; ona göre tedbirler alır ve uygulardı. Herhangi bir işte asla acele karar vermezdi. Meseleyi enine boyuna düşünür; fakat bir kere karar verdikten sonra onu da değiştirmezdi. Türk savaş taktiğini, değişen şartlara ve zemine uydurmakta son derece başarılıydı. Savaş manevralarını çok iyi biliyordu. Her çeşit pusu, kuşatma ve meydan kuşatmasında da tecrübeliydi. 

Sultan Mesud sakin, nazik, iyiliksever, yumuşak, merhametli, şevkatli, hoşgörülü, soğukkanlı, açık yürekli yani duygularını ve eğilimlerini açığa vurmaktan çekinmeyen bir karakter yapısına sahipti. Akrabalığa ve Dostluğa çok önem verirdi. Danişmentli beylerini sadece askeri gücüyle değil, aynı zamanla onlarla kurduğu akrabalık sayesinde de kendisine bağlamıştır. Sultan Mesud samimi, ve gerçekçi bir Müslüman olmasına rağmen zaman zaman Batıl inançların da etkisi altında kalmaktaydı. Mesela O, Malatya kuşatması sırasında çıkarılan büyü söylentisine tamamen inanarak bu büyüden kurtulmak için bütün silahlarını surların önünde yaktırmıştır.

Sultan Mesud dış siyasette olduğu gibi, iç siyasette de başarılı bir hükümdardı. İdaresi adil ve koruyucu idi. İşte bu yüzden Beyşehir Gölünün adalarında yaşayan Anadolu’nun yerli halkı, Bizans idaresinden ayrılıp Selçuklu idaresi altına geçmişlerdir. Bu olay sadece Sultan Mesud’un idaredeki başarısını değil, aynı zamanda devlet-millet bütünleşmesi ve uyumu şeklinde tezahür eden Türk devlet anlayışının önemli bir özelliğini de ortaya koymaktadır. Sultan Mesud Anadolu’daki ilk Selçuklu parasını bastırarak bağımsız Selçuklu ekonomisinin de temelini atmıştır. İlk üç hükümdar kendi paralarını bastırmaya imkan ve fırsat bulamamışlardı. Önceleri Bizans ve İslam devletlerini kullanmak zorunda kalmışlardı. Para madeni devletin ekonomik durumuna göre şekilleniyordu. Sultan Mesud zamanında bakır para bastırılmış, bu da gösteriyor ki Selçuklu ekonomisi henüz oluşum safhasındaydı. İlk imar faaliyetleri Sultan Mesud’la başlıyordu. Konya’nın Alaeddin tepesinde bulunan cami, saray ve kalenin temeli Sultan Mesud tarafından atılmıştır; fakat ikisini tamamlamaya Sultan Mesud’un ömrü yetmemiştir. I. Alaeddin Keykubad tarafından tamamlanmıştır. Bu yüzden o’na mal edilmiştir. Ayrıca Sultan Mesud  Künbet-hane adıyla anılan bir anıt mezar yapmıştır ve buraya gömülmüştür.

II. Kılıç Aslan, siyasi ve askeri başarılarıyla tarihin akışını değiştiren; idari, medeni, kültürel ve imar faaliyetleriyle de Türk tarihine kalıcı damgasını vuran Türkiye Selçuklu Devletinin beşinci hükümdarıdır. Mesud’un üç oğlundan en büyüğü olup diğerlerinin adları Devlet ve Şahinşah’tır. Kardeşleri haklarının gasp edildiği düşüncesiyle her an taht için harekete geçebilirlerdi. İşte bu duruma fırsat vermemek için hemen harekete geçmiş ve kardeşlerini bertaraf etmiştir. Türk geleneğinde zaten taht kavgalarını önlemek için padişahlar kardeşlerini öldürüyorlar veya hapsediyorlardı. Türk birliğini kurmak için öncelikle Danişmentlilere son vererek ve topraklarını Selçuklu bünyesine katarak ve birçok beyliğinde kendi rızasıyla Türkiye Selçuklularına bağlanmasıyla Anadolu’da Türk birliği büyük oranda sağlandı. Miryokefalon savaşıyla Kufi çayı Vadisinde Selçuklular ile Bizans Devleti karşılaşır. Aç ve yol yorgunu olan Çivril geçidini geçtikten sonra dar, dik, sarp ve uçurumlu vadi de Bizans askerleri vadi de sıkışıp kalır ve Selçuklu ordusu her taraftan Bizanslılara saldırıyorlardı. Savaş sonunda Bizans ordusunun büyük bölümü yok olmuştu. Az kalan ordusuyla İstanbul’a dönmek için barış teklifinde bulundu ve II. Kılıç Aslan barışı teklifini kabul etti ve savaş sonucunda birçok ganimet elde edildi.

II. Kılıç Aslan, 1185 yılında saltanatının 30 yılını doldurmuş bulunuyordu. Bu 30 yıllık süre yoğun askeri ve siyasi faaliyetlerle geçmişti. Yükünü oğulları arasında paylaştırıp yaşlılık günlerini dinlenmek suretiyle rahat ve huzur içinde geçirmek istemekteydi. Böylelikle Selçuklu ülkesini Türk geleneğine uygun olarak 11 oğlu arasında paylaştırdı. Şehzadelerin isimleri şöyledir. Kutbeddin Melikşah: Sivas ve Aksaray. Rükneddin Süleyman-şah: tokat ve çevresi. Nasreddin Berkyaruk-şah: Nisar ve Koyluhisar. Nizameddin Argun-şah: Amasya. Muizeddin Kayser-şah: Malatya. Mugiseddin Tuğrul-şah: Elbistan. Nureddin Sultan-şah: Kayseri. Muhyiddin Mesud: Ankara, Çankırı, Kastamonu, Eskişehir. Arslan-şah: Niğde. Sancar-şah: Ereğli.Gıyaseddin Keyhüsrev : Uluborlu ve Kütahya.
Oğulları arasında bu metbu-tabi ilişki , 3-4 yıl düzgün bir şekilde devam etti. Fakat bu ilişki  Kutbeddin Melikşah’ın tahtı ele geçirmek Konya üzerine yürümesiyle bozuldu. Böylelikle padişah ne kadar büyük bir hata yaptığını anladı. Bir çok oğlu babasını korkutup tahtı ele geçirmek için babasını kullandı ve zor durumda olan II.Kılıç Aslan en küçük oğlunun yanına sığınmak için kaçarak  en fedakar anlayışlı oğlu olan   Gıyaseddin Keyhüsrev’in yanına gitti. Böylelikle Türk toprakları da tehlike altında kaldı ve haçlı seferlerine maruz kalındı.



Kaynakça : Anadolu Selçuklular ve Beylikler Dönemi (Kültür ve Turizm Bakanlığı)

0 yorum:

Yorum Gönder